Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 499., Sakarya'da 522., Konya'da 418.,

"BU MİLLETİ ASIRLARCA BİR ARADA TUTAN, KAN DEĞİL DİN BAĞI OLMUŞTUR.”

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

12 EYLÜL 2015 TARİHLİ 499. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Malum olduğu üzere, ülkemiz üzerinde gerek iç, gerekse dış mihraklarca ciddi provokasyonlar yapılarak, halkımız kamplara ayrılmak ve birbirine kırdırılmak isteniyor. Dün; sağ – sol diye insanımızı kutuplara ayırıp birbirine kırdıranlar bu gün de benzer senaryolarla halkımızı Alevi-Sünni, Türk-Kürt diye kutuplara ayırarak aynı şekilde birbirine kırdırmak istemektedirler. Gelinen bu noktada yetkili ve etkili bürokratik zevâtın çok uyanık davranıp, gereken her türlü önlemleri alarak böylesi bir faciaya meydan vermemeleri gerekmektedir. Bu konuda başarıya ulaşabilmenin yolu da kesinlikle bilinmeli ve kabul edilmelidir ki, asırlarca Türkü-Kürdü, Lazı-Çerkezi, Alevisi-Sünnisi, Müslimi-Gayr-i Müslimi ile bir arada huzur ve güven içinde yaşamalarını temin eden temel dinamiklerin tekrar hayata geçirilmesidir. Bu dinamiklerin başında da örf, adet, gelenek-görenek ve ortak kültür gibi değerler ile insanımızı asırlarca bir arada tutan “Dini Bağlar” gelmektedir. “Kürt Açılımı”, “Demokratik Açılım”, “Hoşgörü” gibi sloganlarla birlik ve beraberlik çağrısı yapanların, bu hayati değer taşıyan dinamikleri mutlaka göz önünde bulundurması ve tüm insanlara insani hakların verilerek, art niyetlilerin önüne geçilmesi şarttır.

Şu hususun altının çizilerek hatırlatılmasında fayda vardır:

Bu millet, tarihinin hiçbir döneminde Türk-Kürt çatışması yaşamamıştır. Onları bir arada tutan, cephelerde ortak idealler ile kurtuluş savaşı verdirten elbette İslâm Dini’dir. Terörün ve iç çatışmaların son bulması yönünde konu sadece siyasi, ekonomik, askeri ve bölgesel zeminde tartışılıyor. Bu yanlış ve kısır döngüden vazgeçilerek Müslüman Türk ve Kürt halkımızın ortak paydası olan ve tüm kimlikleri potasında eriten Din Kardeşliği mutlaka gündeme alınmalıdır. Zaman zaman dile getirdiğimiz gibi, “BU MİLLETİ ASIRLARCA BİR ARADA TUTAN, KAN DEĞİL DİN BAĞI OLMUŞTUR.”

Bugün ülkenin huzura kavuşması için, daha çok demokrasi diyenlerin asıl amaçlarının vesayet sistemini kalıcı hale getirmek olduğu daha bir net ortaya çıkmıştır. Geçmişte 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri öncesinde her gün onlarca gencin katledildiğini, askere-polise saldırıldığını, Komünist-Milliyetçi, Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi ayırımlarla halkımızın bölünmeye çalışıldığı; Maraş, Çorum, Sivas olayları, İstanbul’da Gazi Mahallesi’ndeki provokatif eylemler… Bunların tek bir mihraktan yönlendirilen eylemler olduğu bugün daha iyi anlaşılmıştır. Anaların göz yaşları üzerinden hâlâ birileri rant elde etmeye çalışmaktadır. Zaman zaman ifade ettiğimiz üzere, özellikle Amerika ve İsrail ile kimi Batı ülkelerinin parmağının olduğu PKK, Kürt halkının menfaati için değil; Türk ve Kürt halkının menfaati için değil, Türk ve Kürtler arasına nefret tohumları saçmak için çalışmaktadır.

Nitekim, bugün de yine aynı oyunların sahnelendiğini görmekteyiz. Dış güçlerin beslediği, silah ve lojistik destek verdiği PKK yine sahne almıştır. Ülkeyi bölmek, halkı birbirine düşürmek için geçmişte olduğu gibi terör olaylarını başlatmıştır. Yolların altına tonlarca bomba yerleştirip patlatarak asker ve polis hedef alınıyor, TIR’lar yakılıyor, şehirlerde hendekler açılıyor, parti binaları basılıyor. Araçlar durdurulup camları kırılıyor, sivil halk kurşunlanıyor. Bunların en acısı ve acımasızı 16 Asker ve 13 Polisin vahşice pusuya düşürülmesi; anaların gözü yaşlı, bacılarımızın dul, çocukların ise yetim bırakıldığı tonlarca bombalık hain saldırılardır. Bu anlamda, bu saldırıyı yapanları, arkasında her türlü siyasî, ekonomik, lojistik destek veren güçleri, siyasî organları kurum ve kuruluşları şiddetle lanetliyor, tüm şehitlere rahmet, halkımıza sabr-ı cemil diliyoruz.

Bu arada, mukaddes Hac Farizası’nı yerine getirmek için mübarek belde Mekke’de bulunan ve çıkan fırtına vesilesiyle yıkılan vinçler altında kalarak vefat eden Hacılarımıza Allahü Teâlâ (cc)’dan rahmet, yaralılara acil şifalar, geride kalan yakınlarına da başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Şiddet Çözümü Değil Nefret Kültürünü Getirir

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 522. hafta açıklamasında son günlerdeki şiddet ortamının toplum arasında bir kan davasına dönüşme tehlikesine karşı, sivil siyasetin güçlendirilerek çözüm sağlanması çağrısı yapıldı

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 522. hafta açıklamasında, siyasal iktidarın nefret ve öfke söylemiyle konuşmalarının toplumdaki kutuplaştırdığına dikkat çekilerek, “Nitekim son beş gündür şehit sayılarının artmasıyla beraber, iktidar, ölümleri durduracak barışı güçlendirecek hamleler yapmak yerine ateşe benzin dökmekte ve halk arasındaki öfkeyi linç kampanyalarına dönüştürmektedir.  Bu tutum insanımıza fayda getirmez. Bu ülkenin insanları artık gencecik evlatlarını, hayatlarının baharında toprağa vermek istemiyor. Barış huzur ve kardeşlik istiyor. Devlet her ölümden sonra intikam çağrıları yaparsa, bu sadece siyasetle çözülmesi gereken sorunun, halk arasındaki bir kan davasına dönüşmesine yol açar. Bizlerin, bu sorunun halklar arasında bir kan davasına dönüşmesine izin vermememiz gerekiyor.” denilerek, topluma sağduyulu hareket etme çağrısı yapıldı.

Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Kadrican Mendi’nin yaptığı açıklamada, “Son derece kritik ve tarihi bir dönemeçten geçiyoruz. AKP iktidarı içine girdiği açmazı giderecek özeleştiri yapmak, toplumun tüm kesimlerinin özgürlükleri ve hassasiyetlerini gözetecek siyasetler oluşturmak yerine, burnunun dikine ilerlemeye çalışıyor maalesef. Yaptığı her türlü olumlu işin tek sahibi olarak alkışlanmak isterken, 13 senelik iktidarı boyunca ortaya çıkan her türlü olumsuz sonucun faturasını ise kendi dışında bir takım “odakların “üstüne atma alışkanlığını inatla sürdürmekte. Oysa devlet iktidarını elinde bulunduranlar şikâyet makamı değil çözüm makamıdırlar… İktidarın halkın ihtiyaçlarını karşılaması gerekirken, halktan iktidarın ihtiyaçlarını karşılaması beklenmekte ve hatta bu dayatılmaktadır… Mevcut siyasal sistem halkın özgürlük taleplerini karşılayacak, bunu yaparken de halkını; “güvenlik mi? özgürlük mü?” tercihine zorlamayacak çözümler üretme kapasitesini yitirmiş görünmekte.”

 

SAÖP  522. Hafta Basın Açıklaması

Orda bir köy var uzakta; o köy bizim köyümüzdür; Cizre halkı yalnız değildir.

Aziz Sakaryalılar;

Son derece kritik ve tarihi bir dönemeçten geçiyoruz.

AKP iktidarı içine girdiği açmazı giderecek özeleştiri yapmak, toplumun tüm kesimlerinin özgürlükleri ve hassasiyetlerini gözetecek siyasetler oluşturmak yerine, burnunun dikine ilerlemeye çalışıyor maalesef.

Yaptığı her türlü olumlu işin tek sahibi olarak alkışlanmak isterken, 13 senelik iktidarı boyunca ortaya çıkan her türlü olumsuz sonucun faturasını ise kendi dışında bir takım “odakların “üstüne atma alışkanlığını inatla sürdürmekte.

Oysa devlet iktidarını elinde bulunduranlar şikayet makamı değil çözüm makamıdırlar.

Bizler, her ne kadar son iki senedir sürekli bir seçim gündemine maruz kalsak da, mevcut krizin, alınan oy oranlarından çok devlet ile halk arasında olduğu varsayılan “toplumsal sözleşme”nin süresinin dolmasından kaynaklandığını düşünüyoruz.

Halkın huzuru, güvenliği ve refahı için devlete verdiği yetki, maalesef bu yetkiyi kullananlar tarafından bir baba mirası olarak algılanmakta. İktidarın halkın ihtiyaçlarını karşılaması gerekirken, halktan iktidarın ihtiyaçlarını karşılaması beklenmekte ve hatta bu dayatılmaktadır.

”400 vekil verin bu iş huzur içinde çözülsün” anlayışı şu anda içinde bulunduğumuz kaosun sebebidir.

Dolayısıyla da mevcut siyasal sistem halkın özgürlük taleplerini karşılayacak, bunu yaparken de halkını; “güvenlik mi? özgürlük mü?” tercihine zorlamayacak çözümler üretme kapasitesini yitirmiş görünmekte.

Özellikle son 5 yıldır, ülkenin tüm gündeminin “tek bir iktidar aktörü”nün kariyerinin ne olacağı meselesine sıkıştırıldığı bir iklimde siyaset, maalesef bu açmaza çözüm üretememektedir.

İktidarı kaybetmeme hırsı, saray ve partisini, halkın elini değil devleti güçlendirme, halkın özgürlüklerini genişletme yerine güvenlikçi politikaları arttırma yoluna sevk etmektedir.

Oysa hiç bir halk zorla, güvenlik tedbirleriyle huzura kavuşmaz.

Tam tersine eğer toplumsal huzuru siyaset ile sağlayamıyorsanız, siyasetin yerini şiddet, devletin yerini örgütler alır.

95 yıllık cumhuriyet tecrübesi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Bu ülke de hala “aleviler ve kürtler” devlet tarafından tehdit olarak görülüyorsa, siyaset yapmaları, taleplerini siyaset üzerinden gündemleştirmeleri ihanetle, vatan hainliğiyle, bölücülükle suçlanıyorsa bilinmelidir ki tüm bu süre boyunca bir arpa boyu yol alınmamış demektir.

İktidarın Kürt siyasetini yok sayıcı, hedef gösterici tutumu bu ülkeye barış ve huzur getirmez.

Devletin en başındakiler nefret ve öfkeyle konuşmaya başladıkları zaman, sokaklarda da nefret ve linç havası hakim olur. Nitekim son beş gündür şehit sayılarının artmasıyla beraber, iktidar, ölümleri durduracak barışı güçlendirecek hamleler yapmak yerine ateşe benzin dökmekte ve halk arasındaki öfkeyi linç kampanyalarına dönüştürmektedir.  Bu tutum insanımıza fayda getirmez.

Bu ülkenin insanları artık gencecik evlatlarını, hayatlarının baharında toprağa vermek istemiyor. Barış huzur ve kardeşlik istiyor. Devlet her ölümden sonra intikam çağrıları yaparsa, bu sadece siyasetle çözülmesi gereken sorunun, halk arasındaki bir kan davasına dönüşmesine yol açar.

Bizlerin, bu sorunun halklar arasında bir kan davasına dönüşmesine izin vermememiz gerekiyor. Tüm ülke genelinde HDP binalarına ve Kürt vatandaşlara yapılan saldırılar ne “Türkler”e ne de devlete şan ve itibar kazandırır. Tam tersine ne müslümanlığa ne insanlığa ne de örfümüze uymayan bu tür azgınlıklar, katılımcılarının boynunda birer utanç yaftası olarak asılı kalacaktır.

Maalesef şehrimize de sıçrayan, daha doğrusu sıçratılmaya çalışılan bu linç teşebbüslerini platform olarak lanetliyoruz. Genç insanlarının öfkesini kışkırtmaya çalışan karanlık ellerin kimler olduğunun farkındayız.

Yaşadığımız fırtınalı günler geçtiğinde, bu şiddetin sorumlularının da mutlaka halka hesap vereceklerine ve o gününde çok yakında olduğunu düşünüyoruz.

Son olarak 8 gündür sokağa çıkma yasağı altında zulmedilen Cizre halkının yanında olduğumuzu belirtmek isteriz.

Platform olarak çağrımız, PKK’nin silahlı unsurlarını sivillerin yaşadığı yerlerden en kısa sürede çekmesidir.  Sivil halkı şiddetin ortasında bırakacak hiç bir teşebbüs kabul edilemez.

Devlet ise bu unsurları gerekçe göstererek tüm Kürt halkına gözdağı verme tavrından vazgeçmelidir. Şiddetin son bulmasının yegane yolu siyasetin güçlendirilmesi, taraflar arasında yıkıldığı söylenen masanın yeniden kurulmasıdır.

Aksini iddia edenler gençlerimizin kanıyla iktidar kavgası yapanlardan başkası değildir.

SAÖP adına Sakarya Dayanışma Derneği

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 418. Hafta Basın Açıklaması

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 418. Hafta'da Kayalıpark'ta toplandı. Ülkemizde ve bütün İslam coğrafyasında yaşanan üzücü olaylara değinen bir basın açıklaması yapan platform adına Musa Kazım Yılmaz konuştu. Mescid-i Haram'da yaşanan kaza sonucu hayatını kaybedenlere rahmet yakınlarına baş sağlığı diledi. Akabinde Kürt ve Türk ulusalcı oluşumların ülkede oluşturdukları çatışma ortamını gittikçe kızıştırdıklarını ifade etti. ''Ulusal bir kimlik inşası ile hareket eden tarafların, İslam kardeşliğini, ümmet bütünlüğünü zedeleyici ve ortadan kaldırmaya yönelik her tür anlayışından, çalışmasından ve sözlerinden, bu ümmetin evlatları olarak beri olduğumuzu açıkça ilan ederiz.'' dedi. Açıklamasına Hucurat suresinin 10. ve 11. ayetlerini okuyarak başlayan Yılmaz, ''. Örgütün saldırılarına bütün Kürtleri örgüt elemanıymış gibi görerek karşılık vermek, Müslüman kürt halkını, Marksist örgütün kucağına itmekten başka hiçbir şeyle sonuçlanmayacaktır.'' diyerek müslüman halkı uyardı. Birlik olma ve ümmet bilinci ile hareket etme çağrısı yaptı.