Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 505., Ankara'da 483.,

SADAKAT(Sakarya Dayanışma ve Kardeşlik Topluluğu), İsrail işgalinin 67. yıl dönümünü Nekbe Günü olarak anan Filistin halkıyla dayanışma amacıyla gerçekleştirdiği eylemde siyonizme karşı birlik ve kardeşlik çağrısı yaptı.

Sakarya Dayanışma ve Kardeşlik Topluluğu (SADAKAT), 505. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde İsrail’in kuruluşunu protesto etti. 15 Mayıs 1948 tarihinde yüzbinlerce Filistinlinin tehcir edilerek İsrail’in kuruluşunun ilanı tüm dünyada Nekbe Günü olarak anılırken, çeşitli eylemler düzenleniyor. SADAKAT de, gerçekleştirdiği eylemle Filistin halkıyla kardeşlik ve dayanışma mesajı verirken, “Filistin direnişinin zaferi için tüm mezhebi ve meşrebi ihtilafları bir kenara bırakarak “Vahdet” şiarıyla kenetlenmek ve zalime karşı mücadelemizi en üst seviyeye çıkarmak zorundayız. Şimdi yeniden kardeşlik bilincini kuşanma ve kenetlenme zamanıdır. Şimdi emperyalizme ve siyonizme karşı tüm farklılıklarımızla beraber kardeş olma ve mazlumların yanında saf tutma zamanıdır.” çağrısı yapıldı. SADAKAT adına Diriliş Saati Dergisi’nden Serdar Duman’ın okuduğu ortak açıklamada “Bugün bizler Filistin’e dönüş umudunu diri tutmak ve kökleştirmek adına Filistin davasına olan sadakatimizi ve bağlılık ahdimizi tazelemek için bir araya geldik. Filistinli Müslümanlar da direnişin geldiği moral seviyesini ifade etmek adına bugünü, “Filistin’e Dönüş” olarak gündeme taşıma kararı aldılar” dedi.

Serdar Duman, açıklamasında İsrail’in işgal ve kuruluş sürecini anlatırken “İngilizlerin himayesinde başlayan süreç; 1948’de Amerikalıların himayesinde Siyonist devletin ilan edilmesiyle sonuçlandı. O günden bugüne başta Filistin halkı olmak üzere tüm İslam ümmeti huzur yüzü görmedi. Ümmet için her gün “Nekbe” oldu. Başta Kudüs ve Mescid-i Aksa olmak üzere önemli kutsallarımız bugün işgal altında… 7 milyon Filistinli, mülteci olarak çok zor şartlarda kamplarda yaşıyor. Gazze ve Batı Şeria’da kalanlar için ise kan, göz yaşı ve maddi/manevi işkence devam ediyor” dedi. Açıklamada Hükümete de çağrı yapılarak “İsrail ile ilişkilerinizi şeklen değil, gerçekten kesin. Bir yandan NATO üzerinden yürüyen askeri ilişkiler, bir yandan katlanarak devam eden ticari ilişkiler İsrail karşıtı söyleminizin günü kurtarmaktan ibaret olduğu izlenimini veriyor” denildi. “Özgür Kudüs, İsrail’siz bir dünya” mesajının verildiği eylem, İsrail bayrağının yakılmasıyla son buldu.

 

505. Hafta Basın Açıklaması

FİLİSTİN MUTLAKA ÖZGÜRLEŞECEKTİR!

Tarih 15 Mayıs 1948… Bundan 67 yıl önce Siyonist İsrail’in kuruluşuyla ortaya çıkan büyük felaketin, “Nekbe”nin yıldönümü…

Filistin’in 1. Dünya Savaşı sonrası İngilizlerin eline geçmesiyle başlayan trajedi; Siyonistlerin bölgeye yerleştirilmesi ve silahlandırılması üzerinden on binlerce Filistinlinin katledilmesi, yüz binlerce Filistinlinin göçe zorlanması şeklinde sonuçlanarak bugünkü Siyonist İsrail rejiminin temelleri atıldı.

1917 yılında Balfour Deklarasyonu ile İngilizler Filistin topraklarını Siyonistlere peşkeş çekmenin ilk adımlarını attılar. Balfour Deklarasyonu ile Filistin’in asıl sahibi olan Müslümanlar gözardı edilerek; Siyonistlerin bölgeye akın akın göçleri sağlanmış, böylece Siyonist rejimin kurulması yolunda en önemli aşama katedilmiştir.

İngilizlerin himayesinde başlayan süreç; 1948’de Amerikalıların himayesinde Siyonist devletin ilan edilmesiyle sonuçlandı. O günden bugüne başta Filistin halkı olmak üzere tüm İslam ümmeti huzur yüzü görmedi. Ümmet için her gün “Nekbe” oldu.

Başta Kudüs ve Mescid-i Aksa olmak üzere önemli kutsallarımız bugün işgal altında… 7 milyon Filistinli, mülteci olarak çok zor şartlarda kamplarda yaşıyor. Gazze ve Batı Şeria’da kalanlar için ise kan, gözyaşı ve maddi/manevi işkence devam ediyor.

En son 2014 Temmuzunda Gazze’de yaşananlar hafızamızda… Bu savaşın yol açtığı acılar halâ tazeliğini koruyor. 50 gün süren savaşta 2000’den fazla Filistinli hayatını kaybetti. Binlerce ev ve tüm alt yapı tahrip oldu.

 

Bütün bu karamsar tabloya rağmen Filistin halkı direnmeye devam ediyor.

Terörist İsrail rejimi 1982’de Beyrut’ta Sabra ve Şatilla Filistin Mülteci Kamplarında gerçekleştirdiği katliam sonrası Filistin direnişinin sonlandığı vehmine kapılmıştı. Ancak geçen yıllar Filistin direnişinin artarak ve tecrübe kazanarak devam edeceğinin net işaretlerini verdi.

Terörist rejim; bütün katliam ve sindirme operasyonlarına rağmen Filistin direnişinin bitmediğini, aksine füzelerini Tel Aviv’e kadar gönderecek ölçüde güçlendiğini gördü.

Filistinli Müslümanlar direnişin geldiği bu moral seviyesini de ifade etmek adına bugünü, karamsar bir çağrışım olan “Nekbe” yerine umut dolu bir isim olan “Filistin’e Dönüş” olarak gündeme taşıma kararı aldılar.

Bugün bizler Filistin’e dönüş umudunu diri tutmak ve kökleştirmek adına Filistin davasına olan sadakatimizi ve bağlılık ahdimizi tazelemek için bir araya geldik.

Aziz Filistin dostları,

Yaşadığımız süreçte emperyalist ve Siyonist güçler Filistin mücadelesini zor ve baskı ile ortadan kaldıramayacaklarını anladılar. Mezhep ve meşrep ayrışması üzerinden başta Filistin olmak üzere tüm direniş hattının zayıflatılmasını yeni bir proje olarak önümüze getirdiler.

Filistin direnişinin zaferi için tüm mezhebi ve meşrebi ihtilafları bir kenara bırakarak “Vahdet” şiarıyla kenetlenmek ve zalime karşı mücadelemizi en üst seviyeye çıkarmak zorundayız.

Şimdi yeniden kardeşlik bilincini kuşanma ve kenetlenme zamanıdır.

Şimdi emperyalizme ve siyonizme karşı tüm farklılıklarımızla beraber kardeş olma ve mazlumların yanında saf tutma zamanıdır.

Buradan iktidara sesleniyoruz: İsrail ile ilişkilerinizi şeklen değil, gerçekten kesin. Bir yandan NATO üzerinden yürüyen askeri ilişkiler, bir yandan katlanarak devam eden ticari ilişkiler İsrail karşıtı söyleminizin günü kurtarmaktan ibaret olduğu izlenimini veriyor. İsrail ile her türlü ilişkinin kesilmesi ile ancak bu imtihan doğru verilebilir. İsrail’in güvenliği için ülkemize kurulan “Patriot Füzeleri ve Füze Kalkanını” söküp atmadığınız sürece samimiyetinizin sorgulanması kaçınılmazdır. İsrail büyükelçiliği ve konsolosluğunu kapatarak Filistin direnişinin umudu olun.

 

Filistin direnişini kanlarıyla besleyen aziz şehitlerimiz… Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı, tüm Filistin’i kurtarmak adına tek yol olarak direnişi seçen ve bu tercihlerinin bedelini şehadetle ödeyen şehitlerimiz… Şeyh Ahmet Yasin’e, Abdülaziz Rantisi’ye, Fethi Şikaki’ye, Abbas Musavi’ye, Ahmed Cabiri’ye, İmad Muğniye’ye, Mavi Marmara şehitlerine ve burada adını tek tek zikredemediğimiz tüm şehitlerimize selam olsun.

Şehitler bizlerin direniş öğretmenleridir, direniş önderleridir.

Bizler Sakaryalı Müslümanlar olarak şehitlerimizin izinde yürüyeceğimize, bedeli ne olursa olsun direniş hattından ayrılmayacağımıza Allah adına and içiyoruz.

Bizim için artık nekbe sona ermiş, Filistin’e dönüş başlamıştır.

Rabbimiz! Ayaklarımızı bu mücadelede sabit kıl! Zillete düşmekten bizi muhafaza eyle! İzzeti kuşanıp muttakilerden olmayı bize nasip eyle! Mübarek kıldığın Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı özgürleştirmeyi bize nasip et!

Yaşasın Filistin direnişimiz!

Yaşasın emperyalizme ve siyonizme karşı onurlu mücadelemiz!

Sakarya Dayanışma ve Kardeşlik Topluluğu (SADAKAT)

 

"Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 483. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi; Anayasa üstü metin ve meşhur olan ismi ile Kırmızı kitap. Devlet aygıtının dokunulamaz, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez, değiştirilmesi akıldan dahi geçirilemez kutsallarını, koruma kalkanına aldığı içeriğine vakıf olunamaz bir heyula.

İrtica; on yıllar boyu statükocu düşünce mensuplarının devletin laik ve demokratik yapısı bozulacak, çağdaş kazanımlar kaybedilecek yüz yıllar öncesine dönüş yapılacak yaygaraları eşliğinde kendilerine benzemeyen insanları baskı altına aldıkları, korkutma, yıldırma, tehdit etme, hapsetme, işkence ve öldürmelerin kılıfı olarak kullanılan sihirli kelime.

28 Şubat; Muasır medeniyetler seviyesine çıkmanın bir koşulu olduğu iddiası ile yüz yıllar boyu İslamın sancaktarlığını yapmış bir topluma dayatılan ve zorla kabullendirilen demokrasi putunun olmazsa olmazı sandık başı seçimler sonucunda meşru yollarla iktidara gelmiş olan ülkenin 54. hükümetinin irtica yaygaraları eşliğinde MGK toplantısında dönemin kırmızı kitabında legal görünümlü illegal yapılanma olarak tanımlanması ile alaşağı edildiği, ülkenin başbakanınında aralarında bulunduğu milyonlarca insanın onulmaz bir şekilde mağdur edildiği bin yıl sürecek olan (!) sürecin adı.

Paralel yapı; Mevcut devlet kurumlarına alternatif olarak çalıştığı iddia edilen veya mevcut sistemi ve sistemden kaynaklı yanlışları kabul etmeyen, benimsemeyen şahıs, grup, topluluk, cemaat yapılanmalarının genel adı.

2015 yılı MGK toplantısında kırmızı kitap olarak adlandırılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde bahsi geçen konular malesef toplumun süreç içerisinde yaşayarak öğreneceği bilgilerdir. Ancak hükümet sözcüsü ve başbakan yardımcısı Bülent ARINÇ'ın basına yapmış olduğu açıklamalardan metinde geçen konunun muhtevası hakkında bizlere bilgiler vermekte ve derin bir endişeye sevk etmektedir.

Bülent ARINÇ'ın dediklerini kısaca hatırlayalım; “Legal görünümlü illegal yapılanmalar adıyla, sadece bu cemaatten örgüte dönmüş paralel devlet yapılanması dediğimiz olguyla ilgili değil; şu anda mevcudiyeti düşünülebilecek veya gelecekte de başka cemaatler olabilir, ....farklı düşüncelere sahip gruplaşmaların adeta devlete ikinci bir alternatif gibi yapılanması olabilir, bir genel tarif içine sokuldu.” “Yasal zeminde faaliyetleri yürüten herkes, cemaat de olsa özgürdür. Ama bu varoluşlarını devleti ele geçirmek, hükümete paralel bir yapı kurmak ve devletin bütün kurumlarını kendi emir ve talimatları doğrultusunda yönetebilmek için bir oluşum meydana gelmişse, onun korkması lazım.”

Buradan hükümet yetkililerine sesleniyor ve diyoruz ki; Legal görünümlü illegal yapılanmalar tanımını kim neye göre yapacak? Legalite ve illegalite sınırı nerede başlayıp nerede son bulacak? Mevcut iktidarınızı kaç yıl daha sürdürme düşünce ve gücünüz var? Yapmış olduğunuz bu tanımın vesilesi ile sizden sonra gelecek iktidarların ideolojik düşünce sistemleri doğrultusunda toplumda nasıl yaralar açabileceğini hiç değerlendirdinizmi? İktidarınızın zayıfladığı bir dönemde 28 şubat sürecinde olduğu gibi 27 Nisan denemesi ile bir takım etkili güç odaklarının sizleride legal görünümlü illegal yapılanma sınıfına sokabileceği hesabını hiç yaptınızmı? Sokakta çöp toplayan temizlik işçisinden, başbakanına kadar insanların mağdur edildiği idamların yaşandığı 27 Mayıslar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar, 27 Nisanlar sözde devletin güvenliğini kendilerine borç bilmiş muktedirler eli ile yapıldığını hesabettinizmi?

Adalet, bir toplumun olmazsa olmaz temel unsurudur ve her bir birey için mutlak bir şekilde lazımdır. Devlet mekanizması idaresi altında yaşayan her bir vatandaşına dini, siyasi ve ideolojik düşünce yapılanmasına bakmaksızın adaletle muamele etmek zorundadır. Ergenekon, Balyoz davaları esnasında sanık pozisyonunda olan kişilerin İslama ve Müslümanlara yaklaşımlarını ve kinlerini bildiğimiz ve yaşadığımız halde Rabbimizin zaman ve mekanlar üstü emri olan "Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin." ayeti gereği adaletle muamele edin sözümüzü tekrar ederek kendi cemaati haricinde bulunan müslümanlara ve cemaatlere yaklaşımlarını ve olumsuz düşüncelerini bildiğimiz ve yaşadığımız halde paralel olarak adlandırmış olduğunuz yapıya karşıda adaletle muamele edin tavsiyesinde bulunuyoruz. Hasımlarınızı bertaraf etmek adına atmış olduğunuz bu yanlış adımdan biran evvel vazgeçin.

Bizler mutlak adaletin rabbimizin muradetmiş olduğu yönetim sistemi altında yaşanabileceğine inanmakla birlikte beşeri sitemlerle idare olunan devlet yapılanmalarında da mutlak doğru hedef alınarak ve herkese lazım olacağı düşünülerek adalet sisteminin yeniden tesis edilmesi gerektiği düşüncesini taşımaktayız.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle. 
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU