Akdoğan: 27 Mayıs Darbelerin Anasıdır

Akdoğan: 27 Mayıs Darbelerin Anasıdır

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, TRT Haber’de Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’ün konuğu oldu.

“Özel Röportaj” programında TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’ün sorularını cevaplandıran Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin yıl dönümü olması münasebetiyle Adnan Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anarak sözlerine başladı:

-27 Mayıs

27 Mayıs kara bir leke. Adnan Menderes’i ve arkadaşlarını, demokrasi kahramanlarını rahmetle yad etmek gerekir. 27 Mayıs darbelerin anasıdır. Bir gelenek başlatmıştır. Ondan sonra yapılan bütün müdahaleler 27 Mayıs’ın bir türevidir. Bir vesayet düzeni kurulmak istenmiştir. 10 yılda bir buna balans ayarı yapılmıştır. Daha sonra yaşanan asgari müdahaleler, bunların hepsinin kaynağı 27 Mayıs’tır. Ak Parti iktidarı döneminde çok büyük mücadeleler verildi. Türkiye bugün düne göre daha normalleşmiş bir ülke. Ama yine bu vesayet özlemleri bir tarafta duruyorlar. “Acaba eski vesayet düzenini tekrar kurabilirmiyiz” diye düşünüyorlar. Bütün vesayetçi odakları AK Parti’nin karşısına çıkardılar. Sokak isyanları, kapatma davaları hep bu vesayetçi yapının ürünleri. Fiili müdaheleler yaptılar olmadı. “Nasıl vesayet düzenine dönebiliriz”, hep bunların ürünü.

Bu darbeci vesayetçi anlayış yeni aktörlerle yeni denemeler yapıyor. “AK Parti kazanırsa, bize yeni Türkiye’de yer yok, darbeci gelenek son bulur” diyorlar. Tamamen şeffaf bir Türkiye inşa etmeliyiz. 27 Mayıs’la ilgili çok şey konuşulabilir ama teorik konuşmalar olmaz.

-Karşınızda oluşan bu blok nasıl şekillendi?

Hizmet etmek için mücadele ettik. Hem de milletin hakkını korumak, demokrasi korumak için mücadele etmeniz gerekiyor. Bizi hiç kendi halimize bırakmadılar. 12 yıl milleti, “İrtica geliyor, laiklik elden gidiyor” diye kaldırdılar. AK Parti Türkiye’nin en büyük partisiyken kapatılmaya çalışıldı. Sabotajlar oldu. Kimi aktörler zayıflatıldı, başka aktörler buna soyundu. Farklı vücutlarla yeniden hortladı bu anlayış.

Paralel çete bu sefer çıktı, “Bu iktidarı düşürürüz, biz söz sahibi olacağız” dediler. Karşımızdaki bu yapı hiçbir kutsal tanımadan, bugün her türlü kirli işbirliğine gidiyor. Paralel çeteyle, bölücü örgüt işbirliği yapabiliyor. Bunlar düne kadar bölgede rekabet halinde değil miydi? Aslında bunlar ikiside alternatif bir yapı kurmaya çalışıyor. KCK, Güneydoğu’da bir alternatif yapı kurmaya çalışıyor. Bundan dolayı bunlar anlaşamıyordu. Sonra dediler ki, “Hükümet ikimize de izin vermiyor, devletin bütünlüğüne sahip çıkıyor. Önce hükümeti devirelim.” dediler.

Karşımızda bir statüko bloku var. Bunlar bir kaos planı hazırladılar.

Türkiye’de vesayet düzeni kurmak isteyen bir yapı var. Onları kolay yönetmişler. İlk defa muktedir olan bir iktidar gelince paniklediler. Tek ayak bağı önlerinde güçlü bir iktidar var. Diyorlar ki, “AK Parti’yi devirirsek, Türkiye koalisyon düzenine gider ya da Türkiye kaosa gider.” HDP’liler hiçbir zaman parti olarak barajı geçebileceklerine inanmadılar. O yüzden barajın düşürülmesi çabası içindeydiler. HDP’nin parti olarak seçime sokulması bir proje. Şimdi barajı geçirtip nasıl hükümeti devirebiliriz, o safhaya geçtiler. HDP girdi, barajı geçerse hükümet zayıflar, barajı geçmezse ortalık karışır. Tam onların aradıkları bir siyasi iklim çıkar.

Bu koalisyon HDP’nin karşısında olan bir anlayış. Çözüm sürecinin de düşmanı olan bir yapıdır. AK Parti olmazsa, çözüm süreci olamaz zaten. Bunu bile bile HDP neden kendini kullandırıyor, bu kaos planının aktörü oldu? Güçlü bir hükümet var, çözüm süreci böyle ilerliyor. Nasıl bu vesayetçi odaklar, paralel devlet yapılanmaları, “Bu iktidar düşsün de istediğimiz gibi bir düzen kuralım.” diye istiyorlarsa, aynı amaç PKK içinde var. “Bir kriz çıksın, benim zaten bir silahlı gücüm var, ben bu kaos ortamında özerklikte ilan ederim…” Böyle bir düşünce var. Bunun için hükümet olmamalı, kaos olmalı, kriz olmalı…

-HDP’nin değişim iddiası nerede kalıyor?

HDP diye bir şey yok, ortada bir terör örgütü var. Vesayet altında bir yapıdır HDP. Demokratik siyasetin güçlenmesini savunan bir insanım. Türkiye partisi olsun HDP. Ama şuanki durum o değil. Terör örgütü vesayeti altında bir yapı. Milletvekili listeleri bile onlar tarafından belirleniyor. O terör örgütünün amaçlarına hizmet ediliyor. Ortada bir makyaj var. Nasıl Türkiye partisi oldun? Farklı şehirdeki varoşlarda, türdeş insanlardan oy almak Türkiye partisi olmak değildir. Gezi olaylarında, 17 Aralık’ta, 10 Ağustos’ta denediler olmadı. Yine başarısız olacaksınız dedim, yine başarısız oldular. Ortada bir oyun var. Millet bu oyunu görüyor. HDP olarak çözüm süreci diyeceksin, sonra varlığına karşı olan bir darbe koalisyonunun taşeronluğuna soyunacaksın. Güneydoğu halkının ne zaman yanında oldular? Statüko dediğimiz şey bunlar zaten.

Asıl tehlike, HDP’yi bunlar parlatıyorlar. Siyaset kurumu ilk kez şantajla karşı karşıya. Bir tanesi çıkıp PKK’yı övüyor. Bu çok büyük bir tehlike. Bu yapı, yüzde 9’u geçiyor. Demirtaş, sonra insanları sokağa döküyor. Emir aldığı bir terör örgütü var. En ufak bir sıkışmada onu devreye sokuyor. Hep tehdit üzerinden yürüyen bir yapı var. Türk demokrasisi hiç bu kadar şantaja açık hale gelmedi. “AK Parti gelirse bizim şansımız olmayacak.” diyen yapılar, Türkiye’ye büyük kötülük yapıyor.

-Demirtaş kendisini Robin Hood’a benzetmiş

Robin Hood, zenginden alıp fakire vermektir… Zenginlerin figüranı oldun. Gariban Kürtten alıyorsun. Bu yapı aynı zamanda çözüm sürecine karşı bir hamle olduğu gibi İmralı’ya karşı da bir hamle.

-HDP-İmralı

“Biz silahı bırakmayız, silahlı mücadeleyi devam ettireceğiz, bizim ütopyamız var, onu gerçekleştirmeliyiz, sokak isyanlarıyla biz buraya varırız” bu anlayışa sahiptirler. Demirtaş’ın çağrısıyla insanların sokağa dökülmesi o da öyle bir denemeydi. Kandil hep ayak diriyordu. Dış yönlendirmelerin de etkisi var. “DAİŞ’le mücadele denkleminde PKK çıkmasın” diyen bazı ülkeler var. Örgütsel olarak buna inanmayan, daha büyük hedeflerin peşinde koşan bir anlayış var. Öcalan’ın kongre çağrısının ardından Demirtaş, “Bu rutin bir açıklama.” tarzında konuştu.

Hükümet sürecin sahibi, bunlarda sürekli “süreç yok” diyorlar. Öcalan çağrısını yapmış. Öcalan bilmiyor mu, Nisan’da meclis kapanıyor. Siyaset kurumu bunu orta vadede tartışacak. Millet ikna olacak. Bu gizli kapaklı bir şey değil. Meclis’te partiler bunu tartışır. “Anayasa değişmedi, biz yapmıyoruz” demeleri kandırmacaydı.

İsteksiz olan bir yapı var. Sürekli de İmralı’yı da boşa çıkartmaya çalışıyor. HDP’yi ve Demirtaş’ı bir proje olarak öne sürdüler. Öcalan’ı etkisizleştirelim, yeni bir aktör çıkartalım, çabası içine girdiler.

-İmralı gücünü yitirdi demek abartılı mı olur?

Şu anda tabii abartılı olur. Kandil’de farklı gruplar var. Totalde, zihniyet olarak bir fark yok aralarında. Yöntem olarak, aşama olarak farklı şeyleri savunabiliyor olabilirler ama zihniyet olarak farklı olduklarını düşünmüyorum. Şuanda bu projeyi kullanan farklı odaklar olabiliyor. Temelde baktığımızda aralarında çok bir farklılık yok. Ama bunlar açıktan Öcalan’a posta koyamazlar. O yüzden çaktırmadan boşa çıkartma çabaları var.

Demirtaş’ın Robin Hood meselesini de, kişisel konulara girmek istemiyorum ama. Kardeşiyle ilgili de cevap vermiş. Kardeşinin savaş verdiğini söylüyor. Bu insanlık onurunu korumaksa PKK’nın yaptığı. Barzani grubuyla da birbirine girdiler. Türk devletine kurşun sıkan bir yapı. İnsanlık onuru için mi mücadele ediyordu. Aileyi karıştırmam ama kardeşi siyasi bir aktördü. O çizgideki partinin genel başkanlığını yapmış bir kişi, dağda savaş veriyorsa bu bir problemdir. Demirtaş’ın da 6 ay sonra çıkıp silah sıkmayacağını bilebilir miyiz? Demokrasiye inanan bir insan bunu yapar mı?

-HDP’nin barajı aşma konusu

HDP şuanda başka bir rol üstlendi. Çözüm sürecinin düşmanlarıyla, kendisini kullandırtıyor. İlkesel olarak, terör örgütünün bu kadar vesayeti olan, terör örgütüne hesap veren bir yapının büyümesini demokrasiye hizmet olarak görmüyorum. Bu illegalite. Yol kesiyorsun, mahkeme kuruyorsun, adam kaçırıyorsun… Bunlar süreci zehirliyor.

Kobani olaylarında insanları sokağa döktüler, süreç kaç ay türbülansa girdi. Terörle organik bağ içinde olan şeyi eleştirmeliyiz. Kaos planının parçası olarak, kendisini kullandırırsa ben bunu eleştiririm.

-Genel seçim

Milletimiz 8 Haziran’ı düşünsünler. Nasıl bir Türkiye istiyorlar. Krize sürüklenmiş, hükümetin kurulamadığı bir Türkiye mi, güçlü bir şekilde muktedir olan, yeni anayasayı yapacak, çözüm sürecini başarıya ulaştıracak güçlü bir iktidarın olduğu Türkiye mi istiyorlar.

Revahate kapılmamak lazım. Ciddi bir oyun var. AK Parti aynı güçle oyunu alabilir ama milletvekili dağılımı önem taşıyor. AK Parti’ye gönül veren kardeşlerimiz işi sıkı tutsunlar. “Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız” diyoruz. Ya büyük Türkiye’yi yeniden kuracağız ya da Türkiye 50 yıl geriye karanlıklara sürüklenecek. Türkiye’nin geleceği ne olacak seçimidir.

Ankara’nın ilçelerine, köylerine gittim. Ne CHP, ne MHP var. Hiçbir çalışmıyor çünkü bunlar konuştukça batıyor. Yanlış adaylar çıkartmışlar. Adayları ortalıkta dolaştığı zaman oy kaybediyorlar. Benim ne olduğum anlaşılmasında millet oy versin düşüncesiyle hareket ediyorlar. Çorum, Çankırı, Kayseri’ye gittim. Onların gidemediği her yerde, Başbakanımız 81 ilde miting yapıyor.

Türkiye’de ana yapılar kararını veriyor. Bir de kararsızlar var. Bunlarda bir dalgalanmalar yaşanıyor. Sonucu aslında onlar belirleyecek. 1-2 puan HDP’nin barajı geçip geçmeyeceğini belirleyecek. AK Parti için hangi yüzdeye ulaşacağı, ne kadar milletvekiline ulaşacağı önemlidir.

Karar vermemiş kardeşlerimize sesleniyorum, iradenizi ortaya koyun, isterseniz başka partiye verin, yeterki “Türkiye’nin geleceğinde bende söz sahibiyim” diyin, işi şansa bırakmayın.

Toplumda insanlar travma yaşadı. Vakıflar, dernekler kapatıldı. 28 Şubat zihniyetini hortlatmaya çalışan bir anlayış var. Kazanımlarımızı korumalıyız. Güven ve istikrarı korumalıyız.

-Seçmen

AK Parti’nin tekrar tekrar iktidara gelmesi, alternatifi olmadığı için değil. Vizyon, proje koyan, politika koyan başka bir parti yok. AK Parti’ye insanlar bilerek oy veriyor. Türkiye’de 70 yıllık meseleleri biz çözüyoruz. 10 yılda bitmiyor tabiki bu sorunlar. Yapılacak daha çok iş var. Onun için biz 2023 vizyonunu açıkladık. İnsanlarımız daha ileri standartlara ulaşsın diye açıklıyoruz.

Millette şu var. Şikayet edecekse bize ediyor. Ama yine AK Parti’nin yapacağına dair bir güven var.

Yunanistan, AB’ye girdi, çok iyi standartlara ulaşmıştı. Ama şimdi iflas etmiş bir ülke olarak görülüyor. Türkiye’de önemli kazanımlar oldu, bunların kökleşmesi gerekiyor. Yeni anayasa çok önemli. Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi lazım. Bunların ivedilikle hayata geçirilmesi gerekiyor. Güven ve istikrar kalıcı olsun.

6 bin kilometre yol vardı, 24 bin kilometreye çıkarttık. Bunları da biz projelendirdik, yaptık yapacağız. Bunlar kalıcı hale getirmeliyiz, yeni anayasayla, dev projelerle…

-Başkanlık neden gerekli?

Bu yarım yamalak bir sistem. Darbeler yukardan aşağı bastırmış, vesayet odakları, bir takım kurumlar oluşmuş. Halk cumhurbaşkanını seçiyor, bir de halkın seçtiği başbakan var. Başkanlık, Türkiye’nin büyük hedeflerine ulaşması için sistemi değiştirmek gerekiyor. Ona göre daha büyük hedeflere Türkiye yol alabilsin, bu bir ihtiyaçtır.

-Yeni anayasa için partilerle masaya nasıl oturulacak?

Bugüne kadar bu partilerin hepsi AK Parti’ye karşı benzer gerilimler ürettiler. Elini uzatan hep AK Parti oldu. Görüşme, randevu taleplerinde bulunduk. AK Parti’ye karşı çok sert eleştiriler getirdiklerinde bile AK Parti elini uzattı.

8 Haziran’da temiz bir sayfa açmak gerekli. Uzlaşıyla bir takım adımlar atmalıyız. Bugüne kadar AK Parti hep diyaloğu aramıştır. Büyük fedakarlıkla uzlaşı komisyonu kuruldu. En küçük parti kadar biz de 3 üye verdik. Bu bir fedakarlık. Seçimden sonra de yine milletimizi kucaklarız, balkon konuşmasını biz yaptık.

Her ilçeye ile, AK Parti’ye oy versin vermesin aynı hizmet gitti. Tansiyon seçim zamanı yükselebilir, seçimden sonra milletvekili sayımız yüksek bile olsa uzlaşı kanallarımızı yine açık tutarız.

Bu AK Parti çıkıyor balkon konuşması yapıyor, milleti kucaklıyor, analiz ediyor. Sizde ey muhalefet oturun bir dersinizi çalışın, millet size niye oy vermiyor. Empati yapın.

-Hakkari Yüksekova Havalimanı açılışının ardından Demirtaş, “Bende orda olmalıydım” dedi. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

O havaalanının yapılması için her türlü engel çıkartıldı. Neden havaalanı gecikti? Terör örgütü engel olduğu için. Neden çıkıp Demirtaş çağrı yapmadı, “Hizmete neden engel oluyorsun” diye. Bunu bir kez söyleseydi, o zaman hakkı olurdu.

(TRTHABER)