İşçi Cinayetleri Eminönü'nde Protesto Edildi-FOTO

İşçi Cinayetleri Eminönü'nde Protesto Edildi-FOTO

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası), TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) ve ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği) Eminönü’nde iş cinayetleriyle ilgili bir eylem düzenledi.

Tevhidhaber / Haber Merkezi

Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Ahmet Örs, Mecidiyeköy’deki Torun Center’da katledilen 10 işçinin ve her yıl iş cinayetlerinde can veren 1200 civarındaki işçinin kapitalist kölelik düzeninin bir sonucu olduğunu söyledi. Müslüman olduğunu savunan kişilerin bu yağma ve talan sisteminden uzaklaşacağına onun gibi azgın bir sömürücüye dönüştüğünün altını çizen Örs, toplu ölümlerin dışında sessiz sedasız ölüp gidenlerden ise kimsenin haberi olmadığını belirti ve duyarlı, vicdanlı herkesi  şehri, tabiatı ve insanı yağmalayan köleci sisteme karşı mücadeleye çağırdı.

 

Bir Umut Derneği’nden, "Adalet Arayan İşçi Aileleri"nin gönüllü hukukçularından Erbay Yucak da eylemde bir konuşma yaptı. Yucak, konuşması boyunca yaşanan hukuk ve hak ihlallerinden örnekler vererek sermayedarların işçilerin haklarını nasıl gasp ettiklerinden bahsetti, yaşanan hukuk ve hesap sorma süreçlerinin önemine değindi.

İş cinayetlerinde can veren işçilerin yakınları da eyleme katılarak birer konuşma yaptılar. Toplumsal duyarlılığın daha da yükselmesi gerektiğini vurgulayan işçi yakınları halk olarak bilinçli bir mücadele içinde olunmasının önemine işaret ettiler.

İşçi-Der Kurucu Başkanı Adnan Kondak da eylemde konuşma yapanlar arasındaydı. Kondak, taşeron sisteminin işçileri nasıl köleleştirdiğini ve iktidarla sermaye çevrelerinin emekçilere nasıl kölelik koşullarını dayattığını anlattı. Sendika bürokrasisinin emekçilerin mücadelesini görmezden geldiğini vurgulayanKondak, adalet mücadelesini kararlılıkla sürdüreceklerini, ölen emekçilerin yoksul ailelerinin nasıl bir acı içinde kaldıklarının kimse tarafından layıkıyla bilinemeyeceğini ifade etti.  

Eylem katılımcılarından son sözü alan iş güvenliği uzmanı Fatih Ataselim güvenlik ve denetim aşamalarında yaşanan hukuksuzluklardan bahsederek patronların kâr hırsı yüzünden geçiştirilen güvenlik uygulamalarının ölümleri kaçınılmaz hâle getirdiğini anlattı.

Eylemde basın açıklamasını ise TOKAD İstanbul İl Temsilcisi Emre Karaca okudu.

Karaca açıklamasında, iş cinayetlerinin kapitalist politikalar zemininde yükselen arka planını göstermeye çalışırken köleci sistemin bu zulümleri sürdürmeye devam edeceğinin altını çizdi ve “Başta müslüman olduğunu söyleyen insanların dünyaya bu denli saldırmasının, onu yağmalamasının anlamı nedir? Mütevazılığı isteyen İslam inancına ait olduğunu söylemekle Piramitleri taklit ederek yeni kibir anıtlarını gökyüzüne doğru savurmak, şehri yağmalamakta at başı yarış etmek, nimetleri fukara halkımızla paylaşmak yerine onları köleleştirerek olanca zenginliğe tümüyle el koymak yan yana gelebilir mi? Şu ölümlü dünyada bunca zenginliğin kendilerine kalacağını sanmak da ne oluyor?” diye sordu.

Eylem boyunca “İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor”, “Piramitlerden Torun Center'a Bütün Kibir Anıtları Kölelerin Cansız Bedenleri Üzerinde Yükseliyor!” pankartlarının yanı sıra çok sayıda döviz taşında ve sloganlar atıldı, tekbir getirildi.

Haber: Mustafa Özeke

Eylemde okunan açıklamanın tam metni:

PİRAMİTLERDEN TORUN CENTER'A BÜTÜN KİBİR ANITLARI KÖLELERİN CANSIZ BEDENLERİ ÜZERİNDE YÜKSELİYOR!

Arkadaşlar,

Gün geçmiyor ki iş cinayetlerine, işçi katliamlarına bir yenisi eklenmesin! Her geçen gün artan katliamlarla insan gibi yaşamak isteyen emekçilerin yaşamları genç yaşta söndürülüyor.

Bildiğiniz gibi Mecidiyeköy’de eski Ali Sami Yen Stadı’nın yerine yapılan rezidans inşaatında asansörün 32. kattan zemine çakılması sonucu maalesef 10 işçi daha katledildi. İşçilerin kullandığı asansörde aynı anda inşaat malzemelerinin de taşınıyor olması ve işçilerin asansörün bakımsız olduğunu ifade etmesi cinayetin göz göre göre gerçekleştiğinin kanıtıdır.

Aynı inşaatta 9 Nisanda meydana gelen iş cinayetinde 19 yaşındaki Erdoğan Polat, inşaat sepetinin halatının kopması sonucu 15. kattan zemine düşerek yaşamını yitirmişti.

Yüksek maliyetli projelerde, milyonlarca dolar harcayan patronlar, işçinin çalışma güvenliği söz konusu olduğunda maliyetleri kısmak adına basit önlemleri bile almaktan kaçınıyorlar. İnşaat şirketinin sahibi Torunlar GYO’nun iktidar ile olan yakın ilişkileri de dikkate alındığında yapılacak soruşturmanın selameti de şüpheli olacaktır.

Arkadaşlar;

Ağustos ayında yaşamını yitiren 158 işçiden 40’ı inşaat işçisiydi. İnşaat işçilerinin nerdeyse tamamı taşeron firmalara bağlı olarak çalışıyor. Taşeron çalışma koşullarında işçi ölümleri yaygınlaşıyor. Soma katliamı yaşandığında taşeron çalışma sisteminin kaldırılması gerektiğini söyleyen AKP hükümetinin çalışma bakanının sözlerinin kamuoyunun öfkesini savuşturmayı amaçladığı taşeronluğu yaygın ve kalıcı çalışma biçimi hâline getiren torba yasadaki düzenleme ile ortaya çıktı!

Beyanlarla gerçekler uyuşmuyor, emekçi halk kesimlerinin umutları siyasetin malzemesi olarak kullanılmaktan öte geçmiyor!

Dostlar,

Rezidansta 10 işçiyi katleden asıl suçlu sermaye düzenidir. Gerçek suçlular, gözaltına alınan iş güvenliği uzmanları ya da ustalar vs. değil, doğrudan doğruya köleci düzeni ikame ederek hırslarının peşinden koşanlardır. İş güvenliği önlemlerinin alınması için gerekli maliyet kalemini ayırmayan ve bunu kâr olarak cebe indirenlerdir. Bu toplu öldürmelerden sonra hakikat bir kez daha ortaya çıktı ki her işçi katliamı göz göre göre gelmektedir.

Ekmeklerini kazanırken kapitalist hırslara kurban verilen insanlarımızın listesi gün geçtikçe kabarmaktadır. Çalışırken köleliğe, ölürken cinayete kurban giden insanların kanları üzerinde rezidanslar, saraylar yükselmeye devam ediyor.

Çok değil, üç hafta önce Atatürk Orman Çiftliği kampüsü içinde inşaatı süren ve kamuoyunda "ak saray" olarak da bilinen hukuksuz yapılaşmada 18 Ağustos günü bir işçi ölümü yaşandı. Kompleksin içinde yer alan cami inşaatına beton getiren beton mikseri dinlenme molasındaki bir işçiyi ezdi. Olay yerinde can veren işçinin haberi hiçbir basın organında çıkmadı ve olay derhal örtbas edildi.

Arkadaşlar,

Ocak ayında 92, Şubat ayında 82, Mart ayında 121, Nisan ayında 121, Mayıs ayında 416, Haziran ayında 146, Temmuz ayında 123, Ağustos ayında ise 157 işçi kardeşimiz iş cinayetlerine kurban gitti.

Kardeşler,

Türkiye işçi ölümlerinde Avrupa’da ve Dünyada ilk sıralardaki yerini pekiştiriyor.

Kalkınma ve büyüme hülyaları önce yoksulların, emekçilerin canlarını alıyor.

Kapitalizmin kucağına atılmış halkımızın evlatları ekmek parasını kazanabilmek, ailelerinin geçimini sağlayabilmek için bu acımasız köleci sistemin kurbanı oluyorlar.

Son 12 yılda 12 binden fazla iş cinayetinin olması, işçi ölümlerinin her geçen gün artması bir tesadüf müdür?

Şimdi herkese soralım: Bu kadar insanın katili kim?

Dostlar,

Düşük ücretlerle, normal çalışma saatlerinin çok üzerinde çalıştırılan işçiler vahşi kapitalistler tarafından açıkça ölümün kucağına atılmaktadırlar.

İş güvenlik tedbirlerinin hiç alınmadığı ya da yetersiz alındığı koşullarda emekçilerin sonu baştan belli olmaktadır: Ya ölüm ya da iş göremeyecek derecede sakatlanmalar!

Bile bile yaşanan bu facialara cinayet dememek mümkün müdür?

İşçileri sadece maliyet tablosunda fazladan bir gider olarak gören kapitalistler, asgari ücretlerle, taşeron uygulamalarla köleleştirdikleri işçilerin acı sonlarını hazırlayarak suçlunun kendileri olduklarını açıkça ilan etmiyorlar mı?

Değerli halkımız,

Küçücük çocuklarımız yoksul ailelerine katkıda bulunmak için çıktıkları inşaat tepelerinden düşerek; ellerini, kollarını makinelere kaptırarak can veriyorlar!

Kadınlarımız, kızlarımız mevsimlik tarım işlerine giderken devrilen minibüslerin altında kalıyor; bedenleri evlerinden çok uzaklarda umutları gibi paramparça oluyor!

Maden ocakları, evlerine dönemeyen babaların mezarlarına dönüşüyor!

Günde 12-13 saat çalıştırılan onca insan her gün tedbirsizlikten, kâr hırslarından dolayı can veriyor.

Bunca ölümün, cinayetin bir katili yok mu şimdi? Yoksa sizce de mi bu yaşananlar sadece birer önemsiz kaza? Bunca cinayet için “Ne yapalım, bütün bunlar kaderdir, sektörel vak’adır!” diyebilir miyiz?

Kardeşler,

Bunca işçinin katilini, bunca sömürünün failini biliyoruz.

Katiller Allah’ın bütün kulları için var ettiği nimetlere el koyanlardır. İnsanların hakça bölüşüp adil paylaşımına engel olarak onları yoksulluğa, köleliğe mahkûm edip sömürenler; bunu devlet, siyaset ve toplum politikası yapanlardır!

Dostlar,

Mahallelerinde oyun oynamak yerine pres makinelerine hayatlarını kaptıran çocuk işçiler, maden ocaklarına gömülen emekçiler, karın tokluğuna sömürülen genç kızlar, insanlık dışı koşullarda ekmek kavgası veren mevsimlik tarım işçileri, göğü delerek yükselen kibir kuleleri inşaatlarından yere çakılarak can veren fukara inşaat işçileri her gün bu sömürü düzeninin iç burkan, çarpıcı fotoğraflarını sunuyorlar bizlere.

Adil ve özgür bir dünya kurmak bu fotoğrafları anlamaktan geçer.

Yoksulların, emekçilerin kanları, hayatları üzerine adil bir dünya kurulamaz! Bu şekilde ancak ifsat yaygınlaşır, yeryüzünde huzur ve barış kalmaz.

Arkadaşlar,

12 Eylül rejiminin baskı ve işkencelerle uyguladığı 24 Ocak kararları bugün AKP iktidarı tarafından derinleştirilerek sürdürülmektedir. Güvencesiz, taşeron ve canı pahasına çalıştırma otuz yıldan fazla bir süredir halkımıza dayatılıyor.

Sendikasız kalan emekçiler, sermaye sahiplerinin insafsızlığına terk edilmiş durumda. Bugün iktidar emekçiden, halktan yana değil açıkça patronlardan yana duruyor. Çıkardığı emek karşıtı yasalarla egemen sınıfların hakimiyetini, ezilen sınıfların köleliğini pekiştiriyor,

Önce geleceğini kaybeden emekçiler sonra genç yaşlarında iş cinayetlerine daha çok kurban gider oldu!

Torba yasalarla geçirilen binlerce kanun sermaye sahiplerini kollarken emekçilerin haklarını tırpanlıyor!

Bir yandan özel işçi bürolarıyla emekçilerin modern köleler oldukları iyice tescillenirken çıkan torba yasalarla taşeronluk bütün alanlara yaygınlaştırılıp kalıcı hâle getiriliyor!

Arkadaşlar,

Rabbimiz, Şuara Sûresi 128 ve 129. ayetlerde şöyle buyuruyor: “Her tepede cehalet eseri, [putperestçe] anıtlar, tapınaklar mı yükselteceksiniz? Ve sonsuza kadar yaşayacağınız kuruntusuyla, sapasağlam saraylar mı edineceksiniz?”

Bizim için asıl olarak görülmesi, tartışılması gereken hakikat budur.

Başta müslüman olduğunu söyleyen insanların dünyaya bu denli saldırmasının, onu yağmalamasının anlamı nedir?

Mütevazılığı isteyen İslam inancına ait olduğunu söylemekle Piramitleri taklit ederek yeni kibir anıtlarını gökyüzüne doğru savurmak, şehri yağmalamakta at başı yarış etmek, nimetleri fukara halkımızla paylaşmak yerine onları köleleştirerek olanca zenginliğe tümüyle el koymak yan yana gelebilir mi?

Şu ölümlü dünyada bunca zenginliğin kendilerine kalacağını sanmak da ne oluyor?

Kardeşler,

İş cinayetlerinin, sömürünün bu kadar artıp derinleştiği bir vasatta egemenlere, iktidara şunları söylüyoruz:

Kapitalizme teslim olmaktan vazgeçin; Rabbimizin paylaşımı, adaleti, dayanışmayı, bölüşmeyi öğütleyen çağrısına kulak verin!

Sorumluları yargılayın ama sorumluları hep başka yerde aramayın! Çılgınca bir yarış için destek verdiğiniz çevrelerin yaptığı sizin eserinizdir!

Kapitalist hırsların yaktığı insanların hesabını adaletten yana olan insanlar bu dünyada mutlaka soracaktır!

Allah’ın yargılaması ise şüphesiz ki daha çetindir!

 

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği)

adına

Emre Karaca

(TOKAD İstanbul İl Temsilcisi)

 


DSC01085.JPG


DSC01093.JPG


DSC01130.JPG


DSC01159.JPG


DSC01174.JPG