Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 407., Ankara'da 489., Sakarya'da 511.,

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 407. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

            Rahman, Rahim, Allah’ın Adıyla

        Lût'u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: "Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?  Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz."Kavminin cevabı ise sadece, "Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!..." demek oldu. Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azab içinde kalanlardan oldu. Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık." Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu. (ARAF 80 84.ayetler)

  Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

      Bereket ve Rahmet ayı ramazan Müslümanlar üzerine bireysel  tezkiyelerini sağlamak için rahmetini yayarken küfrün önderleri ve zulmün ele başları boş durmuyorlar. Ramazanın insanlık üzerindeki tesirini azaltmak onun aydınlık ışığının kendi karanlıklarını dağıtmasına magni olmak için hidayet ışığını fiilleri ile söndürmeye çalışıyorlar

     Zalim Çin hükümeti müslümanların en masum ibadetlerine dahi tahammül edemeyip oruca yasak getirmekte Müslümanları gündüz saatlerinde mecburi yemek yemeye zorlamaktadır bu görülmemiş zulüm Çinin Müslümanlar üzerine uyguladığı diğer zulümlerin ne boyuta ulaştığının göstergesidir

     İnsanlığın fıtratına yönelik saldırılar en az fiziki saldırılar kadar zulüm içermektedir Cahiliyyenin ve karanlığın kıtası Avrupa da yaygın bir şekilde kabul gören cinsel sapkınlıklar ve eş cinsel evliliklere izin verilmesi vakıası her açıdan büyük bir sapkınlık ve zulümdür. Bu zulmün büyük şeytan amerika da tüm eyaletlerde yasallaşması zulmün yayılması etkisinin çoğalması insan fıtratı ve neslin geleceği açısından çok tehlikelidir

     Ülkemizde batıllaşma hareketinin bir uzantısı Avrupa uyum yasalarının gereği olarak kabul edilen eşcinsellere yönelik koruma kanunları bu azgınlığın normal kabullenilmesine yaygınlaşmasına sebebiyet vermektedir

     Sapkın cinsel tercihleri bulunan gruplar örgütlenmekte serbestçe propagandalarını yapmakta sosyal hayatın her alanında kabul görmüş insallar gibi bulunabilmektedirler. Toplumsal tepkiden kanun şemsiyesi ile korunan bu azgın güruh sapkın fikirlerini yaymak için değişik sosyal etkinliklerde bulunabilmektedir.

     Sadece eşcinsel erkeklerden oluşan Boston Gay Men’s Chorus (Boston Eşcinsel Erkekler Korosu)'nun, 110 kişilik ekibiyle Ramazan ayının 10. gününde Zorlu Center’da vereceği konser yoğun tepkiler üzerine iptal edilmişti, daha sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde ücretsiz bir şekilde gerçekleştirilecek konser ayarlanmıştır.

    Ramazan ayında Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin onayıyla üniversitede gerçekleştirilecek olan konser helaka sebeb olan böyle bir azgınlığın ramazan ayında gerçekletirilmek istenmesi ayrıca manidardır

Şemsiye kanunları çıkartmakla bu zulme çanak tutan kimselerin sorumluluğu kadar böyle bir sapkınlığa sessiz kalanlarında sorumluluğu vardır Müslüman halkımızı inançlarımıza ahlaka nesil emniyetine daha yoğun bir şekilde sahip çıkmaya batı ve batıcıların batıl yollarına karşı mücadele etmeye davet ediyoruz .

              Tarihin bir ibret levhası olduğu, sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 408.Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

      KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 10 Ramazan 1436 27/ 06 / 2015

k.İnanç özgürlükleri platformu 407. basın açıklaması

"‪#‎İsrail‬ ‪#‎Türkiye‬’den ‪#‎Filistin‬’e gidenlerin tamamına vize uygularken, İsrailliler elini kolunu sallayarak ve Türkiye’den gidenlerin uğradığı muamelelerin hiçbirine maruz kalmadan rahatlıkla vizesiz ülkemize gelebilmektedir"

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 489. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

1992 yılında Sırp Miloseviç Yugoslavya’da Boşnaklara karşı başlattığı soykırım harekatında Srebrenitsa cephesinin komutanlığını yürütmüş Naser ORİÇ, 1992-1995 yılları arasında Sırplara karşı büyük bir direniş göstermiş ve bölgeyi Sırplara teslim etmemiştir. 1995 yılından sonra BM tarafından Srebsenitsa’nın güvenli bölge ilan edilmesinden sonra ise son yüzyılın en büyük soykırımlarından biri BM bünyesindeki Hollanda’lı askerlerin gözetimindeki masum Boşnaklar Sırplar tarafından katledildi. Naser bölgedeyken istediklerini elde edemeyen Sırplar, bölge güvenli ilan edildikten sonra Naser komutasındaki Boşnaklar karşısında ki başarısızlıklarının intikamını sivil halka soykırım yaparak gerçekleştirdirler.

Savaş sonrasında Sırp komutanlar yıllarca gizlenirken Naser ORİÇ tarifeli uçakla Lahey’e gitti. Lahey'deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi'nce (ICTY) yargılanan Boşnak komutan Naser ORİÇ, suçsuz bulunup hakkında beraat kararı verilmişti. Ancak Sırbistan Savcılığı, 2014 yılı şubat ayında, Naser ORİÇ'in 1992 yılında, Bosna Hersek'in doğusundaki Podrinye bölgesinde Sırplara yönelik savaş suçu işlediği iddiasıyla yakalama emri çıkartılmasını talep etmiş, İnterpol tarafından çıkarılan yakalama emri, daha sonra geri çekilmişti. Buna rağmen, Boşnak komutan 10 Haziran'da İsviçre'de gözaltına alındı ve hakkında İsviçre’deki Federal Adalet Ofisi tarafından 14 gün gözaltı süresi verildi.

Sırbistan ve Bosna Hersek makamları tarafından iadesi talep edilen ORİÇ, gözaltı süresi sonu olan dün Uluslararası Saraybosna Havaalanı'na gönderilen ORİÇ, Bosna Hersek Savcılığı'na çıkarıldı. ORİÇ, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Yıllar sonra katliamlarına rağmen kazanamadığı savaşın intikamını almak için peşine düştüğü bu davalar tamamen siyasidir. Efsane komutanın Sırbistan makamlarına teslim edilmemiş olması şimdilik bu oyunu bozdu. Platform olarak bizler de savaş meydanını Sırplara eden Boşnak komutan Naser ORİÇ’i selamlıyor ve geçmiş olsun diyoruz.

 

Kudüs'te düzenlenen bir iftar programına katılmak üzere 25 Haziran'da THY ile Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'na varan 5'i sivil toplum kuruluşu mensubu, 4'ü basın mensubu 9 Türkiyeli, İsrail güvenlik birimleri tarafından alıkonarak, 9 saat süreyle sorgulanmış; iki TRT mensubu dışında Star Gazetesi'nden Halime Kökçe, Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Levent Uslu ve aktivistler Kemal Özdal, Durdane Özdal, Fatih Bolcan ile Sümeyra Bolcan 10 yıl süre ile işgal altındaki Filistin topraklarına girişleri yasaklanarak sınırdışı edilmişlerdir.

1948 yılından bu tarafa işgal ettiği Filistin topraklarında kan ve gözyaşını hakim kılan terörist İsrail Ramazan ayında mazlum Filistinlilere iftar sofraları kurmak, muhtaç ailelere kumanya dağıtmak üzere yola çıkmış Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ve basın mensuplarından oluşan, çoğunluğu daha önce Kudüs’ü ziyaret etmiş basın mensupları veya insani yardım çalışmaları için bölgede bulunmuş grubu vizeleri olmasına rağmen havalimanında insanlık dışı bir muameleye tabi tutmuştur.

Türkiye’den vizelerini alarak işgal edilmiş Filistin topraklarına Kudüs’e ziyarete gidenler bugüne kadar terör şebekesi İsrail askerleri tarafından insanlık dışı muamelelere tabi tutulmakta, saatlerce havaalanlarında bekletilmekte, sorgulanmakta, aşağılanmakta, bazen de son olayda olduğu gibi hiçbir gerekçe gösterilmeden sınırdışı edilerek geri gönderilmektedir.

Bu olaylar karşısında ise

- Ülkemizin yetkili makamları en fazla bu olayları kınamakta, karşılaşılan bu muameleye ilişkin tepkilerini bildirerek izahat beklemekten öteye gidememekte,

- İsrail Türkiye’den Filistin’e gidenlerin tamamına vize uygularken, İsrailliler elini kolunu sallayarak ve Türkiye’den gidenlerin uğradığı muamelelerin hiçbirine maruz kalmadan rahatlıkla vizesiz ülkemize gelebilmeklerini seyretmeye devam etmekte,

- Gazze’de abluka esareti altındaki Filistin’li kardeşlerimiz ülkemize gelmek istediğinde ülkemizden vize almak almak zorunda kalması sorununu halen çözmemekte,

- Ülkemizde yaşayan Türkiye İsrail çifte vatandaşlarının terörist İsrail ordularında askerlik yaparak bebek, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan sistematik olarak Filistinlileri öldürmeye ayarlanmış İsrail ordusunda bir KATİL veya ülkemizden bölgeye insani yardım çalışmasına giden aktivist yada gazetecileri insanlık dışı muamelelere tabi tutanlardan biri olabileceği ihtimalini göz ardı ederek ülkemizde askerlikten muaf tutarak ödüllendirilmelerini sağlayan maddeyi iptal etmemekte direnmekte,

- İnsani yardım amaçlı yola çıkmış Mami Marmara gemisine düzenlenen saldırı ile 10 kardeşimiz şehit etmeleri sonrasında ülkemizde ki siyasi otoritenin ve mağdurların talepleri halen yerine getirilmemiş olmasına rağmen, olayın İsrailli sorumluları hakkında İnterpol kararını göndermemekte,

- Mavi Marmara davaları ile İsrailli siyasi figürleri,komutan ve askerleri nerdeyse Tel Aviv'den çıkamaz hale gelmişken, İsrail'in esas çabası olan askerlerini dava-hukuk kıskacından kurtararak Türkiye ile ilişkilerini normalleştirip Mavi Marmara hesabını kapatmak, Ortadoğu'da kaybeden değil kazanan tarafa geçme meselesi amacıyla birçok defa İsrail ile açık ve gizli müzakere görüşmelerini yapmaya devam etmekte,

- ….

İsrail karşısında ülkemizin düştüğü aciz durumları maddeler halinde maalesef çoğaltılabilir.

Gazze'ye uygulanan ölümcül abluka hala aktif bir şekilde devam ederken, İsrail her türlü hukuk kurallarına uymayı reddedip çiğnerken ve katliamlarına devam ederken, Mavi Marmara'ya saldıran katillerin tutuklanıp, yargılanması ve cezalandırılması için gereken Interpol kararı beklerken, israilin Filistinlilere ve Türkiye insanlarına yaptığı zulümlere her gün bir yenisi eklenirken İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi adına verilen tavizler ülkemizi acizlikten öteye götürmeyeceği aşikardır.

Suriye’de zalim esed yönetimi karşısında direnen gruplar başarı elde etmeye başladığında ortaya çıkan İŞİD, bölgede muhaliflere rejimin yanında yeni bir cephe olmuş belki çoktan zaferle sonuçlanacak Suriye direnişini içinden çıkılamaz bir hale dönüştürmüş ve Suriye direnişine onarılmaz yaralar açmıştır. Bununla birlikte gerek bölgede uyguladığı usül, gerekse dün Kuveyt’te camiye, Fransa’da bir gaz üretim tesisine, Tunus’ta otellere saldırı eylemleri ile dünyada ki tüm Müslümanlara zarar vermekte, hem Ortadoğu ülkelerinin parçalara ayrılarak yeniden dizaynına, hem de tüm dünyaya özellikle Avrupa ülkeleri ve Amerika gibi ülkelerde hızla artan İslam dinine olan ilginin ve katılımın önüne geçen bir proje olduğunu kanıtlamaktadır.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Sakarya 511. hafta: Ortadoğu'da çatışmanın dili değil, barışın dili hakim olmalıdır!

Sakarya 511. hafta basın açıklamasında Ortadoğu'da barışın dilinin hakim olması gerektiği mesajı verilirken, Amerikalı eşcinsel müzik topluluğunun Türkiye'de konser vermesine tepki gösterildi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 511. hafta basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi’ndenMuhammed Emin Duman okudu. Açıklamada Ortadoğu’da devam eden çatışmaların son bularak barışın dilinin İslam coğrafyasına hakim kılınması gerektiği mesajı verildi.

Ortadoğu’yu kasıp kavuran Arap Baharı sürecinin tek galibinin Amerika, İsrail ve Batılı müttefikleri olduğunu belirten Duman, bölge halklarının içine düştüğü açmazdan kurtulmasının yolunun bölgesel aktörlerin Amerikasız bir şekilde birbirleriyle konuşmaları olduğunu ifade etti.

Türkiye’de akıbeti belirsiz hale gelen Çözüm Süreci’nin yeniden diriltilmesi çağrısı yapan Duman, “Yeni iktidar halkların kardeşliği, adaletin sağlanması gibi temel erdemler üzerinden sorunu yeniden okumalı, HDP ise Doğu ve Güneydoğu’yu kurtarılmış bölge yapma hevesinden vazgeçerek çok sesli siyasetin ve hoşgörünün bölgede önünü açmalıdır” dedi.

 

Duman, Yemen’deki gelişmelere de değinerek Türkiye’deki muhafazakar medyanın Yemen’deki Suud-ABD zulmüne kayıtsız kalmasına tepki gösterdi. Ak Parti Hükümeti’nin Mısır ve Gazze’de Suud-ABD Cephesi’ne karşı dururken, Yemen ve Suriye’de bu eksenle birlikte hareket ettiğine dikkat çeken Duman, Türk dış politikasının yapıcılarının bu çelişkileri sorgulaması gerektiğini dile getirdi.

Açıklamada, Amerikalı eşcinsel müzik topluluğunun Boğaziçi Üniversitesi’nde bugün vereceği konsere de tepki gösterilerek, “Kur’an-ı Kerim’in eşcinsellikle ilgili hükümlerinin açık olmasına rağmen halkımızın duyarlılıklarını hiçe sayarak bu organizasyonu yapanlar en hafif deyimle provakatördür. Hükümetin bu provakasyona engel olması gereklidir. Müslümanlar eşcinselliği bir hastalık ya da sapkınlık olarak telakki ederler. Eşcinselliği bir tercih olarak gören anlayış İslam ile taban tabana zıttır. Bu davranış bozukluğuna meşruiyet sağlamaya çalışan çevreleri buradan uyarıyoruz. Provakatif duruşunuz ile istenmeyen olaylara sebebiyet verebilirsiniz ve bunun vebalini asla ödeyemezsiniz” ifadelerine yer verildi.

 

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

ORTADOĞUDA ÇATIŞMANIN DİLİ DEĞİL, BARIŞIN DİLİ HAKİM OLMALIDIR!

Suriye sınırındaki hareketlenme haftaya damgasını vurdu.

Türkiye ile PYD arasındaki güven sorunu bölgeyi germeye devam ediyor.

Bölgemizdeki birçok sorunun veya oldu-bittinin büyük ölçüde bir üst akıl tarafından planlandığını, bu üst akıl devreden çıkarılmadıkça huzurun ve barışın sağlanamayacağını artık hem Türkiye hem de diğer bölgesel güçler çok net olarak görmek zorundadır.

Amerika’nın ve Batılı müttefiklerinin bir üst akıl olarak devrede olduğu açıktır. Acı olan ise hem Türkiye’nin, hem PYD’nin, hem de HDP’nin Amerika ile diyalog halinde olmalarıdır. 

Amerika’nın bölgeyi yeniden dizayn etmek adına şaibeli 2001 İkiz Kule saldırıları sonrası başlattığı operasyonları doğru okumak zorundayız. Şu anda Irak’tan Libya’ya kadar tüm Ortadoğu coğrafyası kan ve gözyaşına boğulmuş durumdadır. Milyonlarca insan katledilmiş, on milyonlarca insan ise mülteci konumuna düşmüştür.

Arap Baharı da dahil bölgedeki hareketlenmenin galibi hiç şüphesiz Amerika, İsrail ve Batılı müttefikleri olmuştur. Amerika, İsrail ve Batılı müttefikleri haricindeki herkes kaybetmiştir. Özellikle de tüm Ortadoğu halkları kaybetmiştir.

Etnik ve mezhebi ayrışmanın zirve yaptığı ve bu ayrışma üzerinden her tür çatışmanın körüklendiği bir süreci yaşıyoruz.

Ortadoğu’da halklar birbirine düşman kılınmıştır. Bu düşmanlık bazı yerlerde etnik kökenlidir, bazı yerlerde ise mezhep kökenlidir.

Son bir haftadır gündemimizde olan Kuzey Suriye’deki gelişmeleri de yukarıdaki büyük fotoğraf çerçevesinde okumak zorundayız.

Bölgesel aktörlerin Amerikasız bir şekilde birbirleriyle konuşmaları ve birbirlerini anlamaya çalışmaları gerekmektedir. Bunun için öncelikle tüm bölgesel güçlerin akl-ı selim ile hareket etmesi, bölgeyi kendilerine muhalif olanlardan ya da farklı etnik gruplardan temizlemeye dönük operasyonlardan ya da baskılardan kaçınmaları zorunludur. Kısacası adaletin ve vicdanın tam olarak devrede olduğu, emperyalizmin oyunlarının bozulduğu bir güven ortamına ihtiyaç duyuyoruz.

Çözüm süreci de yukarıda izah edilen çerçevede tekrar diriltilmelidir. Yeni iktidar halkların kardeşliği, adaletin sağlanması gibi temel erdemler üzerinden sorunu yeniden okumalı, HDP ise Doğu ve Güneydoğu’yu kurtarılmış bölge yapma hevesinden vazgeçerek çok sesli siyasetin ve hoşgörünün bölgede önünü açmalıdır.

Eşcinsellerden oluşan Amerikalı bir müzik topluluğunun Ramazan ayında Türkiye’de konser vereceği haberi Müslüman halkımız tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Bütün tepkilere rağmen Boğaziçi Üniversitesi’nin organizasyonuyla bu konserin bugün gerçekleştirileceği çeşitli medya organlarınca ifade edildi.

Kur’an-ı Kerim’in eşcinsellikle ilgili hükümlerinin açık olmasına rağmen halkımızın duyarlılıklarını hiçe sayarak bu organizasyonu yapanlar en hafif deyimle provakatördür. Hükümetin bu provakasyona engel olması gereklidir.

Müslümanlar eşcinselliği bir hastalık ya da sapkınlık olarak telakki ederler. Eşcinselliği bir tercih olarak gören anlayış İslam ile taban tabana zıttır.

Bu davranış bozukluğuna meşruiyet sağlamaya çalışan çevreleri buradan uyarıyoruz. Provakatif duruşunuz ile istenmeyen olaylara sebebiyet verebilirsiniz ve bunun vebalini asla ödeyemezsiniz.

Müslümanların Ortadoğu’da kanayan yeni yarası Yemen…

Yemen’de üç aydır devam eden bombalamalarda binlerce insan katledildi. Senelerce Suudi Arabistan’ın arka bahçesi kılınmış, Amerika’nın güdümünde kalmış Yemen’in şerefli halkı bağımsızlık adına ayağa kalkmanın bedelini ödüyor.

Amerika ve Suud’dan oluşan şer cephesi Yemen’i kan ve gözyaşına boğmaya Ramazan ayında da devam ediyor.

Türkiye ve Batı medyasında Yemen’deki zulme dair haberlere yer verilmiyor. Özellikle de Türkiyeli muhafazakar medyanın Yemen’i ıskalaması ibret verici cinsten…

Türkiye’deki Ak Parti iktidarı ve kendisine yakın duran medya Ortadoğu’yu okurken yaşadığı çelişkileri hala görmezden geliyor. Suriye’de Amerika ve Suud ile birlikte hareket eden Türkiye; Mısır’da, Gazze’de Amerika-Suud eksenine karşı çıkıyor ve bu çelişki ile politika üretmeye devam ediyor. Aynı Türkiye, Yemen’de Amerika-Suud ekseninin yanında yer alacağını açıklıyor. Allah iktidarın dış politika yapıcılarına akıl fikir versin, hakikatle yüzleşmelerini sağlasın diye dua etmekten başka çaremiz yok…

Yeni kurulacak hükümetin bu yanlış gidişe son vermesini umut ediyoruz.                   Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi