Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 531., Konya'da 452., Sakarya'da 556.,

"Müslüman olduğunu iddia edenler mazlum ve mustazaflara sahip çıkmak ve onları zalime terk etmemekle mükelleftirler."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 531. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

İnsanlık tarihi ile paralel bir şekilde devam eden hak ve batıl savaşında galip olacak olanın yılmadan mücadelelerine devam edenlerin olduğu bilinci ile her yer ve zamanda mücadelemize devam edeceğimizi bir kere daha dile getiriyoruz.

2011’in mart ayından itibaren Suriye halkı meşru talepleri ile Beşar Esed’ın babadan kalma zulüm rejimine son demek amacı ile gösteri ve yürüyüşler düzenlemiş ve baskı ve zulme hayır, ülke kaynaklarının talan edilmesine son, vesayet sistemine yeter artık sloganları ile sokaklara dökülmüştür. Bu durum karşısında babası Hafız Esed’den kalma bir miras gibi gördüğü Suriye toprakları ve halkı üzerinde her türlü tasarrufu yapabileceği vehmine kapılmış olan Beşar Esed, baskı, sindirme, işkence, tecavüz ve öldürme politikası ile de atasını aratmamıştır. Zulme sessiz ve seyirci kalınamayacağı bilinciyle hareket eden Suriye halkı 5 yıldır devam eden bu mücadelesinde tarihinde belki de en ağır bedelleri ödemiş ve hala ödemektedir. Açıklanan resmi rakamlara göre bugüne kadar 15 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 470 bin insan katledilmiş, 2 milyon kişi ise yaralanmıştır. Bu zulümden kaçarak başka ülkelere sığınan mültecilerin sayısı 4 milyon civarında iken Suriye içerisinde yer değiştirmek zorunda kalan insan sayısı ise 6 milyon kadardır. Savaş sürecinde 14 milyon kişi ise düzenli bir gelir elde etmekten mahrum kalmışlardır. Bahsetmiş olduğumuz rakamlar resmi kurum ve kuruluşların bildirmiş oldukları rakamlar olup, gerçekte ise bu rakamların çok daha fazla olduğunu tahmin etmek hiçte zor değildir.

Bu tabloya rağmen ‪#‎BM‬ ve küresel devletlerin muhalif yapılanmalara karşı koyduğu ambargo ve Rusya, Çin ve İran gibi kimi bölgesel ve küresel güçlerin açık maddi ve manevi destekleri ile gasıp ve katil Esed rejimi semirmekte ve katliamlarına hız katarak devam etmektedir. Son olarak sahneye konulan ve trajikomik bir tiyatro oyunundan ibaret olan sözde ateşkes anlaşması dünya kamuoyunun gözünü boyarken Suriye’li mazlumların acılarını daha da bir derinleştirmiştir. Sözde ateşkes sürecinde hastaneler, okullar, camiler, mülteci kampları, pazaryerleri, fırınlar, evler kısaca tüm yaşam alanları Amerika, Rusya, İran, Suriye ortaklığının bilinçli birer hedefi olmuştur. Halep’te kalan son çocuk doktoru Muhammad Waseem Moaz Kudüs Sahra Hastanesinin Rus uçakları tarafından bombalanması sonucu bu süreçte öldürülmüş, Uluslararası anlaşmalar dahilinde korunaklı olması gerekli olan Kamune mülteci kampı yine bu süreçte vurularak çoğu çocuk ve kadın 60 kişi katledilmiştir. Rejim muhalifi tutukluların bulunduğu ‪#‎Hama‬ Cezaevinde katliam hazırlıkları yapılmakta, Esed askerlerince tutuklu yakınlarına tecavüzler edilmektedir.

Dünya devletleri bu süreci kınamalar eşliğinde geçiştirmekte, ateşkese sadakat tavsiye edilmekte ve sadra şifa olacak herhangi bir tedbir alınmamaktadır. Yapılan bu kınamalar ölümlere engel olmazken fiili olarak savaşın tarafı olan ve Suriye’nin her yerini bombardımana tabi tutan Rusya’nın tarafları ateşkese uymaya çağırması trajik bir durum olarak karşımızda durmaktadır. Kınamalar eşliğinde ve tüm dünyanın gözleri önünde bir ülke yok edilmekte ve bir halk soykırıma tabii tutulmaktadır.

Suriye başta olmak üzere mazlum coğrafyalarda yaşanan hadiseler bizlere net olarak göstermiştir ki; İçinde yaşadığımız ve modern olarak adlandırılan dönem insanlık tarihinin en ilkel, en barbar ve en vahşi dönemidir. Nesnel olarak sağlanan gelişmeler beraberinde vicdani olarak ilerlemiş erdemli insan tipini ortaya çıkarmadığı gibi bilakis vicdanları kör eden bireyselleşme hastalığını daha da bir derinleştirmiştir.

Biz buradan tekrar ediyoruz ki; ‪#‎Suriye‬’de ve dünyanın dört bir köşesinde terini ve kanını akıtan Müslümanların velisi Allah’tır ve O kendisine sığınanları asla sahipsiz bırakmaz. Tarafların ve safların netleştiği şu dönemde, dünyada ve ahirette hesabının sorulacağı bu olaylar karşısında sıfatı İslam ve insan olanların yapması gereken şey bu tablolar karşısında mazlumun yanında yer almaktır. Özellikle ‪#‎Müslüman‬ olduğunu iddia edenler mazlum ve mustazaflara sahip çıkmak ve onları zalime terk etmemekle mükelleftirler.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
‪#‎ANKARA‬ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

NATO ya Hoşgeldin... (K.İ.Ö.P 452. Hafta Basın Açıklaması)

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu'nun 452. Hafta basın açıklaması Kayalıpark Meydanı'nda gerçekleşti. Platfom adına  Yaşar ÖZKUL, yaptığı açıklamada Türkiye ile terör örgütü İsrail'in geçmişten bu yana ilişkileri ve NATO'da daimî ofis tesis edilmesi konularına değindi. Hükümetin herkese mavi boncuk dağıtarak herkesi memnun eden tavrını eleştiren ÖZKUL, ''Herkes cebine bir baksın! Cebimizdeki mavi boncuklar başkalarının -düşmanlarımızın- ceplerindekilerle aynı yerden geliyorsa mavi boncuk sevgisinin, mavi boncuk düşkünlüğünün bir değerinin olmadığını artık anlamalıyız. Kudüs için, Mescid-i Aksa için gerçek bir dik duruş sergilemeli, imanımızın ve vicdanımızın sesini dinlemeliyiz.'' dedi.

 

Açıklamanın Tam Metni:

 

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla;

Asr'a andolsun ki, İnsan ziyandadır. Ancak inanıp iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesna.                                                           (Asr Suresi 1,ayetler)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları; 

Halk arasında mavi boncuk dağıtmak diye bir söz vardır. Birisi herkese ayrı, ayrı mavi boncuklar dağıtır sonrasında da ‘mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır’ dermiş. Böylelikle tarafların her birisini memnun edip hiç kimseyi kırmadan onları idare edermiş.

Filistin ve Kudüs meselesinde bir mavi boncuk siyaseti izlenmektedir. Tarafların her birinin gönlü hoş edilip hiç birinin hatırı kırılmamakta, herkesle iyi geçinip herkes memnun edilmektedir.

Bir yandan İsrailli yetkililere sert bir uslupla çıkışıp öteki yandan israilin OECD üyeliği veto edilmeyip, terör örgütünün Avrupa ile olan ekonomik ilişkilerinin önündeki engeller kaldırılmakta, israile büyük bir ekonomik imkan sağlanmaktadır.

Siyonist İsrail rejiminin işgallerinden rahatsız olunduğu ifade edilmekte, her şart altında Filistinlilerin yanında olunacağı söylenmekte, umre seferleri Kudüs üzerinden düzenlenip Müsüman halkımızın İsraile olan tepkisi azaltılmakta ve israilin dini bir meşuriyet alanına sahip olduğu vehmi verilmekte veya böyle bir vehme sebep olunmaktadır.

Siyonist rejime yönelik boykot ifadeleri dillendirilmekte, öte yandan ülkenin turizm krizi İsrailli turistlerle çözülmeye çalışılmakta, söz konusu turistler olunca geleneksel Türk-Yahudi dostluğundan bahsedilmektedir.

Terörizmden muzdarip olmuşluğumuzdan dolayı terörizmle mücadele adına yapılan her çağrının ardından koşulmakta, her toplantıya katılınmakta fakat israilin terörlerine yönelik büyük bir suskunluk gösterilmektedir.

Filistinli yetkililerle sabah-akşam görüşülmekte, onlara insani yardımlar sözü verilmekte, diğer taraftan siyonist israilin NATO ile olan ilişkilerinin geliştirilmesi veto edilmemekte siyonist israilin NATO üyeliğine adım, adım yaklaşması desteklenmektedir.

Kudüs’te Kudüs’ün tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkıp binalar tamir ettirilmekte, öte yandan İsrail bir Avrupa ülkesi olmadığı halde onunla Avrupa Liglerinde değişik sportif faaliyetler yapılmakla siyonit İsrail'e kültürel destek verilmektedir.

Resmi receptionlarda Filistinli çocuklar dapke oynarken Siyonist işgalcilerin çocukları kendi kültürlerinin oyunlarını sergileyebilmektdir.

Özetle söyleyecek olursak hem Filistinlilere hem ümmet coğrafyasına hem Türkiyeli Müslümanlara dağıtılan mavi boncuktan Siyonist işgalcilere ve onarlın destekçileri emperyalist batıya da dağıtılmaktadır.

Meydanlarda ‘kahrol sisi seninleyiz Mursi’ diye bağırılmakta, fakat sisi ile iş tutulup ortak ordular kurulmakta, İsrail ve sisi ile birlikte Nato şemsiyesi altında el ele tutuşulmakta, Mavi boncuktan Mısır halkı da mahrum bırakılmamaktadır.

            Gazze ambargosuna karşı mücadele dillendirilmekte, ambargoyu gerçekleştiren Sisi onu destekleyen Suud hükümeti ve İsrail'le pek çok projede ortaklık yapılmaktadır.

            Mavi boncuklarla siyaset yapılıp herkesin gönlü alınmaktadır.

            Herkes cebine bir baksın! Cebimizdeki mavi boncuklar başkalarının -düşmanlarımızın- ceplerindekilerle aynı yerden geliyorsa mavi boncuk sevgisinin, mavi boncuk düşkünlüğünün bir değerinin olmadığını artık anlamalıyız. Kudüs için, Mescid-i Aksa için gerçek bir dik duruş sergilemeli, imanımızın ve vicdanımızın sesini dinlemeliyiz.

            Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 453. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 30 RECEP 1437(07.05.2016)

 

Sakarya 556. Hafta: Geçici İşçilik, Kalıcı Kölelik İstemiyoruz!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 556. hafta basın açıklamasında “kiralık işçi” uygulaması getiren Özel İstihdam Büroları Yasası’nın iş güvencesini ortadan kaldıracağını söyledi. Ayrıca Türkiye’nin İsrail’e yönelik NATO’daki şerhinin kaldırılmasını protesto etti.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 556. hafta basın açıklamasında Özel İstihdam Büroları Yasası’nın iş güvencesini ortadan kaldıracağını söylerken, İslam coğrafyasındaki çatışmaların verdiği zararlara ve Hükümet’in NATO’daki Türkiye şerhini kaldırarak İsrail’in ittifaka dahil edilme sürecindeki önemli bir adıma onay vermesini protesto etti. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Erhan Duru’nun okuduğu açıklamada “Türkiye, sistem krizinin her gün daha fazla derinleştiği bir dönemden geçiyor. Bürokratik vesayeti, resmi ideolojisi, siyasal düzeni ve kapitalist ekonomisi ile topyekûn bir buhran yaşıyor… Bir gün önce övülen, ‘stratejik deha’ diye takdim edilen bir Başbakan, bir gün sonra tek başına bir kenara atılıveriyor! Başbakan’ın istifa ettirilmesi gibi gündemlerin tozu dumanı arasında dahi halkın aleyhine çeşitli düzenlemeler yapılmaktan ise geri durulmuyor! Emeğin “kiralık işçilik” maskesi altında köleleştirilmesini amaçlayan Özel İstihdam Büroları Yasası’nın Meclis’te AK Parti milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmesi, bunun son örneği olmuştur. Yasa değişikliğiyle, “kiralık işçi” olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan milyonlarca insan için bundan sonra düzenli bir iş ve maaş maalesef söz konusu olamayacak.” denildi.

 

Açıklamada esnek çalışma modelinin işçiler aleyhindeki belirsizlikler içerdiğine dikkat çekilerek, “İşi erken biten, grev veya lokavt nedeniyle işine devam edemeyen işçileri belirsiz bir akıbet bekleyecek! Böylece patronlar, kendi çarklarını keyiflerince döndürürken, ezilen yine işçiler olacak. İşleri bittiğinde kolayca kapı önüne koyulabilecek milyonlarca insan, bu saatten sonra yasadaki boşlukların üreteceği sorunlarla boğuşmak zorunda kalacak.  Bu yasa tasarısının nihai hedefinin, insanın ve emeğinin serbest piyasa pazarında en ucuz fiyattan alınıp-satılmasını sağlamak olduğu görülüyor. Yüzde 1’in sefahat sürmesi için yüzde 99’un sefalete sürüklenmesi ise bu yasayı çıkaranlar için en ufak bir sorun teşkil etmiyor. Platform olarak, siyasette olduğu gibi ekonomide de her şartta adaletin temel alınması gerektiğini hatırlatıyor ve milyonlarca insanı köleleştirecek bu yasanın derhal iptalini istiyoruz.” denildi. Açıklamada, AK Parti Hükümeti’nin İsrail’e yaptığı son jestin gözden kaçırılmak istendiğini söyleyerek “Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin vetosunu kaldırmasıyla, “İsrail’in güvenliği için çok önemli adım” diye gösterilen bir karar alındı ve İsrail'in NATO karargahında temsilcilik açması onaylandı. Platform olarak, Türkiye’nin NATO’daki varlığına karşı çıkarken, şimdi yeni hedefinde İslam Coğrafyasının olduğu bu ittifaka siyonist işgal güçlerinin de dâhil edilmesine kesinlikle razı değiliz!” ifadelerine yer verildi.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 556. Hafta Basın Açıklaması

Geçici İşçilik, Kalıcı Kölelik İstemiyoruz!

Değerli basın mensupları, duyarlı Sakarya halkı

Türkiye, sistem krizinin her gün daha fazla derinleştiği bir dönemden geçiyor. Bürokratik vesayeti, resmi ideolojisi, siyasal düzeni ve kapitalist ekonomisi ile topyekûn bir buhran yaşıyor. Saray siyasetinin ve tek adam vesayetinin merkezine yerleştiği siyasal iktidar ise mevcudiyetini ancak yeni toplumsal çatışma alanları üretebilme kapasitesine bağlamış durumda. Fakat şartlar ne kadar zorlanırsa zorlansın, devlet iktidarı, tek bir şahsın mutlak iktidarına istenildiği gibi kolayca dönüştürülemiyor.

Bürokrasi, sermaye, medya, akademi ve sivil toplum alanlarında harcanan tüm çabalara rağmen, arzulanan sadakat ve itaat bir türlü sağlanamıyor. Ve bu hırs öyle bir hal alıyor ki, artık kendi hükümet ve parti başkanını kurban etmekten dahi çekinmiyor. Söz konusu saray saltanatıysa, taht kavgası da kaçınılmaz oluyor. Bir gün önce övülen, ‘stratejik deha’ diye takdim edilen bir Başbakan, bir gün sonra medya operasyonu ile adeta ‘fitne odağı’ diye gösteriliyor, ‘kimin adamı olduğu’ sorgulanıyor ve tek başına bir kenara atılıveriyor! Akıl sahipleri için ne kadar da ibret verici bir tablo; ders almayı gerektiren bir zillet hali!

“Muhteris, muhterisin kurdudur” anlayışının hüküm sürdüğü bu düzende, hiçbir hakkı, hukuku, maslahatı, yararı gözetilmeyen ise elbette yine halk oluyor, emekçi oluyor, ezilenler ve yoksullar oluyor. Siyasi bir linç girişimi olduğu anlaşılan dokunulmazlık tartışmaları ya da Başbakan’ın istifa ettirilmesi gibi gündemlerin tozu dumanı arasında dahi halkın aleyhine çeşitli düzenlemeler yapılmaktan geri durulmuyor!

Emeğin “kiralık işçilik” maskesi altında köleleştirilmesini amaçlayan Özel İstihdam Büroları Yasası’nın Meclis’te AK Parti milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmesi, bunun son örneği olmuştur. Yasa değişikliğiyle, “kiralık işçi” olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan milyonlarca insan için bundan sonra düzenli bir iş ve maaş maalesef söz konusu olamayacak.

Sağlık, sosyal güvenlik ve işçilik hakları konusundaki kazanımlar ise fiilen ortadan kaldırılmaya devam edecek.“Esnek çalışma” modeliyle, çalışma şartları sermaye sahibi büyük patronların lehine esnetilerek; onları tam zamanlı istihdamın yüklediği tazminat, yıllık izin ve engelli çalıştırma gibi sorumluklardan kurtaracak!

İşi erken biten, grev veya lokavt nedeniyle işine devam edemeyen işçileri ise belirsiz bir akıbet bekleyecek! Böylece patronlar, kendi çarklarını keyiflerince döndürürken, ezilen yine işçiler olacak. İşleri bittiğinde kolayca kapı önüne koyulabilecek milyonlarca insan, bu saatten sonra yasadaki boşlukların üreteceği sorunlarla boğuşmak zorunda kalacak.

Bu yasa tasarısının nihai hedefinin, insanın ve emeğinin serbest piyasa pazarında en ucuz fiyattan alınıp-satılmasını sağlamak olduğu görülüyor. Yüzde 1’in sefahat sürmesi için yüzde 99’un sefalete sürüklenmesi ise bu yasayı çıkaranlar için en ufak bir sorun teşkil etmiyor.

Platform olarak, siyasette olduğu gibi ekonomide de her şartta adaletin temel alınması gerektiğini hatırlatıyor ve milyonlarca insanı köleleştirecek bu yasanın derhal iptalini istiyoruz.

Değerli dostlar;

Türkiye’deki sistem krizinin ürettiği kaotik ve çatışmacı ortam devam ederken, birçok yerleşim yeri de savaş görmüş gibi bir yıkıma uğruyor. Kilis’e her gün atılan roketler, can kayıplarına yol açıyor.

Suriye’de ateşkesin fiilen geçersiz kalması, Suriye Ordusu’nun hastane ya da mülteci kampı gibi alanları bombalayarak masum insanları katletmesi, tekfirci örgütlerin tüm bölgemizde rutine dönüşen intihar saldırıları, Yemen’de Suudi Arabistan’ın işgal girişimi ve katliamları, Mısır’da İhvan-ı Müslimin ve Bangladeş’te Cemaat-i İslami liderlerine dönük siyasi yargılamalar ve idam kararları da, ümmetin iç içe geçen sorun halklarına her gün yenilerin eklenmesine yol açıyor.

Elbette tüm bu gündemlerin arasında, AK Parti Hükümeti’nin siyonist İsrail’e yaptığı son jest de gözden kaçırılmak isteniyor. Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin vetosunu kaldırmasıyla, “İsrail’in güvenliği için çok önemli adım” diye gösterilen bir karar alındı ve İsrail'in NATO karargahında temsilcilik açması onaylandı.

Platform olarak, Türkiye’nin NATO’daki varlığına karşı çıkarken, şimdi yeni hedefinde İslam Coğrafyasının olduğu bu ittifaka siyonist işgal güçlerinin de dâhil edilmesine kesinlikle razı değiliz!  

Önümüzdeki hafta, 15 Mayıs’ın arefesinde, yani Filistin topraklarında “İsrail devleti” diye bir işgalin başladığı Nekbe Günü’nde, Kudüs’ün özgürlüğünü ümmetin özgürlüğü sayan tüm kardeşlerimizle, yine burada buluşalım. Gelin, Filistin için geri sayımın artık özgürlüğe doğru olduğunu hep birlikte gösterelim.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği

Sakarya 556. Hafta: Geçici İşçilik, Kalıcı Kölelik İstemiyoruz!