Anadolu Çocuklarının "Şapka Kanuna" Direnişi

Anadolu Çocuklarının "Şapka Kanuna" Direnişi

Tarihe “Şapka Kanunu” adıyla geçen, bu kanun teklifine karşı...

Emre Gül/ Dünya Bülteni/ Tarih Dosyası

25 Kasım 1925’te Konya Mebusu Refik (Koraltan) ve 6 arkadaşının imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kanun teklifi sunuldu. Tarihe “Şapka Kanunu” adıyla geçen, bu kanun teklifine karşı Bursa Mebusu Nurettin Paşa, bunun Anayasa’ya, özgürlüğe, Cumhuriyet kavramına ve kişisel dokunulmazlığa aykırı olduğunu belirten bir önerge vererek reddini istedi. Fakat neticede önerge kabul edilmeyerek teklif aynen yasalaştı. Resmi Ceride-NR: 230“Şapka İktisası Hakkında Kanun” 25 Teşrinisani 1341-8 Cemaziyülevvel 1344

 
   

671 numaralı bu kanunda:

Birinci Madde-Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idare-i umumiye ve hususiye ve mahalliye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdemin, Tük Milleti’nin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup, buna münafi itiyadın devamını hükümet men eder.

İkinci Madde-İş bu kanun, tarih-i neşrinden itibaren meriyyül icradır.

Üçüncü Madde-İş bu kanun Büyük Millet Meclisi ve İcra Vekilleri Heyeti tarafından icra olunur.” Denilmekteydi.

 
   

Kanun içeriğinde, giyilmemesi durumunda herhangi yaptırım öngörülmemesine rağmen daha sonra, uygulamada zorlayıcı tedbirle sürdürülmesi gereği ortaya çıkınca ilk olarak 676 numaralı kanunla ceza mevzuatında yapılan bir değişiklikle… “hükümetçe tespit edilen kıyafeti hilaf-ı selahiyet ve mezuniyet-i iktisa eden eşhas üç aydan bir seneye kadar hapsolunur.” Ve yine ceza kanununun 526. maddesine eklenen “memnuiyyet (yasak) ve mecburiyete aykırı hareket edenler iki aydan altı aya kadar hapis veya bin liradan beş bin liraya kadar para cezası ile cezalandırılır” hükümleriyle bu eksiklik giderildi. Ayrıca ilerleyen dönemde İstiklal Mahkemeleri kurularak yetkileri arttırıldı.

Böylece Türkiye’de bu kanunla kılık-kıyafet alanında da büyük bir devrim gerçekleştirilmiş oldu. Fakat Şapka giyilmesi hakkındaki bu kanun Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde tepki ve protestolarla karşılandı. İlk olarak kanun sonrasında 25-26 Kasım 1925’te Erzurum’da olaylar çıktı. Bir kısım halk çarşıyı kısmen kapatarak, Valilik ikametgâhı ve vilayet makamı önünde toplanmaya başladı. Burada “Biz gâvur memur istemeyiz” şeklinde sloganlar yükseldi. Zabıtanın müdahale ve ihtarına rağmen dağılmayan göstericilere müdahale eden hükümet güçleri, ilk gün akşama kadar 27 kişiyi tutukladılar. Meclis’te kabul edilen 6-5474 numaralı tezkereyle “Bazı irticai tahrikât görülmesi üzerine Erzurum Vilayeti dâhilinde bir ay müddetle idare-i örfiye(olağanüstü hal) ilan” edildi. Kurulan mahkeme hızlı bir tahkikata başlayarak failleri cezalandırdı.

 
   
 
   

29 Kasım 1925-Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nde: “Erzurum Vakası-Derhal bastırılmış ve failler cezalarını bulmuşlardır-Erzurum’dan gelen son malumat vaka-i maluma hakkında tahkikatın devam ettiği merkezindedir. Düne kadar tevkif edilenlerin miktarı yüz on dört kişiye baliğ olmuştu. Erzurum’da teşkil eden divan-ı harp ilk hükümlerini vererek üç kişiyi idama iki şahsı on seneye mahkûm etmiştir.”

Sivas’ta da duvarlara şapka aleyhine afiş ve bildiriler asıldı. Bunun üzerine şehrin bütün muhtarları ve imamları tutuklandı. Ahaliyi şapka aleyhinde kışkırttığı öne sürülen beyannameyi kaleme alan Mehmed Necati Efendi idam edildi. Diğer sanıklar ise çeşitli cezalara çarptırıldı. Yine Şapka Kanunu’na karşı protestoların yapıldığı Rize’de köy imamları öncülüğünde olmak üzere, Potamya mıntıkasında İmam Şaban ile Muhtar Yakup Ağa ve arkadaşları, civar köylerdeki halkı “Cami” denilen mevkide toplanmaya davet etti. Burada şapka ve hükümet aleyhine yapılan gösteri büyüdü ve Potamya karakolunda bulunan altı jandarma alıkonuldu. Kat’i ve şiddetli tedbirlere başvuran hükümet güçleri bu harekete katılanları istisnasız yakalayarak, 10 Aralık 1925’te şehre gelen İstiklal Mahkemesi’ne teslim etti. Tahkikat ve tutuklamalar süratle gerçekleştirildi. Şapka’ya karşı oldukları belirlenen Rize Asliye Mahkemesi Başkâtibi Rizeli Hafız Osman ve kardeşi Avukat Hulusi ile Rize İmamlarından Kamil Efendi'de tutuklandı. Yargılamalar sonucunda yine idam ve hapis cezaları verildi.

16 Kasım 1925 tarihli Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi Rize’deki olayları şu satırlarla okuyucularına veriyordu: “-İstiklal Mahkemesi’nde-Rize köylerindeki hadise failleri mahkûm oldu-Mahkeme heyet-i muhteremesi Giresun’a hareket etmiştir. Rize: 14(A.A)-İstiklal Mahkemesi bugün Rize’nin bazı köylerine ait hadise-i irticaiye muhakemesini intac etti. Bugün hitam bulan mahkeme neticesinde ileri gelen muhrik ve müşviklerden 8 kişi idama, 14 kişi on beş sene, 2 kişi on sene, 9 kişi de beşer sene küreğe mahkûm edilmişlerdir. Kararları samiin ile beraber maznunlar da alkışlamışlardır. Mahkeme safahatı bütün Rize’de derin tesirler bırakmış memnuniyetle karşılanmıştır.”

 
   

Doktor Rıza Nur da kanunun çıkışı sonrası,  “Hayat ve Hatıratım” adlı eserinde meydana gelen bu olaylar ve durum hakkında: “Bu iş aks ü amellerde kalmadı. Sivas’ta, Erzurum'da ötede beride halk şapkaya karşı çıktı. Derhal Kel Ali riyasetinde bir İstiklal Mahkemesi dolaştırıldı. Epeyce adam astılar sayısını bilmiyoruz. Halk yıldı, iş bitti. Asılan bir Hoca'ya pek acırım. Adını hatırlamıyorum (İskilipli Atıf Hoca’dan bahsediyor.) Zavallı kanundan evvel şapka aleyhine bir risale neşretmiş(Frenk Mukallitliği ve Şapka), hem de bunu Maarif Vekâleti’nin izniyle neşretmiş. Adamcağızı Ankara İstiklal Mahkemesi’ne çektiler. “Ben bunu kanundan bir yıl evvel neşrettim. Maarif Vekaleti’de resmen izin verdi.” dedi. Dinlemediler astılar. Hem de mesele şapka kanunundan evvel. Kanunların makabilinde şumulü esas olmaz ve bu en mühim bir hukuki esastır. Burada daha feci bir şey olmuş. Yahu mademki bu asılıyor, ona izin veren Maarif Vekilini de assanız ya!” satırlarını kaleme almıştı. O dönemde, Cumhurbaşkanı ve Hükümet tarafından bir medeniyet sembolü olarak kabul edilen “Şapka” aleyhindeki her söz ve davranış irtica ve tehdit olarak görülmüş, bu gibi yasalardan hiçbir şekilde ödün verilmemişti.

Kaynaklar:

Atatürk Araştırma Merkezi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, c.I-II, Ankara, 2006.

Doktor Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, c.I-III, İstanbul, 2004.

Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, Nr: 1508, 1513, 1515, 1516, 1591, 1592, 1606.

Resmi Gazete, Nr: 230, 341.