Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 505., Sakarya'da 530., Konya'da 426.,

"İran devleti, aziz İslâm’a ve Müslümanlara karşı işlediği cinayetlere son vermeli, devrimin ilk yıllarında kullandığı ‘Ne Şia, Ne Sünni, İslâm İslâm’ sloganını ve şiarını yeniden hatırlamalıdır."

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
07 KASIM 2015 TARİHLİ 505. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Son aylarda Kudüs’te İsrail zulmü iyice arttı. Osmanlı Devleti’nden I. Dünya Savaşı sonrası koparılan Filistin önce İngiltere hâkimiyetine verildi. İngilizler Filistin’e Yahudi göçünü hızlandırdı. Yahudi göçmenler İngiltere himayesinde Müslümanlara terör saldırıları düzenliyor, onları bölgeden göçe zorluyordu. 1947 yılına gelindiğinde Filistin konusunu Birleşmiş Milletler’e havale eden İngiltere bölgeden çekildi. 1948 yılında ise İsrail Devleti ilan edildi. Siyonist terör örgütü yöneticileri yeni devletin kadrolarında yer alarak devlet adamı statüsüne geçmişlerdi ama terör yöntemlerini hiçbir zaman terk etmediler. İsrail’in tarihi devlet terörü ve katliamlar tarihidir.

ABD ve Batı’nın kayıtsız şartsız her alanda desteklediği Siyonist İsrail, halkı Müslüman ülkelerin başındaki zalim diktatörlerin de göz yummasıyla 60 yılı aşkın zamandır hep Müslüman kanı dökmektedir. Gücü her zaman masum sivil halka, kadınlara ve çocuklara yetmektedir. Bu gün onca zulüm ve katliamlara rağmen Müslüman çocuklara bile baş eğdirememiştir. Bu yüzden siyonist İsrail yönetimi, protesto gösterilerinde güvenlik güçlerine gerçek mermi kullanma yetkisi vermiştir. Mescid-i Aksa’ya yapılan Siyonist saldırılarını protesto etmek için sokağa çıkan Filistinlilere karşı yapılan saldırılarda 70’ten fazla Filistinli şehid edilmiş, binlerce kişi yaralanmıştır. Hayatlarını kaybeden masûmlar içinde 11 aylıktan 17 yaşına kadar 14 tane de çocuk vardır. Tutuklanan çocuk sayısı ise sekiz yüzün üzerindedir.BM Güvenlik konseyi üyeleri, işlenen bu insanlık suçu karşısında üç maymunu oynamaya devam etmektedirler. İşlenen insanlık suçunu kınama cesaretini bile gösteremeyen BM Güvenlik Konseyi, varlık sebebine ihanet etmektedir.

Geçtiğimiz hafta İran’da, 1979 yılında yaşanan ABD Büyükelçiliği baskının yıldönümü kutlandı. Göstericiler ABD ve İsrail’i protesto ettiler. 1979’da İran’da meydana gelen yönetim değişikliği bütün dünyada “İslâm Devrimi” olarak algılandı. Devrimin lideri Ayetullah Humeyni’nin vefatından sonra; İslâm’ın temel hedeflerini bir tarafa bırakan, Modern-ulus devlet paradigmasına aşık olan ve Pers İmparatorluğu hayallerine kapılan İranlı politikacılar, fesadın yayılmasına hizmet etmeye başlamışlardır. İrangate skandalı, adetâ bir milat olmuştur. İran Derin Devleti’nin, ABD’li albay Oliver Nort aracılığı ile Büayük Şeytan’dan hem akıl, hem silah aldığı ortaya çıkmıştır. Günümüzde mezhebi İran devleti; başta ABD olmak üzere, Rusya ve Çin ile işbirliği yaparak, Irak ve Suriye’de binlerce mâsum sivilin öldürülmesine hizmet etmektedir. ABD Irak’ı işgal ettikten sonra, yönetimi İran’ın siyasi emellerine hizmet eden Şiilere teslim ettiği malûmdur. Resmi açıklamalara göre, güya Irak’tan geri çekilmiştir. Irak’taki Şii yönetimin zulmü, Diktatör Saddam’ı aratmaya başlaması, yeni çatışmaları beraberinde getirmiştir. İranlı komutanların, devrim muhafızlarının ve Lübnan’da faaliyet gösteren Şii Hizbullah milislerinin; Suriye’de zalim Beşşar Esed’in egemenliğini korumak için, masum Müslüman sivilleri öldürmekle meşgul olduğu malûmdur. Mezhep savaşı çıkarmak için Yemen’e el atan İran, şii Husi aşiretini kışkırtmış ve iç savaş çıkarmayı başarmıştır. Kendi siyasi nufüz alanını genişletmeye çalışan İran, İslâm topraklarının kan gölüne çevrilmesinde önemli rol oynayan bir ülke haline gelmiştir. Suriye, Irak ve diğer İslâm topraklarında mâsum sivil Müslümanların kanını döken İran Yönetimi’ni, işlenen bu cinayetler sebebiyle kınıyoruz. Yalan söylemeyi ‘takiyye yapıyoruz’ gerekçesiyle dini bir vecibe haline getiren İran devleti, aziz İslâm’a ve Müslümanlara karşı işlediği cinayetlere son vermeli, devrimin ilk yıllarında kullandığı ‘Ne Şia, Ne Sünni, İslâm İslâm’ sloganını ve şiarını yeniden hatırlamalıdır. Şiiliği kendi siyasi/ulusal menfaatleri için kullanan İran’ın; mezhebi savaşı gizlemek için, muhaliflerini mezhepçilik yapmakla suçlamasının bir anlamı yoktur.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 530. hafta eyleminde, toplumun tüm kesimlerinin yararına çalışacak bir sistem için mücadele ettiklerini belirtirken, YÖK’ün kuruluşunu protesto etti

 Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 530. hafta basın açıklamasını Sakarya Dayanışma Derneği’nden Erhan Duru okudu. Seçim sonuçlarının değerlendirmesiyle başlayan açıklamada, YÖK’ün kuruluş yıldönümü, Cizre JİTEM davası ve seçim vaatleri gündeme alındı. “1 Kasım da geldi, geçti. Milyonlarca seçmen; ölçtü-biçti ve bir karara vardı. Bu karar, mevcut sistemin yönetimine dair bir karardı. Derdi, sadece yönetenlerin seçimi olanların görevi bir sonraki sandığa kadar bitti. Meselesini, bizatihi sistemin kendisiyle; yani sadece iktidardakilerle değil doğrudan iktidar yapısıyla tanımlayanların sorumlulukları ise devam ediyor.” diyen Duru, “Platformumuz, sorumluluklarının farkında olarak, aziz İslam’ın adalet hedefini gözetmenin ve bunun şahitliğini yapmanın çabası içinde, herkesin hakkını ve hukukunu savunma gayretindedir. Bunun için devletin, siyasi ya da ekonomik iktidarın çıkarlarını değil, tüm kesimleriyle toplumun maslahatını esas almayı sürdürecektir.” dedi.

Erhan Duru tarafından okunan açıklamada YÖK’ün kuruluş yıldönümüyle ilgili “Tam 34 yıldır, üniversitelerin, akademisyenlerin ve öğrencilerin üzerinde sistemin sopası haline gelmiş bu kurumun varlığını hâlâ koruyor olması ibret vericidir. Dün, YÖK’ün eliyle ideolojik bir baskıya maruz kalanların, bugün kendi iktidarlarında aynısını kendi muhaliflerine yapıyor olması da öyle!” ifadelerine yer verilirken, JİTEM davasındaki beraat ise “Ergenekon, Balyoz derken, JİTEM dosyası da, sistemin muhafazası üzerine iktidarın eski ve yeni seçkinleri arasında bir ittifakın kurulmasıyla sonuçlandı.” şeklinde değerlendirildi. Açıklamanın sonunda AK Parti’nin seçim vaatleri hakkında “Platformumuz, başta işsizlere istihdam, taşerona kadro, asgari ücretli ve emekliye zam vaatleri olmak üzere, sandık öncesi söylenenleri gündemde tutacak; her şartta kamusal yararı savunacaktır.” denildi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 530. Hafta Basın Açıklaması

Yılmak Yok, Mücadeleye Devam!

Değerli dostlar, duyarlı Sakarya halkı;

1 Kasım da geldi, geçti. Milyonlarca seçmen; ölçtü-biçti ve bir karara vardı. Bu karar, mevcut sistemin yönetimine dair bir karardı. Derdi, sadece yönetenlerin seçimi olanların görevi bir sonraki sandığa kadar bitti. Meselesini, bizatihi sistemin kendisiyle; yani sadece iktidardakilerle değil doğrudan iktidar yapısıyla tanımlayanların sorumlulukları ise devam ediyor. Üstelik siyasetin; toplumu, yine toplum yararına yönetmesinin asli amaç olmaktan çıktığı bir vasatta, bu sorumluluklar bir kat daha artıyor.

Platformumuz, sorumluluklarının farkında olarak, aziz İslam’ın adalet hedefini gözetmenin ve bunun şahitliğini yapmanın çabası içindedir. Peygamberlerin tevhidi mücadele örnekliğinin ışığında; dini, mezhebi ve ideolojisi her ne olursa olsun, herkesin ve her kesiminin hakkını ve hukukunu savunma gayretindedir. Bunun için devletin, siyasi ya da ekonomik iktidarın çıkarlarını değil, tüm kesimleriyle toplumun maslahatını esas almayı sürdürecektir.

Değerli dostlar;

Dün 6 kasımdı. Akademide 12 eylül düzeninin devamını sağlamak amacıyla YÖK’ün kuruluşunun yıldönümü. Tam 34 yıldır, üniversitelerin, akademisyenlerin ve öğrencilerin üzerinde sistemin sopası haline gelmiş bu kurumun varlığını hâlâ koruyor olması ibret vericidir. Dün, YÖK’ün eliyle ideolojik bir baskıya maruz kalanların, bugün kendi iktidarlarında aynısını kendi muhaliflerine yapıyor olması da öyle!

Eğitim giderek serbest piyasanın pazarı yapılırken, üniversiteler ticarethane, öğrenciler de paralı müşteriye dönüşüyor. Kalite adına ilimsiz, erdemsiz, irfansız programlar uygulanıyor. Diğer taraftan da düzene uymayan akademisyenler, soruşturmaların ve işten çıkarmaların hedefi oluyor. 28 Şubat’ta, YÖK’e karşı başörtüsü eylemleriyle sembolleşen Beyazıt Meydanı’nda, YÖK hâlâ protesto ediliyor ve öğrencilere yine şiddet uygulanıyor. Meydandakiler değişiyor fakat akademinin, öğrencilerin sırtına inen sopa aynı kalıyor. Değişim ise ne yazık ki emri verenlerden ibaret!

Değerli arkadaşlar;

12 eylül zihniyetinin diriliğini koruduğuna dair başka bir emare de, Cizre JİTEM dosyasının beraatle sonuçlanmasıydı. 1993-95 yılları arasında Cizre’de 21 kişinin ölümünden sorumlu 8 sanık, tüm delillere rağmen aklandı. Böylece onca faili malum cinayet, işkence, insanlık dışı uygulama ve yargısız infaz gibi suçları yapanlar, ödüllendirildi. Başka bir açıdan; Ergenekon, Balyoz derken, JİTEM dosyası da, sistemin muhafazası üzerine iktidarın eski ve yeni seçkinleri arasında bir ittifakın kurulmasıyla sonuçlandı.

Duyarlı Sakarya halkı,

Önümüzde yeni bir dönem ve hâlâ çözüm bekleyen sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar var. Bu süreçte, herkesin yerine getirmesi gereken sorumluluklar var. Platformumuz, adaletin tesisi için şahitliğini sürdürürken, size seçim meydanlarında verilen sözlerin de takipçisi olacaktır. Başta işsizlere istihdam, taşerona kadro, asgari ücretli ve emekliye zam vaatleri olmak üzere, sandık öncesi söylenenleri gündemde tutacak; her şartta kamusal yararı savunacaktır.

Olup bitenlerin bize anlattığı bir şey varsa, asla yılgınlığa kapılmamız gerektiğidir. Hak, adalet ve özgürlük için, doğru olduğuna inandığımız yolda, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan yürüyüşümüze devam etmekle mükellefiz. Şüphesiz Allah, sabredenlerin vekilidir.

Basın açıklamamıza son verirken, platform dostlarımızdan Serdar Aslan’ın değerli babasının vefat ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Merhum amcamıza Allah’tan rahmet, hocamıza ve sevgili ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.

Önümüzdeki hafta, aynı gün ve saatte, yeniden buradayız.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği

 

 

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

426. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI Rahman, Rahim, Allah’ın Adıyla

“ Hikmetle ve güzel öğütle Rabbinin yoluna davet et. Ve onlarla en güzel bir şekilde mücadele et. Kuşkusuz senin Rabbin yolundan sapanları en iyi bilen odur. Ve O hidayet üzere olanları da en iyi bilendir.”

( Nahl Suresi 125. Ayet) Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Üzerinde uzun tartışmalar yaşanan bir seçim sona erdi. Seçimin kendisi kadar vaat edilenler yapılacağı iddia olunanlar ve seçimden sonrası için oluşan beklentiler de önemlidir. Seçim öncesi kanaat önderleri oldukları iddia edilen kişilerin açıklamaları seçimle alakalı kurdukları cümleler ve yaptıkları çağrılar da en az seçimin kendisi kadar önemlidir.

Seçim sonrası İslam ümmeti üzerinde oluştuğu iddia olunan sevinç ortamı da ya bir hakikattir ya da yeni projelerin bir parçasıdır. Şimdi gözler ve kulaklar elde edilmek istenilen maslahatlara, dört gözle beklenilen umutlara seçim beyannamelerinde olmayıp fakat toplantılarda yapılan vaatlere ya da yapıldığı vehim olunan hayallere çevrilmiştir.

Usul itibariyle esasta şer olanın ferde hak olması mümkün değildir. Şer murat edilerek yapılan amelin hayır üzere maslahatlar oluşturması da mümkün değildir.

Laik devletin yapısı bu esas ilkenin üzerine inşa edilmiştir. Yasalar ve kanunlar bu esas ilkeye bağlı kalmak durumundadırlar. Sonuçları itibariyle dini esaslara uygun düşen yasalar dahi esası itibariyle laik temelli olmak mecburiyetindedir. Hal böyle olunca kanunların, yasaların dini anlamda bir ıslahı şeklen mümkün olsa da esas da mümkün olamayacaktır.

Dini argümanlar kullanarak belirgin maslahatların elde edileceği vaatlerinde bulunan önderlikleri kendilerinden menkul kanaat sahipleri bu yaman problemin içerisinde vaaz ettikleri maslahatlara ulaşmak için ne yapacaklar ve ya ulaşamadıklarında hangi mazeretleri ileri sürecekler önümüzdeki vakitler bumları gösterecektir.

İslam coğrafyasından ekranlara yansıyan görüntülerin hakikatleri de yine önümüzdeki zaman içerisinde ortaya çıkacaktır. Arzumuz bu görüntülerin daha da iyileşerek artmasından yanadır. Tecrübelerimiz ise bunların birer hatıra kalıp görünenle gerçeğin çok farklı olduğu yönündedir. Korkumuz ve endişemiz bu sevinçlerin bir pişmanlık ve bir toplumsal acıya dönüşmesi yönündedir.

Meydana gelen durum uzun süredir var olagelen durumun kendisinden ibarettir. Yeni ve yenilenen şeylerin varlığını gelecek günler gösterecek, bunların hayır mı şer mi olduğunu günü geldiğinde basiretli, basiretsiz bütün gözler görecektir. Umutlarını ve hayallerini başkasının amellerine bağlayanlar kendileri atalete mahkum kalacak, korkarız ki gerçekleşmeyen hayallerinin yanında terk ettikleri amellerinden de hesaba çekileceklerdir.

Müslüman halkımızı bireysel ve toplumsal hassasiyetlerini canlı tutmaya ulaşmak istedikleri hedeflerine yönelik ameller işlemeye var olan mevcut iyiliklerini arttırmaya hayal yerine amel üretmeye davet ediyoruz. Tarihin bir ibret levhası olduğu, sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 427. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz. KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

25 Muharrem 1437 (07.11.2015)