Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 507., Ankara'da 485.,

Mavi Marmara Şehitlerini Unutmuyoruz

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 507. Hafta basın açıklamasında Mavi Marmara’da hayatını kaybeden yâd ederken, hakkın ve adaletin hakim olduğu bir dünya özlemini dile getirdi

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın okuduğu 507. hafta açıklamasında İsrail’in Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinde katlettiği gönüllüler yâd edilirken, yaklaşan seçim süreciyle ilgili temenniler dile getirildi. Duman, “Mavi Marmara direnişi, Türkiye Müslümanlarının Filistin davasına olan sadakatinin ölçüsü oldu. Mavi Marmara direnişi sivil direnişin de nasıl tarih yazabileceğini, ümmet coğrafyasının tüm alanlarında zulme karşı sivil direnme olgusunu geliştirmenin ne denli önemli olabileceğini bize gösterdi. Bizler Filistin sorununun tüm dünya Müslümanlarının en hayati sorunu olduğunu, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğünün tüm ümmetin özgürleşmesi anlamına geldiğinin bilincinde olduğumuzu bir kez daha bu meydanda deklare ediyoruz.” Denilirken, son yıllarda bölgesel gelişmelere bağlı olarak Filistin meselesinin gündemden düşürülmesinin, İsrail işgaline hizmet ettiğine de dikkat çekildi.

 

Platform adına yaklaşan seçim gündemiyle ilgili olarak bazı tespit ve temennilerde bulunan Muhammed Emin Duman, “Hakkın ve adaletin galip geldiği bir seçim olmasını temenni ediyoruz. Partilerin vatandaşın cebine dönük çoğu tutarsız vaatlerinin yerine ilkelerin ve ahlakın tartışıldığı bir seçim atmosferinin tüm halkımızın özlemi olduğunu düşünüyoruz. Kapitalizmin halkları maddi ve manevi sefalete götürdüğü bir dünyada; sömürünün, yolsuzluğun, rüşvetin, faizin, iffetsizliğin olmadığı; tevhid, adalet ve barışın hakim olduğu bir düzen tüm halkların beklentisidir. Ülkemizdeki siyasetin de; insanları ötekileştirmeyen, insanı insan yapan ilkeleri ön plana çıkaran, ahlaki çöküşün durdurulması ile ilgili tedbirleri somutlaştıran bir anlayışa kavuşmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Basit çıkar hesaplarının yapıldığı iki yüzlü siyasetin sona ereceği bir Türkiye’yi inşa etmek için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi bir kez daha deklare ediyoruz.” ifadelerini kullandı. 

 

 

507. Hafta Basın Açıklaması

 

Hakkın ve Adaletin Hakim Olduğu Bir Dünyayı Özlüyoruz!

 

31 Mayıs 2010… Mavi Marmara direnişini 5. yılında anıyoruz.

 

Mavi Marmara şehitlerimizi rahmetle yad ediyoruz ve onların yolunda yürüyeceğimize bir kez daha söz veriyoruz.

 

Mavi Marmara direnişi, Filistin davasının dünyanın en ücra köşesine kadar taşınmasına vesile oldu.

 

Mavi Marmara direnişi, Türkiye Müslümanlarının Filistin davasına olan sadakatinin ölçüsü oldu.

 

Mavi Marmara direnişi sivil direnişin de nasıl tarih yazabileceğini, ümmet coğrafyasının tüm alanlarında zulme karşı sivil direnme olgusunu geliştirmenin ne denli önemli olabileceğini bize gösterdi.

 

Bu vesile ile Filistin davasının bugün geldiği nokta için birkaç hususa değinmek istiyoruz:

 

2011 yılından itibaren “Arap Baharı” süreci ile İslam coğrafyasında başlayan hareketlenme, emperyal güçler tarafından manipüle edilerek ümmeti tam bir çatışma ve ayrışma noktasına getirdi. Arap Baharı ile kaybeden Müslümanlar oldu, kazanan ise Amerika, İsrail ve batılı müttefikleri…

 

İslam coğrafyası bu sürecin kaotik etkisini çok ciddi olarak bugün yaşıyor.

 

Arap Baharı ile kaybedenler arasında Filistin mücadelesi de var. 2011 yılına kadar tüm dünya Müslümanları için birincil sorun olarak görülen Filistin’in özgürleşmesi; coğrafyamızın dört bir yanındaki hazin durumdan dolayı artık yeterince konuşulmuyor, geri plana atılmış bir görüntü arz ediyor.

 

Bu durumdan en çok yararlanan ise Siyonist İsrail oluyor. Savaş ile Gazze’yi dize getiremeyen Siyonistler bu kaosu ve unutulmuşluğu fırsata dönüştürmeye çalışıyor.

 

Ancak her şeye rağmen Filistin’in yiğit Müslümanları, direniş erleri Siyonist İsrail’e karşı direnmeye devam ediyor. Siyonistler Tel Aviv’e kadar ulaşan füzelerin travmasını hala yaşıyor.

 

Bizler Filistin sorununun tüm dünya Müslümanlarının en hayati sorunu olduğunu, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğünün tüm ümmetin özgürleşmesi anlamına geldiğinin bilincinde olduğumuzu bir kez daha bu meydanda deklare ediyoruz.

 

Seçim maratonu sona doğru yaklaşıyor. Hakkın ve adaletin galip geldiği bir seçim olmasını temenni ediyoruz.

 

Partilerin vatandaşın cebine dönük çoğu tutarsız vaatlerinin yerine ilkelerin ve ahlakın tartışıldığı bir seçim atmosferinin tüm halkımızın özlemi olduğunu düşünüyoruz.

 

Kapitalizmin halkları maddi ve manevi sefalete götürdüğü bir dünyada; sömürünün, yolsuzluğun, rüşvetin, faizin, iffetsizliğin olmadığı; tevhid, adalet ve barışın hakim olduğu bir düzen tüm halkların beklentisidir.

 

Ülkemizdeki siyasetin de; insanları ötekileştirmeyen, insanı insan yapan ilkeleri ön plana çıkaran, ahlaki çöküşün durdurulması ile ilgili tedbirleri somutlaştıran bir anlayışa kavuşmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

 

Toplumun %1’lik kesiminin toplam zenginliğin %50’sine sahip olduğu ülkemizde bu gelir adaletsizliğini çözecek yapısal tedbirlerin neler olacağını tartışmaktan çok, insanımızın gözünü boyamaya dönük vaatlerle siyaset yapmak trajikomik bir durum oluşturuyor.

 

Herkesin, verimsizliği üzerinde hemfikir olduğu eğitim sistemimiz ile ilgili yapısal değişikliklerden çok; birkaç dersin konulması veya çıkarılması ya da mecburi eğitimin bir dayatma olduğu görülmeksizin 4+4+4 mü veya kesintisiz 12 sene mi süreceği gibi son derece absürt konuları tartışıyoruz.

 

Diyanet’le ilgili tartışmalar da aynı istikamette devam ediyor. Senelerce “Diyanet” kurumuna karşı çıkanlar şimdi bu kurumun faziletlerini öve öve bitiremiyorlar. Şu anda bu kurumu kaldıracağız diyenler de toplumun dini tercih ve organizasyonlarında gerçek bir özgürlüğü savunmaktan çok, bu kurumu kaldırarak dinin toplum üzerindeki etkisini nasıl azaltabileceklerinin hesabını yapıyorlar.

 

Basit çıkar hesaplarının yapıldığı iki yüzlü siyasetin sona ereceği bir Türkiye’yi inşa etmek için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi bir kez daha deklare ediyoruz.  

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Diriliş Saati Dergisi

sakarya-507-hafta-01.jpg

‪‎MaviMarmara‬ davası "POLİTİK PAZARLIKLARLA ÜSTÜ ÖRTÜLECEK BİR DAVA" değildir..."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 485. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Birinci dünya savaşı esnasında İngiliz işgaline uğrayan Filistin toprakları, yine emperyalist bir proje olan İsrail devletinin 1948’de kurdurulması ile büyük bir yıkım ve kimliksizleştirme politikalarına maruz bırakılmıştır. 1967 yılına gelindiğinde gözü dönmüş İsrail ve arkasındaki emperyalist güçler Filistinlilerin ellerinde kalan son toprak parçasını da işgal etmişlerdir. Bu süreçte tekerlekli sandalyedeki ihtiyarlardan, kundaktaki bebeklere kadar kadın ve erkek her bir Filistinli hedef gözetilmeksizin katliama tabi tutulmuş, öldürülmüş, sakat bırakılmış ve sürgün edilmiştir. Filistinlilere ait tarım alanlarının tarumar edilmesi, ağaçların köklerinden sökülmesi ve kullanılabilir suya getirilen kısıtlamalar bu topraklardaki baskı ve dayatmaların bir başka tezahürüdür. Filistin topraklarının İslami kimliğini mühürleyen Mescid-i Aksa ve çevresindeki tarihi yapılar başta olmak üzere camiiler, mescidler, çeşmeler, mezarlıklar ve İslam mimarisine ait eşsiz eserler yakılıp, yıkılmış ve talan edilerek kültür ve tarih katliamı yapılmıştır. Batı Şeria ve Gazze olarak ikiye bölünen Filistin topraklarında Batı Şeria kısmının dört bir yanı duvarlarla çevrelenirken, Gazze kısmı ise kara, hava ve deniz kuşatmaları ve ambargolarla 1 milyon 800 bin kişinin yaşadığı toplama kampına çevrilmiştir. Metre kareye insan yoğunluğunun en çok olduğu bölgelerden biri olan Gazze şeridi, İsrail tarafından sık sık savaş uçakları, füze, tank ve toplarla saldırıya uğramakta uluslar arası toplum tarafından kullanılması yasak olarak tanımlanan silahlar kullanılmakta ve alt ve üst yapısı tahrip edilmektedir.

Filistinlilere yönelik uygulanan ve uluslar arası sözleşmelere göre soykırım olarak tanımlanması gereken bu duruma karşın; Dünyaya sözde Demokrasi, İnsan Hakları, Eşitlik, Adalet, Hürriyet gibi kavramlar üzerinden şekil veren başta ABD olmak üzere küresel emperyalist devletler İsrail’in yapmış olduğu bu soykırımı görmezden gelmiş ve yok saymışlardır. Yine aynı küresel aktörler, İsrail terör şebekesine silah yardımlarını da içine alan sınırsız yardım paketleri sunmakta ve bu suretle Filistin'de yaşanan soykırımda taraflarını net bir şekilde ortaya koymaktadırlar.

Dünya devletlerinin suskunluğuna karşın farklı din ve milletlerden bir grup erdemli insanın öncülüğünde Filistin davasına sahip çıkmak, Filistin halkına yalnız olmadıklarını göstermek amacıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisi; 31Mayıs2010 tarihinde uluslar arası sularda saldırıya uğrayarak tarihte İsrail zulmüne maruz kalmışlar listesine on şehitle adını yazdırmıştır.

Amaçları mazlumun yanında saf tutmak olan ve bu uğurda canlarını veren şehitlerimizin kanları üzerinden bugün maalesef kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütülmektedir. Her şeyin para ile satın alınabileceği vehmine kapılmış Siyonist güruh şehit ailelerinin; ambargo altındaki Filistin halkını bir yana koyarak paraya tamah edeceği inancıyla kirli bir pazarlık yürütmektedir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Mavi Marmara hadisesi üzerine İsrail’den özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması taleplerinden ilki olan özür talebinin sözde gerçekleşmesi üzerine diğer konular gündeme gelmiş ve bu konular üzerine de mülakatlar başlatılmıştır. Bu süreçte açılan davalara karşın maalesef yargı süreci anlaşılamaz bir şekilde ağır aksak ilerlemekte ve olay zamana yayılarak soğutulmak istenmektedir.

Bizler buradan seslenerek diyoruz ki; Mavi Marmara davası "POLİTİK PAZARLIKLARLA ÜSTÜ ÖRTÜLECEK BİR DAVA" değildir.. Herşeyden önce Mavi Marmara’nın yola çıkış gayesi, Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması ve Filistinin özgürlüğü içindir. “Göstermelik olarak söylenilen Özür” sonrasında bile terör şebekesi İsrail aynı işgalci tutumunu devam ettirmiş, yine Filistinlilere saldırılar düzenlemiş, yine insanları katletmiş, yine evlerini yıkmış ve yine topraklarından sürgün etmiştir.

Mavi Marmara davası Filistin mücadelesinin, Kudüsün özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır. Bu manada, Kudüs özgürleşene kadar davasını sürdüreceğiz. Mavi Marmara gemisine yapılan saldırının emri veren ve uygulayan tüm sorumlular nerede olurlarsa olsunlar yakalanarak hakettikleri cezalara bir an evvel çarptırılmalıdırlar. Türkiye’nin devlet olarak sorumluluğu kendi vatandaşlarının can, mal ve haysiyet güvenliğini her ne şart altında olursa olsun sağlamaktır.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU