Emin Güneş :Mukayeseli İslam Ekonomisi (1)

Emin Güneş :Mukayeseli İslam Ekonomisi (1)

İslami Analiz .com yazarı Emin Güneş'in yazısını iktibas ediyoruz

Araştırma ve birikimlerimden çıkardığım İslam ekonomisinin kısa bir özetini üç bölüm halinde istifadelerinize sunuyorum.

EKONOMİ TANIMI VE ÖNEMİ:
Batılılar ekonomiyi sınırsız insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla giderilmesi ilmi olarak tanımlarlar.

Oysa biz Müslümanlar İnsan ihtiyaçlarını SINIRLI ama Allah’ın cc nimetlerinin SINIRSIZ olduğuna inanırız.

İslam âlimleri temel insan ihtiyaçlarını: Yeme/içme, Giyinme ve Barınmadan ibaret görmüşlerdir

EKONOMİK SİSTEMLER
Toplum olarak üretimin ve tüketimin paylaşımı üzerinden belli başlı üç ekonomik sistemden söz edebiliriz.

A-SOSYALİST EKONOMİ (MÜLKİYET YASAĞI) Bu sistemin en belirgin özelliği mülkiyetin olmayışıdır. Hiç kimse hiçbir şeye malik değildir. Her kes üretime katılır ve var gücü ile üretir. Ancak ürettiği şey üzerinde mülkiyet iddia edemez. Her şey Proleterya sınıfınındır. (sözde toplumundur.) Ancak gerçekte ve fiilen devletindir. Neyin ne kadar üretileceğine ve nasıl dağıtılacağına devlet karar verir. Temel ihtiyaçların karşılanması otorite tarafından planlandığı için kolay kolay sıkıntı yaşanmaz. Hedefinde sınıfsız ilkel komünal hayat tarzı vardır. Servet mülkiyeti olmadığı için haliyle serveti arttırma aracı olan faiz de yoktur. En alt düzeyde bir eşitlik sağlandığında genellikle açlık işsizlik evsizlik gibi sorunlar yok denecek düzeydedir. Kısaca herkesin iyi kötü bir barınağı aşı ve işi vardır.

ZENGİN SINIF: Devletin tepesinde polit büro üyeleri vardır. Sözde proleterya sınıfının temsilcileridirler. Bunların da özel mülkiyetleri yoktur ancak devletin bütçe kaynakları bunların cebi gibidir. Ceplerinden harcama yapar gibi keyfi harcamalarda bulunabilirler. Çok dar bir kesimden oluşurlar. Toplum nüfusuna oranları %1-5 arasıdır.

ORTA SINIF: Polit büronun güvenliğini sağlayan üst düzey asker ve emniyet güçleri ile medya patronları bilim insanları vb. düzenin sigortası niteliğindeki küçük bir kesimden oluşur. Polit büro üyeleri kadar olmasa da bunların rahat ve güvenli bir hayatları vardır. Refah düzeyleri yüksektir. Toplum nüfusuna oranları %5-15 arasıdır.

FAKİR SINIF: Bunlar geniş halk yığınlarıdır. Mülkiyetleri olmadığı için

bunlar esasen yoksullukta eşitlenmiş insanlardır. Kolhoz denilen devlet çiftliklerinde fabrikalarda çalışırlar. Ekonomi bunların açlıktan ölmeyecek şekilde ihtiyaçlarını karşılamak üzere planlanmıştır. Yeme içme, giyinme ve barınmaları devlet tarafından karşılanır. Ürettikleri üzerinde hiçbir tasarrufları yoktur. Devlet nezdinde insanların diğer üretim vasıtalarından bir farkı yoktur. Sadece üretirler. Toplum nüfusuna oranları %85-90 arasıdır.

Bu sistemin üretimi düşürdüğü uluslararası rekabette çok geride kaldığı örüldüğünden eleştirilmiş ve yumuşatılmak zorunda kalmıştır

B-KAPİTALİST EKONOMİ SINIRSIZ MÜLKİYET:

Bu sistemde sınırsız mülkiyet anlayışı vardır. Üretim, sadece ihtiyaçları gidermek için değil serveti arttırmak daha da arttırmak, lüks hayat sürdürmek içindir. Daha çok tüketmek için daha çok üretmek esastır. Serveti arttırmanın her yolu mubahtır. Tüketimde de herhangi bir sınırlama yoktur. Haliyle servetine göre sınıf farklılıkları ve farklılıklar arasında uçurumlar oluşur. Zengin sınıfın yoksullara tahakkümü yadırganmaz. Zira sistemin bir gereği ve soncudur. Zenginin yoksula tahakkümü adeta onun en tabii hakkı olarak kabul edilir.

Faiz en risksiz mal arttırma vasıtası olduğu için serbesttir ve teşvik edilir. Kapitalizmde faiz daima devletin teminatı altına alınır.

Devlet neyin üretileceğine karar veremez. Buna karlılık oranına göre servet sahipleri, büyük şirketler ve holdingler karar verir.

Esasen devlet bu servet sahiplerinin hizmetleri için vardır. Yasama meclisleri bunların daha çok kazanması için yasal düzenlemeler yaparlar. Devletin güvenlik gücünün asli görevi bunların servetine bekçilik etmektir. Bir örnek vermek gerekirse genelevlerde kadın pazarlamak serbesttir, kapısında devletin kolluk gücünden biri mutlaka bulundurulur. Buradan elde edilen gelirin vergisi alındığı sürece diğer işletmelerden farksızdır. Vergilendirilmiş kazanç kutsal kabul edildiği için yapılan işe kutsiyet de atfedilir. Bu vergilerle din hizmetlerinin yapılmasında sakınca görülmez.

ZENGİN SINIF: Genellikle birkaç aileden (elli yüz arası) oluşan holdinglerden oluşur. Dolar milyarderi bu aileler ülke servetinin yaklaşık % 70/80’ine hükmederler. Kartelleşmiş ve korumacı olduklarından bunların içine girmek yani bu sınıfa girebilmek imkânsız gibidir. Devlet bütün kurum ve kuruluşları ile bu sınıfın hizmetindedir. Yasama meclisi bütün yasal düzenlemelerini bunların arzu ve isteklerine göre yapar. Devletin güvenlik güçleri bunların servetinin bekçisidir. Toplum nüfusuna oranları %15-20 arasıdır.

ORTA SINIF: Üst düzey bürokratlar, siyasiler, generaller, istihbaratçılar, bilim adamları, uyuşturucu baronları vs. den oluşur. Bunların asli görevi zengin sınıfı fakir sınıfa karşı korumaktır. Toplum nüfusuna oranları %10-15 arasıdır.

FAKİR SINIF: İşçiler, memurlar köylüler esnaf ve sanatkârlar bu sınıfı oluşturur. Bunlardan evi barkı olup kiracı olmayanlar geçimini sağladıklarında kendini zengin sayarlar. Ürettiklerinin ve emeklerinin ücretini zengin sınıf ya da onun maşası olan hükumetler belirler. Zengin sınıf bunların isyan etmemeleri için ölmeyecekleri kadar bir ücret (asgari ücret) belirlenir. Çoğu zaman bu ücrete de göz dikenler olur.

Devletin vergi yükü bunların sırtındadır. Bütün tüketim mallarına konulmuş olan kdv ve benzeri vergilerle süt içen bebekler dahi vergi mükellefi haline getirilmiştir. Anacak yatlarda kullanılan akaryakıttan ve mücevherattan vergi alınmaz. Toplum nüfusuna oranları %65-75 arasıdır.

Devamı gelecek…