Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 470., Sakarya'da 574., Ankara'da 546.,

Adalet Herkes İçin Adalettir (Konya İ.Ö.P 470. Hafta Basın Açıklaması)

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 470. Hafta'da Kayalıpark Meydanı'nda toplandı. Platform adına basına açıklamalarda bulunan Ersoy Kağnıcıoğlu ''Haftalardır, insanlara ihbar çağrılarında bulunan cumhurbaşkanı sonunda gerçeğin farkına varabildi. Kendi ve benzerlerin çağrılarıyla muhbir bir toplum oluşmaya başlamışken ve bundan pek çok masum ciddi oranda zarar görmüşken şimdi at izi it izine karıştı diyor; geçte olsa olumlu bir açıklama. Biz olayın vehametine tekrar dikkat çekmek için, önemine binaen, geçen haftaki açıklamamızı hatırlatıyor ve yineliyoruz.''dedi.
Açıklamanın Tam Metni:
Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla
Ey inananlar, zandan çok sakının. Zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın; biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemeği sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah'tan korkun, şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi 12. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Haftalardır, insanlara ihbar çağrılarında bulunan cumhurbaşkanı sonunda gerçeğin farkına varabildi. Kendi ve benzerlerin çağrılarıyla muhbir bir toplum oluşmaya başlamışken ve bundan pek çok masum ciddi oranda zarar görmüşken şimdi at izi it izine karıştı diyor; geçte olsa olumlu bir açıklama. Biz olayın vehametine tekrar dikkat çekmek için, önemine binaen, geçen haftaki açıklamamızı hatırlatıyor ve yineliyoruz.
Toplumun mayasını ve çekirdeğini oluşturan, aile, akrabalık, dostluk, iş ve asker arkadaşlığı gibi temel unsurları tehlikeye sokacak her şeyden mutlaka kaçınmak gerekir. Muhbirlik bir hastalıktır. Sonuçlarının vehameti öngörülemez. Muhbirlik İslam ahlakının yapısına ve mayasına uygun bir uygulama değildir. Şahitlikle emrolunmuş kişilerin şahitliklerini yapması ve gerekleri ile emrolunmasına rağmen zanlar üzerine gerçekleştirilecek bir muhbirlik ve tecessüs uygulaması İslam ahlakının muhalefet ettiği şeylerdendir. Cadı avına dönüştürülen yada dönüştürülmek istenen muhbirlik uygulaması kurunun yanında nice yaşların da yanmasına sebebiyet verecektir.
İstihbarat devletleri toplumsal güvenin yokluğu üzerine inşa edilir. İnsanlar arası güven kaybı, muhaberatı ortaya çıkarır. En yakın tecrübemiz, Suriye iç savaşının sebeplerinden biri de, toplumsal güvensizlik, muhbirlik ve birbirini yok etme arzusu değil midir? Ahlaken Suriyelileşme sürecine ancak muhbirlikle girilebilir.
Babanın oğluna, kardeşlerin birbirine, iş arkadaşlarının diğerlerine sürekli muhbir gözüyle baktığı bir toplumun psikolojik travma geçirmemesi mümkün değildir. Şimdi kendilerinin ihbar edildiği örgüt, tecessüsü, muhbirliği bir ana çalışma yöntemi haline getirmiş değil miydi? Bugün meydana getirdikleri tehlikenin ardında da, bu ve benzeri kötü hasletler yatmıyor mu? Yanlışı aynı yanlış çeşidi ile temizlemeye kalkmak bir erdem mi?
Muhbirlik ile şekillenen ve bunu bir mücadele aracı haline getiren kitleler, tekrar bir tecessüsten nasıl alıkonulacak? Dün tecessüsün zararlarını görenler, tecessüsten dolayı tüm imkânlarını kaybedenler, şimdi adaleti tecessüs ile mi tesis edecekler? Zulümler, ancak adalet ve kıst ile cezalandırılmalıdır. Adaletin yokluğu, daima yeni zulümlerin oluşmasına sebebiyet verecektir. Ve zulüm ancak adaletle engellenir.
İnsanlarımızı muhbirlikten uzak durmaya, tecessüsten kaçınmaya, temel ahlaki ilkelere sarılmaya, zandan ve zanna götürücü düşüncelerden uzak durmaya çağırıyoruz. Siyaset erki ahlak üzerine kurulmalıdır. Yargı ve cezalandırılmalar da meşruiyet ve ahlak üzerine yapılmalıdır. Ey insanlar, hanginizin eli temizse ve hanginiz bu günaha bulaşmamışsa, ilk taşı o atsın.
Hiç kimsenin günah için milad belirlemeye hakkı yoktur. Bir şey suçsa onun başı da sonu da suçtur. Belirlenmiş milattan önce bu suçu işleyenler, hiç kimseyi muhbirliğe davet edemezler, etmemelidirler… Muhbirlik kampanyalarına koşarak katılanlar, bunu bir insanlık vazifesi sayanlar, sizin diğerlerinden farkınız bir şeyin suç olduğunu belirlenen zamanda fark etmeniz mi? Heyhat! Ne büyük aldanış içerisindesiniz…. Ve siz tövbe ve pişmanlık bildirenler, niçin başkalarına tövbe ve pişmanlık hakkı tanımıyorsunuz? Adalet herkes için adalettir.
Adanmışların bayramına girdiğimiz şu günlerde, tövbe etmiş ve arınmış olarak, bayram sevinci sevincini yaşamamızı âlemlerin Rabbinden temenni eder bayramınızı şimdiden tebrik ederiz.
Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 471. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 8 ZİLHİCCE 1437 (10.09.2016)

Adalet Herkes İçin Adalettir (Konya İ.Ö.P 470. Hafta Basın Açıklaması)

 

Sakarya 574. Hafta: Herkes için hukuk, her halde adalet!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 574. hafta basın açıklamasında “At izinin it izine karışmaması için en iyi çözüm, daha en baştan hakka, hukuka, adalete olağanüstü şekilde riayet etmektir.” denildi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 574. hafta basın açıklamasında, olağanüstü hal sürecinde yapılan uygulamalarda daha sık dile getirilen “At izi, it izine karıştırılıyor” eleştirileri ile ABD’nin Türkiye’ye Suriye için yaptığı operasyon teklifi gündeme alındı. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Deniz Çelik’in okuduğu açıklamada, “15 Temmuz darbe kalkışmasından bugüne dikkat çektiğimiz hususlar, artık yönetenler tarafından da dile getiriliyor. At izinin it izine açıkça karıştığı söyleniyor. Doğrudur! Lakin unutulmasın ki, bu durum; darbe girişimi sonrası yürütülen sürecin hukuk kaidelerine uygun şekilde yürümemesinin bir neticesidir. Darbe gibi halka karşı büyük bir kötülüğe kalkışanların cezasız kalmasını istemiyoruz. Fakat bu kötülükle hiç alakası olmayan insanların cezalandırılmasını da istemiyoruz. Olağanüstü bir hal yaşanıyor olması, hukukun ortadan kalktığı anlamına gelmez… Hukuk, her halde ve herkes için şarttır. Aksi takdirde sürekli yeni hatalar yapılır ve çözüm için kurulacak kriz masaları, telafisi mümkün olmayan sorunların altında kalır. O halde en iyi çözüm, daha en baştan hataya, haksızlığa imkân vermemektir… O zaman ne kurunun yanında yaş da yanar; ne de at izi, it izine karışır.” denildi.

ABD tarafından Türkiye’ye yapılan “Rakka’ya operasyon” teklifinin tuzak olduğu ifade edilen basın açıklamasında, konuyla ilgili “Bir yandan kendi içimizde sorunlarla boğuşurken, diğer yandan da Amerika tarafından Suriye’de adım adım tehlikenin içine doğru çekiliyoruz. Pentagon’da hazırlanan ve bizi nasıl bir savaşla yahut ne tür sinsi tuzaklarla karşı karşıya bırakacağını bilemediğimiz planlar; Suriye’deki krizin çözümüymüş gibi gösteriliyor. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Ne Türkiye’nin, ne Suriye’nin ne de Irak’ın kaderinin, Pentagon’da çizilmesine ortaklık etmemeliyiz. Bölgeye acıdan, fitneden ve yıkımdan başka hiçbir şey getirmeyen bölge dışı güçlerin çıkarlarına alet olmamalıyız.” Açıklama, Kurban Bayramı için verilen şu mesajla son buldu: “Allah için adanmanın, kendini Allah’a adamanın sembolü olan Kurban Bayramımızın, hem İslam ümmeti hem de tüm insanlık için esenlik dolu günlerin gelişine vesile olmasını temenni ediyoruz. “

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 574. Hafta Basın Açıklaması

HERKES İÇİN HUKUK, HER HALDE ADALET!

Değerli Platform dostları, duyarlı Sakarya halkı;

Uzun süredir yaşadığımız sistem krizi, 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla yeni boyutlar kazandı. 12 Eylül darbecilerinin yaptığı kanunlar ile başka bir darbeci şebeke tasfiye edilmeye çalışılıyor. Haliyle ortadaki bu tezatlık, sorunu çözmek yerine, mevcut krizi derinleştiren sonuçlar üretiyor. İş öyle bir noktaya geldi ki, olağanüstü hal kararnamelerinin altında imzası bulunanlar, aldıkları kararların sonucunda yapılan hatalardan şikâyet ediyor.

15 Temmuz’dan bugüne dikkat çektiğimiz hususlar, artık yönetenler tarafından da dile getiriliyor. At izinin it izine açıkça karıştığı söyleniyor. Doğrudur! Lakin unutulmasın ki, bu durum; darbe girişimi sonrası yürütülen sürecin hukuk kaidelerine uygun şekilde yürümemesinin bir neticesidir. Darbe gibi halka karşı büyük bir kötülüğe kalkışanların cezasız kalmasını istemiyoruz. Fakat bu kötülükle hiç alakası olmayan insanların cezalandırılmasını da istemiyoruz.

Olağanüstü bir hal yaşanıyor olması, hukukun ortadan kalktığı anlamına gelmez. Normal zamanda mevcut yasalar açısından suç olmayan bir şey, olağanüstü halde de suç sayılamaz. Bu sebeple suçu sabit olmadan, somut deliller ortaya konmadan, haklarında herhangi bir yargılama yapmadan, savunma hakkı dahi tanımadan; insanları peşinen suçlu gösteren ve açığa alma, ihraç ya da tutuklama şeklinde cezalandıran uygulamalar da kabul edilemez.

Adaletin, geciktirilmeden tecellisi herkesin hakkıdır. Hukuk, her halde ve herkes için şarttır. Aksi takdirde sürekli yeni hatalar yapılır ve çözüm için kurulacak kriz masaları, telafisi mümkün olmayan sorunların altında kalır. O halde en iyi çözüm, daha en baştan hataya, haksızlığa imkân vermemektir. En doğru çözüm; hakka, hukuka, adalete olağanüstü şekilde riayet etmektir. O zaman ne kurunun yanında yaş da yanar; ne de at izi, it izine karışır.

Değerli dostlar,

Bir yandan kendi içimizde sorunlarla boğuşurken, diğer yandan da Amerika tarafından Suriye’de adım adım tehlikenin içine doğru çekiliyoruz. Pentagon’da hazırlanan ve bizi nasıl bir savaşla yahut ne tür sinsi tuzaklarla karşı karşıya bırakacağını bilemediğimiz planlar; Suriye’deki krizin çözümüymüş gibi gösteriliyor. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Ne Türkiye’nin, ne Suriye’nin ne de Irak’ın kaderinin, Pentagon’da çizilmesine ortaklık etmemeliyiz. Bölgeye acıdan, fitneden ve yıkımdan başka hiçbir şey getirmeyen bölge dışı güçlerin çıkarlarına alet olmamalıyız.

Görünen o ki, bu coğrafyada herkesi adalet içinde yaşatacak bir sistem inşa etmeden, bölgesel bir barış düzeni kurulmadan, hiçbirimiz huzur bulamayacağız. Bu sebeple temel almamız gereken, bölge halklarının maslahatı olmalıdır; yerel ya da küresel güç odaklarının, çıkar gruplarının hesapları değil!

Sevgili kardeşler,

Zaman hızla akıp giderken, günler haftaları kovalarken; bir mübarek bayrama daha kavuşmuş bulunuyoruz. Allah için adanmanın, kendini Allah’a adamanın sembolü olan Kurban Bayramımızın, hem İslam ümmeti hem de tüm insanlık için esenlik dolu günlerin gelişine vesile olmasını temenni ediyoruz.  Bu haftaki açıklamamızı, merhum Ali Şeriati’nin, hepimizi nefis muhasebesine çağıran şu pasajıyla tamamlıyoruz:

“Senin İsmail’in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrahim’in İsmail’i sevdiği kadar sevdiğin bir şey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikatı duymaktan ve bilmekten alıkoyan... ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah’a yaklaşmak istiyorsan, İsmail’i Mina’da kurban etmen gerek…

“Senin İsmail’in kimdir? Veya nedir? Makamın mı? Onurun mu? Mevkin mi? Statün mü? Mesleğin mi? Paran mı? Evin mi? Bağın bahçen mi? Otomobilin mi? Sevdiğin mi? Ailen mi? İlmin mi? Rütben mi? Sanat ve maharetin mi? Ruhaniyetin mi? Alimliğin mi? Elbisen mi? Adın mı? Namın mı? Şöhretin mi? Canın mı? Ruhun mu? Gençliğin mi? Güzelliğin mi? Ben nereden bileyim? Bunu sen kendin bilirsin. Her ne ve kim ise onu sen kendin Mina’ya getirmeli ve Kurban için seçmelisin.

Ey “Hakk’a teslim olan”, “Allah’ın kulu”! Hakikatin senden istediği şey, işte budur. Budur “imanın daveti”, “risaletin mesajı”. Bu senin sorumluluğundur, ey “sorumlu insan”! Ey “İsmail’in babası”! “İsmail’ini öldür”! “Kendi ellerinle kurban et”!”

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği

Sakarya 574. Hafta: Herkes için hukuk, her halde adalet!

 

"Çocuklarımız; Halep’te kan revan içerisindeki Umran bebek ile Akdeniz sahillerinde can veren Aylan bebeğin akıbetleri arasında tercihe zorlanıyor."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 546. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Kurban; Allah’a yaklaşmaktır.
İslam dünyası bugün tarihte hiç olmadığı kadar birlikten, beraberlikten, kardeşlikten yani vahdetten uzaklaşmaktadır. Bu durum neticesinde yine İslam dünyası bugün tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir kuşatma ve yıkım ile karşı karşıyadır. Bölük pörçük olan yüreklerimizin birer yansıması olarak karmaşa, kaos, kan, gözyaşı ve ölümler coğrafyamızda kol geziyor. En akıllı bombalarla bombalanıyor şehirlerimiz. Bağdat, Basra yanıyor, Kudüs, Gazze, Halep, Şam, Kahire’de ölüm kol geziyor. Irak, Suriye, Libya ve daha pek çok ülkemiz parçalara ayrıştırılıyor. Aç kurtlar misali bekleyen küresel güçler için adeta birer lokma haline getiriliyor ülkelerimiz ve kardeşlerimiz.

Müslüman bir başka Müslümandan aklını, neslini, canını, malını ve dinini korumak için evini, yurdunu, yuvasını akın akın terk ediyor. Ve tarihin en büyük göç hareketlerinden biri başlıyor sonu karanlık olan bir meçhule doğru. Sonra televizyon ekranlarından bir iki saniyelik haberler geliyor kardeşlerimizden basit bir istatistiki hesap kıvamında. Bu yıl Akdeniz’de batan gemilerde binlerce mülteci hayatını kaybetti, Avrupa’da onbinlerce mülteci çocuk kayıp büyük çoğunluğunun organ ve fuhuş mafyalarının elinde olduğu değerlendiriliyor, Yunanistan’da mülteci çocuklar hücrelerde hapsediliyor.

Çocuklarımız; Halep’te kan revan içerisindeki Umran bebek ile Akdeniz sahillerinde can veren Aylan bebeğin akıbetleri arasında tercihe zorlanıyor.

Nesillerimizin ve geleceğimizin soluk silüeti bir kare fotoğraf görüntüsü altında silinip gidiyor ruh ve beden dünyamızdan.

Kurban; kardeşinle paylaşmak, Allah’a yaklaşmaktır.

Yarın kurban arefesi. İslam’ın ve insanlığın büyük günü, Arafat’ta vakfe günü. Bangladeşli, Mısırlı, Bosnalı, Türkiyeli, Somalili, Asyalı, Avrupalı, Afrikalı, siyah tenli, sarı tenli, beyaz tenli ırk, renk, dil ayrımı olmaksızın tüm insanlığın mahşer provası günü. Ellerin, dillerin ve kalplerin Allah’a açılacağı büyük gün. Zengin, fakir ayrımını anlamsızlaştıran ve bizleri kardeş kılan yüce Allah’a yakarış günü. Bir olma, birlik olma, bir başkasının derdine ortak olma kısaca kardeş olma günü. Barışın, adaletin ve esenliğin günü.

Kurban; birer put haline getirmiş olduğumuz aidiyetlerimizi, sahipliğimizi ve bencilliğimizi İbrahim-i bir ruh ile parçalama ve tüm benliğimizi Allah’a adama eylemi. Paylaşmadan kardeş olamayacağımız ve paylaşmadan Allah’a yaklaşamayacağımızın resmidir kurban.

Kudüs’ün, Urumçi’nin, Caharkale’nin, Saraybosna’nın, Haleb’in, Kahire’nin, Bağdat’ın, İstanbul’un, Aylan KURDİ’nin, Umran bebeğin, Akdeniz’de boğulanların, Avrupa’da kaybolanların sebebi ve sonucunun ilk elde bizler olduğumuzun farkına varmalıyız. Mazlum coğrafyalarda yaşanan savaşlar ve çatışmalar özellikle dış güçler nezdinde, ırkına, rengine mezhebine ve ideolojisine bakmaksızın her birimizin canının, kanının, malının ve namusunun önemsiz olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu noktada bize düşen birilerinin farklılıklarımızı ayrıştırma aracı olarak kullanmasının önüne geçmek olmalıdır. Unutulmamalıdır ki; akan kan ve gözyaşı bizi biribirimize daha da uzak kılmaktadır.
Buradan tüm İslam âlemine seslenerek diyoruz ki; Haccımızın, vakfemizin, duamızın adı kardeşlik, Kurbanımız bayram, bayramımız da mübarek olsun.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU