Adem Ceylan olayı... Ya da, biz nereye savruluyoruz?

Bilirsiniz... Hiçbir zaman “inadım inat” demedim... “Yanlış bir yazı”yazdığımda, herhangi biri hakkında “yanlış bir bilgi” verdiğimde, hemen“özür” diler, yanlışımı düzeltir ve ilgili kişiye seslenip, “Hakkını helâl et”derim!..

“Bir hatadır oldu, boşver” deyip geçmem... Olayın “doğrusunu”öğrendiğim anda; “kimsenin ahını almamak” için, “itibar suikastı”yapmamak için, “yanlışta ısrar” etmez, hemen yanlışımı düzeltirim... 

22 yıldır Akit’teyim...

Ve yine 22 yıldır; olaylara ve insanlara “Ayna” tutmaya, “gerçekleri yansıtmaya” çalışıyorum... Bu 22 yıl içinde, “sevenlerim” de çok oldu,“nefret edenlerim” de... Birçok “teşekkür ve iltifat” aldığım gibi,“tehdit”ler de aldım... Bu tehditlerin bazıları “sözde” kalmadı, “fiili saldırılara” da maruz kaldım!..

Artık “ikinci adresim” olan “mahkeme”leri ve “gözaltı”ları saymıyorum.

Bir “kavga”dır bu!..

Bunların hepsi olacak!..

Yılmadım... Bıkmadım!..

“Tehdit”lere pabuç bırakmadım... “Saldırılar” karşısında yılgınlığa kapılmadım, hiçbir baskıya ve güce boyun eğmedim...

Dedim ya;

“Hak” bildiğim bir yola çıktım... O yolda yürümeye devam ediyorum... Ben, bir “Müslüman” olarak, “sefer”le mükellefim... “Zafer”i bahşedecek olan,Cenab-ı Allah’tır... Sadece “yazmakla, söylemekle”, yani “doğruyu tebliğ”etmekle yetindim... Öyle ya, “kalpleri değiştirecek” olan Allahü Tealâ’dır..

Haa, bu süre içinde;

“Doğru” zannettiklerimin “yanlış” çıktığı olmadı mı?.. Elbette oldu... Ve ben, dediğim gibi; “hatadan dönmek erdemdir” düsturunca, “özür”diledim, “helâllik” istedim ve hatamı düzelttim.

Bundan sonra da düzelteceğim...

KÜFÜR... HAKARET... TEHDİT!

Ne var ki;

Son üç gündür duyduklarım, gördüklerim, bana “büyük bir hayâl kırıklığı”yaşattı... Öyle “küfür”lere, öyle “beddua”lara, öyle “tehdit”lere ve öyle“hakaret”lere maruz kaldım ki; fena halde moralim bozuldu...

Hani;

Bu “tehdit”leri, bu “küfür” veya “beddua”ları; meselâ “Ülkücü kılığına girmiş eşkıya” grubu, ya da “Atatürkçü kılığına girmiş karakalpaklılar”, ya da “cemaatçi kılığına girmiş paralelciler” yapmış olsaydı, hiç umursamaz;“Bunlardan da bu beklenir” der, geçerdim!..

Çünkü onlar;

Anında “organize” oluyorlar, “telefon, mail ve mesaj”larla “tepki”yağdırıyorlar, bu tepkilerini de, bazen “fiilî saldırı”ya dönüştürüyorlar.

Bunu, daha yeni yaşadık!..

Ama, bu;

“Küfür, beddua, tehdit ve hakaret” yağdıranlar, kendilerinin “Milli Görüşçü” ya da “MGV’li” olduklarını iddia edince, üç gündür kendi kendime soruyorum;

“Biz, neredeeen nereye geldik?”

Moralimin bozulması bu yüzden!..

Bir zamanlar neydik,

Şimdi ne olduk?..

Biz, bu hallere de mi düşecektik?.. Böyle bir “savrulma” mı yaşayacaktık?..

Bizim ki; ağzımızdan “Allah” kelâmı düşmez, yönümüz “Kıble”den dönmez, alnımız “Secde”den kalkmazdı!..

Biz “selâm”la başlardık söze!..

Ne oldu bize?..

Ne hâllere düştük?..

“Abdestli ağızlarımız”a bu“küfür”ler, bu“beddua”lar, bu“tehdit” ve“hakaret”ler hiç yakışıyor mu?..

Söyleyin Allah aşkına;

Dünden bugüne ne değişti?..

Ben mi “yol” değiştirdim, yoksa bazıları mı “istikamet”lerinden saptı?..

Ben, “aynı yolda”yım...

Duam o ki, Cenab-ı Allah; beni, son nefesime kadar “sırat-ı müstakim”inden ayırmasın, ayağımı kaydırmasın!..

BU DİL, MÜSLÜMANCA MI?

Yazımın başından beri yazdıklarım, bir “girizgâh”tır...

Bir “özeleştiri”dir!..

Bir “iç sorgulama”dır!..

Bir “nefis muhasebesi”dir!..

Dilerim ki;

“Gençlik heyecanı” veya “öfke” ile “klavye”ye sarılıp, bana “küfür”yağdıran, onun da ötesinde “cehennemlik” olmakla itham eden bazı gençler, kendilerini “sorgulasın”lar, “özeleştiri” yapsınlar ve mutlaka; “Biz ne idik, ne olduk?” sorusuna cevap arasınlar!..

Takındıkları tavır, kullandıkları nefret dili, eğer “Müslümanca” ise, diyecek hiçbir sözüm yok...

Ama ben, diyorum ki;

Bu “küfür”ler, bu “itham”lar, kesinlikle “Müslümanca” değil!.. Ben, bu “dil ve tavır”da, “Müslümanca bir duruş” göremediğim için üzgünüm!..

Moralimin bozukluğu bu yüzden!..

Kendi kendime soruyorum;

“40 yıldır kalem oynatıyor, insanları dürüst ve ahlaklı olmaya çağırıyor, gençleri yetiştirmeye, onlara doğruları göstermeye çalışıyorsun!..

Bu mu senin yetiştirdiğin gençlik?.. Bu mu arzuladığın dindar gençlik?!?”

Demek ki;

Tam anlatamamışım!..

Bunun suçlusu, bunun sorumlusu galiba biraz da benim!.

Evet, ben de suçluyum!..

ADEM CEYLAN PARALELCİ DEĞİL

Efendim, olay şu:

Malûm, 4 Şubat Çarşamba günü; “Sisi’nin derdi, Hürriyet’i gerdi... Ya da Mısır’daki Paralel tezgâhları” başlıklı bir yazı yazmış, o yazıda “Mısır’dakiParalel Yapı’nın THY’ye de çöreklendiğini”ifade etmiş ve“birkaç isim”vermiştim...

“Telefon”lar yağdı,

“Mail”ler yağdı,

“Mesaj”lar yağdı...

Genellikle diyorlardı ki;

“Yazıda adı geçen TÜMİAD Başkanı Atilla Ataseven, THY 1. Ortadoğu Sorumlusu Adem Ceylan, kesinlikle Paralelci değildir!.. Tam aksine, Paralel’le mücadele için oradadır!”

Telefon eden okurlarıma sordum;

“Emin misiniz?”

Dediler ki;

“Özellikle Adem Ceylan için kefiliz...  Adem Ceylan, hem MGV kökenlidir, hem de Milli Görüşçü... Zaten, Mısır THY’de, Paralel’e yönelik operasyonlardan sonra görevlendirilmiştir. Sağlam bir kardeşimizdir.”

Tamam da;

Benim kaynağım da sağlam... O da, “MGV ve Milli Görüş kökenli” bir isim...“Beni filâncalardan sorabilirsin” deyip de, “referans” gösterdiği bütün isimler, hem tanıdığım, hem de “sağlam karakterli” insanlar!..

Böyle bir insan, diğer “sağlam” insanları niye “Paralelcilik”le suçlasın ki?..

Bu sorunun cevabını dün aldım...

Dün, “THY’de ve STK’larda görevli” 3 okurum geldi... Özellikle Adem Ceylan hakkında öyle “ayrıntılı bilgi”ler verdiler ki; “Tamam, ikna oldum... Adem Ceylan’ın Paralelci olmadığına inandım... Peki, benim Milli Görüşçü kaynağım; onu niye Paralelcilikle suçladı?”

Dediler ki;

“Maalesef; menfaatler söz konusu olduğunda, birbirimizin ayağını kaydırma hastalığı bize de bulaştı... Kesin olan şu ki, Adem Ceylan Paralelci değildir.”

Dedim ya;

İkna oldum, inandım...

Evet, Adem Ceylan, kesinlikle “Paralelci değil”dir... Tam aksine, “Paralel’le mücadele için orada”dır!..

TÜMİAD Başkanı Atilla Ataseven de, Paralelci değildir...

Diğerlerini pek bilen yok!..

Gördüğünüz gibi;

“İnadım inat” demedim, bana ulaşan “yanlış bir bilgi”yi düzelttim...

“AMERİKAN UŞAĞI” DA OLDUM!

Ne var ki, bu vesileyle şunu da gördüm: Bu meseleyi, bir “adam gibi söyleyenler” oldu, bir de “küfür ve hakaret”lerle cehenneme gönderenler!..

Birçok okurum; önce “Allah’ın selâmı”nı vererek “Hasan Hocam”, ya da“Hasan Abi” diye başladı söze... Bazıları da; “Hasan Bey” diyerek, “resmi bir ağız” kullandı, araya “mesafe” koydu ki, işte buna gücendim...

Bana, yıllardır “Hasan Abi” diyen insanlar, hangi ara “Hasan Bey” deyip de, mesafe koymaya başladılar?..

Hepsi bir yana da;

“Mail veya mesaj” gönderenlerden birkaç kişi vardı ki beni derinden yaraladı, fena halde sarstı!..

O birkaç kişi, demişler ki;

“Allah seni affetsin... Lâyık değilsen, kahr-u perişan etsin!.. Sen kimin uşağısın alçak herif!.. Senin gibi gazeteciler Cehennem’e sürülecek!.. Bunun hesabını soracağız senden!.. Amerikan uşağı alçak, uyuz herifler!.. İlâ cehennem!”

Bu ne “kin”dir, bu ne “nefret”tir, bu ne “öfke”dir Allah aşkına?..

“Müslümanca bir dil” midir bu?..

Bu raddelere mi düşecektik biz?..

Açık ve net söylüyorum;

Ben, bu dili; “Ülkücü, Atatürkçü ve Cemaatçi geçinenler”de görmüştüm... Ama, demiştim ki; “Bunlar Atatürkçü, Ülkücü, Cemaatçi olamaz!”

İşte yine söylüyorum;

Söze “Allah’ın selâmı” ile başlamayıp, “küfür ve hakaret” yağdıran, benim“Amerikan uşağı” olduğumu iddia eden kişilerin de; kesinlikle “MGV’li veya Milli Görüşçü” olduklarına inanmıyorum... Çünkü, “bizim kültürümüz”de böyle bir dil yok!..

“MGV ve Milli Görüş’ten nasipsiz” bu insanlara, yine de hakkımı helâl ediyorum...

Allah, onları ıslah etsin, “Müslümanca bir tavır” takınmayı nasip etsin!..

ONLAR DA ÖZÜR DİLEYECEK Mİ?

Atalarımız, “Beşerdir, şaşar” demişler!.. Ne yani, insanlar “hata” yapmaz,“şaşmaz” ve “kusur” işlemez mi?..

Önemli olan, “hatadan dönmek”tir.

Peki, bu yaptıkları ne?..

“Müslümanca” konuşmak, “yanlışın düzeltilmesini” kibarca istemek,“Üzüntü duyduk” demek varken; “Allah kahretsin” demek, benim gibi bir adamı “Amerikan uşaklığı” ile itham etmek, neyin nesi?..

Eğer ben “hatamı düzeltmemek”te ısrar edersem, en fazla “hakaret”edersin ama bu “tehdit”ler neyin nesi?..

Bu ne “kin”dir, Allah’ım..

Dedim ya, çok üzüldüm!..

Hayır, “küfür, hakaret, tehdit ve itham”lara değil; “bazı Müslümanların, nereden nerelere geldiğini” görmek üzdü beni!..

Yazık... Çok yazık!..

İşte yazdım;

“Adem Ceylan da, Atilla Ataseven de Paralelci değillerdir... Kaynağım, yanlış bilgi vererek beni yanıltmıştır.”

Bu yanlışlığa vesile olduğum için de; hem Adem Ceylan’dan, hem de Atilla Ataseven’den “özür” diliyor, “haklarını helâl etmelerini” istiyorum.

Ben özür diledim... Peki, bana “küfür, hakaret, tehdit” yağdıranlar da“özür” dileyecek mi?..

Hayır, “özür” filan beklemiyorum... İstediğim şu: Bu “nefret dili”ni değiştirsinler, “öfke”lerine hakim olsunlar ve “nasıl bir Müslüman”olduklarını sorgulasınlar!..

Sadece bunu istiyorum...

Zira;

Bu gidiş, gidiş değil!..

Böyle yaparak;

“insanların gönlüne giremez, onlardan sevgi ve saygı göremezsiniz!”

Lütfen, kendinize gelin!..

****************************************************************

Bu panik niye... Himmet çarkı deşifre mi oluyor?

Ben, Cem Uzan’a ait İmar Bankası için “battı/batıyor” denildiği günlerde,“yurt dışından uçaklar dolusu para getirildiğini” ve bu paraların “günlerce sayıldıktan” sonra İmar Bankası kasalarına konulduğunu çok iyi hatırlıyorum!..

O günlerde, “İmar Bankası batıyor” paniği yaşanmış, insanlar; panik halinde “paralarını çekmeye” başlamıştı... Ama, sadece “ana para”larını almışlar, “faiz”lerden vazgeçmişlerdi... O günlerde, bir “söylenti”yayılmıştı: “Bankanın battığı söylentisi, Cem Uzan’ın bir numarasıdır... Panik oluşturdu ki, millet ana paralarını çeksin de, faiz ödemek zorunda kalmasın!”

Günahı boynuna... Cem Uzan, böyle bir uyanıklık yaptı mı, yapmadı mı bilmiyorum... Bildiğim şu: İmar Bankası battı, borçları ödemek de devlete kaldı!..

Şu anda, Bank Asya da zor durumda...

“Açığı kapatmak” için, 2014’ten bu yana “yurt dışından paralar”getiriliyor!..

Zaten, “Bank Asya’ya el konulması” da işte bu yüzden!.. “Ortaklarını”açıklayamadıkları gibi, “paraların kaynağını” da açıklayamıyorlar!.. “Hür teşebbüse darbe” yaygarası koparıyorlar ama; “sır hesapların sahipleri”ni açıklayamıyorlar!..

O zaman da, merak ediyor insan... “Yoksa, bu paralar, gariban insanlardan toplanan himmet paraları mıdır?”

Acaba, “himmet ve hizmet çarkının nasıl döndüğü” deşifre olacak diye mi“panik” halindeler?..

Bir süre sonra, herhalde öğreneceğiz!..

yeniakit

Bu yazı toplam 876 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar