Emin Güneş : Yazdı : Mukayeseli İslam Ekonomisi (2)

Emin Güneş : Yazdı : Mukayeseli İslam Ekonomisi (2)

İslami Analiz .com yazarı Emin Güneş'in yazısını iktibas ediyoruz

C- İSLAM EKONOMİSİ:
İslam ekonomik sisteminde Mülkiyet vardır fakat sınırlıdır. Esasen bütün mülk Malikül Mülk olan Allah’a cc aittir. Mülk Allah’ın cc kendisi ile imtihan edilmek için insanoğluna emanetidir. Bu nedenle mülk sefih olanın tasarrufuna terk edilemez. Bu nedenle Mülkün edinilmesi yani kazanılması da harcanması da Allah’ın cc çizdiği sınırlar ile sınırlıdır. Müslüman helal yollardan kazanmak zorunda olduğu gibi israf etmeden sadece helal yollara da harcanması gerekir.

Cimrilik de, israf da yasaktır.

Devletin görevi hududullahı koruyup gözetmek bunun için gerekli tedbirleri almaktan ibarettir. Fiyatlar serbest piyasada arz talep dengesi içerisinde belirlenir. Fiyatları sun’i olarak yükseltmeye yönelik stokçuluk yasaktır. Özellikle temel gıda maddelerinde ağır müeyyideler uygulanır.

Bu sistemde Zengin ve Fakir arasından İlahi bir ortaklık mevcuttur. Her fakir zenginin 1/40 ile 1/10 arasındaki oranlarda ortağıdır. (Zekât ve Öşür)

ZENGİN SINIF: İslam’da sınıf farkları keskin çizgilerle belirlenemez. Bunun bir de izafi tarafı vardır. Bir günlük yiyeceğinden başka bir şeyi olmadığı halde Rabbine şükreden adeta kendini zengin gören insanların bolca bulunduğu bir toplumda bu sınırları belirlemek kolay değildir. Ya da mesela Karun kadar malı olduğu halde kendini muhtaç gören bir insan, İslam nazarında dünyanın en fakiridir. İslam zengini “ağniya-i şakirin”, faikiri “fukara-i sabirin” olarak niteler.

Zekât verebilecek kişi zengindir. Zekât verecek kişi temel ihtiyaçları dışından 96 gr. Altını üzerinden bir yıl geçmiş olan kişidir. Zekât alacak düzeyde olan kişi de fakir olarak kabul edilebilir.

Toplum piramidinde zenginler çok daha varlıklı bir sınıfı ifade eder ve sayıca çok büyük yekûn tutmazlar. Bunlar fakirlere elini uzatıp onları orta sınıfa çektikleri gibi fakirlerin de onları aşağı çekmesi ile süreç içerisinde orta sınıfta istikrar bulurlar. “Zenginlik mahalli” kaygan bir zemindir.

ORTA SINIF: ELİPS şeklinde olan İslam toplum piramidinin ana gövdesi orta sınıftan oluşur. Bunlar zekâta muhtaç olmadığı gibi kahir ekseriyeti az çok zekât veren kitledir.

FAKİR SINIF: Çok nadir olarak tabii afetler ve benzeri nedenlerle evini barkını işini kaybeden; mesela hayvanları salgın bir hastalıkla telef olan ya da kuraklık sonucu mahsul alamayan birinin yoksulluğa düşmesi ile oluşan toplum geneline nispetle çok az bir kesimden oluşur. Fakirlik zemin de zenginlik gibi kaygan bir zemindir. Zenginlerin ellerinden tutup yukarı çekmesi ile kısa zamanda orta sınıfta istikrara kavuşur.

Ömer bin Abdülaziz döneminde zekât alacak fakir kalmadığı tarihi bir vakıadır.

Esasında İslam ekonomisi bütün araçları uygulandığında refah düzeyi yüksek bir düzlemde insanları bir araya getirir.

Fakirlik İslam toplumuna yakışmayan arızı bir durumdur. İslam’ın Sosyal ve ekonomik yapısı incelendiğinde fakirliğin oluşmasına imkân vermediği görülecektir. Bir İslam toplumunda fakirlik varsa işler yolunda gitmiyor ya da yönetici kesimde arızalar var demektir.

BİRİLERİ YİYECEK EKMEK BULAMIYORSA, ÖTEKİLER DAHA FAZLA TIKINDIĞI İÇİNDİR;
Allah cc zalimlerin çatlayasıya doyarken, mazlumların açlıktan kırılmasına (mâni olması) hususunda âlimlerden söz almasaydı hilafet devesinin yularını sırtına atar, terk ederdim…” İmam Ali (as)

Ömer bin Abdülaziz döneminde zekât alacak fakir kalmadığı tarihi bir vakıadır.

Esasında İslam ekonomisi bütün araçları uygulandığında refah düzeyi yüksek bir düzlemde insanları bir araya getirir.

Fakirlik İslam toplumuna yakışmayan arızı bir durumdur. İslam’ın Sosyal ve ekonomik yapısı incelendiğinde fakirliğin oluşmasına imkân vermediği görülecektir. Bir İslam toplumunda fakirlik varsa işler yolunda gitmiyor ya da yönetici kesimde arızalar var demektir.

FAİZİN ZARARLARI:
Faizin zararları ve fakirliğe etkisine gelince; Faiz maliyetleri yükseltir. Son tüketici bütün ara istasyonlardaki faizi ödemek zorunda kalır. Yün bir kazak alan kişi; koyunu, yünü, ipliği, tezgâhı, faizle satın alanların faizi maliyete ekledikleri ve maliyeti birkaç katına çıkaran bedeli ödemek zorunda kalacaktır.

Faiz kapitalizmde en kolay ve en risksiz kazanç yoludur. Devlet faizi yasal güvenceye bağlar. Anaparadan ayrı olarak dava edilebilir. Yani bağımsız faiz davası açılabilir. Kapitalist Devlet, çocuğun içtiği sütten aldığı kdv ve benzeri vergilerle banka mevduatlarına teminat verir. Ancak bu teminat üreticiden esirgenir. Kapitalizmde yoksul halk vergileri ile faizcilerin servetine kefildir.

ZEKÂT VE ÖŞÜR:
Zekât bir bakıma zengin fakir ortaklığıdır. Zekâtın mükellefleri ve kimlere verileceği Kur’an ve sünnetle sabittir. Esasen zekât sadece devlet tarafından toplanır ve ehline dağıtılır. Zekât sınıflarından biri olan “zekât memurluğu” kavramı buradan gelmektedir.

Süreç içerisinde devlet adalet vasfını kaybedip hilafet ısırıcı saltanata dönüşünce zekâtın mükellefler tarafından ehline doğrudan verilmesine cevaz verilmiştir.

Kaynaklarımızda zekâtın da Cuma namazı gibi sultana itaatin bir göstergesi olduğu devletin meşruiyetini reddedenlerin Cuma kılmadıkları gibi zekât vermeyi reddettikleri anlatılır.

İslam ekonomisi toplamsal piramidinin ELİPS şeklinde olması zekâtın etkisi iledir. Zekât fakirlikle mücadelenin en önemli aracıdır. Devlet zekâtı dağıtırken kişileri bir daha zekâta muhtaç olmayacak şekilde ekonomiye katar.

Zekât vermemenin meşru yolu serveti sürekli yatırıma ve ya üretim araçlarına dönüştürmektir. Bu yöntem de istihdamı adeta patlatacağı için işsizlik ve yoksulluk sorununu kökten çözer. Öyle ki zekât verilecek fakir dahi bulmak güçleşir.

Başta ekonomi tanımında İslam ve diğer sistemler arasındaki zıtlığa dikkat çekmiştik. En önemli zıtlıklardan biri de İslam’a göre zekâtın malı arttırdığı, faizin azaltacağı inancıdır. Kapitalizm bunun aksini kabul eder.