Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 515., Ankara'da 492., Konya'da 411

 

Sakarya 515. hafta basın açıklamasında, Türk Hükümeti'nin Suriye'deki tarafları masaya oturtmak için inisiyatif alması gerektiği belirtildi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 515. hafta basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi adına Muhammed Emin Duman okudu.

Açıklamada Suruç’taki son saldırı tel’in edilerek IŞİD’in kendisine muhalif tüm unsurları imha etme peşinde olduğuna dikkat çekildi.

Duman, IŞİD’in ABD’nin Ortadoğu’daki emelleri için kullandığı bir figüran olduğunu vurgularken, “Amerika bölgeyi yeniden dizayn etmek adına bölgedeki jandarması olan Suudi Arabistan’ı kullanarak IŞİD’i üretmiştir” ifadelerini kullandı.

 

PKK’nın Suruç Saldırısı’nı bahane ederek kaotik bir ortam oluşturduğunu belirten Duman, “Suruç’taki vahim katliamı bahane ederek PKK’nın Ceylanpınar’da iki polisi katletmesi, Türkiye’nin değişik yerlerinde dindar bazı insanlara IŞİD bağlantısı gerekçesiyle saldırması ve iki vatandaşı katletmesi gibi olayların hiçbir izahı yoktur. PKK’yı bu katliamlarından dolayı lanetliyoruz" dedi. Doğu ve Güneydoğu'da muhalif seslerin izole edilerek bölgenin kaosa sürüklendiğini dile getiren Duman, tedbir almaması durumunda çıkacak kaosun sorumluluğunun birinci derecede HDP'ye ait olacağının altını çizdi.

Ak Parti Hükümeti’ne de Suriye konusunda uyarılarda bulunan Duman, ABD’nin kendi ürettiği IŞİD canavarını yeniden istediği sınırlara geri çekebilmek için başlattığı uluslararası operasyona Türkiye’nin alet edildiğini söyledi.

Açıklamada son olarak Türkiye’nin Suriye’de Esad yönetimi ile muhalifleri masaya oturtmak için çaba sarf etmesi gerektiği ifade edilerek, “Aksi takdirde Suriye sorunu Türkiye’nin sınırlarını aşarak içimizde onarılması derin yaralar açmaya, istikrarsızlık oluşturmaya, siyasi farklılıkları kavgaya dönüştürmeye, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrışmasını körüklemeye adaydır" mesajı verildi.

515. Hafta Basın Açıklaması

SURİYE’DE BARIŞ İÇİN TARAFLAR MASAYA OTURTULMALIDIR!

Türkiye zor günlerden geçiyor. Suruç’ta 32 yurttaşımız IŞİD mensubu bir canlı bombanın kendisini patlatması sonucu hayatını kaybetti. Bu katliamı yapanları lanetliyoruz.

IŞİD ile ilgili bu meydandan değişik zamanlarda açıklamalar yaptık. Örgütün ideolojik alt yapısı Selef-Harici sentezi bir düşünceye oturuyor. Bu düşünce, Suudi Arabistan’ın onlarca yıldır tüm İslam coğrafyasına yaymaya çalıştığı, bu amaçla milyarlarca dolar harcadığı mezhebi görüşü Vahhabiliğin yeni versiyonudur. En önemli özelliği kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları kafir ilan etmeleri ve katledilmelerini caiz görmeleridir.

Dünyanın dört bir tarafından cihad amacıyla bir araya gelenlerin Irak ve Suriye’de oluşturduğu bu örgütün içinde 5-6 bin Türk vatandaşı olduğu da belirtiliyor. Örgüte katılanların profillerine bakıldığı zaman; Sünni coğrafyalardan gelen ezilmiş, horlanmış gençler kadar, dünyadaki kaosa karşı içinde sadece silahın ve ölümün olduğu bir mücadeleyi benimsemiş dini hassasiyete sahip insanların çoğunlukta olduğunu gözlemliyoruz. Bu insanların beyinleri yıkanarak kısa sürede ölüm makinesi haline gelmeleri sağlanıyor.

Örgüte katılanların hiç sorgulamadığı üç önemli husus var: birincisi bu örgütün finansmanı konusu… Örgütün elinde tuttuğu yerlerden elde ettiği gelirlerden çok Suudi Arabistan ve Körfez emirliklerinin bazı önemli zenginlerinden para akıtıldığı biliniyor. Bu zenginlerin Suudi ve Körfez iktidarlarının bilgisi dahilinde ilgili desteği sürdürebilecekleri de bir diğer gerçek…

İkinci önemli husus; örgütün silahı nasıl bulduğu hususudur. Suriye ve Irak’ta ele geçirdikleri yerlerdeki silahın yanında özellikle Amerikan silahlarının ve askeri araçlarının bir şekilde örgüte akıtıldığını görüyoruz. Türkiye’nin de bölgeye gönderdiği silahların önemli bir kısmının IŞİD’in eline geçtiği herkesin kabul ettiği bir gerçek…

Üçüncü önemli husus; örgütün El-Kaide’den farklı olarak birincil düşman olarak Amerika ve İsrail’i değil, bölgedeki Şii, Alevi ve kendisine muhalif unsurları görmesidir. Diğer bir deyişle IŞİD esas itibarıyla kendisine muhalif Müslümanlarla çatışmayı ana strateji edinmiş durumda…

Özetle şunu ifade etmek istiyoruz: IŞİD’in bölgede büyümesi ve kaosun adresi haline gelmesi Amerika ve Suudi Arabistan’ın ortak projesi sonucu gerçekleşmiştir. Amerika bölgeyi yeniden dizayn etmek adına bölgedeki jandarması olan Suudi Arabistan’ı kullanarak IŞİD’i üretmiştir. Amerikalı yetkililerin IŞİD’e 15-20 sene gibi bir ömür biçmeleri de bu projenin kendi projeleri olduğunun açık kanıtıdır. Irak ve Suriye’deki iç savaş sonrası ortaya çıkan istikrarsızlığın Türkiye’ye de sıçrama ihtimali güçlüdür.

Türkiye’nin son süreçte uğraştığı bir diğer temel sorun ise PKK’dır. Suruç’taki vahim katliamı bahane ederek PKK’nın Ceylanpınar’da iki polisi katletmesi, Türkiye’nin değişik yerlerinde dindar bazı insanlara IŞİD bağlantısı gerekçesiyle saldırması ve iki vatandaşı katletmesi gibi olayların hiçbir izahı yoktur. PKK’yı bu katliamlarından dolayı lanetliyoruz.

Kürt siyasal hareketi HDP’nin güçlü bir şekilde meclise girdiği ve tezlerini daha yoğun seslendirebileceği bir dönemde hala silahların konuşmasını kimse açıklayamaz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin kurtarılmış bölge haline dönüştürülmesi ve farklı tüm seslerin kısılması veya yok edilmesi projesinin acilen sonlandırılması gerekmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki muhalif görüşlerin izolasyonunun Türkiye’nin diğer bölgelerinde Kürtlerin izolasyonu gibi bir vahim sonucu doğuracağını öngörmek hiç de abartılı değildir. HDP’ye bu konularda büyük sorumluluk düşmektedir. İşin başında tedbir alınmaz ise oluşacak kaosun sorumluluğu birinci derecede HDP’ye ait olacaktır.

Olup bitenlerle ilgili iktidarın pozisyonuna gelince… Ak Parti iktidarı 2011 sonrası yaptığı dış politika hatalarının sonuçları ile boğuşuyor. 1 Mart Tezkeresi ile Irak bataklığına batmaktan büyük ölçüde kurtulan iktidar, hiç ders almadan Suriye bataklığına tamamen battı. Amerika’nın bölgenin yeni dizaynı politikalarına dönük Irak ve Suriye operasyonları doğru okunamadığı için “Yeni Osmanlı” gibi sanal tezlerle gücünü abartan iktidar, bugünkü Suriye kaosunun ana mimarlarından biri oldu.

Türkiye, son bir haftadır IŞİD’e karşı kurulan uluslararası koalisyona katılma kararını tartışıyor. Amerika, kendi ürettiği IŞİD’in istediği sınırlara çekilmesi için uluslararası bazı güçleri de arkasına alarak operasyon yapıyor. Diğer bir deyişle kendi ürettiği canavarı haddini aşması nedeniyle belirlediği sınırlar içine çekmeye çalışıyor. Bu trajikomik operasyona Türkiye de alet ediliyor.

Türkiye için hayati olan Suriye’de ne pahasına olursa olsun barışın sağlanmasıdır. İktidar nasıl ki Kürt Sorunu’nun çözümü için onca ölüme rağmen Abdullah Öcalan ile görüşmeye başladıysa Suriye’de de Esad ile görüşmek zorundadır. Yapılması gereken Esad ile Suriyeli muhaliflerin müzakere masasına oturtularak çözüm için çaba sarf edilmesidir. Aksi takdirde Suriye sorunu Türkiye’nin sınırlarını aşarak içimizde onarılması derin yaralar açmaya, istikrarsızlık oluşturmaya, siyasi farklılıkları kavgaya dönüştürmeye, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrışmasını körüklemeye adaydır. Bu durumu tüm siyasilere hatırlatmayı görev biliyoruz.  Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

 

"Bu sorulara cevap ver Selahattin Demirtaş !"

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

25 TEMMUZ 2015 TARİHLİ 492. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Türkiye kamuoyu Ramazan Bayramı sonrası Suruç’da basın açıklaması sırasında patlatılan ve 32 kişinin öldüğü, 100’den fazla kişinin yaralandığı canlı bomba haberiyle sarsıldı. Yaklaşık altı aydır hazırlıkları süren, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu ile Ezilelerin Sosyalist Partisi tarafından Kobani’de bir dizi faaliyeti hedefleyen projeye katılan 300 kişilik grup Suruç’da Amara Kültür Merkezi’nde toplanmışlardı. Hazırlık çalışmalarının bütün safhalarında HDP yetkilileriyle görüşmeler yapan, onlardan destek sözü alan Sosyalist gençler, Pazartesi günü öğle üzeri “Birlikte Savunduk Birlikte İnşa Edeceğiz” yazılı pankartın arkasında basın açıklaması yaparlarken patlayan bomba büyük bir katliama sebep oldu.

Dünya görüşlerini paylaşmasak da komşu halklara yardım amacı gibi iyi niyetlerle burada toplanmış olan gençleri kendi ince hesapları için katledebilen zihniyeti kınıyor, bu katliamı tel’in ediyor, katliamda hayatlarını kaybedenlerin ailelerine sabır ve baş sağlığı diliyoruz.

Hazırlık aşamasında gençleri desteklediklerini açıklayan, hatta Suruç’da olacaklarını beyan eden HDP Milletvekillerinin hiçbir patlama esnasında gençlerin yanında değildi. Ancak patlamadan sonra olay hemen HDP tarafından sahiplenildi. Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş, olaydan dolayı devlet görevlilerini itham ederek, hükümeti IŞİD’e arka çıkmakla suçladı. Oysa olayın gerçekleşmesi, öncesi ve sonrasında gelişen olaylara baktığımızda birçok şüpheli durum dikkati çekmektedir.

1. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın; güvenlik kameralarını çalıştırmayan, güvenlik güçlerini Amara Kültür Merkezi’ne sokmayan HDP’li belediye yetkilileri yerine devlet görevlilerini suçlaması ve “halkımız kendi güvenliğini kendisi sağlayacaktır” demesinin, Cemil Bayık’ın Kürt halkını silahlanmaya çağırmasıyla bir ilgisi var mıdır?
2. Basın açıklamasında duyurulan organizasyonun başından beri içinde olan HDP Milletvekilleri ve parti yetkililerinin hiçbiri o gün niçin orada değildi?
3. Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi daha önceden basın açıklamasını Kobani sınırındaki Çaykara Köyü’nde yapılması konusunda organizatörlerle anlaştıklarını ve bütün güvenlik tedbirlerinin anılan bölgede alındığını ancak, olay günü bu programın birileri tarafından değiştirildiğini söylüyor. Bu değişikliği yapanlar kimlerdir?
4. “Patlamadan saniyeler önce basın açıklaması alanından ayrılan sarışın kadın” haberi fotoğraflarla basında yer almışken bu konunun akıbeti ne oldu?
5. Patlamada ölenlerin birçoğunun kimliği hasar görmüşken bombacı olduğu iddia edilen kişinin kimliği nasıl sapasağlam bulundu?
6. IŞİD olayı üstlenmeden ve henüz soruşturma bile başlamadan ısrarla IŞİD’i işaret etmek, devletin IŞİD’i himaye ettiğini iddia etmek gerçekçi midir?
7. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın olaydan hemen sonra verdiği demeçler yüzünden yurdun bir çok yerinde olaylar çıkması, polislerin ve sakallı insanların katledilmesi provokasyon iddialarını güçlendirmiyor mu?
8. Canlı bomba olduğu iddia edilen kişinin ısrarla Adıyaman nüfusuna kayıtlı olduğunu vurgulamanın, Kürt nüfusun yoğun olmasına rağmen Adıyaman’ın son seçimde HDP’ye teslim olmaması ile bir ilgisi var mıdır?
Bu ve benzeri birçok soru olayın sıradan bir terör olayı olmadığını, birçok hedefi olan, profesyonelce hazırlanmış büyük bir tezgâh olduğunu gösteriyor. Biz Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak olay sonrası gelişmeleri de göz önünde bulundurup muhtemel tehlikelere dikkat çekmek istiyoruz.
PKK – PYD ve IŞİD uluslararası bağlantıları olan, Emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapan, içlerinde çeşitli istihbarat örgütlerinin ajanlarını barındıran terör örgütleridir. HDP de PKK ve PYD ile ilişkisini açıkça ilan eden bir partidir. Son seçimde silah zoruyla oy aldığı belgeleriyle basında yer alan HDP ve PKK asla Kürt halkının temsilcisi değildir. Çözüm Süreci boyunca hükümet yetkilileri oyalanmış, PKK bırakın silahlarını teslim etmeyi, militanlarını şehirlere ve HDP’li belediyelere yerleştirerek daha da güçlenmiştir. Son gelişmelere bakılırsa PKK Türk-Kürt halklarını çatıştırma stratejisinden vazgeçerek, Emperyalist güçlerin Ortadoğu haritasını yeniden çizme projesinde etkin rol almıştır. ABD, İsrail ve İngiltere bölgede Müslüman’ı Müslüman’a kırdırma siyaseti takip etmektedir. IŞİD ve PYD ise bölgede Baasçı Esed rejimine karşı savaşan muhaliflere saldırıyor. Suriye’de rejime karşı savaşan, ABD’nin kontrolüne girmeyen bütün Müslüman oluşumlar PYD ve IŞİD’in hedefindeler. IŞİD PYD’ye alan açmanın bahanesi olarak kullanılıyor. Türkiye’de ise sakallı Müslümanlar PKK ve gençlik yapılanması YDG-H militanlarınca katlediliyor. Üstelik HDP 6-8 Ekim olaylarındaki tahriklerinin hesabını henüz vermeden; “IŞİD’e karşı hâlâ bir operasyon yapılmadı” diye devlet güçlerini kışkırtarak Müslümanları potansiyel terörist olarak gösterme peşinde. Anlaşılan o ki; Emperyalist güçler Suriye’deki iç savaşı Türkiye’ye taşıyarak Türkiye’ye bir ders vermek istiyorlar.
Çözüm Süreci’nin ise romantik bir hayal olduğu ortaya çıktı. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a ABD ziyareti esnasında yeni rolü ezberletilmiş. Uluslar arası güçlerin taşeronluğunu yapan bir terör örgütü ile görüşmeler yaparak “Çözüm Süreci”nin yürümeyeceği artık anlaşılmış olmalı. Bölge halkı PKK ve HDP’nin insafına bırakılmamalıdır. Son günlerde asker ve polisler ile sıradan sakallı insanları katleden, sokaklarda terör estiren, yol kesen, kamyonları ve iş makinelerini ateşe veren, buna rağmen IŞİD karşısında masum gösterilmeye çalışılan PKK’nın son 30 yılda 40 bin insanımızın canına trilyon dolarla ifade edilen maddi kayıplara sebep olmuş vahşi bir terör örgütü olduğu unutulmamalıdır. IŞİD’in de; saf Müslümanları İslâmî argümanlarla kandırarak saflarına çekip, sadece diğer Müslümanların kanını döken, tekfirci, Harici mantığıyla hareket eden, çağdaş Lawrens’lerin kontrolündeki bir terör örgütü olduğunu bir kere daha hatırlatıyor, bütün Müslümanları da bu tuzağa düşmemeye davet ediyoruz.

Son olarak, PKK ve IŞİD hedeflerine karşı başlatılan harekattan sonra yurdumuz bir çok provokasyona açık hale geldiğinden bütün halkımızı dikkatli olmaya çağırıyoruz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 411. Hafta Basın Açıklaması

 

 

411. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Asra yemin olsun ki şüphesiz insan hüsrandadır. İman edenler, salih amel işleyenler, hakkı tavsiyeleşenler ve sabrı tavsiyeleşenler müstesna.Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Söz konusu olan her kesimin hareketleri ve eylemleri teker teker ele alındığında, makul ve doğru sınırlarının içerisinde kabul edilebilir niteliklere sahip olabilir. Bununla birlikte eylemlerin hepsi bir arada değerlendirildiğinde, büyük projenin içerisinde önemli bir yer teşkil etmektedir. Fiilleri, eylemleri teker teker değerlendirmek, bunlara ister olumlu ister olumsuz bakalım, doğru sonuca ulaştırmayacaktır. Kendi değer yargılarıyla doğru kabul edilebilen pek çok davranış, bütünün içerisinde büyük bir yanlış olacaktır.

Başlangıcı itibarı ile haritaların değişeceği tezi üzerinde kurulu olan Büyük Ortadoğu Projesi, Irak, Libya ve Suriye’de gerçekleşmiş gibi görünmektedir. Bu proje, Mısır ve Yemen’de de belirgin bir ilerleme kaydetmiştir. Son zamanlarda Türkiye’de meydana gelen olaylar, Türkiye’nin de bu kumpasa itilmek istendiğini açıkça göstermektedir. Tüm tarafları, mevcut bütün sorunlara rağmen, büyük projenin paydası olmamaya çağırıyoruz. Tabî reflekslerin ve indi maslahatların peşinde koşarak meydana gelebilecek büyük zararın faili olmamaya çağırıyoruz.

Amerikan aklının tabî sonucu Müslüman halklara düşman olmak ve problemleri Müslümanları cezalandırarak çözmek üzere kuruludur. Bu aklın bir yansıması olarak ülkemizde de İslamî kimliğe sahip her kesimden insanın üzerine bir şiddet dalgasıyla gidileceğinden endişe etmekteyiz. Zaten Müslümanlara yönelik baskıyı arttırmak ve bunu bir strateji haline getirmek için gün bekleyen örgütlerin varlığı ortadadır. Ve bu örgütlenmeler Müslümanlara yönelik bir şiddet kampanyası başlatmışlardır.

Tarihin bir ibret levhası olduğu, sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 412. haftada, aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

9 Şevval 1436  (25.07.2015)