Apo’yu satan Amerika, hiç PKK’yı satmaz mı?

Her zaman söylerim, yine söyleyeyim: Terör örgütleri, “istihbarat teşkilatları”nın gözünde, birer “metres” gibidirler!..

İşlerine yaradığı sürece “kullanırlar”, “son kullanma tarihi dolduğunda”da, kara kaşına, kara gözüne bakmadan “satarlar!”

Dolayısıyla, hiçbir terör örgütü, “kullanıldığını” bile bile “hedefine ulaşacağını” hiç düşünmemelidir!..

“Terör örgütleri tarihi, satış örnekleriyle dolu”dur!..

ÜRETİRLER VE KULLANIRLAR!

İstihbarat teşkilatları, işlerine yarayacağını düşündükleri anda, hemen“laboratuvar”a girerler, bir “terör örgütü” icat ederler!..

“Ürettikleri terör örgütü”nü de, “hedef ülke”ye karşı kullanmaya başlarlar!..

“ASALA terör örgütü” böyle üretilmiş ve uzun yıllar “Türkiye’ye karşı”kullanılmıştır!..

“El Kaide”nin de, “Afganistan ve Irak’ın işgali” için üretildiğinden ve uzun yıllar kullanıldığından kimsenin kuşkusu olmasın!..

El Kaide’nin “son kullanma tarihi” dolunca, onun yerine “DAEŞ”in oturtulduğunu ve halen “kullanıldığını” herkes biliyor!..

Ve yine biliyoruz ki;

El Kaide’yi Amerika kurdurmuş, onun yerine kurulan DAEŞ ise İngilterelaboratuvarlarında üretilmiştir!..

PKK da böyledir,

Nijerya kaynaklı Boko Haram da!..

Ama, netice aynı olacaktır;

“Son kullanma tarihi dolduğunda” onların da işi bitecek ve mutlaka“satılacaklardır!”

Dedim ya;

Terör örgütleri, “istihbarat teşkilâtları”nın gözünde, birer “metres”gibidir!..

Kullanılacak ve zamanı geldiğinde bir kenara atılacak “metres”ler!..

UĞUR MUMCU’NUN YAZISI

“PKK” ve “Kürtler” gündemde olduğu için, gelin geçmişe bir göz atalım...

Ama önce soralım;

“ABD, Kürtleri 1972 yılında neden desteklemiş, daha sonra bu desteği niye çekmiştir?”

Bu olay; içinde “binbir türlü ders” olan, ilginç bir hikâyedir!..

Uğur Mumcu, bundan 23 yıl önce, yani 4 Temmuz 1992 tarihli yazısında,“satış öyküsünün tarihi”ni şöyle anlatır:

“Kuzey Irak’ın özerklik öyküsü, 1958 yılındaki Irak ihtilali ile başlar...Kürtler, ayaklanmayı desteklerler. Amaç Kuzey Irak’ta özerklik elde etmektir. İhtilal lideri Kasım; özerkliğe pek sıcak bakmaz. Arap-Kürt kavgası, 60’lı yıllarda filizlenir. 1963 yılında çatışmalar şiddetlenir. 1964yılında da Kürdistan Demokrat Partisi yöne­ticileri arasında uyuşmazlık başlar.

11 Mart 1970 günü, Irak BAAS partisi adına Saddam Hü­se­yin ile Kürdistan Demokrat Partisi lideri Molla Mus­ta­fa Barzani bir özerklik anlaşmasıimzalarlar... 

16 Temmuz 1970 günü de Irak Anayasası’nda Kürtlere özerklik verilmesiile ilgili değişiklikler yapılır... 11 Mart 1974 tarihinde bir özerklik yasası çı­karılır... KDP, bu yasaya karşı çıkınca BAAS rejimi ile Bar­za­ni’nin“peşmergeleri” arasında savaş başlar!..

Bu savaşta, İran Şahı Pehlevi, Kürtleri destekler... İran ve Irak arasında“Şat-ül-Arab Nehri” konusundaki uyuşmazlık, Cezayir’­de 6 Mart 1975günlü anlaşma ile geçici de olsa çözülür. 

İran bu “anlaşma ve uzlaşma”dan sonra, Kürtleri desteklemekten vaz­geçer!..

Amerika’nın Kürtlere desteği, Başkan Nixon ve Dışişleri Ba­­kanı Dr. Kissinger’in 1972 yılında Tahran’da Şah ile görüşme­leri sonrasında sağlanmıştır. 

Molla Mustafa Barzani, 1974 ayaklanması öncesinde Washington’a bir Kürt heyeti göndererek, yapılacak lojistik silah yardımı konusunda ayrıntıları tesbit eder!..

BARZANİ’NİN MEKTUBU

Barzani liderliğindeki ayaklanma, ABD desteğinin İran üzerinden sağlanmasından sonra başlar. ABD’nin bu desteği, İran ve Irak arasındaki Cezayir Antlaşması’ndan sonra kesilir!..

1974 yılında Kürtleri ayaklanmaya kışkırtan ABD, bu anlaşmadan sonraKürtleri de Barzani’yi de satar! Barzani, 8 Şubat 1977 günü Amerika’da“2933 Melanie Lane Oakton Virginia” adresinden ABD Başkanı Carter’a gönderdiği mektupta, “Kürt ayaklanmasının hem Birleşik Devlet­lerden, hem İran’dan destek göreceği söylendi” diyerek Kürt ayaklanmasının ardındaki Amerikan desteğini açıklar.

Barzani aynı mektubunda; “Eğer Amerika’nın verdiği söze tam olarak inanmasaydım halkımı bu felâketten kurtarabilirdim” diye yakınır ve mektubunu “Yarım asırdan fazla bir zaman­dır halkım bütün güvenini, umudunu bana bağladı. Şimdi ben bu umudu size devrediyorum” diye bitirir.

Molla Mustafa Barzani, bu mektubu yazdıktan iki yıl sonra da; 1 Mart 1979 günü, Rochester kentinde bir Amerikan has­tanesinde ölür!..

Bu Kürt öyküsü bu kadarla da bitmez.

1959 yılında “Kür­dis­tan Demokrat Partisi” parti merkez komitesine seçilen Avukat Celal Talabani1964 yılında Barzani ile uyuşmazlığa düştükten sonra İran’a sığınmış, daha sonra da, 1966 baharında Bağdat’a yerleşmiş, BAAS hükümeti ile uzlaşmıştır.

KDP’nin karşı çıktığı sınırlı özerklik, bazı Kürtler tarafından be­nimsenir... BAAS rejiminin özerklik planını destekleyenler ara­sında Molla Mustafa Barzani’nin oğlu Übeydullah Barzani de vardır!

BAAS rejimi, Kürt liderlerinden Taha Muhiddin Maruf’u da devlet başkanlığı yardımcılığına getirir.

“Kürdistan Yurtsever Birliği” Celal Talabani ve öteki Kürt gruplarının muhalefetiyle gelişir.

Yıllar geçer, Celal Talabani, 1 Nisan 1988 tarihinde bu defa da; PKK ileTürkiye Cumhuriyeti’ne karşı “silahlı mücadele kararı” alır!..

Amerika, Körfez Savaşı’ndan sonra; Kuzey Irak’ta 1975 yılın­da sattığıKürtleri yeniden destekler... Bu yüzden Türkiye; hem Talabani hem deBarzani ile sıcak ilişkiler kurar.

Bu yeni yakınlaşmalar PKK ile Talabani’nin ilişkilerini de bozar.

Görüldüğü gibi; Kürt liderleri arasındaki “ittifakları” da, düşmanlık ve çatışma­ları da; Amerikan siyaseti belirler!..

1920 yılında İngilizlerin eliyle Sevres Antlaşması ile verilmek istenenKürt özerkliği, bu defa ABD tarafından “Çekiç Güç” aracılığı ile sağlanır.”

Uğur Mumcu, 1992’deki yazısını şu cümle ile noktalar:

“Öykü burada bitmez... PKK’nın kanlı eylemleri ile devam eder!”

SIRA PKK VE GÜLEN’DE!

Yıl 2015... PKK’nın kanlı eylemleri hâlâ devam ediyor...

Ne var ki;

Bu, ilelebet devam etmez!..

Malûm;

Geçmişte “Molla Mustafa Barzani’yi satan” Amerika, 1999 Şubat ayında da, “Abdullah Öcalan’ı satmıştı!”

Şubat’ta Öcalan’ı satmış, onun yerine de Mart ayında Fetullah Gülen’i yanına almıştı!..

Şimdi hem PKK’yı, hem de Fetullah Gülen’i kullanıyor!..

Ama?!?.. Soru şu:

Geçmişte Mustafa Barzani’yi ve Abdullah Öcalan’ı satan ABD, “Son kullanma tarihleri” dolduğunda, Murat Karayılan, Cemil Bayık, Salih Müslim, Selahattin Demirtaş ve Fetullah Gülen’i satmaz mı?..

Çünkü devletler;

Terör örgütlerini “metres” olarak kullanırlar ama “Hükümet”leri muhatap almayı tercih ederler!..

Demem o ki;

“PKK ve Kürtler” de, “Gülen Cemaati” de, Amerika’ya pek fazla bel bağlamasınlar.

Her an satılabilirler!.. 

 ******************************************************************************************************

Kırklareli Üniversitesi’nde bir cami... Dışı seni yakar, içi beni!

Fotoğrafa iyi bakın... Gördüğünüz gibi, uzun bir “öğrenci kuyruğu” var... Ama niye?..

Efendim, burası; Prof.Dr. Mustafa Aykaç’ın Rektör, Ergün Erbay’ın Genel Sekreter olduğu Kırklareli Üniversitesi’nin önüdür!..

Fotoğrafta da görüldüğü gibi; ortada bir “cami” vardır ama “inşaatı yıllardır bitmediği” için, öğrenciler “Cuma Namazı”nı başka camilerde kılmak zorunda kalmakta, bunun için de “20 kişilik midibüs”lere binebilmek için, “kuyruğa girmekte”dirler!..

Edindiğim bilgiye göre; “cami inşaatının parası, 3 yıl önce peşin ödenmiş”iyi mi?.. Ama, caminin dışı “bitmiş” gibi, içi ise “kalas” dolu!.. Anlayacağınız, dışı sizi yakar, içi beni!..

“Cami inşaatı uzadıkça”, gördüğünüz gibi, “kuyruklar da uzuyor!”

Son söz: Bitsin bu işkence!

************************************************************************

“Zulüm 1453’te başladı” demek serbest mi?

RTÜK’ün; “10 Kasım günkü yayını”ndan dolayı Akit TV’ye hem “para cezası” vermesi, hem de “lisansını iptal ederim” diyerek “tehdit” etmesi,“Hukukçular ve STK temsilcileri” tarafından eleştirilmeye devam ediliyor!..

Ben, “Türkiye’de zulmün ne zaman başlayıp, ne zaman bittiği” konusuna girmeyeceğim...

Ama, şunu soracağım:

“Atatürk’e yönelik eleştiriler”den dolayı Akit TV’ye ceza veren, üstelik de“lisansının iptali” ile tehdit eden RTÜK üyeleri, acaba “İstanbul’un fatihi Fatih Sultan Mehmet Hazretleri’ne hakaret” edenlere ne gibi ceza vermiştir?..

Hele söylesinler;

Taksim’deki “Gezi kalkışması” esnasında “Gezi Zekâlılar” tarafından duvarlara yazılan “Zulüm 1453’te başladı” yazısını yayınlayan televizyonlara ne gibi bir “yaptırım” uyguladı RTÜK?!?..

Tamam, “Atatürk” hakkında “koruma kanunu” vardır ve dolayısıyla eleştirilemez!.. Hele hele, hiç hakaret edilemez!..

Peki, bu ülkede; Fatih Sultan Mehmed Han’a, Sultan Vahdeddin Han’a veSultan 2. Abdülhamid Han’a hakaret etmek serbest midir?..

Yetti be!.. Bitsin bu çifte standart!

yeniakit

Bu yazı toplam 397 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar