Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bu işler böyle nereye kadar gider!?

Her şey birbirine çok karıştı. Giderek daha da çok karışıyor. Toplumun halini görüyorsunuz, cinayetler, intiharlar, Şeytana tapmalar, fuhuş, uyuşturucu, kumar adeta bir salgına dönüştü.

Hatırlıyorsanız “Ahlak”ın yerine “Değerler eğitimi” diye bir şey uydurdular, İlahiyatçıların yerini sosyologlar, Psikologlar, Hocaların yerini yaşam koçları aldı. Sonuç ne oldu? Biraz AGARTHA, biraz EPSTEİN, bir SATANİZM, biraz EZOTERİZM.. Herkes Kahinlerin, Kehanetlerin peşinden koşuyor adeta, siyasetçisi, dinci(!?)si. Hayatımıza dair gerçeklerin yerini Artırılmış sanal gerçeklik aldı. Ekonomi ile ilgili veriler, siyasi veriler, neredeyse verilerin tümü DeepFake. Hani adil şahidler olacaktık. Hani ölçüyü tartıyı, teraziyi doğru tutacaktık. Siz o teraziyi pazarcı terazisi mi sandığınız. Kaldı kı o terazi de çok değerli. Troller “ölü yüzü pudralama”ya devam ediyorlar. Hayır hayır, böyle gidemeyiz.

NATO’da, ABD ile beraberiz, AB’ye üye olmak istiyoruz, ama AB’ye üye olan Kıbrıs Rum kesimini tanımıyoruz. Azerbaycan’la iki devlet bir milletiz ama, Azeriler İsrail’e üs veren dünyada tek devlet. Rusya ile dostuz ama

Rusya Taliban’ı terör örgütü listesinden çıkarttı. Küreselciler ulusalcılara karşı. Biz NATO’nun sadık bir müttefiki olarak, batının refah ve güvenliği için “ucuz asker” olurken, batının sıçrama tahtası, tatbikat üssü, savaş paratöneri, tarassut kulesi, vekalet savaşları için operasyon alanı olarak yarım asırdır nöbetteyiz. Ulusal olarak NATO’dayiz, Laik bir Cumhuriyetiz. Küresel safta, iki devlet, bir millet olarak İsrail’in işgalcisi olduğu kendi ülke sınırları dışında askeri üssü bulunan Azerbaycan ile bareber En büyük Azeri nüfusunun yaşadığı Şii İran'a karşıyız. Sünni ve Sufi geleneğe sahip bir ülkeyiz ama, sufizmi şirk kabul eden Vehhabi ülkeleri ile şimdilerde tekrar dost oluverdik. Hindistan Türklere ve Müslümanlara yapmadığını bırakmıyor. İsrail’le dost olan Hind yönetimi ile İran’la birlikte ortak ideallerimiz için BRİCS’te birlikte olacağız.

Hani Özel ve Bahçeli siyasi nezaket gereği (!?) şakalaştı, Erdoğan TBMM’ye gelişinde Özel ve arkadaşları aynı nezaket gereği hep beraber ayağa kalktılar ya, bugün de Taliban ile İran Rusya ile birlikte NATO’ya karşı. Ya hu, dün Taliban Rusya’ya karşı savaşmamış mı idi. Rusya’ya karşı ABD Laden’e Stringer füzesi vermemiş mi idi, İran da Taliban’a karşı değil mi idi. Ha! Tamam, dün dündür, bugünse bugün! Bu arada Rusya Taliban’ı terör listesinden çıkartmış. Türkiye’nin BRICS üyeliği de sanırım beklemeye alınmış. Türkiye’nin “son kararı” bekleniyormuş. “Aktif denge” etiketli, “mavi boncuk” siyaseti artık eskisi kadar müşterisi olan bir siyaset tarzı değil.

Sahi bir “Müslüman bir ülke” olarak Batı’nın mı Şovalyesiyiz, Doğu’nun, daha açık sorayım Rusya’nın mı? FG’de Müslüman halifesi kılıklı Vatikan’ın kayıt dışı “Kardinal”i olduğu söylenmiyorlar mı? İş’e bakın, Taliban ve İran barışıyor, Rusya ile beraber NATO’ya karşı cephe açıyor.. Ama öte yandan Türkiye NATO ile birlikte “kızıl elma projesi” için çalışıyor da, biz “Türk birliği”ni sağlamadan HABAT, “Türk dünyası Hahamlar Birliği”ni kurdu bile, hem de Hilafet merkezi İstanbul’da. Tabii yasa ile mana ve mefhum olarak, TBMM ve Cumhuriyetin şahsı manevisinde mündemiç olduğu ifade edilen Hilafet tabi ki yasak! Durun daha bitmedi, sırada KARAY Birliği, yani, Yahudi olmadan MUSEVİ olan halklar da artık İstanbul merkezli olarak yeni bir birliğe sahip olacaklar. NUHİ YASALAR çerçevesinde Türkiye üzerinden örgütlenecekler.

Bir de HAZARA projesi var tabii, kırımdan başlayıp, Kafkaslardan, Hazarın iki yakasından aşağıya inip Basra’ya kadar uzanan. Onun merkezi de İstanbul olacak. İstanbul 2. Kudüs olarak dizayn edilmek isteniyor. Bu projenin arkasında CHABAT ve ROTHCHİLD’ler var. Ve bu örgütler aynı zamanda KKTC ve BAKÜ’de son derece aktif. Ukrayna v e çevresindeki Balkan ülkelerinde de.

Tabii böyle bir proje gökkuşağı renginde bir siyasi kokteyle benzetilebilir. Zaten bütün renkleri içinde taşıdığı için sanırım AGARTHA üzerinden LGBT ve Karnavallarla bizi terbiye etmek istiyorlar. Bu çok dinli, çok kültürlü, çok renkli projede ŞAMANİZM de var, Türk Museviliği de Türk tipi Laiklik de. Yakında GÖK OGUZLAR (Gagavuzlar) da resmi kiliselerini açarlar. Zaten Mustafa Kemal Türk Ortodoks kilisesini kendi zamanın da açmıştı.

Biz budan sonra eski Sovyet ülkelerindeki Türk dünyasını kullanmak için milletçilik sancağını, Müslüman dünyası için modernize ve reforme edilmiş, Riba ile sorunu olmayan zina konusunda daha toleranslı, uluslararası sistemle uyum içinde “küresel İslam sancağı”nı mı kullanacağız. Bakalım Rusya’da kim kimle beraber olacak. Rusya İran’la birlik olunca, ABD, İngiltere, Fransa, PYD’yi bırakıp bize destek verecek mi? O zaman biz de, ulusal çıkarlarımız ve güvenliğimiz için Gazze’yi bırakıp tekrar İsrail’le dost mu olacağız. Ya da İran İsrail’le anlaşır, biz Rusya ile birlikte ABD’ye mi kafa tutarız. Olmaz olmaz demeyin, bu dünyada bu gidişle her şey mümkün!

Sahi bu denklemde, her yerde bu İsrail’e destek veren firmalar ve ürünleri boykot edilirken, Erdoğan’ın şehrinde, AKP’li(!?) eski milletvekili, 3 belediye başkanı, Ticaret Odası başkanı, iş adamları Rize’de Burger King’in açılışına katılıyorlar. Bu törende bu durumu protesto eden bir akademisyeni, törene katılanlar ve King’in çalışanları dövüyorlar. Sahi Rize bu mu, bunlar mı Rizeli, Bu firmalar kendi ülkelerinde bile boykot edilirken Rize’de nasıl oluyor bu işler. Bu işletmenin işletmecileri sahi ezan okununca camiye gidiyorlar mı? Namaz kılarken okunan ayetlerin manasını biliyorlar mı? Sahi, bu olaylardan sonra Rizeliler buraya köfte yemeye gidecekler mi?

Birileri gidecektir. Ama bu akılsızca yapılan iş’den sonra birçok Rize’li o sokaktan bile geçmek istemeyecektir. Biz Bakü’deki Savunma Sanayi Fuarında Azerbaycan-İsrail işbirliğini taçlandıran Savunma Fuarı’nda, ana sponsor olarak bizimkiler ve İsrail birlikte sahneye çıktıktan sonra her şey mümkün.. Bizimkiler de “Portakal çiçeği karnavalı” ile şerbetlendikten sonra şimdilerde “Yahudiler (Karaim) ve Hristiyanlarla (Gagavuz) kardeş olduğumuzu” anlıyoruz galiba. Bu saçma sapan işler yüzünden AK Parti göreceksiniz Rize de bile daha fazla oy kaybına uğrayacaktır.

Hiçbir Müslüman dünyada olup bitenleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Allah (cc) kitabında uyarır. Bırakın zalimlere yardım etmeyi, onlara karşı çıkmayan, sessiz kalanların, onları yakacak ateşte yanacakları uyarısını yapar. (Enfal 25)’e bakın, “sessiz kaldıkları için mazlumu zalimden ayırt etmeyecek gazab, bizi ve çocuklarımızı yakmasın diye” bir şeyler yapmak zorundayız. Yoksa geliyor gelmekte olan, daha beterleri de sırada.. Unutmayalım ki, zulm ile abad olunmaz. Zulüm, adaletin yokluğudur. Hem NATO üyesiyiz, hem Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan ile birlikte 2001’den beri ŞANGAY BİRLİĞİ üyesiyiz. Şimdi bir de buna BRİCS’i eklemek istiyoruz. Sahi bu hesapta biz Ulusalcılardan yanamıyor, Globalistlerden yana mı? Her fırsatta birlikte hareket etmekten söz ettiğimiz “Uluslararası Sistem” hangisi?

Aslında Batı, ABD, İngiltere, NATO’nun gözünde bizi değerli kılan 3 açıdan vazgeçilmez bir önem taşıyoruz. Biri, burası Osmanlının şahsında TEOPOLİTİK açıdan Hilafet Merkezi, Osmanlı milletler topluluğunun ve Doğu Romanın/Ortodoks dünyasının merkezinde olması. YAHUDİLER açısından, burası Türk Dünyası Hahamlar Birliğinin merkezi, HAZARA grubunun merkezi, KARAY’ların merkezi. Eş zamanlı olarak bu toprakların KIYAMET TEOLOJİSİ ve ARZ-I MEV’UD COĞRAFYASInda bulunması. NATO açısından biz ‘RUSYA’NIN YUMUŞAK KARNI’ndayız.

Taliban ile İran Rusya ile beraber olurken karşılarında NATO olacak. Türkiye NATO ile birlikte KIZIL ELMA PROJESİ için RUSYA’yı karşısına alabilecek mi? Türkiye bu kamplaşmada MİLLİYETÇİLİK BAYRAĞInı mı eline alacak, yüzünü Modern İslam dünyası(!?)na dönüp KÜRESEL İSLAM SANCAĞInı eline salacak!

Türkiye IRAK konusunda ABD’nin yanındaydı, Suriye konusunda ABD PYD’yi seçti, biz RUSYA’ya yakın durduk. SURİYE de aynı zamanda RUSYA’ya yakın durduk. LİBYA’da, RUSların WAGNER’ine karşı bir tavrımız oldu. Bu konuda NATO ile dirsek temasımız vardı. UKRAYNA savaşında UKRAYNA’nın yanında yer aldık. İHA-SİHA’ların motoru ile İHA ve SİHA’ları takas yaptık. Afganistan'da NATO ile beraber savaştık, DAHLAN/KUSHNER projesinde, İsrail’le yakın temas içindeydik. Zaten bölgedeki devletlerin rejim, sınır ve iktidar yapılarını yeniden tanzim etmeyi hedefleyen BOP/Büyük Ortadoğu Projesinde ABD, İngiltere ve Mısır’la beraberdik.

Türkiye, NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip olması nedeniyle askeri ve stratejik açıdan Batı için vazgeçilmez bir müttefik olarak görülüyor. Türkiye’nin NATO’daki rolü, sadece askeri gücüyle sınırlı değil. Osmanlı mirası ve Müslüman dünyada kazandığı prestij sayesinde, Türkiye, Batı’nın politikalarının Müslüman toplumlara kabul ettirilmesinde farkında olarak ya da olmayarak kolaylaştırıcı bir rol üsleniyor.. Bu durum, Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerinde karmaşık bir denge kurmasına yol açıyor. Batı Türkiye’yi yanına alarak hem kendini Müslümanların gözünde meşrulaştırmak, hem de Türkiye’yi rol model olarak kullanarak kendi politikalarına karşı İslam dünyasındaki potansiyel direnci erozyona uğratmak istemektedir.. İstanbul sözleşmesi, Lanzarotte buna güzel bir örnektir. Ya da GlobalReset, TransHumanizm, CoVID/mRNA, İklim İslam dünyasında, hem Türkiye üzerinden meşrulaştırıldı. Türkiye, batının da desteğinde Müslüman dünyasında bu anlamda “Rol model" olarak sunularak, Batı'nın politik, ekonomik ve sosyal NORM’larını daha kolay kabul ettirebilmektedir. Türkiye’nin, Müslüman topluluklarda itibarının yükselmesi BOP ve DAHLAN projelerine destek vermesi ile farklı bir anlam kazanmaktadır. Bugün aynı şekilde HABAT ve AGARTHA Türkiye üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.

Bugün gelinen noktada Türkiye ile yakın temas içinde olan ülkeler artık Türkiye’nin sadakati konusunda netleşmesini talep ederken, eş zamanlı olarak toplum da bu konuda, dini, ahlaki, geleneksel politikalarında, alameti farikası olan değerlere sadakat göstermesi istenmekte ve farklı talepler ve seslere karşı giderek artan. Bir tepkiye sebeb olmaktadır. Türkiye, Müslüman dünyaya, doğuya ve batıya yönelik “paradoksal politikalar”ı ile, karmaşık bir “aktif denge” kurma çabası giderek “mavi boncuk” politikası olarak algılanmaya ve bu konu oportünizme varan bir pragmatizme dönüşmeye başladı. Sonuçta Türkiye’nin rotası konusunda herkesin kafasında farklı sorular oluşmaya başladı.

Türkiye bugün bir yol ayrımında. Yüzünü ya kendi inancına, tarihine dönecek yahut Doğu’ya ya da Batı’ya!

Türkiye için karar zamanı! Selam ve dua ile..

Bu yazı toplam 195 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar