Emir, JİTEM'in 1990'lı yıllarda bile önemli teknolojileri kullandığına işaret etti. Emir, "Ankara'nın İçaydınlık semtinde bir JİTEM karargâhında Ahmet Cem Ersever ve ekibi telefon dinlemesi yapıyordu." dedi.

JİTEM karargâhlarında o dönem tabela olmadığını, sıradan bürolar gibi faaliyet gösterdiğini belirten Emir, "Bunlar, resmî olmayan, kapısında herhangi bir işaret bulundurmayan binalardı. Girip çıkanlar sivil giyimli, sakallı, pejmürde tipli insanlardı." şeklinde konuştu. Emir, sadece Ersever'in değil birçok JİTEM subayının da o dönemde avukatlığını yaptığını aktardı. İsimleri vermekten kaçınan Emir, avukatlık ücretini doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı'ndan aldığını söyledi. JİTEM'in resmî olarak doğrulanmaması tartışmalarına da değinen Emir, üzerinde JİTEM yazılı resmî evrakları bizzat gördüğünü kaydetti.

Hanefi Avcı'nın açıklamalarına temas eden Emir, Avcı'nın Ersever'le arasının iyi olduğunu belirtirken, "Diyarbakır'da, Avcı ve Ersever koordineli çalışırlardı." diye konuştu. Binbaşı Ersever'in üzerinde çalıştığı fakat tamamlayamadığı Şam'daki Kemancı adlı kitap hakkında da bilgi veren Emir, "Kitapta, terörle mücadeledeki eksiklik ve yanlışlıkları yazmıştı." dedi. Emir, JİTEM'in gerçek kurucusunun kim olduğu yönündeki soruya ise şu cevabı verdi: "Eşref Bitlis'ten önceki Jandarma genel komutanı olabilir."

JİTEM'in kurucusu olarak bilinen Binbaşı Ahmet Cem Ersever, 17 Mart 1993'te ordudaki görevinden 30 arkadaşıyla birlikte istifa ederek ayrıldı. Bazı gazete ve dergilere 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım ve Güneydoğu'daki faili meçhullerle ilgili bilgiler verdi. Aydınlık Gazetesi'ne anlattıkları ile ilgili mahkemeye ifade vermek için 24 Ekim 1993'te Ankara'ya giden Ersever'den bir süre haber alınamadı. 4 Kasım 1993'te Ankara Elmadağ'da cesedi jandarma ekipleri tarafından bulundu.