Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Başbakan'ın Yükü Ve Tahammül Gücü

Başbakan'ın Yükü Ve Tahammül Gücü
Bazen daralır insan, yetiştirilecek olan çok, zaman dardır. Böyle durumlarda eliniz ayağınız birbirine dolaşır, zihninizi toparlayamazsınız. Yeterince düşünmeden, düşünceyi damıtmadan hareket edersiniz; tabii yanlışlar yaparsınız.
Böyle durumlarda ben kendi kendime "Panik yok, işler biter" telkini yaparım. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir gününe baktığınızda nasıl bir yoğunluk içinde yaşadığını görüyorsunuz. Dünkü yazımda bu olağanüstü yoğunluğu "ülke için çırpınma" diye tanımladım. Bir tür kendini tüketircesine çaba bu. Ama bu, kolay sürdürülebilir bir tempo da değil. Sürdürürsünüz, ama ayak sürçmelerini göze alarak. Hata payını yükselterek... Başbakan çok yoğun. Bizzat kendi performansınızla olağanüstü çeşitlendirdiğiniz iç temaslar, dış temaslar, Meclis çalışmaları, yurt gezileri, açılışlar, törenler, ve bütün bunların üstüne her insanın kimyasını bozma potansiyeli taşıyan kapatma davası...

Demirel, Türkiye'de iktidar olmanın vahşi at üstünde durma sanatı olan rodeoya benzediğini söyler sık sık. At devlettir ve üstünden atmaya çalışır halk iradesi ile geleni... At her zaman hırçındır bizde ama, Tayyip Erdoğan'ın içinden geldiği çizgiye karşı daha da hırçındır. Bir yandan "hizmet coşkusu" içinde olacaksınız, ama bir yandan da atın üstünden düşmemek için, diyelim bir kapatma davasından partinizi, siyasi yasaklı hale gelmekten de kendinizi kurtarmak için çaba sarf edeceksiniz.

Bu tempo içinde Tayyip Erdoğan dünü, bugünü, yarını planlayacak bir düşünme molası verebiliyor mu, sanmıyorum. Tayyip Erdoğan aslında ekip çalışmasına önem veren bir insandır. "Ortak akıl" her zaman vurgu yaptığı bir şeydir. Zaten soyunduğu iş de, ne ortak akıl olmadan ne de takım oyununu gerçekleştirmeden başarılı olabilir. Soru şu: Acaba buna imkan bulabiliyor mu? Benim gözlemim o ki, şu an üzerinde taşıyor göründüğü iş yüküne baktığımda, bir insan için bunun çok çok fazla olduğu kanaatine varıyorum. Bir insan böylesine bir iş yükü altında "kafasını toparlama" imkanı bulamaz, diye düşünüyorum.

Şu an Tayyip Bey, hem teknik direktör hem oyuncu rolünde... Ama bu rolde ağırlığın oyunculuğa kaydığı, yani oyunun gidişini gözlemek, karşı takımın oyun düzenini okumak, yeni hamleler üretmek demek olan takım yönetimi için gerekli olan iç dinginliğin sağlanamadığı gözleniyor. Bir ara, Ak Parti için yola çıkarkenki istişare yapısının epeyce dağıldığını düşündüm, kaygılandım. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığını uygun bulan ve isteyenlerdenim. Ama, taa o zamandan beri Gül'ün Çankaya'ya çıkmasının, Ak Parti liderliğinin istişare halkasında gedik açabileceği endişesini taşımışımdır. Sonra Abdüllatif Şener koptu, Bülent Arınç kenarda kaldı... İrfan Gündüz'le arada mesafe oluştu.

Şimdi Abdüllatif Şener, içerde yapacağı değerlendirmeleri dışarıda yapıyor, bu da negatif algılara sebep oluyor. Şimdi Cumhurbaşkanı Gül, dışarıda değerlendirme yapıyor ve ortaya çok nazik ifade edilmiş duruş farkları çıkıyor. Şimdi Bülent Arınç, çok etkin konumda gözükmüyor ama eminim, dinlense, söyleyeceği çok şey olacaktır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda tebrik için ziyaretine gitmiş ve kendisine "Sizinle hiçbir maddi çıkar bağı bulunmayan bir heyet oluştursanız da her ay size dışarıdan nasıl göründüğünüzü söylese" diye bir teklifte bulunmuştum.

Eminim kendisi de, zaman zaman kendi kendisine dışarıdan bakmak isteyecektir. Mesela şu 1 Mayıs olayına dışardan bakılabilse, hükümet olarak elde ne kaldığı daha rahat görülebilir. Bir tek "Ayaklar baş olursa..." cümlesinin nasıl bir imaj yaralanmasına yol açtığı anlaşılabilir.

Hiç kuşkusuz Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan sonra Başbakanlıkta da Türkiye'ye büyük hizmetler verdi. Başlangıçta, İstanbul'un her şeye rağmen yerel çerçevesinden sonra, Ankara'nın global yükünü taşıyabilir mi sorusu vardı. Ama şu 6 yıl, Erdoğan'ın global oyuncu hüviyetini ortaya çıkardı. Bu ölçüde pro-aktif bir insan olan Erdoğan'ın, Türkiye'ye daha pek çok hizmet yapabileceği kuşkusuzdur.

Ama bence bu tempo ile değil. Bana göre hem kendisi sekinet içinde düşünme imkanına kavuşturulmalı, hem de etrafında, onun oyun kuruculuğuna katkıda bulunacak, onun oyun kurucu rolünü öne çıkaracak ve hatalardan bir an önce dönme imkanı sağlayacak bir "Akil heyet" oluşmalı. Doğrusu ben, son Abant kaçamağına sevinmiştim. Keşke bunları çoğaltsa, hatta bunları, Türkiye'nin kritik makamlarında bulunan insanlarla yapsa... Baş başa ve sakin, hesapsız bir atmosferde...

AÇIKLAMA: 1 Mayıs tarihli, "Baykal ve Kesici" başlıklı yazımla ilgili olarak arayan İlhan Kesici, CHP Parti Meclisi'ne aday olması noktasında Baykal'ın ısrar ettiğini belirtti ve orada görev almama tercihinin kendisine ait olduğunu söyledi.
 
bugün

Bu yazı toplam 903 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar