10 Ağustos’a doğru... Gölge etmeyin, başka İhsan istemez!

Bir de, utanmadan “orantısız yarış” diyorlar... Neymiş; Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan “devlet imkânları” kullanırken, Ekmeleddin ihsanoğlu, bu “imkân”lardan mahrummuş, dolayısıyla “propaganda” yapamıyor, “kitlelere kendini tanıtamıyor”muş!..

Madem öyle; o zaman “tanınan bir aday” bulsaydınız!..

Hayır; “ihsanoğlu’nun arkasında 5 parti olduğunu” üstüne üstlük “Paralel medya”nın sürekli “ihsanoğlu güzellemeleri” yaparak, “yoğun bir destek” verdiğini yazacak değilim!..

Bunu herkes biliyor,

Herkes görüyor!..

“Aydın Doğan medyası” başta olmak üzere, tüm “Paralelci”ler, öyle “güzelleme”ler yapıyorlar ki, asıl Erdoğan; “orantısız bir yarış yürütüyor” bile denilebilir!..

iNGiLiZ ŞiVELi TÜRKÇE!

Diyorlar ki; “Erdoğan mitingler yapıyor ama Ekmeleddin ihsanoğlu bu imkândan mahrum!”

Yok yaaa!..

Elini tutan mı var?..

O da yapsın!..

Ama, halka ne söyleyecek?..

“Halkı tanımıyor” ki, “miting meydanları”nda ne konuşacak?.. Ve ayrıca, sanki “ingilizce şivesi” ile konuşuyor “Türkçe”yi!.. Hani, “turist”ler; “Var sizin dilde öyle söylemek” gibi cümleler kurarlar ya; ihsanoğlu da öyle!..

Ne “Türkçe”yi biliyor,

Ne de “Türkiye”yi tanıyor!..

“Türkiye’ye ne lâzımdır, toplum neler ister” bunlardan haberi yok!..

Elinden tutup, kim nereye götürürse oraya gidiyor... Kâh Anıtkabir’e, kâh Hacıbektaş’a, kâh TÜSiAD’a, kâh “Taksim Gezi Parkı”na!..

“Kimin, ne olduğunu” da bilmiyor!..

Meselâ; “Ordu Göreve!.. Tayyip’i kim vurmak ister?.. Kürt sorunu yok, Kürt istilâsı var” konularını “dergi kapağı” yapan “Türk Solu” dergisi gibi, “ırkçı ve faşist” bir dergiyi alıyor eline, kaldırıyor havaya!..

Bu derginin ne kadar “darbeci”, ne kadar “kızıl faşist” ve ne kadar “ırkçı” bir kafaya sahip olduğundan bile haberi yok!..

Gürsel Tekin nereye,

O da oraya!..

PARALARI MI YOK?

Tayyip Erdoğan, “Samsun”dan başladığı “miting” turlarını “Erzurum”la devam ettirip, önceki gün Denizli’de ve dün de Tokat’ta halka hitap ederken, yani seçim çalışmalarını “arazi”de sürdürürken, Ekmeleddin Bey, “salonlardan salonlara” gidiyor!..

Bir de buna “sakin güç” diyorlar... “Beceriksizliğin” adı ne zamandan beri “sakinlik” oldu, anlayamadım!..

Eğer bir “yarış”a soyunmuşsan, ya da seni “yarışa zorlamışlar” ise, yapacağın tek şey var: “Rakibin ne yapıyorsa, onu yapmak!”

Ne o, “para” mı yok?..

Hadi ordan!..

Arkanda, “koskoca iş Bankası olan CHP” var... MHP var, “tabela partileri” olsalar da, “3 parti” daha var!..

“Holdingler” var!..

“Boğaz’ın patronları” var!..

“Faiz Lobisi” var,

“Vaiz Lobisi” var!..

“Paralel medya” var... 

Yetmedi, “Siyonist medya” var!..

Madem seni “sahne”ye ittiler, “masraf”larını da karşılamak zorundalar!..

Ama onlar, seni “pazarlamak” yerine; “Bizans entrikaları” çevirmekle meşguller!..

Hem, YSK’ya müracaat edip, diyorlar ki;

“Erdoğan’ın adaylığı iptal edilsin.”

Hem de diyorlar ki;

“Adil bir kampanya yürütülmesi için, Erdoğan, Başbakanlık’tan istifa etsin!”

Bir karar vermeleri gerekmiyor mu?.. Öyle ya; Erdoğan’ın adaylığı iptal edilecekse, “Başbakanlık”tan niye istifa etsin?.. Yok; “Başbakanlık’tan istifa etmesi” isteniyorsa, bu demektir ki, “adaylığında bir mahzur yok!”

Dedim ya;

Bir karar versinler!..

“Adaylığı” mı iptal edilsin,

“Başbakanlık”tan mı istifa etsin?..

Öyle anlaşılıyor ki;

“Ne koparırsak kâr” diye düşünüyorlar... Ama, avuçlarını yalayacaklar... Çünkü, ne “iptal” olacak, ne de Erdoğan istifa edecek?..

Bu saatten sonra, “etik-metik” de işlemez!.. Ne yani; sizin “belediye başkanları”nız 30 Mart öncesi istifa etti mi ki, Erdoğan istifa etsin?..

Kaldı ki; ne Anayasa’da böyle bir hüküm var, ne de “yasa”larda!..

Vazgeçin bu  sevdadan da, Ekmeleddin Bey’e “para” bulmaya bakın!..

Adamcağız “salon”lardan çıkamıyor!..

ELDE SiGARA, iFTARA!

Ekmeleddin Bey, “Erdoğan’ı taklit edecek” ya, sözüm ona “iftar”lara katılıyor!..

Ama, nasıl iftara?..

Adamın biri; “oruç” filan nedir, tanımadan “Bodrum’da birasını yudumlayan CHP’li Muharrem ince” gibi, bir saat önce “bira”sını yudumlamış, “sigarasını tüttüre tüttüre” gidiyor “iftar” verilecek salona!..

Eee, “iftar”a katılıp, “Ekmeleddin Bey’e destek” verecek, onu dinleyecek!..

Yanındaki arkadaşı diyor ki;

“Yahu salona iyice yaklaştık... Söndür şu sigaranı da; bari, oruç tutmadığımız anlaşılmasın!”

Ekmeleddin Bey’in hitap ettiği “iftar toplulukları” işte böyle topluluklardır!.. Ne Ramazan biliyorlar, ne de “oruç”tan haberleri var!..

Akılları sıra;

“Muhafazakâr” Ekmeleddin ihsanoğlu’na destek verecekler!..

Gerçi Ekmeleddin Bey’in de bir şey dediği yok ya!.. 30 Mart öncesi, her ağzını açtığında; “istanbul’da sevgi kazanacak” diyen CHP adayı Mustafa Sarıgül gibi, Ekmeleddin Bey de, “3 kelime”den başka bir şey söylemiyor;

“Mutluyum.”

“Umutluyum.”

“Huzur.”

işte böyle bir Cumhurbaşkanı Adayı, kalkmış bir de, “yüzde 60’la kazanacağım, ama bana oy vermeyen yüzde 40’ın da Cumhurbaşkanı olacağım” demiyor mu, işte o zaman benim aklıma; kendisini “mısır ambarında” gören “aç tavuk” geliyor!..

“Yüzde 60” kim, sen kimsin?..

Kimden alacaksın yüzde 60’ı?..

“Hacıbektaş”tan mı,

“TÜSiAD”tan mı,

“Holding ve bankalar”dan mı,

“Faiz Lobisi”nden mi,

Yoksa “Vaiz Lobisi”nden mi?..

Üstüne, “Tabela Partileri”ni, “Gezi Parkı’nın Gezi Zekâlı Çapulcuları”nı ve dahi “kin ve nefret söylemiyle” yanıp tutuşan “Türk Solu’nun ırkçı kızıl faşistleri”ni de koysan, yine AK Parti’ye yetişemezsin!..

“2 kişiden biri AK Parti’ye oy veriyor”ken, nereden bulacaksın yüzde 60’ı?”

MARMARAY GAFI!

“Konuşmasan”, belki bir nebze oy alırsın da, her ağzını açtığında “gaf” yapıyor, “çam” deviriyor, “pot” kırıyorsun!..

l Meselâ, “Madımak faciası” için “koyu  taassup” diyorsun da, “Başbağlar’ın 33 şehidi”ni ağzına bile almıyorsun!.. Serdar Arseven hatırlatmasa, Başbağlar’ı unuttuğunun farkına bile varmayacaktın.

l Meselâ, “Marmaray’da emeği geçenlere teşekkür” edip, “Marmaray’ın hikâyesi”ni 1999’dan beri yakından takip ettiğini söylüyor ve Süleyman Demirel’in, Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Enis Öksüz’ün adlarını sayarken, bu “proje”nin aslında, “1860’lı yıllarda” gündeme geldiğini ve ilk defa Sultan Abdülmecid tarafından dile getirildiğini, 1902 yılında da Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından “plân ve yapım” aşamasına gelindiğini ya bilmiyor, ya hatırlamıyor, ya da bilmezden geliyorsun!..

Belki de, işine gelmiyor!..

Oysa, “teşekkür” faslında, Sultan Abdülmecid ve Sultan 2. Abdülhamid hanların adlarını da anmalı değil miydin?.. 

Kaldı ki, “Hatice”ye değil, “Netice”ye bakarlar... Önemli olan “proje” yapmak değil, “projeyi hayata geçirmek”tir!..

Erdoğan, işte bunu yaptı!..

Ama, sen de haklısın!..

Sen “Kimyacı”sın!..

“Tarih”i nereden bileceksin ki!?!..

Demem o ki;

“Konuşmasan” daha iyi yaparsın!..

Zira, konuştukça batıyorsun!..

ERDOĞAN’I iSTEMEZLER, ÇÜNKÜ!

Biliyorum, senin pek büyük bir kabahatin yok... Asıl kabahat, seni “çatı”ya çıkartıp, “aday” yapmak “zorunda” kalanlarda!..

Önce “ingiliz”lerde!..

Sonra “Siyonist”lerde!..

Ve de Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’de!..

Bunların tümü, sırf “Erdoğan düşmanlığı” yüzünden seni “Çatı”ya çıkardılar “hezimetin sorumluluğu”ndan kaçtılar!..

Onlar, aslında; adı Ekmeleddin ihsanoğlu da olsa, “enerjik bir Cumhurbaşkanı” istemiyorlar... Onlar, Çankaya Köşkü’nün salonlarında, “göz zevkleri”ne uygun “vazo”, pencere önlerinde bir “saksı” istiyorlar!.. Onlar, “ısmarlama bir Cumhurbaşkanı” istiyorlar!..

Ki, istedikleri gibi kullanabilsinler!

Onlar istiyor ki;

“Salonlardan salonlara, resepsiyonlardan resepsiyonlara koşan bir Cumhurbaşkanı” olsun!.. Bir “monşer” gibi, “Papyon kravat”ını taksın, salonlarda masa masa dolaşıp, “gülücükler” dağıtsın!..

Onlar, Erdoğan’ı istemez”, çünkü;

Erdoğan, “şantiye”lerden şantiyelere koşar, “ülkenin ihracatını arttırmak” için ülke ülke dolaşır!.. “Yol” yapar, “metro” yapar, “3. Köprü, 3. Havalimanı, Marmaray ve Kanalistanbul” gibi “çılgın projelere” imza atar!..

Bu; “Türkiye’nin ayağa kalkması” ve hatta “uçması” demek!.. Peki Amerika, Avrupa ve israil, böyle bir “Cumhurbaşkanı” ister mi?..

Elbette istemez!..

YA UÇACAĞIZ, YA ÇAKILACAĞIZ!

Onlar, “tarihi ipek Yolu’nu ihya” etmek isteyen, “Kürt sorunu”nu halledip, Türkiye’nin “barış, kardeşlik ve huzur iklimi”ne kavuşması için çaba sarfeden bir “Cumhurbaşkanı” isterler mi?..

Elbette istemezler!’..

isterler ki; Türkiye; “100-150 yıl önceki fabrika ayarları”na geri dönsün, onlara “muhtaç” olsun, ayağa kalkamasın ve “yerlerde sürünmeye” devam etsin!..

Bu millet, Kemal Derwish’i unutmaz... O Kemal Derwish ki; “Sömürge Valisi” edasıyla geldiği Türkiye’de; sırf “IMF’den 1 milyar dolar kredi alabilmek” için, onların “talimat”larını yerine getirip, “15 günde 15 yasa” çıkartmış, dönemin Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli bile, “nasıl bir oyuna getirildiğini” çook sonra anlamış ama “IMF yasaları”na imzayı basmak zorunda kalmıştı!..

Tayyip Erdoğan ise; bırakın “IMF’ye boyun eğmeyi”, bırakın IMF’den “borç” almayı, tüm borçları ödemiş ve bugün; Türkiye’yi, “IMF’ye borç verecek” duruma getirmiştir...

Söyleyin hele;

Böyle bir Türkiye’yi, böyle bir Tayyip Erdoğan’ı hiç isterler mi?..

Karar “76 milyon”un!..

10 Ağustos’ta, ya “Rantiye’nin adamı”nı ya da “şantiyelerin adamı”nı seçeceğiz... Ya, “araziye uyanları” ya da “arazide koşanları” seçeceğiz...

Uzun lâfın kısası;

Ya “uçuş”a geçeceğiz,

Ya da, yere çakılacağız!..

işte bu noktada; Ekmeleddin ihsanoğlu’na, onun “yalaka”larına ve “yardakçı”larına bir çift sözümüz var:

“Gölge etmeyin,

Başka ihsan istemez!”

**********************************************************************************

AK Parti ve CHP arasındaki fark!

Elbette AK Parti ile CHP veya MHP’yi kıyaslamak mümkün değildir... Dolayısıyla; Başbakan Tayyip Erdoğan ile “muhalefet genel başkanları” da kıyaslanamaz!..

Ama, “aradaki fark nedir?” derseniz, derim ki; Erdoğan, her türlü zorluğa ve olumsuz şarta direnip, ayakta kalmayı bilen bir “kır çiçeği”dir!.. Ekmeleddin İhsanoğlu ve onu “Çatı”ya çıkartan muhalefetin genel başkanları ise, “sürekli bakım ve koruma”ya muhtaç “salon çiçekleri”dir, “saksı çiçekleri”dir!..

Erdoğan “arazi adamı”dır,

Diğerleri “salon adamı!”

Erdoğan “şantiye”den haz alır,

Diğerleri ise “rantiye”den!..

Erdoğan “yol”  yapar,

Diğerleri “rol” keser!..

Erdoğan “milletçi”dir,

Diğerleri “devletçi!”

Bu “fark”lar saymakla bitmez. Gelin, bir de AK Parti ile CHP arasındaki farka bakalım...

Necati Kurmel diyor ki; “AK Parti der ki; her şey milletin olsun, devlete vergi versin!

CHP de der ki; her şey devletin olsun, millete babalık yapsın!”

İşte “milletçi”anlayış,

İşte “devletçi” kafa!

Var mı itirazı olan?..

yeniakit

Bu yazı toplam 529 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar