Bunlar AK Parti’nin; değil “oy”unu, “soy”unu bile kuruturlar!

 

Bilirsiniz; lâfı eğip-bükmeyi, döndürüp dolaştırmayı hiç sevmem... Ne söyleyeceksem, “doğrudan” söylerim.

Bugün de öyle yapacak, “Cemaat’in STK’larından biri” olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yöneticilerine “doğrudan” soracağım;

“Siz mi doğru söylüyorsunuz, Cemaat’in sözcüsü Zaman mı?.. Siz mi doğru söylüyorsunuz, Twitter militanlarınız mı?.. Siz mi doğru söylüyorsunuz, Cemaat’in okul ve yurtlarındaki Abi’leriniz ve Abla’larınız mı?”

Bu soruyu soruyorum, çünkü;

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın önceki günkü Zaman ve Bugün gazetelerinde yayınlanan “açıklama”sında aynen şöyle denilmiş;

“Camia’nın bir siyasi parti kurması, kurdurması ya da bir partiyle ittifakı kesinlikle söz konusu değildir...”

Açıklamayı cümle cümle okuyalım:

“Bir parti kurmuyoruz!”

“Kurdurmuyoruz!”

“İttifak da yapmıyoruz!”

Yalancının!!!

Neymiş; “bir parti kurmuyorlar ve kurdurmuyorlar”mış!..

Millet “keriz” ya, “enayi” ve “embesil” ya, bu açıklamaya balıklama atlayıp, hemen inanacak!..

HER ŞEYİN İÇİNDESİNİZ

Be adamlar, bugüne kadar neyi “inkâr” ettiyseniz, hangi konuda “Bizimle ilgisi yok” dediyseniz, hepsinin “gerçek” olduğu çıktı ortaya...

“Camia’nın bir parti kurması ve kurdurması söz konusu değildir” diyorsunuz ama, “telefon konuşmaları” tam aksini gösteriyor...

Malûm,

İnternet sitelerine düşen ve Süleyman Hamit Müftigil adlı bir “Cemaatçi”ye ait olduğu sanılan bir ses kaydında şu ifadeler geçiyordu:

“Genç Parti vardı ya, onu aldılar, işte onun içi düzenlendi müzenlendi, bayramdan sonra yani ayın 25’i 26’sında bunun resmi müracaatı yapılacak... Bununla beraber şu anda 78 tane milletvekili AK Parti’den ayrılıp buraya girmeye şu anda hazır. Dolayısıyla şu anda Türkiye’de bir erken seçim gözüküyor.”

CEM UZAN’IN GENÇ PARTİ’Sİ!

Demek oluyor ki, “siyasete ayar çekmek” gibi bir plânınız var... Demek oluyor ki, “Genç Parti’yi dizayn edecek” ve belki, başına da Cem Uzan’ı oturtacaksınız!..

Hatırlarsanız, bunu 2 Şubat tarihli Ayna’da da yazmış ve demiştim ki;

“Malûm; kayıtların birinde Süleyman Müftigil olduğu iddia edilen kişi ile Orhan adlı biri arasındaki konuşmada, ‘Genç Parti’nin içini dizayn ettikleri’ ifade ediliyordu... Ondan sonra ‘taş’ı da koysalar, ‘tuzluğu’ da koysalar, kazanacaklardı...

Farz edelim ki, kazandılar!..

Peki, ne yapacaklar?..

Sanıyorum, ilk işleri ‘Hortumcu Cem Uzan’ı Paris’ten getirmek’ olacaktır!..

Öyle ya;

‘Genç Parti’nin içini dizayn’ ettiklerine göre, herhalde başına da Cem Uzan’ı oturturlar!.. Artık ‘damat’ olarak mı oturturlar, ‘içgüveysi’ olarak mı oturturlar, yoksa ‘gelin’ olarak mı oturturlar, orasını bilemem...

Bir yandan ‘yolsuzluk ve rüşvet’ edebiyatı yapıp, bir yandan ‘hortumcu’ya yer açmaya çalışmak biraz ‘abes’ ve ‘çelişki’ gibi gelebilir...

Ama;

‘Bunlara her yol mübah!’

Herhangi bir “ahlâkî değer” tanımadıklarından, ‘hortumcu’yla bile iş tutarlar!.. Yeter ki, ‘FGÖ’ye tâbi’ olsun!..”

Bu yazım üzerine Paris’ten “e-mail” gönderen Cem Uzan, kendisine yönelik “hortumcu” suçlamasına fena halde kızmış; “Bana hortumcu deme... Asıl hortumlanan benim!” demiş, ancak “Genç Parti’nin dizayn edildiği ve başına da Cem Uzan’ın geçirileceği” iddialarıyla ilgili tek kelime etmemişti!..

Malûm;

Atalarımız, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” demişler!..

Ortada “fol yok, yumurta yok”ken, Cemaat’in Abi’leri “Genç Parti’nin dizayn edileceği” meselesini niye konuştular acaba?..

Ya da, şöyle soralım;

“Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı parti işi deşifre olduğu için mi, örtbas amaçlı böyle bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti?”

Öyle ya; Cemaat, hep böyle yapar: “Cemaat’ten birisi” deşifre olduğunda hemen derler ki; “Bizimle uzaktan-yakından ilgisi yok!”

Yersen!..

“Cemaat’in bir plânı” deşifre olduğunda, alelacele açıklama yaparlar:

“Bizimle ilgisi yok!”

Yersen!..

İyi de birader;

Hem “her işin içinde”siniz, hem de “İlgimiz yok” diyorsunuz.. Ne yani, hep “takiyye” mi yapıyorsunuz, hep “kaçamak” mı güreşiyorsunuz?..

Hadi, hepsini “yedik” diyelim, peki Süleyman Müftigil ile Orhan adlı kişinin konuşmasını ne yapacağız?..

Hadi, yine “İlgimiz yok” deyin!..

Kime yedirecekseniz!..

Millet uyandı;

Artık bu “palavra”ları yemiyor.

AK PARTİ DÜŞMANLIĞI!

“Açıklama”yı irdelemeye devam edelim... Malûm, demişler ki; “Camia’nın bir partiyle ittifakı kesinlikle söz konusu değildir!”

Bunlar, ya “devekuşu” misali boyunlarını kuma gömmüşler, ya da, milletin “sağır” olduğunu filan zannediyorlar!..

Oysa; “Hangi il veya ilçede AK Parti’nin karşısında hangi parti güçlüyse ona oy verileceği” şeklindeki talimatı, “Mısır’daki sağır sultanlar” bile duydu ama bunlar hâlâ duymazlıktan, bilmezlikten, görmezlikten geliyorlar!..

Talimat şu:

“AK Parti’nin karşısında CHP güçlü ise, CHP’ye oy verilecek!.. MHP güçlü ise MHP’ye, Saadet ve BBP güçlü ise onlara oy verilecek!.. Ama, AK Parti’ye kesinlikle oy verilmeyecek!”

Haa, hemen söyleyeyim;

Bunları yazıyorum diye “hayâl” gördüğümü, “senaryo” uydurduğumu ya da “komplo teorisi” ürettiğimi iddia edebilirler.

Oysa ben, “belgesiz” yazmam...

İşte belgesi: Tarih 3 Mart 2014... Cemaat’in İngilizce gazetesi Today’s Zaman’ın yazarlarından Halil Bilecen, takipçisi olan “Cemaat mensupları”na şu tweeti atıyor:

“Kanaat oluştu mu?.. Evet, oluştu... 81 ilin hiçbirinde AKP’ye oy yok... Her ilin en güçlü adayı, partisine bakılmaksızın desteklenecek... Net sanırım.

Çatlasanız da; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya’da CHP; Manisa, Balıkesir, Erzurum ve Adana’da MHP desteklenecek... Siyasal İslâm’a oy yok!”

Kim yazıyor bu satırları?..

“Cemaat’in İngilizce gazetesi Today’s Zaman’ın yazarı Halil Bilecen!”

Peki, “Cemaat’in STK’larından biri” olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ne diyor;

“Camia’nın bir patiyle ittifakı;

Kesinlikle söz konusu değildir!”

İyi de, bu “tweet”ler ne?.. “İttifak” dediğin daha başka nasıl olur ki?..

Hadi, “tweet”leri de geçelim ve soralım kendilerine: “İstanbul’da Kadir Topbaş’a karşı Mustafa Sarıgül’ü, Ankara’da Melih Gökçek’e karşı Mansur Yavaş’ı destekleme” kararı almanızı nasıl izah edeceksiniz?..

Bu “CHP adayları”nı belirleyen ve “Kılıçdaroğlu’na teklif edip, kabul ettiren” kimdir?..

Herhalde ben değilim!..

ŞAHİN ALPAY’IN OYU CHP’YE!

Gelelim “2. belge”ye...

Bu “belge” de; yine Cemaat’in sözcüsü Zaman gazetesinin yazarı olan Şahin Alpay’ın yazısı...

l 10 Nisan 1999 tarihli Milliyet’teki yazısında; “Oyumu elbette CHP’ye vereceğim, CHP’yi TBMM dışına itmek akıl alacak şey değildir” diyen,

l 3 Temmuz 2004’te Zaman’daki köşesinde; “Eğer Kurultay delegesi olsaydım, Baykal’a kesinlikle oy vermezdim” diye
yazan,

l 14 Temmuz 2007’de, yine Zaman’daki yazısında; “Bu seçimde oyumu bağımsız aday Baskın Oran’a vereceğim” diyen,

l 15 Nisan 2008’de, yine Zaman’daki yazısında; “AK Parti’ye 2002’de de, 2007’de de oy vermediğini” açıklayan Şahin Alpay, dünkü Zaman’da yayınlanan yazısında “açık ve net” demiş ki;

“Bu seçimde oyum CHP’ye!”

Gerekçesini de şöyle açıklamış:

“Bu yerel seçim, Erdoğan hükümeti için bir güven oylamasına dönüştü... Bu koşullarda ve yukarıda saydığım nedenlerle 30 Mart’ta oyumu, AKP’nin karşısındaki en güçlü rakip olan CHP’ye vereceğim. Okurlarımı da CHP’ye oy vermeye çağırıyorum. Bu seçim rüşvete, yolsuzluğa, yönetimde keyfiliğe ve otoriterliğe ‘dur’ demek için bir fırsat.”

AK PARTİ DESEYDİ!

Denilebilir ki;

“Ne var bunda?.. Adam, nihayetinde bireysel tercihini açıklamış!”

Çok doğru...

Nihayetinde bireysel tercih...

Ama, sormak istiyorum:

“Şahin Alpay; camileri kapatıp ahır yapan, ezanı asli dilinde okutmayı yasaklayan CHP’ye değil de AK Parti’ye oy vereceğini açıklasaydı, acaba bu yazı Zaman’a girer miydi?..”

Yoksa, “Zamane Abileri”miz;

Ahmet Taşgetiren ve Leyla İpekçi ile Vedat Bilgin’e yaptıkları gibi; “Defolun” deyip, “kapı”yı mı gösterirlerdi.

Çünkü onlar diyorlar ki;

“Bir dini cemaat adına böylesine bir siyasi rol, aklıma gelmezdi. Parti değilsiniz ama, bir partiden çok daha kıran kırana boğuşmanın içine düşürülmüşsünüz.

Nasıl bir şey bu? (...)

Bir mail aldım, bir dershanenin bayan öğretmeni öğrencisini dışarda yemek yemeye çağırıyor ve orada, ‘Tayyip Erdoğan dersi’ni anlatmaya başlıyor.

Bu nedir?

Bu da öğretmenliğin transformasyonudur. Evinizde kalan öğrenciye, ‘Hocaefendi sohbeti’ dinletmek ayrı, ‘Tayyip Erdoğan nefreti’ pazarlamak ayrı.”

Onlar; “Cemaati tanıyamadığımızı itiraf ediyoruz” deyip, “AK Parti’nin yanında” yer aldıkları için atıldılar Zaman ve Bugün’den...

Ama, “Oyumu CHP’ye vereceğim” diyen Şahin Alpay, hâlâ Zaman’da ve AK Parti’ye saldırmaya devam ediyor!..

Peki, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ne diyor; “Camia parti kurmuyor ve kurdurmuyor!.. Bir partiyle ittifak da kesinlikle söz konusu değildir.”

Merhum Erbakan Hoca olsaydı, herhalde şöyle derdi;

“Hadi ordan!.. Hadi ordan!”

Bunlar var ya;

AK Parti ve Tayyip Erdoğan’a öyle bir “kin ve nefret” duyuyorlar ki;

Ellerinden gelse; AK Parti’nin, bırakın “oy”unu, “soy”unu bile kuruturlar!..

Bu derece “düşman”lar!..

 ************************************************************

Uşak’taki Ahmet Postacı Yurdu’nda hangi dolaplar dönüyor?

Hadi, “Böyle bir şey yok” deyip, şu anda yazacaklarıma “tekzip” göndersinler, ya da, hep yaptıkları gibi, “mahkeme”ye versinler...

l Sorum çok açık: Cemaat’in Uşak’ta “Ahmet Postacı Yurdu” adlı bir yurdu var mıdır?..

l Bu yurtta kalan öğrencilere, hemen her gün; “AK Parti ve Tayyip Erdoğan din düşmanıdır!” cümlesi ezberletilmekte midir?..

l Bu yurttaki öğrencilere, Cuma günü, cami avlularında “Fetullah Gülen’in kitapları” dağıttırılmış mıdır?..

l Başka “yurt”larda ve “ev”lerde kalan öğrencilerle temas kurulup; “ikâmet adreslerini Ahmet Postacı Yurdu’na almaları” istenmiş midir?..

l Oylarını “Ahmet Postacı Yurdu’nda kurulacak seçim sandığı”nda kullanacak öğrenciler, “kendi iradelerine” göre mi oy kullanacaklardır, yoksa oyları Abi’ler kullanacak, öğrenciler sadece “imza”larını mı atacaklardır?..

Sorularım çok basit... “Biz, hiç kimseyi parti tercihine zorlamıyoruz” yalanını savuranlar, “Ahmet Postacı Yurdu”nda ne tezgâhlar çevirdiklerini açıklamak zorunda değil midir?..

Buyrun, açıklama bekliyorum...

yeniakit

Bu yazı toplam 7909 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar