Nureddin Şirin, Yaşananları Anlattı

Nureddin Şirin, Yaşananları Anlattı

BİRİNCİ BÖLÜM...

Nureddin Şirin/Filistin'e Yürüyüş Komitesi Türkiye Organizatörü

BİRİNCİ BÖLÜM


Siyonist rejimin kuruluşunun 63. yıldönümü dolayısıyla, bölgesel ve uluslar arası düzlemde, El Mesirete'l Avde adı altında düzenlenecek olan "Filistin'e Dönüş yürüyüşleri"ne katılmak üzere İsra Kültür Merkezi'nin organizasyonuyla Cumartesi sabahı İstanbul'dan Hatay'a gittik. oradan da, kiraladığımız bir otobüs ile birlikte akşam vaktinde 28 Filistin gönüllüsü ile Ürdün'e doğru yola çıktık. Bu sefere katılan 6 kardeşimiz aynı zamanda Mavi Marmara gemisinde bulunan kardeşimizdi. Bir de bayan olarak kızım Masume bizimle birlikte idi.

Türkiye sınırı kapısından Suriye'ye geçerken, önce, Ahmet Can Karahasanoğlu kardeşimiz, yazı işleri müdürlüğünü yaptığı Akit gazetesinde hakkında açılan bir davadan dolayı, Suriye'ye geçmesine izin verilmedi.

Suriye tarafına geçtiğimizde ise, bu kez Mavi Marmara gemisinde bulunup siyonistler tarafından Ashdod'a götürülen ve uçakla Türkiye'ye dönerlerken pasaportlarına İsrail damgası vurulduğu için, "İsrail"e girip çıkanların Suriye'ye girmeleri yasal açıdan yasak olduğundan Suriye gümrük memurları bu kardeşlerimizin Suriye'ye girmelerinin yasal açıdan mümkün olmadığını ileri sürdüler. Biz bu damganın siyonistlerin Mavi Marmara saldırısı sonrasında vurulduğunu gümrük müdürüne anlatıp onları ikna edince Suriye'ye girdik. Ancak bu kez Dera kapısında Suriye'den çıkarken yine pasaportlardaki "İsrail" damgası yüzünden bize bir hayli zorluk çıkartan Suriye gümrük memurları saatlerce beklememize sebep oldular. Öyle ki bundan böyle Ürdün'deki yürüyüşlere yetişemeyeceğimiz zannı ile diğer iki alternatifi gündeme getirdik. Ya Güney Lübnan'da Marun Ras'a, ya da Suriye'nin Golan tepelerine gitmeyi tasarladık. Hazırlanıp Golan'a gitmeyi konuşurken, Ürdün'deki kardeşlerimizin bizi beklediğini düşünerek tekrardan Ürdün'e gitmeyi kararlaştırdık.

Bizim bu yolculuğumuzda işgal altındaki Filistin'in sınırlarına ulaşıp siyonist rejim askerleriye yüzleşme planı vardı. Buna göre, Filistin sınırının sıfır noktasına kadar yürüyüş yapmak ya da en azından siyonist rejim askerlerini sınırda taşa tutmak planı vardı. Bu aynı zamanda, bugüne kadar Filistin işgal edip Gazze'yi kuşatma altında tutan siyonist rejimin kendisini dört bir yandan kuşatma altına alma anlamına gelecekti. Nitekim, Ürdün'ün yanısıra Güney Lübnan, Golan, Batı Şeria ve Gazze'de de siyonistlere yönelik kuşatma sürüyordu.

Siyonist rejimin Gazze'ye yönelik 22 günlük saldırısı sırasında, Filistin gönüllüleri olarak İstanbul'daki siyonist rejim konsolosluğunu 16 gün boyunca kuşatma altına alarak, Filistin İslami Direnişi ile dayanışma içine girmiştik. 15 Mayıs Nakbe gününde, bu kez siyonist rejimin bizzat kendisine yönelik bir kuşatma başlayacaktı.

Ürdün'e yaklaştığımızda, siyonist rejim güçlerinin Marun Ras ve Golan'da 15 Filistinli kardeşimizi şehid ettiği, hem Marun Ras'tan, hem de Golan'dan Filistin topraklarına girildiği haberleri otobüsümüzde tekbirlerle yankılanmış, biz de bunun üzerine Ürdün'deki Kerame bölgesinden Filistinli kardeşlerimizle omuz omuza işgal altındaki Filistin topraklarına girme noktasında kardeşlerimizle anlaşıp hedefimizi gerçekleştirmede bizlere yardımcı olması için Allah Tebareke ve Teala'ya niyazda bulunmuştuk. Ürdün sınırına geldiğimizde çıkarılan engeller üzerine, Ürdün'e alınmayacağımızı düşünerek, sınırda bir protesto eylemi yaparak Golan'a gitmeyi kararlaştırmıştık. Golan'dan gelen şehid haberleri bizleri bu konuda daha da istekli hale getirmişti.

Ürdün sınırında gümrük polisi ve istihbaratçıları ile ısrarlı görüşmelerimiz sonrasında, Ürdün'e geçmeyi başardık. Bundan sonraki hedefimiz bir an önce, 15 Mayıs Nakbe Yürüşleri Organizatörü olan Ürdün'deki Filistinli kardeşlerimizle belirleyeceğimiz bir bölgede buluşmaktı. Yaptığımız telefon görüşmeleri sonunda Amman'da bir caminin yanında buluşmak üzere yola devam ettik. Otobüsümüz caminin yanına yaklaştığında orada bizi bekleyen Filistinli kardeşlerimizde bir dalgalanma meydana geldi; sloganlarla ve Arapça olarak attıkları "Yaşasın Türkiye" sloganlarıyla otobüsümüzün etrafına sardılar, otobüsten inen her bir kardeşimizle kucaklaşıyorlardı. Bu arada karşılıklı olarak gözlerden akan gözyaşları, Filistin davasının ümmet için bir vuslat mihveri olduğu hakikatini bir kez daha gözler önüne seriyordu.

Bu buluşma sırasında en coşkulu an ise, Mavi Marmara şehidlerinin pankartını kaldırdığımızda yaşanmaya başladı. Kelimenin tam anlamıyla, bir Mavi Marmara rüzgarı esiyordu; şehidlerimiz bedenleriyle orada değillerdi ama, onların mübarek ruhaniyetleri hayat veren bir iksir misali yüreklere aktıkça, şehidlerimizin ne büyük bir bereket olduğu kendini tamamiyle hissettiriyordu.

Bu arada "Birruh biddem nefdike ya Türkiye" şeklinde sloganların atılması ise, Türkiyeli müslümanların Filistinlilerin kalbinde nasıl bir yer edindiğini çok güzel yansıtıyordu. Bizler de toplu olarak, "birruh biddem nefdike ya Filistin" şeklinde sloganlarla Filistinli kardeşlerimize karşılık veriyorduk. Türkçe atılan sloganlar Arapça sloganlara karışıyor, kardeşlerimiz Filistinlililer tarafından omuzlara alınıyor arapça olarak "Çok Yaşa Türkiye, Çok Yaşa Türkiye" "Türkiye'ye Selamlar" "Ey Kudüs Bekle, Milyonlarca Şehid Sana Geliyor" sloganları birbirini izliyordu.

Yaklaşık bir saat kadar süren gösterinin ardından ikindi namazını kılarak konvoy halinde araçlarımızla Kudüs dağlarının eteklerindeki El Kerame sınır bölgesine hareket ettik. Otobüsümüze bir grup Filistinli de binmişti. Onlar yol boyunca topluca marşlar söylüyor, Üçüncü İntifada'nın başlamış olduğunu haykırıyordu; bizler de bazen sloganlarla bazen de Türkçe marşlarımızla bu coşkuya eşlik ediyorduk..

Yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra Eriha'daki sınır bölgesine geldik. Ancak burası, işgal altındaki Filistin topraklarına 3 km uzaklıkta idi. Buradan yürüyüş konvoyu oluşturup Filistinli kardeşlerimizle birlikte sınıra yürümeyi tasarlamıştık. Fakat, siyonist rejimin bölgedeki en sadık stratejik ortağı Ürdün rejimi, Filistin'e yürüyüşü bloke etmek için karşımızda büyük bir barikat kurmuş, önce polislerle, ardından da silahlı komandoları ve sivil giyinimli istihbarat elemanları ile, Filistin sınırına yürüyüşü durdurmak için karşımızda tam bir siyonist duvar dikmişti. Bütün bu engelleme girişimlerine rağmen bizler de bütün gücümüzle bu barikatı yarıp Filistin sınırına yürüme azmindeydik. Özellikle Marun Ras ve Golan'da Filistin sınırlarında şehid edilen kardeşlerimizin bayrağını biraz daha yükseklere kaldırma arzusundaydık.

Bizler Filistinli kardeşlerimizle topluca yürüyüş kolu oluşturduğumuzda ellerimizde Türkiye ve Filistin bayraklarının yanısıra, Mavi Marmara şehidlerinin pankartı vardı ve grubumuz yürüyüş düzeninde ön hattı oluşturmuştu"

Filistin Gönüllüleri Otobüsü Bu Hale Geldi 
.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

devam edecek...

velfecr