DİN ADINA BİZE YUTTURULANLAR

DİN ADINA BİZE YUTTURULANLAR

Hz. Muhammed'in İsmail'ini ararsan önce Bedir'e bak! Sonra Hamza'nın Ciğerini kokla ve sonra da Kerbela'da Hüseyin'in yanında dur!...

Tarihimiz içerisinde din adına bize yutturulanların gerçek olup olmadığını tartmak için yirmi üç yıllık Resulullah (s.a.v)'in vahiy dönemine ve otuz yıllık Hulefa-i Raşidindönemini farklı kaynaklardan tarayarak aynı zamanda bu tarihin Hilafet ve Saltanat ayrımı yapan bir fıkh-ı tariholduğunu anlamalıyız. Bu tarih fıkhına uymayan tüm siyasi idarelerin nakıs olacağını aklen kabul etmemiz gerekiyor. İslam ağır ceza hukukunda 'siyaseten katl' gibi bir hukuk olup olmadığını, insanların ancak hangi suçlarla öldürülebileceğini araştırmamız gerekiyor. İslam'ın 'katl' hükmüne uygun olmayan tüm öldürmelerin zalimce bir cinayet olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Meşhur mezhep imamlarının hayatlarının incelenmesi gerekiyor. Ebu Hanife (rah.a)'in İmam Zeyd (rah.a)'e niçin ve nasıl yardım ettiği, İmam Ebu Cafer-i Sıddık (rah.a)'le ilişkisi araştırılması gerekiyor. İmam Malik (rah.a), İmam Şafii(rah.a), İmam Ebu Yusuf(rah.a), İmam Muhammed(rah.a), İmam Zufer(rah.a) gibi tüm imamların aslında çok yakın bağlantıları olduğunu birbirlerine silsile yoluyla nasıl talebe olduğunu mutlak tanımak gerekiyor. Ve bu güzel insanlara Emevi ve Abbasidönemlerinde havvasiye kadrosuna sokulmak için nasıl zulüm ve baskı yapıldığını kavramak gerekiyor. Veysel Karani(r.a) gibi sufi yönü ortaya çıkarılan mübarek bir insanın nerede nasıl şehid edildiğini sorgulamak gerekiyor. Sufyani Servi(r.a), Hasan Basri(r.a), Abdullah İbn Mubarek(r.a) gibi fıkhiye ve sufiye önderleri, dönemleri içerisinde hangi siyasi oluşumlara destek verdikleri ve hangi zorlamalara maruz kaldıklarını araştırmak gerekiyor. Tarihi meşhur Turgut Reis'in haritası elden ele gezerken hangi sebeble hangi sultan tarafından katledildiğini bilmek geliyor... 

Bir mektupla Fransa'daki dansı yasaklayacak kadar siyasi kuvveti olan devletin niçin Endülüs müslümanlarına el uzatmadığını sorgulamak gerekiyor.Bu sorgu sırasında da Endülüs yahudilerinin Selanik'e nasıl taşındığını öğrenmek gerekiyor. Ve sonradan Selanik yahudilerinin Osmanlı içerisinde hangi yerlere ulaştığını merakla incelemek gerekiyor. Yine Şeyh Şamil'in kıyamında nasıl ve niçin yanlız bırakıldığını da sorgulamak gerek. 

Kırmızı fesin hangi milletin örfi kıyafeti olduğunu ve Osmanlılar döneminde hangi gayrimüslim millete giyme zorunluluğu getirildiğini ve sonradan bu İslam milletinin başına bu kıyafetin nasıl geçirildiğini öğrenmemiz gerekiyor. Ve bu kıyafetin en son diyanet imamlarının kafasında nasıl kaldığının sorgulanması gerekiyor.İstiklal Mahkemeleri kayıtlarında Şeyh Ali Haydar Hoca ile Şehid İskilipli Atıf Hoca (rah.a)'in ifadelerini araştırmak gerkeiyor. Mahkemedeki sarık müdafası ile sokaktaki sarık müdafasının arasındaki farkı insaf metresiyle ölçmek gerekiyor. Bediüzzaman Said Nursi (rah.a)' soru gönderen papazlara Bediüzzaman Said Nursi(rah.a)'in "Onların yüzüne tükürüyorum, onlar bana soru sorma makamında değildir" dediği zamanla sonraki müntesiplerin aynı din adamlarına "papa cenapları" diyerek hitap etmesinin diyalog putçuğu oluşturup oluşturamayacağını araştırmak gerekiyor.

Peruk konusunda mütevatir bir hadisin olup olmadığını, peruk takan ve taktırana ne dendiğini öğrenmek gerekiyor. Faizle ilgili konuları darul harb fıkhını esas alarak amel edenlerin Cuma namazı meselesinde niçin darul İslam fıkhına döndüklerinin kavranması gerekiyor.

Elektriğin kamu malı olduğundan dolayı kaçak kullanmanın haram olduğuna hükmedip, aynı elektriğin kamuyafahiş fiyatla satılmasının da  haram olduğu hükmünü dile getirmeyenler acaba kamu menfaatlerini savunma konusunda sami midirler?

Haberin olsun; hâlis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz bulara, bizi  Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında ayrılığa düştükleri şeylerde hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı olan kimseyi hidayete erdirmez. ( Zümer 3)

 

Hz. İbrahim (a.s) bazılarının sandığı gibi sadece heykel kırıcı değildir. Eğer böyle olsaydı en büyük putu da kırardı. Hz. İbrahim (a.s)'ın " Tevhidin babası" olmasındaki sebeblerden biri de bu fiili olsa gerek. Allah-u Alem. Hz. İbrahim (a.s) en büyük putu kırmayarak baltayı da onun boynuna asmakla çok manidar bir mesaj veriyor. Bu mesajın o andaki insanlar açısından algısı malum. Ancak mesaj aslında kıyamete kadar gelecek insanlara daha fazla gönderimlidir. Çünkü;Hz. İbrahim (a.s) put dininin en büyük putunu kırmayarak yıkmıştır. Birinci boyuttan; oradaki insanlara putların fayda ve zarar vermeyeceğini aklen nakletmiştir. İkinci boyuttan daha derindir ve bize göndermedir. O da şudur

Hz. İbrahim(a.s) büyük putu kırmayarak büyük put dinin aslı astarı olmayan bir din olduğunu ortaya koydu. Ama bununla beraber putlara din kisvesi giydirilerek asılsız yere kudret yüklendiğini büyük putu kırmayarak ortaya koydu. Böylelikle put dinin büyük putunu kırmayarak o büyük putun din putu olacağını öğretti. Bu ameliye sayesinde insanların aslında put dinleri olmadığını din putları olduğunu izah etti. Din Putu kırıldığında da gerçek mabudun ve abidin ortaya çıkacağını geriye kalanların birer cehennem yakıtı olacağını ortaya koydu. Ve en büyük putun aslında din putu olduğunu diğer putları kırmakla, gönüllerdeki din putunun kırılmayacağının anlaşılmasını sağladı.

Tevhid'in babası Hz. İbrahim (a.s)'ın varisi Hz. Muhammed(s.a.v) bütün putları yıkmaya gelmiştir güneşin yaktığı topraklara.Tıpkı babası Hz. İbrahim (a.s) gibi şirke karşı tahammülsüz, insana karşı musamahakar.

Hz. Muhammed(S.A.V)'in İsmail'ini ararsan önce Bedir'e bak! Sonra Hamza'nın Ciğerini kokla ve sonra da Kerbela'da Hüseyin'in yanında dur!

Din adına Hz.Hüseyin (r.a.) 'dan Yezid'e biat istemi kabul görmeyince din adına işlenen cinayetler(!) Daha kötüsü Peygamber makamında Peygamber adına Peygamber çocuklarını katletmek! Ve bunun adını da"Hilafet"(!) koymaya kalkmak en ciddi din putçukluğudur.Bu cinayetlere de İslam hukukunda kılıf bulmaya çalışmak din putçukluğunun havassiyesi olmaktır.

Öbür taraftan bakınca Hz.Hüseyin(r.a.) Hz.İbrahim(a.s)'ın varisi olarak Kerbela'da şehid olmuşturÜmmet-i Muhammed'e zorla enjekte ettirilmeye çalışılan en büyük putu (din adına nefislerin hakimiyetini) Hz.Hüseyin Kıyam Ve Şehadet Baltasıyla kırmıştır. Eğer Hz.Hüseyin(r.a.) şehadet baltasını zalim iktidarın boynuna asmasıydı Kerbela'dan sonra zalim sultanların adı "Halife Hazretleri" olacaktı. Bunun içindir ki İmam Ebu Hanife(rah.a) "Yezidin askerleri Hz.Hüseyin ve arkadaşlarının kesik başlarını mızraklarının ucunda taşırken,aslında geriden geleceklerin yolunu aydınlatacak nurlu meşaleler taşıyorlardı" diyerek çok önemli bir detaya işaret etmiştir. 

Bizler Ne Yapmalıyız!

Hz. İbrahim(a.s) akıl ve muhakeme silahını kuşanmalı ve "İnsanların Rabbi, Meliki, İlahı" olan Rahman'a yüzümüzü dönmeliyiz. O(c.c)'na sığınarak, gönderdiği Rahmet(s.a.v)'e tabi olarak mü'mince, muttakice kitaba ve sünnete müracaat etmemiz gerekir.

Allah(c.c) ve Rasulü(s.a.v)'in hiçbir türevde geçmeden hiçbir şekilde kitap ve sahih sünnetle cedelleşmeden teslim olursak Kur'an bize hidayet kaynağı olacaktır.

Bizden olan emir sahibi müçtehid ulemanın usul-i fıkıh çerçevesİnde hiçbir siyasi, itikadi ve ameli oluşumun din putu olmasına fırsat vermemiz gerekiyor. Kur'an ve Sünnet atölyesinde imal olmuş varis ulema eliyle bileylenmiş fıkıh baltasını kullanarak İbrahim'i bir hareket içerisinde olmak gerekiyor.

İBRAHİM KÜÇÜK / DİN PUTU kitabından tevhidhaber için alıntılanmıştır...