26 Haziran 1992 ​ Susa Katliamı

26 Haziran 1992 ​ Susa Katliamı

Bölgede 90'lı yıllarda mütedeyyin insanlara hayat hakkı tanımayan PKK'nin, 29 yıl önce Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde Susa köyündeki camide katlettiği 10 muvahhit, şehadetlerinin yıldönümünde rahmet ve minnetle yâd ediliyor.

PKK'nin bölgede işlediği katliamlar dizisinden "Susa Camii Katliamı", aradan geçen 29 yıla rağmen halen zihinlerdeki canlılığını koruyor.

Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı olan Susa (Yolaç) köyünün mescidinde ibadet eden Müslümanlar, 26 Haziran 1992 yılında, yatsı namazından sonra köy camiinde PKK tarafından kurşuna dizilmiş, katliamda 10 Müslüman mazlumca şehid edilirken, 5 kişi de yaralanmıştı.

Dünden bugüne Müslüman Kürt halkına zulmederek büyük acılar yaşatan, inancıyla savaşan PKK, Susa köyündeki işbirlikçilerinden aldıkları destekle bir mabedin dokunulmazlığını çiğneyerek 15 köylüyü sırf onlar gibi düşünmedikleri için kurşuna dizmişti.

10 kişinin şehid olduğu bu saldırı Kürdistan tarihinde de bir ilk olmuştu. Çünkü Cumhuriyetin ilk dönemlerinde camiler ahırlara çevrilmiş, Kur'an dersi yasaklanmış, halkın dinine savaş açılmıştı ancak 26 Haziran 1992 tarihine kadar bir cami basılıp topluca katliam yapılmamıştı.

Susa katliamı, Kürdistan topraklarında, İslam'a düşmanlığın, İslam'ın kutsiyetlerine tahammülsüzlüğün, İslam'ın şiarlarına karşı küstahlığın ve dinine bağlı Müslümanlara duyulan kin ve adavetin mücessem hali olarak ortaya çıkmıştı.

Susa, Diyarbakır'ın Silvan (Farqîn) ilçesine bağlı doksan hanelik bir köyüdür. Diyarbakır'a 80, Silvan'a ise 5 kilometre uzaklıkta bulunan Susa köyü, dindar kimliği ve gayri İslami her türlü oluşum ve yapıya tavizsizliğiyle bilinirdi.

26 Haziran 1992 Cuma gecesi

Etnik milliyetçilikle dinsiz komünizmin Kürd milletine dayatıldığı bir dönemde İslami bir dava ile Kürdistan coğrafyasında varlık gösteren İslami camia il, ilçe, belde, köy demeden bu ilahi davayı tüm insanlara ulaştırmaya çalışmış, bunun için de ağır bedeller ödemişti.

Susa köyü de bu İslami çağrıya olumlu cevap veren ve camisinde adeta nebevi bir eğitimle insanları İslam davasına davet eden bir köy olmuştu. Susa köy camisinde Kur'an dersi ve siyer dersleri yapılmaya başlanmış, insanlar bir kez daha nebevi iklimin tadına varmıştı.

Ancak karanlık yapıların bölgedeki tetikçisi PKK, köyde yayılan İslam nurunu çok geçmeden fark etmiş, bütün bölgede olduğu gibi Susa'da da kendisinden başka bir anlayışın varlığına tahammül etmemiş ve izni dışında yapılacak olan her türlü İslami çalışmaya müsaade etmek istememişti.

Çeşitli hile, desise ve tehditlerle bu nuru söndürmek istediler. Böylece hak ve batıl mücadelesi Susa'da da başlamış oldu.

Cami cemaati her zaman olduğu gibi 26 Haziran 1992 Cuma günü akşam namazını kıldıktan sonra camide oturmuş, yatsı namazını beklemişti. Yatsı ezanının okunmasıyla camiye gelen birkaç kişiden sonra camide 15 kişi toplanmış, cemaat yatsı namazına durmuştu.

Müslümanlar namaz kılarken gözü dönmüş canilerin, caminin etrafını kuşatmakta olduğunun farkına varmamış, gelen ayak seslerini hayvanların ayak sesleri zannına varmışlardı.

Oysa ki olay tamamen farklıydı. Kendi kimliğiyle dahi Müslümanların karşısına çıkacak kadar cesur olamayan hain örgütün mensupları, giydikleri asker elbiseleriyle camiyi basmış, arama var diye cami cemaatini camiden çıkararak cami avlusunda esir almışlardı.

Cami cemaatini zorla dışarı çıkaran asker görünümlü PKK'li katillerin dini mukaddesatlara hakaretlerinin yanı sıra "Çağırın Allah'ınız gelsin sizi kurtarsın!" tarzı lafları, aslında birazdan işlenecek vahşetin habercisiydi.

Artık şehadetin kokusunu alan Müslümanların yüksek sesle getirdikleri tekbirlerle açılan ateşler vahşet ve katliam kusmuş, 15 mümin, muvahhid ve mustazaf vahşice katliama maruz bırakılmıştı. Caminin avlusu kan gölüne dönmüş, insanlık bir kez daha büyük bir vahşete tanıklık etmişti.

Susa katliamında Hacı Ahmet ve oğlu Muhammed Emin Kantar, Zeki, Medeni, Said ve Meki Fidancı kardeşler, Muhammed Ali Uslu, cami imamı olan Abdulhalik Ugaş, Adnan Kantar ve Hüseyin Çetinkaya şehit olmuş, 5 kişi ise yaralanmıştı.

Silvan’a 2 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen haberdar edilen jandarma ekipleri sabaha doğru gelmiş, dava arkadaşları ve yakınları sabaha kadar şehitlerin başucundan ayrılamamıştı.