Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Atatürk nerede öldü?

Atatürk nerede öldü?
-Atatürk nerede öldü? -Bu da soru mu yani? Çocuk işi... Bunu bilmeyecek ne var? Tabii ki Dolmabahçe Sarayı'nda...

-Peki Cumhuriyet'i kuran Atatürk son nefeslerini Çankaya'da vermek yerine, neden bir Osmanlı Sarayı'nda ölmeyi kabul etti? Bu, sembolik olarak Cumhuriyet'i geri plana düşürmek anlamına gelmez mi?

-Nereden çıkarıyorsunuz bu abuk soruları Allah aşkına?

 -Evet, sinirlendiniz değil mi bayım? Bu sorular çok abuk değil mi? Atatürk'ün ömrünün son günlerini Çankaya yerine Dolmabahçe'de geçirmesi, Cumhuriyet yerine Osmanlı'yı tercih anlamı taşımıyor değil mi?

-Tabii ki canım, bunda şüphe mi var?

-Peki bayım, nasıl oluyor da, Dolmabahçe Sarayı'ndan birkaç tarihi eşyayı, sergilenmek veya kullanılmak üzere farklı ülke devlet başkanlarının konuk edildiği Çankaya Köşkü'ne getirmek, "çağdaş TC'ye aykırı" bir davranış oluyor?

-???

 -Yaaa, Bayan Gül, Dolmabahçe'nin müze bölümünü gezerken, bazı eşyaların Çankaya Köşkü'nde sergilenebileceğini düşünmüş veya kendisine bu önerilmiş, o da, bazı eşyaların fotoğraflarını çektirmiş. Şimdi buradan müthiş bir tartışma çıkıyor.

-Bayan Gül cinayet işledi! Sanırsınız ki:

-Bayan Gül Dolmabahçe'yi soyuyor. Bu bir tarihi eser yağması.

-Bayan Gül, Çankaya'yı Osmanlı Sarayı'na dönüştürüyor. Çankaya Köşkü'nde tadilat yapıldı, benzeri bir kıyamet koptu. Sanırsınız ki: -Bayan Gül şatafat peşinde.

-Bayan Gül Çankaya'yı sırtına alıp gidecek. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığının hâlâ hazmedilememesi dolayısıyla, bir süredir, aileye dönük imaj kirletme harekatı devam ediyor. Bayan Gül de hedefte. Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan'la "düşman" kılındılar, olmadı, onlar verdikleri fotoğrafla "düşman çatlattılar!" Şimdi sırada "Dolmabahçe soygunu" var! Ama bu işin neden böylesine büyük bir "suç" olduğu tam anlaşılabilmiş değil.

-Acaba, Osmanlı eserlerini laik TC'nin sembolü olan bir kuruma götürüp sergilediği ve o kurumu Osmanlı havası ile doldurduğu, dolayısıyla Cumhuriyet'e ihanet ettiği için mi, yoksa "Mütevazı Çankaya"yı, Saray eserleriyle doldurması yani şatafat düşkünlüğü sebebiyle mi? Bu sorular piyasayı doldurunca ben de merak edip sorma ihtiyacı hissettim?

-Atatürk son günlerini Dolmabahçe'de geçirdi ise, orada konuk kabul etti ise, orada bir süre yaşadı ise acaba hangi saikledir? Osmanlı Sarayı tutkusu sebebiyle mi, yoksa, Cumhuriyet'i kurmuş olmasına rağmen içten içe bir "Osmanlı hayranlığı" taşıdığı için mi? Biliyorum bu soru densiz bir soru ama, Türkiye'deki tartışmaların abukluğu karşısında insan ne yazık ki bu densiz soruların karabasanından kurtulamıyor!

ÖNDER SAV MESELESİ

Şu Önder Sav meselesi! İyi kapattılar doğrusu. Özür - mözür dilemeden! Biz, bir gazetecinin yaptığı karikatür sebebiyle Danimarka Başbakanı'nı sıkıştıraduralım, İslam karşıtı olmak Türkiye'de çok daha kolay. Hep söylüyorum,, "İslamofobi" nin sunturlusu bizde vardır. Bizim içimizden çıkanların eline Avrupalılar ya da Amerika'daki evanjelik papazlar su dökemez. 80 yaşındaki adamın, üstelik CHP'li bir adamın, hacca gidişi ile alay eder, Peygamberini küçümsersiniz, bu yayınlanınca "Aaa, ben kamera yok zannettiydim" gibi savunmalara geçersiniz, toplum sizden bir özür beklediğinde kulağınızın üstüne yatarsınız, size duyurulamayan özür beklentisi genel başkanınıza duyurulur, o da kulağının üstüne yatar....

Sonra bir gün, bir tele kulak olayı elinize geçer ve özür dilemekten yırtmanın şahane bir malzemesini bulduğunuzu düşünerek meydana fırlarsınız! Bravo size! Toplum yuttu! Sayın Baykal, Sayın Önder Sav, sizin haberleşme özgürlüğünüze sonuna kadar sahip çıkıyorum. Ne bir partinin ne bir kişinin hukuk dışı olarak dinlenmesi onaylanamaz. İktidar bu işi açığa çıkarmalıdır. Bu alanda haberleşme özgürlüğüne yönelik tehditleri önleyecek yeni tedbirler alınmalıdır.

Bunun için gösterdiğiniz tepki, şu anda yargısız infaz gibi görünüyorsa da, anlaşılabilir. Ama, bilesiniz ki, basın toplantınızda o ayıplı konuyu müthiş bir kıvraklıkla ekarte ettiğinizi zannetseniz bile yutmadık! Önder Sav'ın, kamera arkasında zannederek yaptığı çirkinliğin özür borcu orada duruyor. Danimarka Başbakanı'na bir karikatüristin özür borcu sorulduğu gibi sizlere de, bu çirkinliğin özür borcu sorulacaktır. Bu iş, "Din de bizim" afişleriyle din istismarı yapmaya benzemiyor.
bugün

Bu yazı toplam 1991 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar