Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Ben Ali Bulaç gibi düşünmüyorum

Ben Ali Bulaç gibi düşünmüyorum

 

Ali Bulaç ve Hüseyin Gülerce ile Mehtap televizyonunda her hafta salı günleri "Düşünce Günlüğü" programında birlikteyiz. Bu akşam saat 21.00'de yine Düşünce Günlüğü programı var, ama ben, izinde olduğum için bu programa katılamayacağım.

Bu yazı uzaktan bir katılım mahiyetinde olsun, istedim. Başlığa yansıyan ifade, Ali Bulaç'ın Sabah gazetesinden Ecevit Kılıç'a verdiği mülakatla ilgili. Gazete, mülakatın birinci sayfadaki anonsuna "Tartışılacak sözler" şeklinde bir başlık, "Zaman yazarı Ali Bulaç: Fethullah Hoca beraat etti, kapatmaya tepki az olur." şeklinde bir alt başlık koymuş.

İçerde ise, Ali Bulaç'a, "Fethullah Gülen'e yakın isimlerden" gibi bir tanımlama daha ilave ediliyor, ve şu başlık veriliyor: "Gülen'in beraat kararı AKP kapatılırsa tepkileri azaltır." Bu düşüncenin gerekçesi olarak da "Bu kararın yargıya güveni arttırması" gösteriliyor.

İyisi mi, Ali Bulaç'ın görüşlerini kelimesi kelimesine okuyalım: "...Hocaefendi'yle ilgili alınan bu karar yargıya olan güveni daha çok artırmıştır. Yargının elini güçlendiren, onunla ilgili güvenilirliği artıran bir faktör oldu. Bundan şu meşru sonucu çıkarabilir miyiz?

Eğer Anayasa mahkemesi Ak Parti'nin kapatılması yönünde karar verirse genel olarak yargıya yöneltilen eleştirilerde bir azalma olur mu? Tabii ki olabilir.

Kendiliğinden böyle bir sonuç çıkarabiliriz. -AKP kapatılırsa bile bu karar nedeniyle tepki verilmez mi diyorsunuz? -Evet, yargıya olan tepkiler az olur. Bu kararın böyle bir tesiri vardır, olacaktır da." Tabii ki Ali Bulaç'ın sözleri, kendisinin bir toplum gözlemi ve ondan doğan samimi kanaatini yansıtıyor.

Ben de bu çerçevede kanaatimi söyleyeyim: Ben, Fethullah Hocaefendi ile ilgili olarak verilen beraat kararının, Ak Parti'nin kapatılmasına yönelik toplumsal tepkiyi azaltacağını düşünmüyorum. İki dava arasında derinlerde böyle bir kurgu var ise bile, ben bunun topluma yönelik gerçekçi bir okumanın ürünü olduğu kanaatinde değilim.

Bana göre toplum şöyle bir kurgu yapmaz: -Helal olsun bak, Fethullah Hoca beraat etti, demek ki bizde yargı son derece hakkaniyetle işliyor. Yargı sürecinde Ak Parti için kapatma kararı verilirse bu da aynı hakkaniyetli yargının kararı olmuş olur. Öyleyse "Şeriatın kestiği parmak acımaz" deyip, kararı saygı ile karşılamalıyız! Belki de toplum, Fethullah hoca ile ilgili beraat kararının bile nasıl zorluklar içinden geçerek çıktığını düşünür. Bazen kararlar "İpten dönme" gibi gerçekleşiyor Türkiye'de... gibi iç değerlendirmeler yapar.

Bir başka husus şu: Birbirinden tamamen ayrı kişi ve kurumları ilgilendiren Ak Parti davası ile Fethullah Hoca davası birbiriyle bu kadar ilişkili ise, zaten hukuk açısından bir sorun var demektir. Bu sorunlu yapı içinden çıkan "beraat kararı" nasıl bir güven oluşturabilir ki? "Fethullah Hoca'nın beraati yargıya güven oluşturdu, öyleyse Ak Parti kapatılırsa tepki oluşmaz" şeklindeki bir kanaat, aslında parti kapatma davasını görecek olan mahkeme heyeti tarafından bile tepki ile karşılanacaktır.

Çünkü böyle bir değerlendirme, her şeyden önce onlar için kuşku sebebidir. Bu mantık seyrinde, bu işler derinlerle bir yerde kurgulanmıştır, davalar birbiriyle bağlantılıdır, AYM, Yargıtay, Danıştay, savcılar, medya, üniversiteler vs. yönlendiriliyor, her şey tıkır tıkır işliyor, gibi bir yaklaşım da var.

Bu düşünce kolay kolay yabana atılamaz ise de, böyle bir kurgunun tıkır tıkır işlediğine inanmakta zorlanıyorum. Böyle bir kurgu tıkır tıkır işlemiş olsaydı, o odağın mesela Fethullah Hoca'yı beraat ettirmek yerine mahkum etmekte de tereddüt etmeyeceğini var sayıyorum. Şu anda Ak Parti'yi kapatmaktaki hukuki zorluk, Fethullah Hoca'yı beraat ettirmekten daha az değildir.

Hem, "Fethullah Hoca'yı beraat ettirdik, öyleyse hiç suç olmasa bile Ak Parti'yi kapatabiliriz" tarzında bir mantığın en çılgın hukukçular için bile cesaret edilebilir olduğunu düşünmüyorum. Aziz dostum Bulaç'ın sözlerindeki asıl sıkıntı ise, kendisi böyle bir sonucu hiç aklına getirmemiş olsa bile, "kapatmacılar"ı cesaretlendirecek olmasıdır.

Kapatmaya niyet etmiş olup da, "halk tepki gösterir"den endişelenenlere epeyce ferahlatıcı bir değerlendirme gibi görünmüyor mu bu ifadeler? Onun için, editör "Tartışılacak söz" başlığını koymamış mı habere? "Beraat kararının okunması" ndan söz ediyoruz.

Bazen kendi sözlerimizin okunmasını da önemsemeliyiz. Acaba benim bu yazım nasıl okunur?

Şöyle söyleyeyim ki, savunması içinde olsun: -Ali Bulaç'la farklı düşüncelerimizi farklı ortamlarda rahatça konuşabilen insanlarız. Ben burada farklılığa bir vurgu yapıyorum.

Çünkü Ali Bulaç'ın sözlerinin, islami camianın bir entelektüeli olarak "Ak Parti'yi kapatmak istiyorsanız kapatın, fazla tepki olmaz.

Fethullah Hoca'yı sevenler tepki vermezler" tarzında anlaşılmasından endişe ettim ve bunun kendisinin asıl düşüncesi olmadığına inanıyorum.

bugün

Bu yazı toplam 1482 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar