Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 460.,Sakarya'da 564.,Ankara'da 539.,

 

İsrail le Anlaşma Sidikle Taharet Almaktır (Konya İ.Ö.P 460. Hafta Basın Açıklaması)

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 460. kez biraraya geldi. Platform adına basına açıklamalarda bulunan Ersoy KAĞNICIOĞLU, İsrail anlaşmasını ve İstanbul patlamasıyla şekillenene Türkiye gündemini değerlendirdi. 

Açıklamanın Tam Metni:

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla

                Allah’ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi ortadan kaldırıp yerinize yepyeni bir halk getirir. Bu Allah’a güç değildir. (İbrahim 19-20)

                Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

                Yanlışlar bir başka yanlışla telafi edilmeye başlandığında, ya ihanet ya da büyük bir gaflet vardır. Yanlışların kendisi bazen zamana ve şartlara bağlı olarak yanlıştır; genelliklede esas itibari ile yanlıştır. Zaman ve şartlara bağlı yanlışlar bu şartların değişmesi ile değişebilir fakat esasta yanlışlar, her zaman yanlış olarak kalacaklardır.

                Türkiye’nin işgalci Siyonist İsrail’i bir devlet olarak tanıması, varlığını kabul etmesi esas olarak yanlıştır. Hiçbir maslahat ve fayda bu yanlışı doğru kılamaz. Türkiye bu utanç verici halden ne kadar uzaklaşırsa o kadar iyiye yaklaşmış olur.

                Mavi Marmara olayları üzerinden zayıfladığı iddia olunan Türkiye – İsrail ilişkileri, hakikatte böyle bir durum olmamasına rağmen, kamuoyunda olumlu yansımalar meydana getirmiş, hükümet bundan bir hayli oy devşirmişti. İzlenen yanlış dış politikalar gereği yalnızlaşan ve büyük bir krizin eşiğine gelen Türkiye, bu yanlışlarını yeni yanlışlarla temizlemeye çalışmakta. Sidikle taharetlenmek diye tabir edilebilecek bir politikaya dönmektedir.

                Siyonist işgalci İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi hatta iyileştirilmesine yönelik yapılan anlaşma geçmişte yapılan ihanetlerin katmerlenmiş halidir. Hükümet bu anlaşmayı yaparak, halkların bugüne kadar kendisine olan olumlu teveccühünü yok etmiş ve siyasi maksatlarla kullandığı ümmet terminolojisine ihanet etmiştir. İsrail ile Mısır arasındaki Camp David anlaşması, Müslümanların yenilmişliği kabullenmesi anlamına gelen bir ihanet anlaşması iken, Türkiye – İsrail anlaşması ikinci bir Camp David olarak Müslümanların İsrail’e muhtaç olduğunun ilanı demektir. Böyle bir anlaşmayı ve taraflarını tel’in ediyor, destekleyicilerine ve sessiz kalanlara hesap gününü ve onun dehşetli azabını hatırlatıyoruz.

Bütün dünyanın ve başta Türkiye’nin İsrail’in varlığına muhtaç olduğunun halklar tarafından da kabul edilmesi için, İsrail’in komşularında meydana getirilmek istenen kaos ortamı Türkiye’yi de içine çekmektedir.  İstanbul saldırıları, Türkiye’nin güvenliği açısından İsrail’e muhtaç olduğunun gerekçesi olarak mı düzenlenmiştir? Bu saldırıların artması, kamuoyuna, yapılan anlaşmanın bir zemini ve gerekçesi olarak mı sunulacaktır?  

                Siyasetin iğrenç dili son olaylarda bir kez daha görülmüştür. Otoriteden izin almak ifadesi geçmişte bir ihanet olarak nitelendirilirken bugün aynı diller aynı olay hakkında reel politiğin gereği olarak terennüm edebilmekteler. Mavi Marmara yardımları İsrail eli ile Aşdot limanından götürmeyi reddettiği için bombalanırken bugün Aşdot limanından İsrail onayı ile yapılan yardımlar bir zafer olarak sunulmakta.

                Biz İsrail’in varlığının kabulü üzerine olan her anlaşmayı, her görüşmeyi hatta her fikri tel’in ediyor ve karşısında olacağımızı ve taraflarına karşı mücadelemizin devam edeceğini açıkça ilan ediyoruz.

Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 461. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

27 RAMAZAN 1437 (06.02.2016)

İsrail le Anlaşma Sidikle Taharet Almaktır (Konya İ.Ö.P 460. Hafta Basın Açıklaması)

Sakarya 564. Hafta: Aksi ispatlanmaya çalışılsa da apaçık ortada duran İsrail işbirlikçiliğidir!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun 564. hafta basın açıklamasında, IŞİD'in Atatürk Havalimanı'nda gerçekleştirdiği saldırı ile ilan edilen Türkiye-İsrail anlaşması değerlendirildi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun 564. hafta basın açıklamasında, IŞİD'in Atatürk Havalimanı'nda gerçekleştirdiği saldırı ile ilan edilen Türkiye-İsrail anlaşması değerlendirildi.
 
Sakarya Dayanışma Derneği adına Kadrican Mendi'nin okuduğu açıklamada, IŞİD saldırıları lanetlenerek, Türkiye halkının dış politikadaki yanlışların bedelini ödediği kaydedildi.
 
Açıklamada İsrail ile yapılan anlaşmanın ise "İsrail'in işbirlikçisi olma pozisyonu"ndan farksız olduğu belirtildi.
 
SAÖP 464. hafta basın açıklaması
 
Aziz sakarya halkı
 
Geçtiğimiz haftanın şüphesiz en önemli gündemi istanbul’daki işid saldırısı idi.
 
Dolayısıyla açıklamamıza saldırıda hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa, sevenlerine sabır dileyerek başlamak istiyoruz.
 
Platform olarak buradan defalarca dikkat çektiğimiz işid tehlikesi,  bir kez daha insanların canını yaktı. Yıllardır islam dünyasında, abd ve israilin amaçlarına hizmet eden bu çetenin, ülkemizde başından beri “sünni muhalifler” “öfkeli gençler” olarak lanse edilmesi, Kobani direnişi sonrasında, alandaki hesapların boşa çıkmasıyla şimdilerde unutturulmaya çalışılıyor. 
 
Son beş yılda yaşadıklarımız, buradan sürekli söylemeye çalıştığımız gibi, iktidarın bölge politikalarının, yine bölge halklarına ödettirdiği faturasıdır.
Dolayısıyla bugüne kadar İktidar mensuplarının ekranlardan işid’i kınamasının hiçbir pratik karşılığı olmadığını son İstanbul katliamı göstermiştir. 
 
Sevgili dostlar
 
İşidin tüm faaliyetlerinin bölgede sadece israilin çıkarlarına hizmet ettiğini, sadece israili güçlendirdiğini de yine platform olarak sürekli vurguladık.
Ancak maalesef yıllardır buradan yaptığımız tüm uyarılara rağmen akp iktidarının islami camiayı dahi hiçe sayarak, Türkiye halklarının hassasiyetlerini kale almaksızın imzaladıkları son İsrail anlaşması, geçtiğimiz haftanın en vahim siyasi olayı oldu.
 
Bu anlaşma iktidar kalemşörleri her ne kadar aksini ispat etmek için kendilerini paralasalar da, maalesef apaçık ortada duran israilin işbirlikçisi olma pozisyonudur.
 
 Bu aslında akp iktidarı tarafından devam ettirilen, bir dizi gelişmenin sonucu olarak olgunlaştırılan; önce israilin OECD üyeliğinin önünde engel olan, Türkiye vetosunun kaldırılmasıyla somutlaşmaya başlamış, geçtiğimiz aylarda yine israilin NATO üyesi olması önündeki vetonun Akp iktidarı tarafından kaldırılmasıyla netlik kazanmış bir sürecin son halkasıdır.
 
Ancak tüm bu somut adımlara rağmen iktidar bir “van minute” sloganıyla tüm bu süreci bugüne kadar gözlerden gizlemeyi başardı.
 
Geldiğimiz noktada ise cumhurbaşkanı Erdoğan’ın israille yapılan anlaşmayı meşrulaştırmak için İHH’ya dönük yaptığı çıkış, gören gözü, duyan kulağı, akleden kalbi olanlar için meseleyi tüm çıplaklığıyla ortaya sermiş durumdadır.
 
Mavi Marmara trajedisini başbakanlığı döneminde bizzat sahiplenen Erdoğan, bugün ise israille yapılacak anlaşma adına, bizzat mavi Marmara organizasyonun Türkiye ayağını yürüten İHH’yı itibarsızlaştırmaktadır.
 
Daha dün İHH’yı yere göğe sığdıramayan saray kalemşörlerinin ise, bugün hep bir ağızdan İhh’ya saldırmaları gerçekten anlayabilenler, akledenler  için ibretliktir.
 
Siyasetin bu kadar ilkesizleştirildiği bir ortamda, Müslümanların kendilerine çıkarmaları gereken ders, değerlerine ve hassasiyetlerine iktidarlar üzerinden, iktidarlara güvenerek, yaslanarak değil, önce Allah’a sonra da bizzat kendilerine güvenerek, ve kendi elleriyle sahip çıkmaları zaruretidir.
 
Bugün İktidara güvenerek, halkın farklı kesimlerine saldıranlar, aydınları, gazetecileri, muhalifleri hedef gösterenler, toplumu birbirinden nefret eden gettolara hapsetmeye çalışanlar,  şunu unutmasınlar ki Allah’ın iktidarı dışında hiçbir iktidar kalıcı değildir.
 
Şüphesiz Alemlerin Rabbi olan Allah günleri insanların arasında çevirmektedir.
 
Rabbimiz! herkesin elleriyle yaptıklarından hesap göreceği o günün dehşetinden bizleri koru
 
İmanımızı zulümle kirletmekten bizleri sakındır
 
Ve 
 
Hesap günü bizleri Salihlerle, sadıklarla, sözünün eri olan şehitlerle birlikte haşret
 
Amin 
 
Sakarya Adalet ve Özgürlük Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği
Sakarya 564. Hafta: Aksi ispatlanmaya çalışılsa da apaçık ortada duran İsrail işbirlikçiliğidir!
 

"‪#‎Sivas‬ Mağdurlarına Özgürlük... ‪#‎Alevi‬-‪#‎Sünni‬ kavgası çıkarmak isteyen karanlık çevrelere hizmet etmemek için her türlü zulüm ve katliamı reddetmek şarttır. "

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

02 TEMMUZ 2016 TARİHLİ 539.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Es Selamünaleyküm; Değerli basın mensupları, kıymetli katılımcılar! Türkiye’de ve dünyanın neresinde olursa olsun din, inanç, düşünce özgürlüğü, baskı, engellemeler, insanlara yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı MÜSLÜMANCA tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 539.Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.

Geçtiğimiz hafta ‪#‎İstanbul‬ ‪#‎Atatürk‬ Havalimanında gerçekleştirilen ‪#‎terör‬saldırısında 44 masum insan hayatını kaybetti. 237 kişide yaralandı. Masum insanların; canına, malına ve namusuna kast eden tüm terör örgütlerini şiddetle lanetliyoruz. Yapılan bu hain saldırıyı şiddetle kınıyor, saldırıda hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz.

Bugün 2 Temmuz Sivas Olayları’nın yıldönümü. Yine mağlum çevreler “Sivas’ta 37 aydının şeriatçılarca diri diri yakıldığı” masalı birçok çevrede tekrarlanacak. Oysa TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu ön raporuna göre Sivas olayları; “2 Temmuz 1993 tarihinde Selman Rüşdi tarafından yazılan ve Peygamberimize hakaret içeren Şeytan Ayetleri adlı kitabı‪#‎Türkiye‬’de yayınlamak isteyen Aydınlık gurubu ve Aziz Nesin’in de bulunduğu organizasyonun Madımak Otel’de bir program icra edeceği söylentisi üzerine gerçekleştirilen protestolar sırasında ‘bazı provokatörlerin’ oteli yakması sonucu 37 kişinin dumandan boğularak ölmesi” olarak belirlendi. Hatta bazı basın organlarında kurşunlanarak öldürülen insanlar isimleriyle zikredildi. Bugün ‪#‎Gezi‬ Parkı Olaylarında çevreyi molotoflarla yakıp yıkan, polise saldıran, Başbakanlık konutuna iş makineleriyle saldıran kişileri “demokratik gösteri haklarını kullanıyorlar” diye savunan çevreler; o gün #Sivas’ta Şeytan Ayetleri Kitabı ve Aziz Nesin’i protesto eden insanları “Cumhuriyete Karşı Şeriatçı kalkışma” diye suçluyorlardı. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten yargılanan bazı göstericiler çeşitli cezalara çarptırıldı. Aynı çevrelerin yargıya baskısı sonucu dosya Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozularak olayın 146. maddeye göre cezalandırılması istendi. Sonuçta hiçbir örgüt bağlantısı olmadığı ve hiçbir suç aletine rastlanmadığı halde 37 sanığa idam cezası verildi. Meclis darbeleri Araştırma Komisyonu raporunda; yargıya müdahale sonucu terör suçlusu olarak cezalandırılan sanıkların, 2003 yılında çıkan ve terör suçlularını topluma kazandırmayı amaçlayan af kanunundan da yararlandırılmadığı anlatılıyor. Raporda Başbağlar Katliamı davasının ise “mağdurların davayı takip etmesinin engellenmesini sağlamak için” İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne nakledildiği, mahkemede sanıkların kayırıldığı ve mağdurların azarlanarak 20’ye yakın sanıktan sadece 17 yaşındaki bir sanığa ceza verilerek dosyanın kapatıldığı anlatılıyor.

‪#‎Ankara‬ İnanç Özgürlüğü Platformu olarak; her yıl “Şeriatçılar Sivas’ta 37 aydını diri diri yaktılar” yalanını tekrarlayan çevrelere diyoruz ki: Biz Sivas’ta Madımak Otel’i kundaklayarak onlarca insanın dumandan boğularak ölmesine sebep olan provokatörleri kınıyor ve lanetliyoruz. Aynı şekilde‪#‎Başbağlar‬’da 33 köylünün katledilmesini de kınıyoruz ve çifte standart yapmıyoruz. Alevi-Sünni kavgası çıkarmak isteyen karanlık çevrelere hizmet etmemek için her türlü zulüm ve katliamı reddetmek şarttır. Gerçeklerin ortaya çıkması için Sivas Olayları Davası ile Başbağlar Katliamı Davası’nın bir an önce yeniden görülmesini istiyoruz.

Son olarak şu sözleri ifade ederek basın açıklamamıza son veriyoruz.‪#‎STK‬ lar, siyasetin piyonu değil, sivil halkın siyaset karşısında ki haklarını koruyan koruma kalkanıdır. Siyasetten fırsat devşirmeye kalkmaz, bilakis siyasetçiye yol gösterir, halkın haklarını savunur. Bu durum aslında siyasetçilerin aleyhine gibi gözükse de uzun vadede siyasetçilerin adaletli bir iktidarı için lehine bir durumdur. Bu nedenle siyasetçilerin STK ları bürokratları gibi görmemeleri hatırlatmasında bulunuyoruz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU