Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 511.,Sakarya'da 536., Konya 432.,

"“Kanunlar evliliği zorlaştırıyor ve zinayı teşvik ediyor"

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
19 ARALIK 2015 TARİHLİ 511. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Rusya, Suriye’de IŞİD bahanesiyle Müslümanları bombalamaya devam ediyor. Ancak en çok zararı yine masum Müslümanlar görüyor. ABD ise Suriye’de zalim Esed yönetimine karşı savaşan gruplardan hangisini terörist listesine alacağını araştırıyor. Beş yıldır kendi halkını ordu silahlarıyla katleden zalim Esed henüz yeteri kadar Müslüman katledemediği için işbaşında tutulmaya devam ediyor. Öyle anlaşılıyor ki, Suriye’de savaşan taraflar birbirini bitirmeden bu savaşın duracağı yok. İşte o zaman ABD barış güvercini olarak duruma el koyar, Suriye’nin zenginliklerini aralarında paylaşırlar. Zaten ABD tarihi boyunca savaşlarda önce tarafların birbirini tüketmesini izlemiş, savaşın sonuna doğru savaşa girerek hep avantajlı tarafta yer almıştır. Rusya’nın Suriye’yi bombalamasına sessiz kalmasına bakılırsa bu konuda Rusya ile anlaşmış oldukları anlaşılıyor.

Geçen hafta dikkat çeken bir haberi ise, boşanma oranlarının evlilikleri geçmesi üzerine TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulması kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasıydı. Gerçekten de son yıllarda yaşanan boşanmalardaki artış çok ciddi boyutlara ulaştı. Toplumun temel taşı olan ve nesil emniyetini sağlamanın en güçlü kalesi ailenin çatırdadığını bir platform olarak birçok defa dile getirdik. Türkiye’de bütün yöneticilerin ortak bir zaafı var. Olayları basından takip etme ve basının işaret ettiği yönde tedbirler almaya çalışma. Bu yanlışa evlilik konusunda da düşülmeye devam ediliyor. Basın olayı magazinleştirerek ciddiyetinden uzaklaştırıyor. Son yıllarda “Kadına Şiddet” başlıklı haberlerden geçilmiyor. Herkesin ağzında “Kadına şiddete karşıyız” sloganı. Bu sloganın tesiriyle yetkililer de, “kadına kalkan eller kırılır” mantığıyla sebeplerini yeterince araştırmadan, sonuçlarını düşünmeden saçma olarak ifade edilebilecek tedbirlerle olayları daha da içinden çıkılmaz hale getirmekteler. Kadınların çalışma hayatına atılması üzerine ev işleriyle birlikte daha fazla yorulması zaten evde mevcut olan dengeyi kadınlar aleyhine bozdu. Bu yüzden birçok aile stres küpüne dönmüş durumda. Böyle durumlarda tarafları sükûnete davet edecek, ufak tefek sıkıntıları büyümeden çözecek kişi ve kurumlara ihtiyaç vardır. Ancak Türkiye’de kanunlar öyle bir hazırlanmış ki; adeta yangının üzerine benzin döker gibi. Kadın; eşinin kendisine bağırdığı, hakaret ettiği veya tehdit ettiği gibi muğlak ifadelerle polise veya mahkemeye başvurduğunda koca hemen evden uzaklaştırılır. İş bu noktaya geldiğinde ise boşanma kaçınılmaz olur ve son pişmanlık da fayda vermez. Boşanma istatistiklerinde üzerinde hiç durulmayan bir nokta var. Son yıllarda boşanma davalarını ezici bir çoğunlukla kadınlar açıyor. Zira kanun adaletten değil kadınlardan yana olmayı öngörüyor. Boşanma sırasında kadına tazminat, nafaka, eşit mal paylaşımı ile bir de çocukların velayeti verilince her şeyini kaybeden erkek cinnet durumunda barışmak için konuşmaya gittiği karısını anlaşamadıkları için öldürünce basına malzeme çıkıyor. Yetkililerimiz ise tedbir olarak bula bula panik butonu isimli oyuncağı bulmuşlar. Bu güne kadar panik butonu sayesinde hayatı kurtulan bir kadın duymadık. Evliliğin aynı zamanda dini bir görev olduğu ve karşılıklı fedakârlıklarla yürüyebileceğini unutarak, iki eş başkanı olan bir şirket gibi görenlerin hazırladıkları kanunlar kadını boşanmaya teşvik ediyor. Sonunda ise yine kadınlar mağdur oluyor.

Bugün 18 yaşından küçük bir çift, bir müddet beraber yaşasalar aileleri dışında kimsenin umurunda olmazlar. Ancak, 18 yaşından küçük bir genç kız evlendiği zaman “çocuk gelinlere karşıyız” diye aileden sorumlu bakan bile işe karışır. 18 yaşından büyük kadın ve erkek evlilik dışı diledikleri kadar birlikte yaşayabilirler. Ancak evlendikleri takdirde ayrılırken kadın nafaka, tazminat, mal varlığının yarısı derken erkeği bitirir de gider. Yargıtay’ın son içtihatlarına göre ayrılan kadın asgari ücretle bir işe girse bile nafakası kesilemeyecek, evlilikten önceki mallara da ortak olacakmış. Şimdi “kanunlar evliliği zorlaştırıyor ve zinayı teşvik ediyor” dersek haksız mıyız? Platform olarak yıllardır. Ankara cadde ve sokaklarını kirleten fuhuş reklamı içerikli kartlarla mücadele ediyoruz, ama bu konuda hiç devlet yardımı göremedik. Sebebi yukarıda anlattıklarımızla ilgili olmasın? Bu arada hükümet evliliği teşvik için çeyiz hesabı açtıranlara % 20 oranında yarım yapacakmış. Çeyiz hesaplarında biriken mevduatın faizine bankalar mı, hükümet mi verecek? Merak ediyoruz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Sakarya 536. Hafta: İktidar, komşularıyla yaşadığı açmazın sıkışıklığıyla NATO-ABD-İsrail ittifakına teslim oldu

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 536. hafta basın açıklamasında Türkiye-İsrail arasında anlaşmaya varılmasına tepki göstererek, Mavi Marmara Katliamı’nın bu şekilde üstünün örtülmesini eleştirdi.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 536. hafta basın açıklamasında Türkiye-İsrail arasındaki anlaşma, Doğu’da devam eden sokağa çıkma yasakları ve 17-25 Aralık süreci ve iktidar muhaliflerine yönelik baskıcı uygulamalar gündeme alındı. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Kadrican Mendi’nin okuduğu açıklamada, “AKP iktidarı ve İsrail arasında devam eden görüşmelerin sonuna gelindiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Detayları açıklanmamakla beraber, merkezinde “Mavi Marmara” katliamına ilişkin İsrail’in hukuki ve siyasi sorumluktan çıkaran bir özü olduğu aşikar. Zira AKP hükümeti “Mavi Marmara” katliamı dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde dava açılmasını şu ana kadar engellemişti.” dedi. Mendi, söz konusu gelişmenin komşu ülkelerle yaşanan açmazlarla ilgili olduğunu belirterek, “Bu son olay bir kez daha; her seçimde “ümmetin lideri, mazlumların umudu “ propagandasıyla müslüman halkın oylarına talip olan Akp’nin gerçek kimliğini bir kez daha ortaya koymuştur.” ifadelerini kullandı.

 

Doğu illerinde devam eden sokağa çıkma yasakları ve şiddet ortamıyla ilgili de konuşan Mendi, “Son altı ayda yedi ilin 21 ilçesinde toplam (en az) 196 gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 7 Haziran seçimlerinden bu yana sürekli ilan edilen sokağa çıkma yasakları halen Diyarbakır’ın Sur, Mardin’in Nusaybin ve Dargeçit, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde sürüyor. Hükümet gelişmeleri  “hendek”lerin varlığı üzerinden izah etse de, biliyoruz ki; hendeklerin kaldırılmasına ilişkin koşulların yaratılmasına ilişkin yeterli adımlar atılmamıştır. Gelinen noktada bölgedeki silahlı kuvvetlerin uygulamaları, güvenliğin sağlanması noktasını çoktan aşmıştır. Onlarca sivil hayatlarını kaybetmiş ve her gün buna yenileri eklenmektedir… Siyasal iktidar bu meseleyi siyaseten çözmek zorundadır, eğer bunu beceremiyor da güvenlik güçlerine bırakıyorsa ortaya çıkacak kaos halinin sorumlusu olacaktır.” dedi.
 
Açıklamada, 17-25 Aralık sürecinde ortaya atılan iddialarla ilgili olarak herhangi bir hukuki süreç işletilmediğine dikkat çeken Mendi, “Bu çok ciddi yolsuzluk iddiaları örtbas edilirken, soruşturmayı başlatan kamu görevlilerinin tamamının meslekten atılması ibretlik bir durumdur. Olayların yaşandığı dönemde bunu,” iktidarı devirmeye dönük bir komplo” olarak açıklayan hükümetin, bugün bu komplo çökertildiğine göre, zanlıları aklanmaları için bizzat kendi elleriyle yargıya teslim etmeleri gerekmez mi?” denildi. Açıklamada son olarak, “Kötüye gidişattan rahatsız olan, iktidarı sorumluluğa ve hesap vermeye davet eden her türlü muhalif yaklaşım, ya bizzat iktidar tarafından bastırılıyor ya da iktidar aparatları tarafından saldırıya uğruyor. Bu şekilde, yani “iktidarı her türlü hata ve noksandan münezzeh” sayan yaklaşım, bizim dinimizin razı olacağı bir yaklaşım olmaz. Din-i islamda hata ve noksandan münezzeh tek bir varlık vardır o da Alemlerim Rabbi olan Allah’tır.” denildi.
 
SAÖP 536. hafta basın açıklaması
 
Aziz Sakarya halkı!
 
Tek bir hafta geçmiyor ki burada toplandığımızda size iyi gelişmelerden, daha güzel günlerden bahsetme imkanı bulabilelim.
 
Bu hafta da Akp iktidarı ve israil arasında devam eden görüşmelerin sonuna gelindiğini ve temel meselelerde anlaşıldığını, hem israilli yetkililerden hem de dışişlerinden doğrulandığını öğrenmiş bulunuyoruz. Detayları açıklanmamakla beraber, merkezinde “Mavi Marmara” katliamına ilişkin israilin hukuki ve siyasi sorumluktan çıkaran bir özü olduğu aşikar. Zira buradan da defalarca değindiğimiz gibi Akp hükümeti “Mavi Marmara” katliamı dolayısıyla T.C. mahkemelerinde dava açılmasını şu ana kadar engellemişti. Son gelişme, komşularıyla içine düştüğü açmazların sıkışıklığıyla kendini NATO-abd-israil ittifakına teslim etmiş bir iktidarla karşı karşıya olduğumuz gerçeğidir. Sırf Nato’ya güvenerek komşu ülkelere yüksek perdeden tehditler savuran Akp hükümetinin, israilin 10 sivil vatandaşını, tüm dünyanın gözleri önünde katletmesi karşısında takındığı durum bir zavallılıktır. Bu son olay bir kez daha; her seçimde “ümmetin lideri, mazlumların umudu “ propagandasıyla müslüman halkın oylarına talip olan Akp’nin gerçek kimliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
 
Bu iktidar; abd yanlısı, emperyalizmin bölgedeki çıkarlarını savunan, içerde ise kendi vatandaşına acımasızca zulmeden bir iktidardır.
 
Aziz dostlar!
 
Kasım seçimleri sonrası kürt illerinde yoğunlaştırılan baskılar bugün sivil siyasetin tamamen devre dışı edildiği bir noktaya geldi.hatırlanacağı üzere; son altı ayda yedi ilin 21 ilçesinde toplam (en az) 196 gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 7 Haziran seçimlerinden bu yana sürekli ilan edilen sokağa çıkma yasakları halen Diyarbakır’ın Sur, Mardin’in Nusaybin ve Dargeçit, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde sürüyor.hükümet gelişmeleri  “hendek”lerin varlığı üzerinden izah etsede biliyoruz ki hendeklerin kaldırılmasına ilişkin koşulların yaratılmasına ilişkin yeterli adımlar atılmamıştır. Gelinen noktada bölgedeki silahlı kuvvetlerin uygulamaları , güvenliğin sağlanması noktasını çoktan aşmıştır. Onlarca sivil hayatlarını kaybetmiş ve hergün buna yenileri eklenmektedir. Böyleyken hükümetin tam bir vurdumduymazlık içinde öldürülenler “sivil değildi” açıklaması yapmaları, keskin nişancı tarafından kafasından vurularak katledilen 11 yaşındaki çocukların durumunu açıklamaktan uzaktır.
 
Özellikle son bir kaç günde tanklar eşliğinde askeri birliklerinde ilçelere girmesi, bölge insanının aklına “beyaz toroslar”ın yerini artık tanklar mı alacak sorusunu getirmektedir. Siyasal iktidar bu meseleyi siyaseten çözmek zorundadır, eğer bunu beceremiyorda güvenlik güçlerine bırakıyorsa ortaya çıkacak kaos halinin sorumlusu olacaktır. 
 
Buradan Akp iktidarını uyarmak istiyoruz. Siyasetle yapması gereken işleri polise ve hele hele Ordu ‘ya bırakan iktidarlar, zaman içinde iktidarlarını elinde silah tutanlara bırakmak zorunda kalabilirler. Kürt sorununu 90’larda denendiği gibi güç kullanarak bitirilebileceği düşünülüyorsa, bu sürecin sonunda maalesef kapanması mümkün olmayacak ayrılıkların yaşanacağını tahmin etmek zor olmaz.
 
Ülkenin gündem o kadar yoğun ki, tamas edilmesi gereken bir çok meseleyi de es geçmek zorunda kalıyoruz. 
 
Ancak 17-25 aralık operasyonlarının yıldönümünde,  çok ciddi şaibelerin muahatabı olan zannıların tamamen hukuk zorlanarak , yargılanma sürecinden kurtarıldıklarını gördük. Bu çok ciddi yolsuzluk iddiaları örtbas edilirken, soruşturmayı başlatan kamu görevlilerinin tamamının meslekten atılması ibretlik bir durumdur.
 
Olayların yaşandığı dönemde bunu,” iktidarı devirmeye dönük bir komplo” olarak açıklayan hükümetin, bugün bu komplo çökertildiğine göre, zanlıları aklanmaları için bizzat kendi elleriyle yargıya teslim etmeleri gerekmez mi? Eğer gerçekten ortada bir yolsuzluk yoksa adları kamuoyunda “hırsız”a çıkan bu insanlara da kendilerini yargı yoluyla aklama fırsatı verilmesi daha doğru olmaz mı? 
 
Aziz sakarya halkı!
 
Maalesef siyasetin bilek güreşine indirgendiği bir sürecin sonunda geldiğimiz nokta,iktidarın tam bir “pervasızlık ve hesap vermezlik” tutumuna bürünmüş olmasıdır.
 
Kötüye gidişattan rahatsız olan, iktidarı sorumluluğa ve hesap vermeye davet eden her türlü muhalif yaklaşım, ya bizzat iktidar tarafından bastırılıyor ya da iktidar aparatları tarafından saldırıya uğruyor. 
 
Bu şekilde, yani “iktidarı her türlü hata ve noksandan münezzeh” sayan yaklaşım, bizim dinimizin razı olacağı bir yaklaşım olmaz. 
 
Din-i islamda hata ve noksandan münezzeh tek bir varlık vardır o da Alemlerim Rabbi olan Allah’tır.
 
Bunun dışında kim çıkıpta kendini “her türlü hata ve noksandan münezzeh bir makam”da görüyorsa açıktır ki cehennemde ki yerini hazırlıyordur.
 
Siyaset eğer hesap vermekten kaçıyorsa, varlığını rızayla değil zorla sürdürüyor demektir. 
 
Bize düşen ancak uyarmak ve doğru bildiklerimiz kamuoyu ile paylaşmaktır.
 
Şüphesiz Allah işitendir görendir.
 
Yaşasın Halkların kardeşliği!
 
Kahrolsun Halkların düşmanları!
 
Kahrolsun israil!
 
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği
 
 
Konya inanç özgürlükleri platformu 432.hafta basın açıklaması