Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Batı'nın Hazreti Meryemle Olan Savaşı!

Batı dünyasının bugün ulaştığı ahlaki çürümüşlüğü ancak bu şekilde ifade edebiliriz.
Batı, Hıristiyan kökenli Batı, gerçekten bugün Hazreti Meryem ile şiddetli bir şekilde savaşmaktadır.
Çünkü "Hazreti Meryem'le zıtlaşma, Hazreti Meryem'den uzaklaşma, ters düşme" gibi sözler gerçekten çok cılız kalmaktadır ve Batı'nın içinde yüzdüğü terbiyesizliği asla ifade edememektedir. Noel'le birlikte zirve yapan bu kokuşmuşluğu tasvir etmemize hiç gerek yoktur.
Meryem Validemiz yeryüzü tarihinde ne kadar namusu temsil ediyorsa, ne kadar ahlak ve hayâyı temsil ediyorsa, ne kadar asaleti ve nezaheti temsil ediyorsa, günümüz Batı dünyası da o kadar kokuşmuşluğu temsil etmektedir. Bir medeniyet, kendisine verilen emanete ancak bu kadar ihanet edebilir.
Aslında Batı, yani Roma, tarihi boyunca hep böyle yapa gelmiştir. Vahyin karşısına felsefelerle çıkmıştır, peygamberlerin karşısına filozoflarla çıkmıştır, Vahidül Kahhar olan Allah'ın karşısına çanak çömlek kırıntılarıyla çıkmıştır, Olimpus dağındaki sayısız tanrılarla çıkmış, Roma'nın tanrıçalarıyla çıkmıştır.
O gün vahyin temsilcisi durumunda olan İsrail oğullarının devletini işgal etmiş, kendi sınırları içine almış, dişlerini ve pençelerini sökerek kendisine zararsız hale getirmiş, kendi açısından ehlileştirmiş, yani Hazreti Musa Aleyhisselam'ın dinini Allah'ın dini olmaktan çıkarmıştır.
Daha önce Firavun'un uzun işgal ve zulmünden kurtularak ayağa kalkabilen, kendi külleri üzerinden yeniden doğabilen ve böylece Allah'ın yeryüzündeki vahyini kaldığı yerden sürdürebilen İsrail oğulları, Roma işgalinden sonra aynı şekilde külleri üzerinden bir daha doğamamış, yeryüzündeki vahyin yegâne temsilciliğini kaybetmiştir.
Bunun sebebi, artık İsrail oğullarının içten iç çürümüşlüğünün yanı sıra, onu işgal altında tutan kafir ve putperest Roma'nın baskı ve gaddarlığının dozajını da unutmamak gerekir.

İkinci olarak yaptığı şey nedir biliyor musunuz Roma'nın? Hazreti Musa'nın dinini Allah'ın dini olmaktan çıkardığı gibi, bu defa da Hazreti İsa Aleyhisselam'ın dinini Rabbimizin dini olmaktan çıkarmıştır.
Dokuz yüz yıldan fazla tarih sahnesinde kalan Roma, artık ömrünü tamamlamışken, bütün büyük devletler ve medeniyetler gibi tarih sahnesinden çekilme günleri gelmişken, bir göz açıklık yaptı Roma, Hazreti İsa'nın dinini resmen kabul etti.
Evet, ülkesi içerisinde, Roma vatandaşları arasında hızla yayılan İsevilik, artık 325 yılında İznik Konsülüyle birlikte Roma'nın resmi dini olmuştu.
Roma yeniden doğmuştu, ömrünü bir daha yenilemişti. Zaten ondan sonra da hep olageldi. Bugünkü Avrupa ve Amerika resmen Çağdaş Romadır.
Evet, inananlarına işkence ve zulümle onları durduramayacağını anlayan Roma, sonunda Hazreti İsa'nın dinine girmişti.
Tabi ne acıdır ki, mükemmel bir tevhid dini olarak değil, Teslis dini, üçlü ilah sistemi şeklinde yayılıyordu.
Her ne kadar insanların büyük bir bölümü Hıristiyanlığa teslis-üç tanrıcılığı sokan kişinin Pavlus olduğunu iddia etseler de, şu husus asla göz ardı edilmemelidir: Putperestlik, çok tanrıcılık Roma halkının iliklerine kadar işlemişti, Atina, Roma ve İskenderiye felsefe ekolleri çok tanrıcılık üzerine kuruluydu. Böyle olunca, Pavlus'un sunacağı Tek tanrı inancını zaten Roma halkı kesinlikle benimsemeyecekti. Nitekim İsa Aleyhisselam'ın Havarilerinin sunduğu tevhid inancı Rama'da yankı bulmamış, Kudüs çevresini fazla bir aşamamıştır.
Pavlus, İsa Aleyhisselam'ın dinini Yahudi olmayanlar arasında yayıyordu, onun için bu insanları Hz. Musa'nın şeriatından, Tevrat'tan sorumlu tutmuyordu, Şeriat'tan sadece Yahudilerin sorumlu olacağını söylüyordu.
Elbette İsa Aleyhisselam'ın dinini Tevhid esası üzerine yayanlar da vardı. Özellikle Kuzey Afrika'da yayılan bu din, muvahhidçe bir dindi, şirk yoktu bünyesinde.
250-336 yılları arasında yaşayan Arius, tam bir tevhid ehliydi, İsa Aleyhisselam'ın ilahlığını,-haşa- Allah'ın oğlu olduğu iddiasını şiddetle reddediyordu.
Kuzey Afrika baştan sona Arius'un kurduğu Arianizm mezhebine mensuptu.
Ve Resulullah (s.a.v) Efendimizin gelişiyle birlikte bu büyük bölge, Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Habeşistan vs. tamamen Müslüman olmuştur.

Biz, yine Çağdaş Roma'nın bugünkü tükenmişliğine gelelim:
Önce şunu bilelim ki, eğer Allah Teâlâ Batı'ya merhamet nazarıyla bakacaksa, yani onların tekrar tevhide, vahye dönmesini murad etmişse, bu kesinlikle Hz. İsa ve Hazreti Meryem yoluyla olacaktır. Onları, onlarla birlikte nice azizlerini defterlerinden silip kendilerine yeni örnekler ve referanslar bulacak değillerdir.
Fakat gelin görün ki, Hıristiyan dünyasının Hz. İsa Aleyhisselam'a giden bütün yolları tıkalıdır.
Onları sağlıklı bir şekilde Hazreti İsa ve Hazreti Meryem'e ulaştıracak bütün yollar kesinlikle kapalıdır. Hem Hıristiyan kitleleri onlara ulaştıracak gerçek bilgiler, hem de onların tarihi şahsiyetlerinin kim olduğunu ortaya koyan belgeler yoktur.
Onların örnek alınacak, hayata yansıtılacak yönleri hakkındaki bütün yollar kapalıdır, ulaşmak imkânsızdır.

Peki, bu nasıl olacak?
Günümüz dünyasının bir numaralı Hz. İsa araştırıcısı, Kristoloji ilminin en önde gelen ve Hollanda'da yaşayan Alman asıllı Prof. Hans Küng bu işin nasıl olacağını belirtmektedir:
"Eğer bugün Hıristiyan dünyası gerçek İsa'nın kim olduğunu öğrenmek istiyorsa, önünde bir tek şansı kalmıştır: Muhammed Aleyhisselam'ın şahitliğine başvurmaktır. (Diyanet Dergisi, Hz. Muhammed Aleyhisselam Özel Sayısı)

Yalnız şunu asla unutmayalım ki, biz yozlaşmış Batıya Hz. Meryem validemizi yanımıza alarak gideceğiz.
Ve yine şurası unutulmamalıdır ki, bugün Batı dünyası Hz. İsa'ya ulaşmaktan daha ziyade Hazreti Meryem'e ulaşmaya daha çok muhtaçtır.

Hiç unutmuyorum, Türkiye'de yaşamakta olan bir misyonerle karşılaşmıştık, birbirimize dinlerimizi anlatıyorduk. Bir hafta içerisinde o bir Kur'an-Kerim meali bitirecekti, ben de İncil okuyacaktım. Okumuş geldi, baktım epeyce yerin altını çizmiş. Dedim ki:
Bak, biz Müslümanlar olarak Peygamber Aleyhisselam'ın kızlarını, eşlerini ve yakınlarını canımız gibi severiz. Şöyle bir bakarsanız, bayanlarımızın isimleri genellikle hep onların isimleridir.
Şimdi soruyorum sana: Buna rağmen okuduğun bu Kur'an mealininin hiçbir yerinde Fatıma ismine rastladın mı, Hatice ismine rastladın mı, Aişe ismine ve diğer annelerimizden bir tek kişinin ismine rastladın mı?
- Hayır, bak bu hiç dikkatimi çekememişti.
Fakat bununla birlikte defalarca Hz. Meryem validemizin ismi geçmiyor mu? İstersen sayabilirsin, dört İncil'de geçen Meryem isminin tam iki katı Kur'an'da geçmiyor mu?
Hem Meryem Suresine ne diyorsun? Al-i İmran Suresine ne diyorsun?
Hiç unutmuyorum, o anda ağlayıvermişti.

Batıdan kaynaklanan ve bugün dünyanın dört bir yanını kasıp kavuran, Allah Teâlâ'nın gazabını üzerine çeken ahlaksızlığın, kumarın, içkinin yeryüzünün önemli bir bölümüne etkisi altına aldığı böyle bir günde, Allah'ın izniyle biz yine ümitvar olmamız gereken şeyler söylemeye çalıştık.
Sadece kendi kendimizi teselli etmek adına değil, gerçekten yarınların bizim olacağına yürekten inanıyoruz Allah'ın izniyle.

MEHMET GÖKTAŞ/doğruhabergazetesi

Bu yazı toplam 2924 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar