Küresel Siyonizm ve Köpekleri

Küresel Siyonizm ve Köpekleri

Emin Güneş İslamianaliz.com

Yıl 1992, Aslen Filistinli olup Cezayir’de yaşayan Abdullah isminde misafirimle İntifadanın gidişatı hakkında biraz konuştuktan sonra, Türkiye hakkındaki değerlendirmelerini sordum. Bir Filistinlinin gözüyle Türkiye siyaseti hakkındaki görüşlerini merak ettiğimi söyledim.

Abdullah’ın dedikleri o gün bana çok ilginç gelmişti ve görüyorum ki hala da güncelliğini koruyor.

Abdullah dedi ki, “Türkiye’de görüyorum ki Müslümanlar iki lider etrafından siyaset yapıyorlar.

Süleyman Demirel ve Necmeddin Erbakan. İlk anda şöyle düşündüm birinin adı Süleyman, Peygamber adı. Taraftarlarının kahir ekseriyeti abdestli namazlı. Diğeri Necmü’ddin yani dinin yıldızı! Onun da taraftarları dindarlardan oluşmakta. Peki, neden bunlar bir araya gelmez, birleşmez aksine birbirlerine karşı sert siyasi mücadele yürütürler. Dışardan baktığımızda hangisinin haklı olduğunu anlamak çok da kolay olmuyor.

Sonra yakından tanıyınca anladım ki, biri Küresel Siyonizm’le mücadele ederken diğeri ona hizmet ediyor. Ama bunun böyle olduğunu ben bile anlamakta zorlanırken avam bunun nasıl anlayacak!

Benim âcizane tavsiyem, Erbakan taraftarları bir defa Süleyman’ı doğrudan hedef almaktan vazgeçmelidirler. Çünkü Süleyman’ın asıl görevi Siyonizm’e paravan olmak, kavganın Müslümanlar arasında olduğu görünümü vermektir. Eğer Erbakan taraftarları Süleyman yerine doğrudan İsrail’e ve Amerika’ya saldırırlarsa Süleyman kendini onlara siper edecektir. İsrail’e saldırılınca Süleyman görevi gereği karşı saldırıya geçecek ve deşifre olacaktır. O zaman halkta kafa karışıklığı giderilmiş olacak, kimin gerçekten İslam’dan yana ve İslam’a hizmet ettiği; Kimin de Siyonizm’e uşaklık ettiği gözler önüne serilecektir.”

Kendi adıma çok haklı ve mantıklı bulduğum bu yöntemi uygulamaya, doğrudan hiçbir Müslüman kitleyi hedef almamaya çalıştım. Her seferinde Küresel Siyonizm’in baş aktörlerini hedef aldım. Ayağım taşa değse Siyonist İsrail’e lanet okudum. Çocuklarıma acele etmemelerini, acele işe Amerika’nın karışacağını öğütledim. Küresel Siyonizm’le savaşanların yanında oldum, attıklarının isabet etmesi için dua ettim. Zaferlerini tebrik ettim. Siyonizm’in her yenilgisinde rabbime şükrettim, hamd ettim. Amerika Afganistan’dan defolur olmaz ilk tebrik edenlerden oldum.

Son olarak Irak Parlamentosu “İsrail’le normalleşmeyi savunanların idamla cezalandırılacağını” yasalaştırınca Onları da tebrik ettim.

Nekbe’nin yıldönümünde İşgal rejimini lanetledim.

Bu paylaşımlarıma tepkiler gelince, Abdullah’ın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha hatırladım ve bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Artık bu ülkede Amerika ve İsrail’in köpeklerini tanımak o kadar kolay ki, siz onlara taşınızı attığınızda taş daha hedefe isabet etmeden köpekleri size havlamaya başlıyor.

Ama ben yine de bu köpekleri taşlamayacağım, istedikleri kadar havlasınlar. Havladıkça hakiki Müminler tarafından daha net kime köpeklik ettikleri anlaşılacaktır. Ben inadına sahiplerini taşlamaya devam edeceğim. Benim kavgam köpeklerle olamaz çünkü bir kısmını kendilerine atılan kemikler nedeniyle mazur görüyorum. Amerika’nın bir özelliği, kemikleri ile besleyip semizlettiği köpekleri görevlerini yapmazlarsa sadece aç bırakmaz onları itlaf eder. (Saddam gibi)

“Bunları havlatınca eline ne geçiyor, bıkmadın mı? Uğraşma bu köpeklerle, kuduz falan olabilirler” diyenlere, “bu benim davam, Mescid’i Aksa özgürleşinceye, Küresel Siyonizm coğrafyamdan temizleninceye, onların tahakkümü son bulup hüküm yalnız Allah’ın cc oluncaya kadar durmayacağım!” Diyorum.

Kaldı ki ben bana havlayan Amerikan köpeklerinin çokluğu ile övünüyorum! Meşhur atasözümüzü bilirsiniz!

Ardından 40 iti havlatmayan kurt, kurt değildir.

Amerika’ya Ölüm! İsrail’e Ölüm! Kahrolsun Küresel Siyonizm ve köpekleri!