Değişen Erdoğan değil, değişen “Erdoğan’ı değiştiremeyenler”dir!

Bilirsiniz, bunlar “millet” demez!..

“Ulus” derler, “halk” derler!..

Bunlar “millî” demezler,

“Ulusal” derler...

Onun içindir ki;

“Milletçi” veya “milliyetçi” değiller, “halkçı”dırlar “ulusalcı”dırlar. 

Elbette, “devletçi”dirler!

Bunlar, “vatan” demezler,

“Yurt” derler!..

Onun içindir ki;

Kendilerine “vatansever” denilmesinden hoşlanmazlar... Çünkü onlar “yurtsever”dirler!..

“Vatana ihanet” ederler, 

Gerekirse “vatanı satarlar!”

Hiç umurlarında değildir!..

Öyle ya; onlar, “yurtsever”dir!..

Evet; “milliyetçi” değil, “ulusalcı”dırlar!.. “Vatansever” değil, “yurtsever”dirler!..

Kendilerine “laikçi” derler, “ilerici” derler, “Atatürkçü” derler!..

Oysa, ne “Atatürkçü”dürler, ne de “ilerici” veya “laik!”

Birçoğu,

“Atatürkçü geçinir!”

Birçoğu da;

“Atatürk’ten geçinir!”

ULUSALCI İHTİYARIN BİRİ!

İşte, bunlardan; “yaşı yetmişi geçmiş” ama “millete kini geçmemiş” prostatlı biri, geçenlerde bir yazı yazmış!..

Demiş ki;

“Ünü Almanya’nın sınırlarını aşan Der Spiegel dergisi, bizim yıllardır yazdıklarımızı doğruladı...”

Peki, ne yazmış “Yahudi medyasının önemli dergilerinden biri” olan Der Spiegel?..

Ne demiş Erdoğan için?..

“Erdoğan Devleti” başlıklı “Türkçe bir kapak”la çıkıp, Tayyip Erdoğan’ın “hayat hikâyesi”ni anlatmış!..

“Saçının kılları ağarmış” Cumhuriyetçi ve Atatürkçü yazara göre;

“Der Spiegel’deki yazı; RTE’nin Kasımpaşa’daki yaşamından başlıyor... Siyasete girişi, İstanbul Belediye Başkanlığı ve sonrasıyla devam ediyor ve tabii, RTE’nin bu süreçte açığa çıkan zorba, otoriter ve devleti tek adam olarak yönetmeye yönelen, son aşamasına kadar ilginç yorum ve değerlendirmeler içeriyor”muş!..

Diyarlarmış ki;

“Erdoğan zorba!..

Erdoğan otoriter!..

Erdoğan tek adam!” 

Öyle mi, bunak ihtiyar?..

Erdoğan “zorba” olacak ve sen, bunları yazmaya cesaret edeceksin öyle mi?..

Erdoğan “despot”, sen “özgürlükçü” olacaksın, öyle mi?..

Unutma ki;

Sen oy versen de, vermesen de, Erdoğan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başbakanı”dır!..

Sen nasıl “yurtsever”sin, nasıl “ulusalcı”sın ve nasıl “sünnetli”sin ki; kendi Başbakan’ına bir “kabuklu” hakaret ediyor ve sen utanmadan “yıllardır yazdıklarımız doğrulandı” diye seviniyorsun!.. Neredeyse; zil takıp, göbek atacaksın!..

Yuh olsun sana!..

Senin yaptığın ihaneti, Ecevit bile yapmadı... Ecevit bile, “kendini hapsetmelerine ve CHP’yi kapatmalarına” rağmen, “12 Eylül Cuntası aleyhine konuşması” istendiğinde, “hayır” demiştir; “Ben kendi ülkemde olan-biteni sizlerle tartışmam!”

Sen ise;

“Der Spiegel bizim yazdıklarımızı doğruladı” diyerek, resmen ve alenen “Türkiye düşmanlığı” yapıyor, üstelik elin “gâvur”larını, elin “kabuklu”larını göklere çıkarıyorsun!..

IRKÇI CİNAYETLERİ SORSANA!

Ulan prostatlı, ulan saçının kılları ağarmış bunak; “Der Spiegel bizim yazdıklarımızı doğruladı” demeden önce; “Birinci vazifemiz Yahudi çıkarlarını korumaktır” diyen Der Spiegel’e sorsaydın ya;

“Madem Türkleri bu kadar çok seviyorsun, madem 3 milyon Türk’e jest (!) yapmak için Türkçe kapak ve Türkçe sayfalarla çıkıp, Erdoğan’ın zorbalığı(!)nı anlatıyorsun, peki Almanya’da işlenen ırkçı cinayetlerle ilgili olarak da Türkçe kapak yapacak mısın?..

Madem Türkçe kapak yaptın;

Almanya’da 8’i Türk 10 kişiyi katleden Neo-Nazi çetesi NSU hakkında da Türkçe kapak yapıp, o cinayet örgütünü Türkçe anlatacak mısın?

Yahudilerin dergisi Der Spiegel’in yazdıkları ile övünüp, “beni doğruladılar” diyeceğine, bu soruları sorsana!..

Desene;

“Bırakın maval okumayı... Siz önce ırkçı cinayetlerin hesabını verin!”

Ama, sen de haklısın!..

Sen “milliyetçi” değilsin ki!..

Sen “ulusalcı”sın!..

Sen “vatansever” değilsin ki,

Sen “yurtsever”sin!..

Sen, kendini “bu ülkeye, bu millete ait” görmüyorsun ki, “Milletin Adamı”na sahip çıkasın!..

O dergiyi çıkaranların “tenasül uzuvları kabuklu”, senin de “kafan kabuklu!”

Seni gidi;

“Kafası kabuklu” seni!..

ERDOĞAN DEĞİL, ONLAR DEĞİŞTİ!

Bu “git-gel akıllı bunaklar”ın yanı sıra, bir de “Suret-i Hak”tan görünüp, “Ama!.. Fakat!..” diyenler var;

“Ama, Tayyip Erdoğan da, eski Erdoğan değil!.. Erdoğan 2011’den önce çok iyiydi ama 2011’den sonra değişti!.. Erdoğan gittikçe demokrasiden uzaklaşıyor, reformcu karakterini terk ediyor ve tek adamlığa doğru ilerliyor... Türkiye de; Batılı ülke görüntüsünden çıkıp, bir Ortadoğu ülkesine dönüşüyor!”

Acaba?..

Değişen Erdoğan mıdır, yoksa “2011’den sonra kulvar değiştirenler” midir?..

λDeğişen Erdoğan mıdır,

Yoksa taa başından beri Erdoğan’a, sürekli “duacı” olan, 12 Eylül 2010 Referandumu’nda; “Elimden gelse, mezardakileri bile kaldırıp, oy kullanmalarını sağlardım” deyip de, bugün aynı Erdoğan için “Firavun!.. Karun!.. Tımarhanelik deli” diyen, “5 defa Ekmel” deyip, ona oy isteyen, bunlarla da yetinmeyip “Gezi, 17-25 Aralık ve 30 Mart”larda Hükümet üyelerine “kumpas” kurup, “Erdoğan’a darbe” yapmayı planlayan Fetullah Gülen ve Cemaat mi?..

Söyleyin, kim değişti?

λDeğişen; “Türk-Kürt barışı”nı sağlamak için “çözüm süreci” başlatan ve “30 yıldır akan kan ve gözyaşını durdurmaya” çalışan Erdoğan mıdır,

Yoksa; “PKK’yı dağda kalmaya, silahlı mücadeleye devam etmeye” zorlayan, dahası; “Sakın silah bırakmayın, silahlı mücadeleye devam edin... Dağdan inip de, AKP’nin ekmeğine yağ sürmeyin” diyerek, “Erdoğan karşıtı cephe”de toplanan Hasan Cemal’ler midir, Cengiz Çandar’lar mıdır?.. 

Ya da;

Mehmet Altan’lar, Şahin Alpay’lar, Ahmet İnsel’ler, Can Dündar’lar, Ezgi Başaran’lar ve Melis Alphan’lar mıdır?..

Erdoğan “çözüm yolunda” ilerliyor, peki bunlar nerede ve hangi yolda?..

Evet, kim değişti?..

λDeğişen “Erdoğan” mıdır, 

Yoksa; düne kadar, “son 10 yılımız, altın yıllarımızdır” deyip de, bugün “Erdoğan’ı devirmeye” çalışan “Gülen Cemaati” midir?..

Hani, diyorlar ya;

“Erdoğan 2011’den sonra değişti, demokrasi, özgürlük ve çevre gibi konulardan uzaklaştı!”

İşte bu “temelsiz iddia”lara, 6 Ağustos günkü Habertürk’te “çok güzel bir cevap” veren Nihal Bengisu Karaca, özetle demiş ki;

λ“Erdoğan Hükümeti; Türkiye’de ilk yeşil büyüme stratejisi olan Ulusal İklim Değişikliği Eylem Plânı’nı kabul ettiğinde, takvimler 2011 yılını gösteriyordu!”

λ“Görevi işkence, şiddet ve kötü muamele ile mücadele etmek olan Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun kuruluş tarihi de 2012’dir!”

λ“Amacı, şiddete uğrayan ve uğraması muhtemel kadınları ve çocukları korumak olan Ailenin Korunması ve Kadına Dair Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un Meclis’te kabul ediliş tarihi de 2012’dir.”

BUNLAR ÖZGÜRLÜK DEĞİL Mİ?

λ“Mele”lerin, yani “yerel din adamları”nın, devlet tarafından “din görevlisi” olarak tanınması ve onların “Kürtçe din dersi” vermelerine imkân tanınması da “2011 sonrası”dır!..

λ“8 yıllık kesintisiz eğitim”e son verilip, “12 yıllık kademeli eğitim”e geçilen yıl da 2012’dir...

Dahası, aynı yıl “katsayı zulmü”ne de son verildi ve her türlü liseden mezun olanlar, üniversite sınavlarına “eşit şartlarda” girdiler...

λ“Kürt sanıklar”ın yoğun şikâyeti üzerine, “Türk dilinde savunma” şartı kaldırıldı ve her sanık “en iyi konuştuğu dilde savunma” imkânına kavuştu... Bu “özgürlüğün” getirildiği tarih de, 31 Ocak 2013’tür!..

λ“Çözüm Süreci”nin başlaması ve “Akil İnsanlar Heyeti”nin oluşturulması da, “2013’e damgasını vuran en önemli demokratik adımlardan biri”dir...

λ“Farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda yapılabilmesinin serbest olması, kullanılması yasak sayılan harflerin kullanımı üzerindeki yasakların kaldırılması, özel okullarda farklı dil ve lehçelerin önünün açılması, köy isimlerinin aslına rücu etmesinin sağlanması gibi özgürlük adımları da, unutmayalım ki, 2013 yılı Eylül ayındaki demokratikleşme paketiyle mümkün oldu.”

λ1999 yılında Merve Kavakçı ile sembolleşen “Meclis’te başörtü yasağı” uygulaması da, “2011’den sonra” kaldırılmıştır... 1999’da, Merve Kavakçı için “Dışarı!.. Dışarı!..” diye tempo tutanların aksine, Erdoğan iktidarı; “başörtülü” hanımların, sadece “üniversiteler”den değil, sadece “Meclis”ten değil, aynı zamanda “kamu kurumları”ndan da “içeri” girebilmelerine imkân sağlamıştır.

BU MU DESPOT?

Daha nice reform,

Daha nice özgürlük

Ve daha nice demokratikleşme...

Bütün bunlar “2011 sonrası”nda hayata geçirilmiştir ve hayata geçiren de; “despotluk”la, “diktatörlük”le ve “tek adam”lıkla suçlanan “Erdoğan ve arkadaşları”dır!..

Bir “Yahudi dergisi” olan Der Spiegel halt etmiş... Erdoğan; “Erdoğan Devleti”ni değil; “2023’ün, 2053’ün ve 2071’in Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni inşa etmeye çalışıyor.

Ama, Almanlar; kendileri “totaliter bir ülke”de yaşadıkları için, Türkiye’yi de öyle görüyorlar, öyle görmek istiyorlar... 

Çünkü; “Büyük Türkiye” işlerine gelmiyor!..

“Tenasül uzvu kabuklu” olanları anlıyorum da, bizim “kafası kabuklu”lara ne oluyor, onu anlayamadım...

Merak ediyorum;

“Kafalarını sünnet” etsek, “bizden biri” olurlar mı acaba?!?..

Uzun lâfın kısası;

“Değişen Erdoğan değil”dir...

“Değişen, kafası kabuklular”dır!..

Değişen, “Erdoğan’ı değiştiremeyenler”dir!..

Erdoğan bir “değişse”, bir “vesayetçi” ve “devletçi” olsa var ya, öpüp de başlarına koyacaklar, bayram edecekler.

Ama, Erdoğan inat ediyor;

“Devlet, millet için vardır” deyip, “milletçi”likte inat ediyor.

İşin doğrusu, millet de;

Erdoğan’ı, bunun için seviyor,

Bunun için “baştacı” yapıyor...

Daha ne diyeyim...

************************************************************************

Fahrî Kur’an Kursu Öğreticileri ve Vekil İmamlar için bir öneri

Bugüne kadar; “Fahrî Kur’an Kursu Öğreticileri” ve “Vekil İmamlar”la ilgili çok yazı yazdım, “girişim”lerde bulundum, “elçilik” yaptım...

Anladım ki; “Sayıları 6 bini bulan Fahrî Kur’an Kursu Öğreticileri ve Vekil İmamlar”la ilgili sorunun çözümü “zaman alacak”tır.

O halde; “mağdur”ların da kabul edeceğini zannettiğim bir “çözüm yolu” önermek istiyorum.

“KPSS’ler”in ve “yeterlilik belgeleri”nin süresi dolmadan, Diyanet, “yeni bir mülakat” yapabilir...

“Çalışma süreleri fazla” olanlara “öncelik” tanıyabilir... Ya da, “hafız” olanlarla, “eğitim seviyesi yüksek” olanlara, ilk etapta “kadro” verebilir...

Böyle bir “ara çözüm”e, öyle umuyorum ki, “mağdurlar” da itiraz etmeyecek, hiç olmazsa “öncelik” tanınacak ya da “mülakat”ı geçecek olanlar mağduriyetten kurtulacaklardır...

“Diyanet İşleri Başkanlığı”nın da, “Torba Yasa’ya ek madde koymayı düşünenler”in de, bu öneriyi dikkate almalarını istirham ediyorum...

Hiç olmazsa, “mağdur” sayısı azalır...

yeniakit

Bu yazı toplam 527 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar