Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 423.,Ankara'da 502., Sakarya'da 527.,

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 423. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim, Allah’ın Adıyla
Onlar gerçekten tuzaklarını kurmuşlardı. Tuzakları yüzünden dağlar yerinden oynayacak olsa bile, tuzakları Allah katındadır (Allah onu bilir) Sakın Allah'ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. (İbrahim suresi 46 47.ayetler)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Bazı sözler vardır ki yerinde ve zamanında söylenmiştir. Herhangi bir değişiklik yapmaksızın tekrarında büyük faydalar vardır. Önemine binaen geçen hafta söylediklerimizi tekrar yineliyoruz. Son zamanlarda gelişen dış ve iç olaylar Türkiye’nin de içinde bulunduğu büyük bir savaşın ön hazırlıkları gibi bir görüntü vermektedir. Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi, Rus uçaklarının Türkiye sınırını ihlali, aynı ülkenin Hazar sınırında fırlattığı füzelerin Türkiye üzerinden geçmesi NATO güvenlik şemsiyesi oluşturmak maksadıyla Patriot füze kalkan sistemlerinin bir kısmının sökülmesi geriye kalan kısmının ise Rus uçakları ve Rus füzelerinde karşı herhangi bir şekilde kullanılmıyor olması ve caydırıcılık etkisinin bulunmaması akıllarda bir çok soruyu beraberinde getirmektedir. 
Rusya’nın yeni görüntüsüyle çift bloklu bir dünyada gidilen dünyada müslümanların kendilerini bu bloklardan birinde görmeleri ne kötü bir durumdur. Tevhid ve adaletin bayrağını yükseltecek olan toplulukların bu iki bloğun savaş alanlarında savaşın bir parçası haline gelmeleri ne üzücüdür. “Doğuya da hayır Batıya da hayır! Ancak İslam!” diye bağıranların bu iki bloktan birinde yer alıyor olmaları hayret verici bir durumdur. Topraklarımızın iki bloklu dünyanın çatışma sahası haline getirilmesi kabul edilemez bir durumdur. Müslümanlar bu savaşta taraf olmaktan bir an önce uzaklaşıp kendi kimlikleri, üzerinde yepyeni bir konum belirlemeli Tevhid adalet ve Allahın hâkimiyetini önceleyen şiarları yeniden yükseltmelidir.
Siyonist İsrail çetesinin Kudüs’te Mescidi Aksada gerçekleştirdiği vahşi ve alçakça saldırılar Müslümanların dağınıklığı basiretsizliği doğru hedeflerden uzaklaşmış olmalarından dolayıdır. Siyonist çetenin azgınlığı Mescidi Aksanın suni sebeplerle Müslümanların gündeminden uzak tutulması nedeniyledir. İslam ümmeti bir an önce ihtilaflardan kurtulup Mescidi Aksa davasını öncelemelidir.
Ankara Tren Garı civarında yapılacak olan bir gösteriye hazırlık için toplanan kalabalıkta patlayan bombalar ikinci bir Suruç vakası mıdır? Terörün ülkenin geneline yayılmasını isteyen bir akıl mı bunları tezgâhlamaktadır.
Varsa güvenlik ihlalleri tezgâhlanan bu oyunda ne kadar etkilidir¬? Daha ne kadar bu tezgâhın tutması için dökülecektir? Bundan sonra hangi şehirlerde patlamalar olacaktır. Bu patlamaların Türkiye’nin dış politikasıyla ilişkileri nedir? Varsa yapılan hataların ceremesini halk mı çekmek zorundadır?
Olayın üzerine ivedilikle gidilmeli ihmaller ve ihlaller ortaya konulmalı olayın en derin asli sebepleri araştırılıp bu sorunlar çözüme kavuşturulmalıdır.
Müslüman halkımız ülke içerisindeki olaylara daha basiretli bakıp olayları daha hassasiyetli değerlendirip gerekli ve lazım olan duruşunu netleştirip bir an önce ortaya koymalıdır. Ülkenin gitmekte olduğu karanlık yol ancak Müslüman halkın aktif bir çaba göstermesi ile aydınlanacaktır. Bu olaydan dolayı Müslüman halkımıza baş sağlığı diliyor ve onları geçmişten ders alıp gelecek için daha aktif olamaya davet ediyoruz. Tarihin bir ibret levhası olduğu, sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 424. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 4 Muharrem 1437 (17.10.2015)

 

 

"Irak, Afganistan, Doğu Türkistan, Arakan, Libya, Mısır, Çeçenistan, Somali uzayıp giden zulmün kol gezdiği kayıp nesiller coğrafyası."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 502.hafta basın açıklamasına hoşgeldiniz.

Filistin'den intifada sesleri yükselmekte. İsrail işgal çetelerinin son günlerde artan taciz ve şiddet hareketleri, akıtılan onlarca masum kanı ve mescid-i aksa saldırıları yeni bir direnişide beraberinde getirmiştir. Onurlu ve kahraman Filistin'in müslüman evlatları her türlü tecrit ve kısıtlamalara karşın yeni bir destan yazma arifesindeler. Hiç şüphe yok ki; Mescid-i Aksa davası sadece Filistinlilerin davası değil bir ümmet davasıdır. Bu süreçte kardeşlerimiz yalnız bırakılmamalı, maddi ve manevi her türlü destek sağlanmalıdır. İsrail saldırganlığındaki cesaret müslümanların vurdum duymazlığından kaynaklı olduğu unutulmamalıdır.

Beşinci yılına giren, yüzbinlerce insanın öldüğü ve sakat kaldığı, ülke nüfusunun yarıdan fazlasının yerlerinden edilerek mülteci pozisyonuna düşürüldüğü Suriye'de savaş yeni bir aşamaya girmiştir. İşgalci İran tarafından ilan edilen sözde Kudüs direnişinin altın halkalarına Rusya ve Çin'in direk olarak eklemlenmesi emperyalizme karşı Donkişot savaşı veren iki yüzlü çevreleri son günlerde mutlu eden ve belki bu sefer umuduna sokan en önemli gelişme olmuştur. Yok olmaya yüz tutmuş Eset ordusuna can simidi olmayı başaramayan Şii milisler, Hizbullah ve İran'dan sonra hayat öpücüğü sırası emperyalist Rusya ve Çine gelmiştir. Şüphesiz batının Eset'e alternatif güçlü bir seküler yapı bulamayışı ve muhalefetin İslami kimliği emperyalist güçleri kapalı kapılar ardında pazarlık yapmaya iletmiş ve Rusya'nın Suriyede doğrudan müdahalesine kapı aralanmıştır. IŞİD bahanesi ile bölgeye giriş yapan Rusya'da tıpkı dostu ABD gibi İslami muhalefeti hedef alarak IŞİD'in olmadığı bölgeleri bombalamış ve kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmaksızın yüzlerce sivilin ölmesine sebep olmuştur. Ancak bu son çabada bitkisel hayat süren Eset rejimini Allah'ın izni ve müslümanların basireti ile hayata döndürmeye yetmeyecek ve fakat mazlum Suriye halkının daha çok kanının akmasına ve daha çok acı çekmesine sebep olacak bir etkendir. Bu süreç Suriye'nin sözde dostlarını ortaya koyacak en net süreçtir. Emperyalistlerin müdahalesine bölge ülkelerinin ve özellikle Türkiye'nin kayıtsız kalması telafisi mümkün olmayan bir sürecide beraberinde getirmektedir. Emperyalist müdahalede muhaliflerin çaresiz kaldığı hava saldırılarına karşın hava savunma silahları temin edilmeli ve pek çok insanın öldüğü bu saldırıların önüne geçilmelidir.

Filistin ve Suriye hak ve batıl savaşında tam bir turnusol kağıdı olmuştur. Batı çirkin yüzünü bu savaşlarda net bir şekilde ortaya çıkarmış ve demokrasi, insan hakları, yaşam hakkı, seçme seçilme özgürlüğü gibi kavramların kendine has kavramlar olduğunu ortaya koymuştur.

Irak, Afganistan, Doğu Türkistan, Arakan, Libya, Mısır, Çeçenistan, Somali uzayıp giden zulmün kol gezdiği kayıp nesiller coğrafyası.

Müslümanların son hamisi Osmanlı devletinin yaklaşık yüz yıl evvel yıkılması ve ardından hilafet sisteminin lavedilmesi ile birlikte başlayan karmaşa süreci bugün hala en acı şekilde devam etmektedir. Osmanlı hakimiyet alanına emperyalist devletler eli ile kurdurulan devletçiklerin en önemli özellikleri İslam'a cephe almaları, halkı düşman saymaları ve tek gerçek dost olarak egemen emperyalistleri görmeleri olmuştur. Süreç demir yumrukla idare edilmiş, halkın hiç bir suretle örgütlenmesine müsaade edilmemiş, yüzlerce yıllık geçmişe sahip İslami kurum ve kuruluşlar kapatılarak devlet kontrolünde bir din anlayışı tesis edilmiş, eğitim-öğretim ve siyaset bir avuç azınlığa has olgular haline getirilmiş ve bu durum ile müslüman kitlelerin hem biribirleri ve hemde dünya ile olan irtibatları kesilmiştir.

Bugün İslam dünyasında yaşanan trajik olayların, akan kanın, işgal ve zulümlerin en büyük sebebinin siyasi ve kültürel boşluk olduğu hiç yadsınamaz bir gerçektir. Bölgemizde yeniden huzur ortamının tesisi hiç şüphe yok ki; kardeşlik şuurunun yeniden tesisi, ortak bir siyasi aklın ve birliğin inşaası, dünyaya yüzlerce yıl şekil vermiş İslami eğitim modelinin yeniden tedrisi ve dünyayı imar ve ıslah eden sanat anlayışının yeniden diriltilmesi ile olacaktır. Müslüman ilim ve siyaset adamları, arkasından milyonları sürükleyen cemaatler - hoca efendiler, vakıflar, dernekler ve dahi her bir müslüman kişi kuma gömülü başlarını dışarı çıkarmalı ve İslam'ın kuşatıcı adalet sisteminin yeniden tesisi için harekete geçmelidir. Unutulmamalıdır ki; dünyada ve özelliklede bölgemizde yaşanan acıların, akan kanın maddi ve manevi her türlü sorumluluğu her birimize aittir. Bizleri zayıf kılan dünyevi hırslarımız, mezhep, cemaat ve cemiyet taassuplarımız, etnik çekişmelerimiz önümüze konmuş oyuncaklar mesabesindedir ve bizleri zayıf kılar iken düşmanlarımızı güçlü yapan en önemli unsurlardır.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Platform’dan Sağduyu ve Çözüm Çağrısı

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 527. hafta eyleminde siyasi polemiklerin toplumu kutuplaştırdığına ve böylesi bir ortamın, Ortadoğu’da kaos isteyen güçlerin planlarına yaradığına dikkat çekti

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 527. hafta eyleminde, Ankara’da gerçekleşen katliam ile İsrail’in son günlerde artan saldırılarını gündeme aldı. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın okuduğu açıklamada “Ankara'daki saldırı ne yazık ki ülke içinde bir kenetlenmeye vesile olması gerekirken, kısır siyasi polemiklere payanda edilmiş ve 1 Kasım seçimleri öncesi yeni bir siyasal gerginliğin daha fitilini ateşlemiştir. Oysa ki, doğru olan ülkenin tüm dinamiklerinin insanlık dışı yöntemlerle gerçekleştirilen bu saldırının karşısında konumlandırılması ve bu saldırıyı gerçekleştiren zihniyetin sosyal ve siyasal düzlemde mahkum edilmesidir. Ankara'daki saldırının siyasiler nezdinde rakibini "alt etme" fırsatı olarak değerlendirilmesini kınıyor, siyasilerin bu süreçte tarihi bir sorumluluk alarak kutuplaştırıcı değil, bütünleştirici bir söylem biçimini hayata geçirmeleri gerektiğini hatırlatıyoruz.” diyerek tüm taraflara sağduyu çağrısı yaptı.

İsrail’in Ortadoğu’daki kaotik ortamı ve bölge aktörlerinin birbirine düşmüş bir görüntü vermesini kendi hesapları için fırsata çevirdiğine dikkat çekilerek, son günlerde Mescid-i Aksa ekseninde gelişen gündemin de değerlendirildiği açıklamada, konuyla ilgili “Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa baskınlarıyla alevlenen Kudüs İntifadası şu ana dek 30'dan fazla şehit ve 1300 yaralı vermişken, İslam coğrafyasının hala sessizliğini koruması bunun en bariz göstergesidir. Kanayan yaramız ve ortak paydamız olan Kudüs için bile İslam coğrafyasının kılını kıpırdatmaması, sorgulanmayı fazlasıyla hak eden bir durumdur… İslam coğrafyasında kan gövdeyi götürürken, üzerinde hain ve sinsi planlar kurgulanırken enerjimizi iç hesaplaşmalara harcamamız, asıl düşmanı ıskalayarak içeriden düşman bulma arayışına kapılmamız yaşanan vahşet ve mazlumiyetin katlanarak çoğalmasına yol açacak, küresel emperyalizmin ve siyonizmin coğrafyamıza dönük planlarını tahkim edecektir.” ifadelerine yer verildi.  

 

527. Hafta Basın Açıklaması

TAHRİKLERE KAPILMAMALI, SAĞDUYUYU MUHAFAZA ETMELİYİZ!

Türkiye'nin huzur ve istikrarına kasteden Ankara'daki menfur saldırı siyasi görüşü ne olursa olsun tüm halkımızı derinden yaralamış, onlarca ailenin ocağına ateş düşürmüştür.

Saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Ankara'daki saldırı ne yazık ki ülke içinde bir kenetlenmeye vesile olması gerekirken, kısır siyasi polemiklere payanda edilmiş ve 1 Kasım seçimleri öncesi yeni bir siyasal gerginliğin daha fitilini ateşlemiştir.

Oysa ki, doğru olan ülkenin tüm dinamiklerinin insanlık dışı yöntemlerle gerçekleştirilen bu saldırının karşısında konumlandırılması ve bu saldırıyı gerçekleştiren zihniyetin sosyal ve siyasal düzlemde mahkum edilmesidir. Ankara'daki saldırının siyasiler nezdinde rakibini "alt etme" fırsatı olarak değerlendirilmesini kınıyor, siyasilerin bu süreçte tarihi bir sorumluluk alarak kutuplaştırıcı değil, bütünleştirici bir söylem biçimini hayata geçirmeleri gerektiğini hatırlatıyoruz. 

Siyasilerimiz tabanlarını galeyana getirecek içi boş retoriklerden uzak durmalı, ülkeyi Irak ve Suriyeleştirecek siyasi çekişmelere prim vermemelidir.

Ülkemizdeki siyasi sorunların müzakere temelinde çözülmesi için STK'larımız da inisiyatif almalı, sağduyu aşılayan bir kamusal bilincin inşası için çaba göstermelidir.

Sorunlarımızı konuşarak çözme istidadı gösteremediğimiz müddetçe İslam coğrafyasında barış ve huzur tesis edilemeyecek, her geçen gün acılarımız daha da derinleşecektir.

Son yıllarda, Müslüman halkların ilgileri İslam coğrafyasındaki iç çatışmalara manipüle edilmiş ve bundan en fazla muzdarip olan da Kudüs ve Gazze direnişi olmuştur.

Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa baskınlarıyla alevlenen Kudüs İntifadası şu ana dek 30'dan fazla şehit ve 1300 yaralı vermişken, İslam coğrafyasının hala sessizliğini koruması bunun en bariz göstergesidir.

Kanayan yaramız ve ortak paydamız olan Kudüs için bile İslam coğrafyasının kılını kıpırdatmaması, sorgulanmayı fazlasıyla hak eden bir durumdur.

Suriye, Irak, Libya, Yemen, Tunus ve son olarak da Türkiye, ABD liderliğindeki küresel emperyalizm tarafından kaose edilmekte ve iç çatışmalarla boğuşarak etkisizleştirilmeleri istenmektedir. Kudüs gibi ümmet için hayati öneme sahip olan meseleler ise tali muamelesi görmekte ve geri plana atılmaktadır.

Ümmetin fertlerinin birbirini anlamayı tercih etmeyip ötekileştirdiği böyle bir vasatta bizler ne pahasına olursa olsun önceliklerimizi, kırmızı çizgilerimizi keskin çizgilerle izhar etmeli, dostu ve düşmanı tayin ederken pusulayı şaşırmamalıyız.

İslam coğrafyasında kan gövdeyi götürürken, üzerinde hain ve sinsi planlar kurgulanırken enerjimizi iç hesaplaşmalara harcamamız, asıl düşmanı ıskalayarak içeriden düşman bulma arayışına kapılmamız yaşanan vahşet ve mazlumiyetin katlanarak çoğalmasına yol açacak, küresel emperyalizmin ve siyonizmin coğrafyamıza dönük planlarını tahkim edecektir.  

       Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi