İbrahim Küçük

İbrahim Küçük

Hanefiyim Diyenler Hanefi Olsaydı

Genel rivayetlere dayanarak miladi takvime göre bu gün(06-Mayıs)) İmam Ebu Hanife(rah.a.)"in şahadet yıl dönümü. Evet, maalesef birçok Hanefi mezhebine mensub mü"min"in İmam"ın şehid olduğundan haberi bile yok. Çünkü İmam Ebu Hanife(rah. a.)"de tıpkı birçok ehli fazilet, ehli ilim gibi tarih şuursuzluğuna kurban edilmiştir. Mallarını ve canlarını kutlu davaya harcadıkları gibi sahte mensubları tarafından dava adamlıkları ve taraflılıkları da tarih şuursuzluğu içerisinde heder edilmek istenmiş ve kısmen de başarılı olunmuştur. Âlim, abid, muttaki, mütevekkil v.s. Ebu Hanife(rah. a.)"den bahsetmek, coşkulu vaazlarda kıssalarından bahsedip makam yükseltmek kolay ve hoş olsa da İmam"ın siyasi tercih ve duruşundan bahsetmek ve aynı tavrı serdetmek bu gün dahi bela gömleğini giymeye hazır olmak demektir.

Tarih şuursuzluğu nemalanıcılarının hep yapa geldiği bu entrikadan sıyrılmanın en kestirme yolu; konuyla ilgili tarihi en az birkaç farklı kaynaktan konuyu sonuna kadar sorgulayarak okumaktır. Böylesi bu okuma tarzı ile kıymetli önder şahsiyetlerimizin bizlere bırakmak istediği mesajı da gereği gibi kavrayarak, Onlar"ı tarih gardiyanlarının elinden kurtarıp tarihsel özgürlüklerine de kavuşturma hizmetine de ermiş oluruz. Misal, Hz. Veysel Karani(r.a.)"yi sadece Medine"ye gelip anne kaygısından dolayı Resulullah(s.a.v.) ile görüşmeden geri Yemen"e geri dönüş yapan şahsiyet olarak okumuşsak veya sadece nebevi övgüye ve "cübbe-i Resul"e" kavuşması ile zihnimizde misafir etmişsek O hazretin tarihsel mirasındaki bilinçliliğinin zindana atılmasına farkında olmadan vesile olmuşuz demektir. Veysel Karani(r.a.)"nın nerede kimle kime karşı savaşırken şehid olduğunu henüz niçini ile kavramamışsak tarih gardiyanları eliyle hasıraltı edilmesi tuzağına düşmüşüz demektir. Veya O mübareği dinamizm ve kıyam ehli, İmam Şeyh Şamil, Şeyh Ömer Muhtar gibi sufi kanadın yanına kondurmak yerine, pasifize edici saray entrikalarına kurban gitmiş göstermelik sofizme kaptırmışız demektir.

Hiç şüphesiz İmam Ebu Hanife(rah.a.)"yi böylesi haklı bir şöhrete ulaştıran sebebi fakihliği olsa da O"nun siyasi mezhebi de bir o kadar etkendir. Zira İmam"ın şehadetinden sonra sistematize edilen gerek akaidi mezhebi gerekse ameli mezhebi ancak İmam"ın siyasi mezhebi anlaşıldığı ve pratize edildiği an daha bir anlam kazanacaktır. Yani, kendisini "hanefiyim" diye tanımlayan bir mü"minin siyasi bilinçlilik açısından da kendisinin nerede olduğunu sorgulaması gerekmektedir. Ancak bu sorgulamada elzem olan bir şey vardır ki o şey sadece akıl ve bilgi ile elde edilebilecek bir şey değildir. O şey: Her şeye rağmen şahsiyetli ve ilkeli olup, tavırsızlık ve tarafsızlığın zilletin ta kendisi olduğu idrakine eriştirebilecek melekeye sahip olabilmektir. Bu meleke ise ancak Resulullah(s.a.v.)"in gereği gibi anlaşılması ile mümkündür. Sadece doğmuş, büyümüş, etrafa kırmızı güler dağıtmış, hep dostları olan hiç düşmanı olmayan bir peygamber tanımlamasından öte "kâfirlere şedit, mü"minlere müşfik" bir Resul"e(s.a.v.) inandığımızın farkında olarak" Bu manada Resulullah(s.a.v)"in Mekke"nin reisliği teklifini elinin tersi ile itip hicrete ve zorlayıcı tüm zorlukları göze almışlığı ameliyesinin tarihsel torunlarından biri de İmam Ebu Hanife(rah.a.)"in Baş kadılığı(Şeyhül İslamlık) elinin tersi ile itip zindanı ve şahadeti göze alışıdır. Zaten yeri geldiğinde sünnet-i nebeviyenin tarihsel torunu olunmadan "varis ulema" olunamayacağı açık ve nettir. Zira varislik sadece ilim, ibadet ve kisve ile değil aynı zamanda küfre ve zulme nebevi siyaset ile karşı duruş serdetmek ile mümkündür.

Evet, Ebu Hanife(rah.a.) saltanatı ve zulmü hilafet cübbesi ile gizleyerek kutsal devlet imajı ile devamiyet sağlamaya çalışan Emevi devletine destek vermediği gibi Abbasi devletine de destek vermez. İmam"ın Ehl-i Beyt"e yakınlığı ve desteği, ilim ve irfanı ile şöhret bulmuşken bu durumdan nemalanarak kendi kutsal devlet imajını güçlendirmek isteyen dönemin siyasi otoritesine "LA" diyen İmam geridekilere yığınlarca mesaj göndermiştir. Aşılması ve takibatı feragat gerektiren siyasi bir mezheb(yol) açmıştır. İşte, sadece itikaden ve amelen değil aynı zamanda siyaseten de Hanefi olunsaydı tarih seyrinin değişmesine vesile olunabilecek birçok fiiliyat olabilirdi. En azından kendi ideolojik "kutsal" devletlerini halk nezdinde meşrulaştıran gerek soy saltanatları gerekse bürokrasi saltanatları Yezidi bedenlerine ve anlayışlarına hilafet cübbesi giydiremezlerdi. Yine eğer İmam"ın ameli ve itikadi mezhebi anlaşıldığı kadar siyasi mezhebi de anlaşılıp takip edilse idi bu gün için İslam içerisindeki muhalif görüşü veya farklı düşünceyi karşı taraf, öteki taraf hatta katli vacip taraf görme hastalığı da en aza indirgenecekti. Arap olmadığı halde Ehli Beyt"e bu derece sadıklığının bedelini Abbasi soyuna mensup birileri tarafından şehid edilişi bu gün için Filistin davasındaki siyaset ve entrikaları çok daha bariz hale dönüştürecekti. Çünkü en başından beri İslam siyaseti Hilafet ve saltanat etrafında dönüp duran bir çarktan ibarettir. Bu günkü kukla Arap rejimlerinin Hamas"ın nebevi siyaset rüzgârından korkup Hamas ve İran aleyhine ABD ve İsrail ile işbirliğine girebilmesi ırk, din, hilafet ve saltanat dörtgeninde İmam Ebu Hanife(rah.a.)"in duruşunun ne de güzel güncel tezahürlerinden biridir.

Bu vesile ile Şehid İmam Ebu Hanife(rah.a.)"i rahmetle anıyor, İmam Ebu Hanife gibi diğer mutlak müctehid ve mezhebde müctehid ve diğer varis ulemamızı rahmetle anıyor, Cenab-ı Hak"tan bizlere ehli şefaatin şefaatine nail olacak niyet ve amel bahşetmesini niyaz ediyoruz.

Tevhidhaber (ARŞİV)

Bu yazı toplam 25443 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar