Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 504., Ankara'da 482.,

Sakarya 504. Hafta: “Başörtüsü ve Kur’an Hiçbir İktidarın Tekeline Alınamaz”

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 504. Hafta açıklamasında yaklaşan seçim öncesi toplumdaki kutuplaşmaya ve güvensizlik ortamına dikkat çekti. Başörtüsü ve Kur’an’ı kendi siyasetinin tekeline almak isteyen iktidarı eleştirdi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 504. hafta açıklamasında yaklaşan seçim öncesi genel bir durum değerlendirmesi yaptı. Platform bileşenlerinden Sakarya Dayanışma Derneği adına Kadrican Mendi’nin okuduğu açıklamada, “Ülkenin sene başından beri en önemli gündemi olan seçime bir ay kadar bir süre kaldı. Ve maalesef daha önceki seçimlerde yaşanmadığı kadar kasvetli bir hava var. İktidar partisinin halk arasında infiale yol açan icraatlarını düzeltmek yerine “ben yaptım” oldu şeklindeki tutumu, maalesef toplumu kutuplaştırmış durumda. Tüm bu gerginlik yetmiyormuş gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa’da tanımlanmış “tarafsızlık” ilkesini zorlayan tutumları ve bunu yaparken devlet imkânlarını ve kurumlarını kullanması siyasal etik ve teamül açısından kabul edilebilir şeyler değil” denirken, toplumda seçim sürecine şaibe karıştırılabileceği kaygısı gütmesinin iyi bir durum olmadığına dikkat çekildi.

Açıklamanın devamında AK Parti iktidarının başörtüsü ve Kur’an üzerinden yürütmeye çalıştığı siyaset değerlendirilirken şu ifadelere yer verildi: “28 Şubat mağduriyetine oynayan iktidarı, 28 Şubat’ın aktörlerine ilişkin hiç bir yargısal mücadelenin takipçisi olmadığını bilen bizlerin ciddiye alması söz konusu değildir. Yine başörtüsü üzerinden yapılan kampanya da, maalesef dindar kitlenin hassasiyetlerinin iktidar için istismar edilmesinden başka bir şey değildir. Yıllarca bu meydanda “başörtüsü” yasakları karşısında mücadele vermiş olan platformumuz, AKP’nin başörtüsü konusundaki tavrını, işi nasıl yokuşa sürdüğünü, kendini riske atacak en küçük bir adım dahi atmadığını bilmektedir… Başörtüsü ve Kur’an gibi kutsallarımız üzerinden siyaset yapılması kabul edilemez. İslam’a ait bu değerleri halkımız aziz bilmiştir ve iktidarda kim olursa olsun, bunlar kimsenin tekeline alamayacağı değerlerdir.”

 

SAÖP 504. Hafta basın açıklaması

Ülkenin sene başından beri en önemli gündemi olan seçime bir ay kadar bir süre kaldı.

Ve maalesef daha önceki seçimlerde yaşanmadığı kadar kasvetli bir hava var.

İktidar partisinin halk arasında infiale yol açan icraatlarını düzeltmek yerine “ben yaptım” oldu şeklindeki tutumu, maalesef toplumu kutuplaştırmış durumda.

İktidar partisine oy atanlarla atmayanlar arasındaki gerilim hiç bu kadar yaygın bir toplumsal nefrete yol açmamıştı.

Tüm bu gerginlik yetmiyormuş gibi, cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa’da tanımlanmış “tarafsızlık” ilkesini -en hafifinden-  zorlayan tutumları, ve bunu yaparken devlet imkânlarını ve kurumlarını kullanması siyasal etik ve teamül açısından kabul edilebilir şeyler değil.

Yine iktidarın bu müstağni tavırları seçimlerin adil yapılacağına ilişkin şüpheleri de halk arasında daha önce görmediğimiz kadar arttırmış durumda.

İnsanlar kendilerini, devlete, seçimlerin güvenliğiyle sorumlu olan YSK’na, iktidar partisinin sandık görevlilerine güvenemedikleri için, sandık güvenliğini bizzat sağlamak gibi bir zaruret içinde hissedebiliyorlar.

Kurumlara ve siyasal iktidara olan bu güvensizlik durumu, başlı başına üzerinde durulması gereken bir sorundur.

 

Unutulmamalıdır ki; Siyasetin meşruiyet çerçevesini çizen hukuktur, hukukun ve bu hukuka dayalı olarak oluşturulmuş kurumların bu kadar şaibeli hale gelmesi, ilerde onarılamayacak yıkımlara yol açabilir.

Bu noktada seçim stratejisini “dindar” kesimin oylarını toplamak üzerine kuran AKP’nin ortaya koyduğu icraattan da ciddi şekilde rahatsız olduğumuzu ifade etmemiz gerekiyor.

28 Şubat mağduriyetine oynayan iktidarı, 28 Şubat’ın aktörlerine ilişkin hiç bir yargısal mücadelenin takipçisi olmadığını,  şu anda hüküm giymiş tek bir darbecinin dahi olmadığını bilen bizlerin ciddiye alması söz konusu değildir.

Yine Başörtüsü üzerinden yapılan kampanya da, maalesef dindar kitlenin hassasiyetlerinin iktidar için istismar edilmesinden başka bir şey değildir.

Yıllarca bu meydanda “başörtüsü” yasakları karşısında mücadele vermiş olan platformumuz, AKP’nin başörtüsü konusundaki tavrını, işi nasıl yokuşa sürdüğünü, kendini riske atacak en küçük bir adım dahi atmadığını bilmektedir.

Ancak burada daha tehlikeli olan, halkın önemli bir kesimi tarafından yasakçılık ve yolsuzlukla anılır hale gelen AKP iktidarının, kendini “Başörtüsü” ile özdeşleştirmeye çalışmasıdır ki bu algı dindarlara fayda değil sadece zarar verir.

Başörtüsü ve Kur’an gibi kutsallarımız üzerinden siyaset yapılması kabul edilemez.

İslam’a ait bu değerleri halkımız aziz bilmiştir ve şu bilinmelidir ki iktidarda kim olursa olsun, bunlar kimsenin tekeline alamayacağı değerlerdir.

Platform olarak, İslami şiar sembol ve değerlere dönük her türlü saldırı karşısında şu ana kadar nasıl durduksa bundan sonrada iktidar kim olursa olsun bu değerleri canımızdan aziz bilecek ve savunacağımızı kamuoyu ile bir kez daha paylaşmak isteriz.

 

Aziz dostlar!

Seçimlere şaibe katacak her türlü davranıştan kaçınılması ve hukukun herkese lazım olduğunun akıldan çıkartılmaması önemlidir.

Kim kazanırsa kazansın, bu ülkenin ve bu şehrin insanları yine bir arada yaşamaya devam edeceklerdir.

Toplumları bir arada tutan iktidarlar değil, bir arada yaşama iradesidir. Bu iradeye sahip çıkılmalı bunun içinde iktidarın kimde olduğuna bakılmaksızın her zaman Adalet’i yüceltme mücadelesi verilmelidir.

Şu anda iktidarı kullanan ve onu kayıtsız şartsız destekleyen dostlarımıza tavsiyemiz;  hiç bir iktidarın ebedi olmadığı gerçeğini hatırlamalarıdır.

İktidarlar gelip geçer Allah’ın dini baki kalır.

Herkes hesabını buna göre yapmalı ve ilerde mahçup olacağını davranışlara girmemelidir.

Allah müminlere; “iyilik ve takvada dayanışmayı emreder, kötülük ve düşmanlıkta yardımlaşmayı yasaklar”

Allah sözü en doğru olandır.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği

Sakarya 504. Hafta: “Başörtüsü ve Kur’an Hiçbir İktidarın Tekeline Alınamaz”

"Kafaları olmayan çocuklar gördüm vücutlarının parçaları etrafı dağılmıştı. Sanırım cehennemi böyle resmederdim.”

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
8 MAYIS 2015 TARİHLİ 482. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Bugün, dünya geneline baktığımızda görülen manzara şudur: Dünyaca tanınmış Siyonist İsrail ve Suriye zalimleri gibi insanlığı katledenler, bu katliamlarını arttırarak sürdürürken, dünya kamuoyu da hâlâ suskunluğunu sürdürmektedir.

Son günlerde, İsrail askerlerinin binlerce çocuğa cinsel tacizde bulunduğu resmen ortaya konulmuştur. Etiyopya’lı Yahudilere karşı ırkçı uygulamalarının binlerce insan tarafından protesto edilerek Kudüs sokaklarında polisle çatışmaların sonucu göstericilere biber gazı kullanan, orantısız güç sergileyen İsrail’in skandallarına her geçen gün yenileri eklenmektedir. İşte, bu skandalların bir kısmı işgal altındaki topraklardaki Siyonist askerlerin oluşturduğu Breaking İnisiyatifi isimli platformun, son Gazze saldırılarına katılan 60 askerin anılarından derlediği raporda dile getirilmektedir. Raporda bir asker şu ifadeyi vermektedir: “İki şüpheli görüp kadın olduğunu rapor ettik. Komutan, sivil ve kadın raporumuza rağmen uçaklara o kadınları vurması emrini verdi. Daha sonra tank komutanının o kadınları, ‘terörist eylem yapabilirlerdi, o yüzden onlar teröristti’ yazdığını öğrendim.”

“Gazze Şeridi’nde sivil halka ve alt yapıya büyük ve eşi görülmemiş zararlar verdik” diyen bir tank görevlisi asker de; “Komutanların emriyle uzaktaki bazı evleri rastgele hedef alıyorduk. Daha sonra o evlerden ortada eser kalmıyordu. Bu evleri, eylem hazırlığındaki evler olarak kaydediyorduk. Aslında bu, bir tür intikamdı. Otomobil, kamyon ve hatta ambulans türü hareket eden tüm araçlar hedefimiz olabiliyordu.”

Raporda, bir başka Siyonist askerin şu şok ifadeleri de yer almaktadır: “Çıkan çatışmadan sonra etrafta tarama çalışması yaparken bir sivilin yerde yattığını, yaralı olup, acı çektiğini gördüm ne yapabilirim, dedim ve karar verdim; onu, daha fazla acı çekmesin diye öldürdüm.”

Evet, tüyler ürperten bu vahşet tabloları karşısında dünya, hâlâ Siyonist İsrail’e karşı gereken tepkileri göstermiyor ve hâlâ suskunluğunu özenle muhafaza ediyor.

Bu suskunluk, zulüm ve katliamları ondan aşağı kalmayan Esed katiline karşı da devam ettirilmektedir. Asrımızın en büyük katil ve zalimlerinden birisi olan Esed’in zulmü Halep’te dehşet saçıyor. Af örgütünün; “Halep korku ve çaresizlik içinde geleceğe dair ümitlerini kaybetti. Siviller inanılmaz zulme uğruyor” dediği Halep’te Esed güçlerine ait bir helikopter ana okuluna varil bombasıyla düzenlediği saldırıda, aralarında çocukların da bulunduğu on kişi ölmüş, 18 kişi de yaralanmıştır. Uluslararası Af Örgütü tarafından yayınlanan, “Ölüm Her Yerde: Halep’te Savaş Suçları ve İnsan Hakları İhlalleri” başlıklı raporda, Halep’te Ocak 2014 - Mart 2015 arasında varil bombası saldırılarında hayatını kaybedenlerin 3 binden fazlasının sivil olduğu; saldırıların 14 Pazar alanını, 12 ulaşım noktasını, 23 cami ve sivil nesneleri, 17 hastane ve 3 ayrı okulu hedef aldığı bilgisi verildi.

Rapordaki, geçen yıl düzenlenen bir saldırıyı anlatan yerel bir fabrika işçisinin şu ifadesi bu katliamların ne denli korkunç boyutlara ulaştığını göstermesi bakımından manidardır: “Kafaları olmayan çocuklar gördüm vücutlarının parçaları etrafı dağılmıştı. Sanırım cehennemi böyle resmederdim.”

Evet, tüm dünya kamuoyunu, bu zalimleri durdurma konusunda gerekli hassasiyeti göstererek, etkin tedbirler almaya davet ediyoruz. Bu zalimlere daha ne zamana kadar seyirci kalınacaktır? Bir an önce etkili kurum ve kuruluşlarca acil tedbirler alınmalıdır.

Diğer yandan, Müslümanlar üzerinde bu zulüm ve katliamlar devam ederken, kimi demokrat, laik ve medenî (!) batı ülkelerinde de oluşturulmaya çalışılan İslâmofobi sonucu, yine Müslümanlara yönelik saldırı ve baskılar gündemi işgal etmektedir. Nitekim, Fransa’da 15 yaşındaki ilköğretim öğrencisi Cezayir asıllı Sarah, uzun etek giydiği için; “Laiklik ilkesini ihlal ettiği” gerekçesiyle okula alınmamıştır. Sarah, Müslüman olmayan ama uzun etek giyen kızlara yaptırım uygulanmadığını bildirirken Sarah’ın annesi de; “Garip olan şu ki kızım bu eteği bir Fransız mağazasından satın aldı. Yani, nasıl olur bir Fransız markası laiklik tartışmaları yaratacak bir etek üretebilir? Kaldı ki bu, sadece bir etek, laiklikle ilgisi nedir, nasıl dini bir sembol olabilir?” diye tepki göstermiştir. Laik ve insan haklarına saygılı olduğunu ilan eden Fransa budur.

Bu İslâm düşmanlığı dışta bu şekilde devam ederken ülkemizde de, hem de siyasi yatırım adına İslâm düşmanlığı sergilenip, Müslümanların değerlerine dil uzatılmaktadır. Bir siyasi partinin ve onun liderinin çarşafa hakaret, Taksim’i Kabe ile kıyaslama, Kudüs’ü Yahudilerin kutsal mekânı kabul etme, Diyanet’i ve okullardan din derslerini kaldırma vaadi ile son olarak Peygamber Efendimiz (sav)’in, “Kadınlar size Allah’ın emanetidir” Hadisi Şerif’ine reddiye mahiyetinde pankartlar asması din üzerinde, siyasetin çarpık ve Müslüman halkı tahrik edici boyutlara ulaşmasıdır. Siyasetçilerden din üzerinden oy devşirmeyi bırakıp, varsa siyasi, ekonomik, sosyal projeleri; işsizliğe, iç çatışmalara vs… yönelik çözüm yolları, gibi projelerle halkın karşısına çıksınlar. Ucuz politikayı bırakıp, ciddiyeti kuşansınlar. Müslümanlarla, onların namazlarıyla vs… uğraşmayı bıraksınlar.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU