CHP, milletin gönlüne niye giremiyor?

Bizim Ersoy Dede, geçen hafta Cumartesi günkü "Bu, benim Başbakanım" başlıklı yazısında diyordu ki;
"Başbakanımız Tayyip Erdoğan"ın dayısı vefat etti.. Mekanı cennet olsun..

Başbakan Erdoğan son görevini yapmak üzere İstanbul"daydı..
Önce Piyalepaşa Camii, arkasından da Kulaksız Mezarlığı"ydı adres.
Merhumun mezarı başına gelindiğinde ise bir şey oldu..
İçimi kıpır kıpır eden bir şey..
Bir ses duyuldu önce.. Gırtlaktan..
Her ayet-i kerimenin hakkını veren bir ses..


Kameralar sesin olduğu tarafa döndü.. Karşılarında Başbakan Erdoğan vardı. Eline mikrofonu almış, televizyonların canlı yayınladığını umursamadan Kur"an-ı Kerim okuyordu..
Hem de ne okuma..
Rakı sofralarında kuruldu bugünkü cumhuriyet. Sonra çok iktidarlar geldi geçti..

Cumayı evde tek başına kılan(!) devlet başkanları, kumar masalarında yumruklanan başbakanlar gördü bu ülke.
Ama asıl hakkettiği lider buydu işte..
Gözündeki yaşları saklamadan Kur"an-ı Kerim okuyan lider.. Bu bizim başbakanımız.."
İşte bu,
Ersoy Dede haklı...


Başbakan Tayyip Erdoğan, gerçekten de hiç kimseye aldırış etmeden "namaz"ını kılan, "Kur"an-ı Kerim"ini okuyan bir lider...
CHP zihniyeti, bunu "din istismarı" olarak göstermek istese de, Tayyip Erdoğan, dini "istismar" etmiyor, hücrelerine kadar "yaşıyor!"
"İstismar" denilen şey, bir işi "inanmadığı halde" yapmaktır.
Oysa Tayyip Erdoğan;
"İnandığı" için yapıyor!..
Hayır, yapmıyor, bizzat yaşıyor!..


TEK BAŞINA CUMA NAMAZI!


Ersoy"un da dediği gibi;
Bu ülke; "Cuma namazı"nı "evde tek başına"(!) kılan liderler gördü.
O lider, elbette İsmet İnönü"ydü...
İsmet İnönü, zaman zaman "Cuma namazı kılmamakla" da eleştirilir...
Çünkü onu "cami"de, hele hele "Cuma namazı"nda hiç gören yoktur.
Malûm;
Cuma namazı "cemaatle" kılınan bir namazdır...

Diğer namazları "kendi başınıza" kılabilirsiniz de, Cuma namazını  "cemaatle" kılmak zorundasınız!..
İsmet İnönü"yü "cami"de ve "cemaat" arasında göremeyenler; bu durumu eleştirmeye başlayınca, "dönemin CHP"lileri" hemen savunmaya geçerler:
"İsmet İnönü, dindar bir adamdır ama din istismarcısı değildir... Din istismarı yapmamak için de, Cuma namazlarını evinde tek başına kılar!!!.. Bazen de kazaya bırakır!"
Ulan, bunun istismarı mı olur?..


Cumanın "kazası" mı olur?..
Görüyorsunuz ya; o kadar "din cahili"ydiler ki, "Cuma namazı"nın "tek başına" kılınmayacağını bile bilmiyorlardı... Cuma namazı, "cemaat"le kılınan bir namazdı, "kazası" da olmazdı...
Demek oluyor ki; "İnönü namaz kılmıyor"du!..


"ALLAH" BİLE DEMEDİ!


Bırakın namaz kılmasını; "Allah" demeye bile yanaşmamıştı İnönü!..
Olayı, herhalde biliyorsunuz...
Daha önce de yazdığım gibi;
İnönü, ne zaman Konya"ya gelse, Fevzi Çelik"in evinde kalırmış...
Çünkü Fevzi Çelik, "CHP Konya İl Başkanı"ymış!..
Fevzi Çelik, aynı zamanda dönemin büyük İslâm alimlerinden Konyalı Vehbi Efendi"nin oğludur!..
İnönü, Konya gezilerinden birinde, yine "CHP İl Başkanı Fevzi Çelik"in evine" gelmiş...
Ertesi gün, "miting" var...


İnönü, "Konya halkı"na hitap edecek... "Miting konuşması"nı hazırlarken,  Fevzi Çelik, yanına gelip demiş ki;
"Paşam, Konya"da uzun uzun konuşmanıza gerek yok... Konyalının kalbini bir kelime ile kazanabilirsiniz...

Paşam, Konyalıya sadece "Allah" deyin yeter!"
İnönü, ertesi gün konuşmasını yapar ve akşama da yine Fevzi Çelik"in evine gelir.
Fevzi Çelik der ki;
"Paşam, niye "Allah" demediniz?"
İnönü cevap verir;
"Allahaısmarladık dedik ya!

"
ERDOĞAN CUMA NAMAZINDA


Uzun lâfın kısası;
Bu ülke; bırakın "namaz" kılmayı, "Allah" demekten bile kaçınan liderler gördü... Tayyip Erdoğan"ı "farklı" kılan işte budur. Millet, bunun için ona "İşte benim Başbakanım" diyor...


Başbakan Tayyip Erdoğan, dün Beylikdüzü"ndeydi... Sağlık Bakanlığı Kara Ambulansı, Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri Aracı ve ambulans botlardan oluşan "486 araçlık filo"nun hizmete alım töreni dolayısıyla Beylikdüzü"ndeydi..
Törenden önce de;
"Cuma namazı"nı Beylikdüzü Fatih Sultan Mehmet Camii"nde kıldı.
"Kıldı" diyorum;
Çünkü, ben de oradaydım.
Anlayacağınız;
"Cuma namazı"nı aynı camide, aynı kubbe altında kıldık...
İsmet İnönü yaşıyor olsaydı;
Cuma namazını, Fatih Sultan Mehmet Camii"nde değil, herhalde "Pembe Köşk"te tek başına kılar"dı!!!...


BU CHP Mİ DİNE SAYGILI?


Aslında, bu konuyu "polemik mevzuu" yapmaya hiç niyetim yoktu...
Ne var ki;
Önceki akşam Beyaz TV"de yayınlanan tartışma programında; "genlerine kadar CHP"li" olan Barış Yarkadaş adlı arkadaşın, programın diğer konuğu Fatih Bayhan"a "tepeden bakan, aşağılayan, horlayan ve küçümseyen" tavrı, beni bu yazıyı yazmaya zorladı...


Barış Yarkadaş adlı CHP"li arkadaş, öyle "hikâye"ler, öyle "masal"lar anlattı ki; o dönemde yaşayan CHP"lilerin "din düşmanı" değil, neredeyse birer "İslâm alimi" olduğunu söyledi...
Hayır; o dönemde, bizzat CHP"lilerin "İslâm dini"nden vazgeçip "Hıristiyanlığı kabul edelim" dediklerinden!..

amilerin içine, "kilise"lerde olduğu gibi, "sıra" konulmasını teklif ettiklerinden!.. Camileri "ahır" veya "depo" yaptıklarından!.. Ya da; "Kur"an-ı Kerim öğrenmeyi" yasaklayıp, "ezanı Türkçeleştirdiklerinden" söz edecek değilim...
Bugün, "pek gündeme gelmeyen" ya da "özellikle getirilmeyen" bir konudan söz etmek istiyorum...


ZÜBEYDE HANIM"IN MEZARI

Atatürk"ün annesi Zübeyde Hanım, ölmeden önce bir "vasiyet"te bulunur ve özetle der ki;
"Müslümana yaraşır bir mezar istiyorum."
Zübeyde Hanım"ın bu vasiyetini kim yerine getirir, biliyor musunuz?..
Lâtife Hanım...
Evet, evet; Atatürk"le 2 yıl 6 ay 9 gün evli kalan gelini Latife Hanım...


Latife Hanım"ın mezar taşına yazdırdığı kitabe, kelimesi kelimesine şöyledir:
"Hüve"l-bâki, Türkiye Reis-i Cumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin vâlide-i muhteremeleri Zübeyde Hanım"ın ruhuna rızâen lillâhi"l-Fâtihâ. Sene 1338 (1923)."
Annesinin "cenaze töreni"ne katılamayan Atatürk, bir süre  sonra geldiği İzmir"de; "Lâtife Hanım"ın yaptırdığı mezar"ın başında dua eder...
Ya sonra?..
Aradan 17 yıl geçer.
Gelinir 1940 yılına!..


Zübeyde Hanım"ı çok sevdiklerini söyleyenler, maalesef Zübeyde Hanım"ın vasiyetine uygun yapılan eski mezarını kaldırırlar...
Onun gibi dini bütün bir kadına, ancak putperestlere lâyık bir "laik" mezar yaptırırlar...
Getirip, bir "kaya parçası" dikerler başına...
Hadi o kaya parçasını getirip başına diktiniz; peki Latife Hanım"ın yaptırdığı sanat değeri taşıyan talik yazılı kitabeyi neden bir hatıra olarak muhafaza etmediniz de depolara attınız?
"Zübeyde Ana"nın mezar taşının nazarınızda bir müzede sergilenecek kadar olsun değeri yok mudur?


MEZAR TAŞI YERİNE KAYA PARÇASI


Pardon, unuttum...


Lâtife Hanım"ın yaptırdığı mezar, 17 yıl sonra, yani 1940"ta kaldırılır... O günlerde İsmet İnönü de cumhurbaşkanıdır iyi mi?..
Sizin anlayacağınız;
Atatürk"ün 15 yıllık cumhurbaşkanlığı sırasında taş gibi yerinde duran güzelim mezar taşı kaldırılıp atılır ve yerine o kaya parçası konulur...

Üzerine de bütün dini veya geleneksel değerlere sırt çevirmiş ve "Atatürk"ün annesi Zübeyde Hanımefendi burada yatmaktadır...

Ölümü 14.01.1923" yazan o tatsız ve garip yazı yazdırılır.
Kaldı ki; daha önceki yazı; "Atatürk"ün anası Zübeyde burada gömülüdür" şeklinde ve çok daha kabadır...
Tam da "CHP"ye lâyık" bir yazı!..


Ne "dil" var, ne "din!"
Böyle bir İnönü"yü, böyle bir CHP"yi hâlâ "dine saygılı" diye pazarlamaya çalışıyorlar ya, pes doğrusu!..
Tayyip Erdoğan"a; "İşte benim Başbakanım" denilirken, İsmet İnönü"ye niye "şef" ve "diktatör" denildiğini şimdi anladınız mı?..
Bu millet, farkı farkediyor vesselâm...


Bay Kılıçdaroğlu, istediği kadar;
"Toplumun bütün dokularına girmek zorundayız" desin!..
Giremezler!.. "Bu kafa" ile giremezler!.. Adını Ecevit"ten, desteği CHP"den alan terörist!
Tarih 6 Eylül 1997...


O günkü gazetelerde şöyle bir haber vardır;
"İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Harbiye Orduevi"ne lav silahlı saldırı düzenledikleri iddiasıyla yakalanan yasadışı DHKP-C örgütü üyesi üç sanıktan ikisi hakkında idam cezası istemiyle dava açıldı.


İstanbul DGM Cumhuriyet Savcısı Muzaffer Yalçın tarafından hazırlanan iddianamede, lav silahını kullandığı öne sürülen Zeynep Gülbağ Arıkan ile gözcülük yapan Ecevit Şanlı"nın TCK"nın 146/1. maddesine göre "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını değiştirmek için silahlı eylem yapmak" suçundan idam cezasına çarptırılmaları istendi."
13 yıl önceki haberde adı geçen Ecevit Şanlı; dün ABD Büyükelçiliği önünde kendini patlatan "canlı bomba"dan başkası değildir...

2002 yılında tahliye edilmiş, daha sonra Almanya"ya gitmiş ve dün karşımıza "canlı bomba" olarak çıkmıştır!..
DHKP-C"ye "sivil toplum örgütü" muamelesi çeken CHP"lilere duyurulur!..




yeniakit

Bu yazı toplam 976 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar