Yıllar sonra ABD, Batı Asya bölgesini yeniden müttefiklerine devretmeyi gündemine alırken, İran’ın Batı dışı aktörlerle mevcut kapasitesini harekete geçiren dinamik diplomasisi, mevcut koşullarda en doğru seçenek olarak öne çıkıyor.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Beşir İsmaili, İSNA için kaleme aldığı değerlendirmede, ABD’nin son günlerde yayımladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi sonrasında bazı analistlerin, Washington’un en azından söylem düzeyinde 19. yüzyıldan sonra yeniden bir tür “yeni izolasyonculuk” dönemine yönelmek istediği sonucuna vardığını belirtti.
Bu yaklaşımın, “Önce Amerika” ve MAGA hareketi gibi kavramları teorize eden çevreler tarafından şekillendirildiğini ifade eden İsmaili, bu düşüncenin ciddi muhalifleri bulunmasına rağmen diğer yaklaşımlara kıyasla göreli bir üstünlük sağladığını vurguladı.
Yeni dış politika anlayışının, Batı Asya bölgesine yönelik tarihi bir odak kaybı ile birlikte ilerleyeceğini belirten İsmaili, Vietnam Savaşı ve Nixon’ın “iki sütunlu politika”sından sonra ABD’nin ilk kez bölgeyi yeniden müttefiklerine taşeronlaştırma fikrine yöneldiğine dikkat çekti.
ABD’nin Bölgedeki Temel Kaygısı
İsmaili’ye göre, İbrahim Anlaşmalarının nihayete erdirilmesi yönündeki ısrar, ABD’nin İsrail rejiminin bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzenleyerek Batı Asya’daki yükünü hafifletme çabasının bir parçası.
ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’nde enerji transferinin güvenliği ve bölge enerji kaynaklarının rakip güçlerin kontrolüne geçmesinin önlenmesi temel kaygılar olarak sıralansa da, asıl önceliğin İsrail rejiminin güvenliğinin sağlanması ve güç dengesinin bu rejim aleyhine bozulmaması olduğu ifade ediliyor. Bu hususun ise doğrudan resmi belgelerde yer almadığı belirtiliyor.
ABD’nin İran’a Yönelik Üç Seçeneği
Atlantik Konseyi’nde İran Strateji Projesi Direktörü olan Nathaniel Swanson, ABD’nin İran’a karşı üç olası yol izleyebileceğini dile getiriyor:
Mevcut durumu korumak
Krizi taşeronlaştırmak
Yeni bir anlaşmaya ulaşmak
İsmaili’ye göre, bu düşünce kuruluşunun vardığı sonuç, ABD açısından en uygun seçeneğin İran’la yeni bir anlaşma olduğu yönünde. Nitekim Donald Trump da son konuşmalarından birinde İran’la yeni bir anlaşmaya açık olduğunu ifade etti.
İran’ın Pragmatik Diplomasisi
İsmaili, son dönemde İran İslam Cumhuriyeti’nin izlediği diplomasinin olgun, pragmatik ve rasyonel olduğunu vurguladı.
İran’ın, geçmişte özellikle Trump döneminde yaşanan tecrübeler nedeniyle ABD’nin ani politika değişiklikleri veya aldatıcı hamleler yapabileceğini göz önünde bulundurduğunu belirten İsmaili, Trump’ın söylemleri ve strateji belgelerindeki işaretlerin kolayca geçersiz hale gelebileceğine dikkat çekti.
Ayrıca İran’ın, daha önce de olduğu gibi dış ve iç politikasını ABD ile olası bir anlaşmaya bağlamadığını ve aktif diplomasisini diğer ülkelerle sürdürdüğünü ifade etti.
Bu kapsamda İran Dışişleri Bakanı’nın Suudi Arabistan ve Çinli mevkidaşlarıyla görüşmeleri, Cumhurbaşkanı’nın Aşkabat Zirvesi marjında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile teması ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Tahran ziyareti, son günlerin önemli diplomatik gelişmeleri arasında gösterildi.
İran Açısından Kırmızı Çizgiler
İsmaili, ABD’nin izolasyoncu bir çizgiye yönelip yönelmemesinden veya İran’la anlaşmayı tercih edip etmemesinden bağımsız olarak, İran’ın Batı dışı aktörlerle diplomatik kapasitesini güçlendirmesinin şu an için en doğru yol olduğunu vurguladı.
Bununla birlikte, ABD ve Batılı ülkelerin diplomasi için uygun bir teklif sunmaları halinde, bu teklifin iki temel özelliğe sahip olması gerektiğini belirtti:
Karşılıklı çıkarlara dayanması ve dayatmacı bir yaklaşım içermemesi
Güçlü garanti mekanizmaları ve doğrulanabilirlik sağlaması
“İran Korkusu” Projesi Zayıfladı
Son olarak İsmaili, ABD’nin yeni bir anlaşma arayışında olup olmamasından bağımsız olarak, İran dış politikasının kararlılıkla yoluna devam edeceğini vurguladı.
İki yılı aşkın süredir devam eden İsrail’in saldırgan ve yıkıcı politikalarının, bölge ülkelerini asıl tehdidin İsrail rejimi olduğu gerçeğini kabul etmeye zorladığını belirten İsmaili, ABD ve İsrail tarafından yıllarca körüklenen “İran korkusu” projesinin artık etkisini yitirdiğini ifade etti.
İsmaili’ye göre, Batı dışı güçler İran’ı bugün sorumluluk sahibi, iyi niyetli ve güvenilir bir aktör olarak değerlendiriyor. Bu durumun, etkili ve verimli bir diplomatik süreci kolaylaştırabileceğini ve geleceğe dair perspektifi “Batı ile ya da Batı olmadan” daha net hale getirdiğini belirtti.
ısna