Cemaat Yurtları İle İlgili Şok İddia

İnternethaber'deki köşesinde bir makale kaleme alan Gazeteci Yazar Süleyman Özışık'dan şok iddia: Cemaatin evinde rehin Mısırlılar....

Süleyman Özışık / İnternethaber.com

Cemaatin evindeki Mısırlı rehineler...

Bu yazının son bölümünde sizi can evinizden vuracak bir drama tanıklık edeceksiniz. Ancak hoşgörünüze sığınarak önce kendimle ilgili bir konuya açıklık getirmem gerekiyor. 

Bildiğiniz üzre Fethullah Gülen’in avukatı Adnan Şeker, geçtiğimiz çarşamba günü ortalığı karıştıran bir açıklamaya imza attı. Avukat beyin iddiasına göre Gülen'in açtığı iftira ve hakaret davaları sonrası bazı gazeteciler af dileyerek paçayı kurtarmış. 

Bu açıklama medyaya yansıdığı andan itibaren bazı gazeteci kılıklı hafiyeler, bulaşıcı hastalık gibi ortalığa yayıldı. Yalanlar için yaratılmış ses tonlarıyla ve "Bak bu da özür dilemiş olabilir" tahminleriyle ortalığı ateşe verdiler.

Malum...

Ateş kaypaktır. Alevlerin ne tarafa gideceğini, nereyi saracağını kimse önceden kestiremez. O alevler beni de sardı. 

"Düne kadar televizyon ekranlarında bol bol boy gösteren Süleyman Özışık nerelerde ve neden suskun?" diye sormuşlar. Daha doğrusu benim de "özür dileyen gazeteciler" arasında olduğumu ima etmeye çalışmışlar. 

İzin verirseniz üzerime atılan çamurdan kurtulmak adına bu iftiraya cevap vereceğim. 

Evet, kabul ediyorum!

Bu aralar suskunum çünkü, suskun kalmamı gerektirecek önemli nedenlerim var. Ama bu nedenler arasında "Özür dileyip geri adım atmak" yok!

Suskunluğumun nedenleri aşağıda sıraladığım şekildedir...

1- Oyuncular ve maymunlar alkış ister! Ben ne oyuncuyum, ne de maymunum. Sırf ekranda görünmek için televizyon televizyon dolaşan biri olmadım. Gerçekten söyleyeceğim önemli şeyler olduğunda ve davet geldiğinde çıkıp konuşan biriyim. 

2- Yine sırf cemaatle ve paralel yapıyla ilgili yazılar okunma rekorları kırıyor diye Allah korkusunu bir kenara bırakıp hayali senaryolar üreterek birilerine iftira atmak benim gazetecilik ahlakıma ters düşüyor. Ben emin olduklarımı yazıyor, yanlış ve yalan yazanları uyarıyorum ve bunu yapmaya devam edeceğim. 

3- Yazdığım yazılardan ötürü gerek Fethullah Gülen ve gerekse cemaatin hakkımda pek çok suç duyurusu var ve bu suç duyurularının büyük kısmı takipsizlikle sonuçlandı. Bir tek davada geri adım attığımı ya da özür dileyerek kurtulduğumu ispat eden olursa, gazetecilik mesleğini kendime haram edeceğime namus sözü veriyorum.

Umarım siyah kabuktan çıkmış gri bezelye tipli sözüm ona gazeteciler için bu açıklamalar yeterli gelmiştir.

Madem bu konuya girdik, o zaman sizlere hakkımdaki suç duyurularının ve açılan davaların mahiyetini de anlatayım...

Yukarıda da anlattığım gibi, hakkımda onlarca suç duyurusu  mevcut ama kabul edilen tek dava var. 

O davayı açan isim ise Hakan Şükür. Dava açmasının nedeni ne biliyor musunuz? Bir yazımda, "Hakan Şükür'ün kardeşi Gökhan Şükür" demişim!

Bu!

Başka bir tek satır yok!

Hakan, "İftira ve hakaret" olarak algılamış bu satırları. Önce ceza istemiyle suç duyurusunda bulundu, savcı "Takipsizlik kararı" verdi.

Bu kez yememiş, içmemiş 100 milyarlık tazminat davası açmış! Sadece "Hakan Şükür" yazdım diye, sadece adını andım diye benden 100 milyar istiyor! Hani kazara, "Eski gol kralı Hakan Şükür" desem var ya!... "Donuna kadar alın" diyerek avukat ordusu salacak üstüme mübarek!

Bu arada dikkatimi birşey çekti...

Malum...

25 Mart öncesi yayınlanan bütün kasetleri tarihine kadar yazdım. Yetmedi kasetleri yayınlayan kişilerin şehrini, ismini, mesleğini, cemaatle irtibatlarını ve daha pek çok detayı yazılarımda tek tek aktardım.

Bu yazılarla ilgili tek suç duyurusu yok biliyor musunuz?

Neden yok? 

Çünkü bir dava açıldığında bu kişilere kimlerin o ses kayıtlarını gönderdiği, kimlerin talimat verdiği tek tek ortaya çıkacak da ondan. Gülen'in sözcüsü Osman Şimşek bu yazılarıma "Herkul Org" sitesinde cevap vermekle yetindi sadece. 

Sözün özü, iftira ve hakaretlere başvurmadığım için özür dilememi gerektirecek bir durum yok! 

Şimdi yazının girişinde bahsini ettiğim o korkunç dramı anlatayım... 

Mısırlı genç, cemaate ait olan Ankara'daki İpek Üniversitesi'nde burslu olarak eğitimini sürdürüyor. M.'nin ağabeyi Mısır'daki kanlı darbe sırasında Sisi'nin askerleri tarafından şehit edilmiş. Annesi ve babası ise tutuklu... Kimsesiz ve mazlum... 

Allah'tan başka kimsesi yok!

Cemaat mensupları 17 Aralık operasyonundan önce M.'yi alarak cemaat yurduna götürüyor. Önüne bir senet koyup "Bu  yurtta, bizim himayemizde olduğuna dair bu sözleşmeyi imzala" diyorlar. 

17 Aralık operasyonundan sonra M. üretilen fitne ve fesattan kurtulmak için cemaat yurdundan ayrılmak isteyince önüne imzaladığı o senet konuluyor. Belgede, "Bu evde kalmanın bedeli olarak 2000 TL ödemeyi kabul ediyorum" yazılı. M. gitmek istediğinde, "Ya parayı öde, ya da gidemezsin" deniliyor. Onun gibi onlarca Mısırlı genç var bahsettiğim adreste...

Babaları Mısır zindanlarında, çocukları cemaat evlerinde tutsak!..

Rüyalarınızdan çıkmayan Peygamber Efendimiz bu zulüm için ne diyor cemaatçi arkadaşlar?

twitter.com/slymnoz

facebook.com/slymnoz

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Mü'min olmak!
Abdurrahman Dilipak: Oltayı Yutan Balık Yem istemez
Abdurrahman Dilipak: Halktan saklıyoruz da, Ya HAK’dan!
Abdurrahman Dilipak: Yüzde 20
Abdurrahman Dilipak: Kara bahtım, kem talihim neyleyim!