Bugün sövgü yok... Bugün övgü günü!..

 
Hemen her gün, yaşanan olumsuzluklara "eleştiri" getiriyor, "şarlatan" ve "soytarı"ları yerden yere vuruyor, "üçkâğıtçı"larla boğuşuyoruz...

"Keriz"lerden dem vuruyor, "kriz"lerden söz ediyoruz...
Zaman zaman okurlarımız; "Bu ülkede hiç mi güzel şey olmuyor, niye bunları yazmıyorsun?" diyorlar ki, haklılar.
Bu dünyada ve bu ülkede elbette "güzel şeyler" de oluyor... Ki, bunları zaman zaman yazıyorum... Çünkü ben, bir "gazeteci"den önce "insan"ım... Dolayısıyla, "yamuk işler" yapanları dövdüğüm gibi, "iyi işler" yapanları da överim...
A.Ü'DE MESCİD AÇILMIŞ!
Gel de övme...
Meselâ, Ankara Üniversitesi Gölbaşı 50. Yıl Yerleşkesi'nde bir "mescid problemi" vardı ve Akit, bu olayı defalarca dile getirdi... Dedik ki; "Bir mescid açın da, çocuklar yüzlerce metre ilerideki mescide gitmek zorunda kalmasın!"
Dün; mescit ihtiyacını ilk gündeme getiren Memur-Sen Ankara İl Başkanı ve Eğitim-Bir-Sen Ankara 1 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kır'dan öğrendik ki; Cumhurbaşkanlığı ve YÖK'ün devreye girmesiyle Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından kız ve erkek öğrencilerin vakit namazlarını ayrı ayrı kılabilecekleri bir mescit hizmete sunulmuş...
Bunu, gel de övme...
Emeği geçen herkesi kutluyorum.
Çünkü, bizim derdimiz;
"Üzüm yemek"tir!..
"Bağcıyı dövmek" değil!..
Kim, "olumlu" bir iş yaparsa, onu "övmek" de boynumuzun borcudur.
REAL'DEKİ MESCİD
"Mescid" dedim de, aklıma geldi...
Dün, başka marketlerde bulunmayan bir "gıda maddesi"ni almak için, eşimle birlikte Beylikdüzü'ndeki Real Market'e gitmiştim...
Tam, markete yaklaşmıştık ki, "öğle ezanı" okunmaya başladı... Markette "mescid" olduğunu daha önce duyduğum için, eşime dedim ki; "Sen alışveriş yaparken, ben de namazımı kılayım."
Bir görevliye sordum;
"Mescidiniz nerede?"
Tarif etti... Gittim ve gördüm ki; hem "bayan"lar için, hem "erkek"ler için ayrı ayrı "abdesthane"ler ve "mescid"ler var... Abdestimi alıp, "mescid"e girince gördüm ki, oldukça geniş bir yer ayırmışlar... En az 10 kişi aynı anda namaz kılabilir. Mescide "10 seccade" sermişler, "tesbih"ler koymuşlar!..
Ben içeri girdiğimde 4 kişi namaz kılıyordu, sonra bir vatandaş daha geldi...
Biz namazımızı bitirmiştik ki, 3 vatandaş daha geldi... Dışarıda, 2 vatandaş da, abdest alıyordu.
Hani, zaman zaman; "mescid yokluğu"nu gündeme getiririz de; "İhtiyaç yok!.. Bize böyle bir ihtiyaç belirtilmedi" diye cevap verirler ya, demek oluyor ki, "ihtiyaç var"mış!..
Şu hâle bakın;
15-20 dakika içinde, 10-12 kişi mescide gelmiş ise, demek ki bir "ihtiyaç" var.. Hem de, acil ihtiyaç!..
İşte buradan, bir "Alman firması" olmasına rağmen, Real Market'in bu duyarlılığını kutluyorum.
Demek ki;
Adamlar, insanların sadece "maddi ihtiyaç"larını değil, "manevi ihtiyaç"larını da karşılıyorlar.
CARREFOUR'DA NİYE YOK?
Şimdi, daha iyi anlıyorum ki;
Millet, biraz da bu "duyarlılık"tan dolayı tercih ediyor Real'i...
Eskiden, herkes CarrefourSa'ya giderdi... Ama şimdi, CarrefourSa, "sinek avlıyor" denilecek düzeyde müşteri kaybetmiş!..
Bunu, CarrefourSa'nın sahipleri olan "Fransız"ların ve "Sabancı"ların düşünmesi gerekmez mi?..
Acaba, bu "müşteri azalması"nda, "mescidsizlik" hiç mi rol oynamıyor?..
Meselâ, "birbiri ardına kapanan mağazalar"dan birini "mescid" haline getirseler, eski müşterilerini yeniden kazanamazlar mı?..
İşte, manzara ortada...
Real, neredeyse "arı kovanı" gibi çalışırken, millet CarrefourSa'dan el-etek çekmeye başlamış...
Alman firması Real, hedef kitlesinin "inanç"larına saygı duyup, müşterilerinin "talep"lerine cevap verirken, Fransız firması CarrefourSa, hizmet verdiği toplumun sadece "mide"sine hitap etmenin bedelini, "müşteri kaybederek" ödüyor!..
Real'i tebrik ederken, CarrefourSa'cıları ve "mescid açmama inadı"nı sürdüren diğer marketleri, bir defa daha düşünmeye davet ediyorum...
DOĞTAŞ'A DA TEŞEKKÜR
Bu arada, izninizle; Çanakkale merkezli Doğtaş firmasını da, "müşteri şikâyetleri"ne gösterdikleri duyarlılık sebebiyle kutlamak istiyorum.
Özellikle İstanbul Müşteri Temsilcisi Engin Esen'i; müşterilerden gelen "şikâyet"lerle anında ilgilendiği ve "çözüm" bulduğu için, tebrik etmek istiyorum...
Doğtaş, müşterilerden gelen şikâyetlere anında el koyan Engin Esen gibi bir "Müşteri Temsilcisi"ne sahip olduğu için şanslıdır.
İstanbul'daki okurlarımdan gelen bu "övgü"leri, Çanakkale'nin de duymasını istedim...
Gördüğünüz gibi, bizde "övgü" de var, "yergi" de... "Kavga" da var, "kucaklama" da... Çünkü biz hiçbir kişi ve kuruluşa karşı "ön yargılı" değiliz... "Yamuk" yapan nasıl karşılığını alırsa, "güzel işler" yapanı da, övmekten kaçınmayız.
İster Alman olsun, ister Türk...
İZLENME REKORU KIRAN FOTOĞRAF
Gördünüz, biraz önce bir Fransız-Türk ortaklığı olan CarrefourSa'yı eleştirdim...
Çünkü, İstanbul'daki hiçbir marketinde "mescid" yok!..
Yani, onları "Fransız firması" oldukları için değil; "Bu milletin manevi ihtiyaçlarına cevap vermemekte direndikleri" için eleştirdim.
Aynı Fransa'yı; "Ermeni soykırımını inkâr edeni cezalandıracakları" için yerden yere vuran yazılar yazdığımı da biliyorsunuz...
Ama, biliyorum ki;
Herhangi bir ülke veya herhangi bir insan, "tamamen kötü" veya "tamamen iyi" değildir... "Çirkinlik"lerde bile "güzellikler" bulunabilir.
Meselâ, etinde "kurtların kaynaştığı" ve "iğrenç koku"sundan dolayı burunların tıkandığı bir "köpek leşi"nin bile pekala "güzel dişleri" olabilir...
Fransa'yı bir "köpek leşi" gibi görüp, ondan "iğrensek" bile, ondaki "güzellik"leri yazmamız da boynumuzun borcudur.
Senegal asıllı Fransız vatandaşı Thierry Henry'den söz etmek istiyorum...
Ben, "futbol"dan pek anlamam, ama arkadaşlarım, Thierry Henry'nin "dünyaca ünlü bir futbolcu" olduğunu söylediler.
İşte bu ünlü futbolcu, Anelka'dan, Abidal ve Ribery'den etkilenip, 6 yıl önce "Müslüman" olmuş...
Dünkü internet sitelerinde, onunla ilgili bir haber vardı... Deniliyordu ki;
"Dünyaca ünlü Müslüman futbolcu Thierry Hanry, Fransa'daki bir futbol okulunda eğitim alan çocuklara namaz kıldırırken görüntülendi...
Dünya futbol tarihinin en büyük yıldızlarından ve yeniden 2 aylığına İngiliz devi Arsenal'e geri dönen Thierry Henry'nin imamlık yaptığı fotoğrafı tüm dünyada sosyal paylaşım ve forum sitelerinde izlenme rekoru kırıyor... Fransız yıldız Henry'nin yoksul ailelere ve çocuklara yardım yaptığı biliniyor."
TÜRKİYE'DE LİNÇ KAMPANYASI
Bu haberin fotoğrafını, ben de köşeme aldım...
Ama, onunla ilgili "yorum"lara da baktım.. Kimi "el bağlama şekli"ne takmış kafayı, kimi "ayakkabı" ve "şort"lara!..
Söyleyeceğim tek şey var;
"Unutmayın ki; bu adam Fransa'da yetişmiş, Fatih Çarşamba'daki İsmailağa Cemaati'nin içinde değil...
Elbette kusurları olacaktır!.. Önemli olan Mülüman olması, önemli olan namaz kılması... En önemlisi de, eğitim verdiği çocuklara sadece futbolu değil, onlara namazı da öğretmesi, üstelik onlara imam olup, namaz kıldırması."
Hatalarını, zamanla düzeltir ve inşaallah "dört dörtlük" olur.
Düşünün hele;
Fransa gibi, "laikçi şirretliğin zirvede olduğu" bir ülke; "Müslüman" olan, üstelik eğitim verdiği "futbol okulu"nda, çocuklara "namaz" kılmayı öğreten, dahası onlara "imam" olup namaz kıldıran Thierry gibi bir futbolcuya sesini çıkarmıyor.
Ben, buna bakarım arkadaş!..
"Türkiye'deki ünlü bir futbolcu"nun bunu yaptığını bir düşünsenize!..
Onunla ilgili, anında "yargısız infaz kampanyaları" açarlar ve "bir kaşık suda boğmaya" çalışırlardı... Dahası, böyle bir namazdan "rejim krizi" bile çıkarırlardı!..
Ki; zamanında Hakan Şükür'lere, Emre Belözoğlu'lara, Hakan Ünsal'lara, Arif Erdem ve Ertuğrul Sağlam'lara nasıl "saldırılar" yapıldığını unutmuş değiliz!..
Bu ülkede; "oruç" tutan futbolculara, Mustafa Denizli gibi teknik direktörler tarafından "zorla oruç bozdurulduğunu" da unutmuş değiliz...
Gazetelerin, "lisede namaz" başlıklarıyla, öğrencileri nasıl "hedef tahtası"na oturttukları da hâlâ hafızalarımızdadır!..
"Uğur Dündargiller" veya "Hikmet Çetinkayagiller" de, o görüntüleri döndürüp döndürüp yazmışlar, yayınlamışlar ve Türkiye'deki "irtica(!) tehlikesi"ne dikkat çekmişlerdi!..
Unutmayın, o zamanlar;
"Malezyalılaşıyor"duk!..
İşte, bu "baskı"ları yaşayan bir ülkenin vatandaşı olarak, laikliğin "şirretlik" derecesinde uygulandığı Fransa'da; "Namaz kıldıran Henry" fotoğrafı son derece anlamlı ve bir o kadar da önemlidir...
Hele de; "umre"ye götürülen çocukların hâlâ hedef gösterildiği bir Türkiye'de!..
"Şekil"lere takılmayın!..
"Ruh"a bakın, ruha!..
Şahsen ben; "İmam Henry"yi de kutluyorum, arkasında namaz kılan çocukları da... En azından, "sivil cuma namazı"(!) kılarak "şov" yapan BDP'liler gibi "yapmacık" değiller!.. Dilerim, "iman" kaynaklı "amel"lerini, Cenab-ı Allah da kabul eder...
Gördünüz ya, bugün "övgü" günü...
"Sövgü"ler bir başka güne!..
Keşke, hiç kimse "yamuk" yapmasa da, "sövgü"yü hiç haketmeseler!..
Ama, nihayetinde insanız!..
"Sövgü"yü de hakediyoruz,
"övgü"yü ve "sevgi"yi de!..
============
Gerçekler gizli kalmaz!
Her zaman söylerim... Üstleri ne kadar örtülürse örtülsün, ne kadar "tozlu raf"lara kaldırılırsa kaldırılsın; "gerçek"lerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyları vardır!..
Söyleyin hele; bu ülkede "27 Mayıs İhtilâli" yapılmadı mı?..
Bu ülkede "yargısız infaz"lar yapılmadı mı, "faili meçhul cinayetler" işlenmedi mi?..
Bu ülkede "12 Eylül İhtilâli" de yapıldı, "28 Şubat Darbesi" de...
"Darbe Planları" da yapıldı, "Danıştay cinayeti" ve "Hrant Dink cinayeti" de işlendi... "Susurluk" da yaşandı bu ülkede, "Maraş, Sivas ve Başbağlar katliamları" da!..
Hemen hepsi, birileri tarafından "örtbas" edildi, "eli kanlı katiller" korundu, kollandı...
Ama, dedik ya; "gerçek"lerin, bir gün ortaya çıkmak gibi huyları var.
İşte şimdi; bütün "darbe"ler, bütün "cinayet"ler yeniden araştırılıyor ve "suçlu"ların yakalarına yapışılıyor...
Dolayısıyla, "gerçek"ler ortaya çıkıyor.
Öyle umuyorum ki; "Bazı CHP'lilerin örtbas gayretleri"ne rağmen, "Baykal'ın zina kaseti"ni tezgâhlayan "örgüt" de ortaya çıkacak ve belki de "içeriden birileri"nin maskesi düşürülecektir.. Öyle ya; Şahin Mengü'nün dediği gibi, "O şerefsiz; CHP'nin içinden biri" de çıkabilir!
Hele sabredin, "gerçek", mutlaka ortaya çıkar!..
Hem de, Kılıçdaroğlu'nun "örtbas çabası"na rağmen!...

yeniakit

Bu yazı toplam 824 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar