Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 479., Sakarya'da 501.,

 

"Muhammed KAMARUZZAMAN cumhurbaşkanından özür dilemesi karşılığı affedileceği telkinlerine karşın " Yalnızca Allah'tan af dilerim. Allah'ın şehadetimi kabul et." sözleri ile izzetli bir şekilde dar ağacına çıkarılmış ve idam edilmiştir. "

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 479. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
“Kendilerine: yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın, denildiğinde, bizler ancak ıslah edicileriz, derler.”
Zamanlar ve mekânlar üstü çağrının gerçekliğine bugünün yaşayanları olarak şahitler oluyoruz. Demokrasi, İnsan Hakları, Eşitlik, Adalet, Hürriyet gibi kavramların günümüz egemenleri eli ile nasıl birer sopa haline getirildiği, toplumların bu söylemler üzerinden hizaya çekildiği ve insanların en akıl almaz yöntemlerle vahşice katledildiği bir dönemi daha yaşıyoruz.
Kendilerine küresel jandarma rolü biçen, başta ABD olmak üzere Rusya, Çin, İngiltere, Fransa gibi emperyalist ülkeler ile Siyonist İsrail’in sözde yeryüzünü ıslah etmek adına yaptıkları işkence, tecavüz, katliam ve soykırımların belgeleri sansürlenmiş hali ile medyada ifşa edilmektedir. Karartma yapılan raporlarda bile bahsi geçen yöntemler en vahşi denilen hayvanları dahi vicdana getirecek cinsten uygulamalardır. Bu süreçte egemenlerin yeryüzünün her bir noktasını nasıl işkencehaneye çevirdiklerini yayınlamış oldukları haritalardan anlamaktayız. İşledikleri bu cürümlerde yalnız olmadıklarını, iktidar hırsları ve dünyevi çıkarları uğruna halklarına sırt çeviren işbirlikçi kukla yönetimlerinde yerelde nasıl bir ihanet içerisinde hareket ettiklerini bizler yakinen bilmekteyiz.
Bu bağlamda; Bundan 43 sene önce, 1971 tarihinde kanlı bir iç savaş sonrası Pakistan’dan ayrılarak kurulan ve siyasi tarihi darbelerle örülü olan Bangladeş son yıllarda kelimenin tam anlamıyla akıllara ziyan bir şekilde hukuk cinayetlerine sahne olmaktadır. Toplumsal yansımaları, bölgenin demografik ve etnik yapısı dikkate alındığında, olan bitenin yerel bir kriz veya gelişme değil, küresel bir toplum mühendisliği operasyonu olduğunu söylemek hiç de mübalağa olmayacaktır. İngiliz sömürgesi pozisyonunda olan Hindistan’ın etkisi altındaki Bangladeş hükümetinin ülkesindeki muhalif grupları ve özelliklede İslami muhalefeti sindirmek istediği ve bu durum için hukuku araçsallaştırıp, cinayetlerine perde olarak kullandığı gayet açıktır. Bangladeş, Pakistan’dan ayrıldıktan sonra sürekli olarak siyasi kaos ve karışıklığın merkezinde yer alıyor. Askeri darbeler ve toplumsal hareket liderlerinin öldürülmesi kısacık geçmişi olan Bangladeş siyasi tarihinde en fazla yazılan kelimeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Hint Kıtasında sezaryenle doğan Bangladeş’te ne yazık ki siyasi çekişmeler bitmek bilmediği için ülke hak ettiği gelişmeyi bir türlü sağlayamıyor ve bu duruma bağlı olarak toplumsal barış da maalesef yakalanamıyor.
1973 tarihli Bangladeş Uluslararası Ceza Mahkemesi Kanunu Bangladeş Parlamentosu tarafından kabul edilmiş ve buna göre bağımsızlık savaşı sırasında çeşitli suçlara ve katliamlara karıştığı iddia edilen Pakistanlı subayların yargılanması için Bangladeş Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi kurulmuştur. Ancak aradan geçen 38 yılın ardından, Bangladeş Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, katliama karışan askerlere yönelik değil, Bangladeş vatandaşlarına, özellikle siyasi ve İslami kimliği olan kişilere yönelik yargılamalara girişmiştir.
Bu süreçte başta Cemaat-i İslami Partisi olmak üzere muhalif partilerden bir çok kişi 41 yıl evvel işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı idamla yargılanmışlar ve 2013 yılı itibari ile pek çoğu ya idam cezasına çarptırılmış yada ömür boyu hapse mahkum edilmişlerdir. Ayrıca onbinlerce hükümet muhalifi gerekçe gösterilmeksizin tutuklanıp mahkum edilmiş ve muhalif medya organları kapatılmıştır.
Adil yargılama ve savunma hakkı tanınmaksızın gerçekleşen mahkeme süreci ve gerçeklikten yoksun sözde delillerle İdam cezasına çarptırılan kişilerden 92 yaşındaki İslam alimi Gulam AZZAM geçtiğimiz sene hapishanede şaibeli bir şekilde ölmüş yine alim ve aynı zamanda parti genel sekreter yardımcılarından Abdulkadir MOLLA idam edilerek şehit edilmişlerdir. Son olarak bu hafta içinde parti genel sekreter yardımcısı Muhammed KAMARUZZAMAN cumhurbaşkanından özür dilemesi karşılığı affedileceği telkinlerine karşın " Yalnızca Allah'tan af dilerim. Allah'ın şehadetimi kabul et." sözleri ile izzetli bir şekilde dar ağacına çıkarılmış ve idam edilmiştir. Sözde özgür dünyanın tepkisizliği ve üstü kapalı bir şekilde süreçten memnuniyetini dile getiren küresel devletlerin yaklaşımlarından cesaret alan eli kanlı Hasina yönetimi fütursuzca idamların devam edeceğini belirtmekten geri durmamaktadır.
Bu yargılamalar akıllarımıza, 90 yıl evvel bu ülke tarihinin kara lekelerinden biri olarak tarihe kaydedilen İstiklal Mahkemelerini getirdi. Önce kişinin idamına ve ardından bil ahire savunmasının dinlenmesine şeklinde cereyan eden olaylar maalesef bugün için Bangladeş’te tekrar etmektedir.
Ortadoğu’da ve Afrika’da olduğu gibi, Asya’da da diktatörlerin devrilmesini isteyen halkların meşru taleplerine karşın, Emperyal güçler ve bölgesel aktörler, kendi planlarını devreye sokarak süreci yanlış zemine çekmeye ve yeniden dizaynedilmek istenen sınırlar ve yeni kukla yönetimler eliyle, bu bölgeleri kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Bangladeş hükümetinin, bütün bir bölgeyi savaş ortamına sürükleyeceğini bilerek, muhalefet parti liderlerini idam etmek istemesi ve Müslümanlara karşı çok ciddi katliamlar yapmasının arkasındaki gerçek sebebte bundan farklı değildir. Siyasi hırsları ve dünyevi makamları uğruna kan akıtan zevata mahkeme-i kübrayı hatırlatıyoruz. Küresel ve bölgesel emperyallerin maşası olanların akıbeti iş bittikten sonra bir kenara atılan mendilden farksız olmayacaktır.
Sonuç olarak bizler halkı Müslüman olan ülke ve bölgelerde oynanan oyunların farkındayız. Bu olaylar başta ABD ve İsrail olmak üzere küresel ve bölgesel emperyalist devletlerin kurgulamış olduğu ve yerli kuklaları eliyle icra edilen olaylardır. Dün olduğu gibi bugünde bu oyunu bozmak adına Müslümanların aralarındaki tali meselelere takılmaksızın yeniden vahdeti inşa edecek argümanlara sarılmaları elzemdir. Aksi halde yanan ateşin evlerimize kadar uzanması kaçınılmaz bir durum olarak karşımızda durmaktadır.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 

Sakarya 501. Hafta: Kapitalizm ile Hesaplaşmadan Adalet Olmaz

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 501. Hafta açıklamasında kapitalist üretim-tüketim kültürünün yarattığı toplumsal yozlaşmaya dikkat çekerek, gücün değil adaletin tesis edildiği bir düzen için kapitalizmle hesaplaşma çağrısı yaptı

 

10 yıldır, her cumartesi yaptıkları basın açıklamalarıyla yerel ve küresel gündeme müdahil olan Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 501. hafta açıklamasında kapitalist üretim-tüketim kültürünün yarattığı toplumsal yozlaşmayı değerlendirdi. Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman, seçim öncesi siyasi partilerin programlarında toplumsal meselelere gereken önem verilmediğine dikkat çekerek, “Söz vermenin, dürüst olmanın, emanete riayet etmenin anlamını yitirdiği bir Türkiye’den bahsediyoruz. İnsanımızın para, statü, makam adına her haramı mübah gördüğü; çek/senet gibi yazılı sözleşmelerin tamamen itibarını kaybettiği bir süreçten geçiyoruz. Rüşvet, yolsuzluk, dolandırıcılık gibi haramların normalleştiği; Allah’ın lanetlediği bir uygulama olan faiz almanın ve vermenin sıradanlaştığı bir ülkede yaşıyoruz… Ya gençlerimiz! Uyuşturucu kullanma yaşı 11’in altına indi. Kolay ve ucuz olarak bulunabilen bonzai okullarımızı, yurtlarımızı ve evlerimizi kuşatmış durumda… Buradan siyaset yapma iddiasında olan tüm partilere sesleniyoruz. Kapitalist ahlakın bu topluma musallat olmasına engel olamazsanız, hiçbir aydınlık gelecekten bahsedemezsiniz.” dedi.

Açıklamada “Adalet duygusunun kaybolduğu bir toplum düzeninde ekonomik büyüme ancak küçük bir grup insanın semizlenmesine yarar. Gayri adil gelir bölüşümü normalleşir ve fakirlik daha da keskinleşir. Kapitalizm ile hesaplaşamayanların İslami argümanlar üzerinden halkı kandırmaya ve uyutmaya hakları yoktur.” diyen Muhammed Emin Duman, “Kapitalizm ile hesaplaşmayan, Allah’ın helal ve haram sınırları ile ilgili hassasiyetlerini kaybetmiş, İslam’ı bir araç olarak kullanan tüm siyasilere karşı sesimizi yükseltelim. Gücün adaletinin değil, adaletin gücünün esas olduğu bir düzen için mücadele edelim.” çağrısı yaptı. 1915 olaylarıyla ilgili gündemin de işlendiği açıklamada, “Birinci cihan harbi sürecinde Ermenilerin batılı müttefiklerinin tahrikleri ile özellikle Doğu Anadolu’da gerçekleştirdikleri zulüm ve mukabilinde İttihat ve Terakki Hareketi’nin tahriki ile tüm Anadolu coğrafyasında Ermenilere karşı yapılan zulüm… Olayın tarihçiler tarafından öncelikle irdelenmesi ve gerçeklerin ortaya çıkması hepimizin arzusu… Ancak sonuç ne olursa olsun yüz yıl sonra bu ülkenin insanının sorgulanacağı veya bedel ödemek zorunda bırakılacağı bir yaklaşım kabul edilemez.” denilerek, Papa’nın açıklaması ve AP’nun kararı siyasi çıkar hesapları değerlendirilerek eleştirildi.

 

501. Hafta Basın Açıklaması

KAPİTALİZM İLE HESAPLAŞABİLEN BİR SİYASETİ İNŞA ETMELİYİZ!

Seçime iki aydan az bir zaman kaldı. Siyasi ortam gittikçe ısınıyor.

Bu süreçte siyasi partilerin sanal gündemler oluşturarak halkı etkilemeye çalıştığını gözlemliyoruz.

Özellikle de din üzerinden geliştirilen söylemler hakikate tekabül etmiyor, algı mühendisliği çabasından öteye geçmiyor.

Türkiye toplumundaki ahlaki erozyon yaşadığınız birincil sorun olmasına rağmen; bu konuya ya hiç değinilmiyor, ya da teğet geçiliyor.

Söz vermenin, dürüst olmanın, emanete riayet etmenin anlamını yitirdiği bir Türkiye’den bahsediyoruz. İnsanımızın para, statü, makam adına her haramı mübah gördüğü; çek/senet gibi yazılı sözleşmelerin tamamen itibarını kaybettiği bir süreçten geçiyoruz.

Rüşvet, yolsuzluk, dolandırıcılık gibi haramların normalleştiği; Allah’ın lanetlediği bir uygulama olan faiz almanın ve vermenin sıradanlaştığı bir ülkede yaşıyoruz.

Yakınlarını devlet işine sokmakla suçlanan bir milletvekilinin “Allah yakınlarımızı gözetmemizi emrediyor” şeklinde bir cevap geliştirmesi dinimizin nelere nasıl alet edildiğini göstermiyor mu?

 

Ya gençlerimiz! Uyuşturucu kullanma yaşı 11’in altına indi. Kolay ve ucuz olarak bulunabilen bonzai okullarımızı, yurtlarımızı ve evlerimizi kuşatmış durumda.

Okuyan, düşünen ve akleden bir nesil yerine, heva ve hevesini ilahlaştırmış; televizyon, telefon ve internet üzerinden sadece seyreden ve arzularını tatmin etmekten başka bir derdi olmayan seküler bir neslin gelmekte olduğunun ne kadar farkındayız acaba?

Dünyada adaletin ve barışın hakim olması için çaba sarf eden aydınlar, alimler, önderler yerine kapitalizmin futbol, müzik, sinema gibi unsurlar üzerine inşa ettiği mabedlerinin ürettiği rol modelleri örnekleyen bir genç nesilden bahsediyoruz.

Eğitimde 4+4+4, Kur’an dersi gibi yüzeysel tedbirlerle çözüm geliştirilebileceğine inanmak kendimizi kandırmak olmuyor mu? Eğitimde paradigma değişikliğine ihtiyacımız olduğu açık değil mi?

Buradan siyaset yapma iddiasında olan tüm partilere sesleniyoruz. Kapitalist ahlakın bu topluma musallat olmasına engel olamazsanız, hiçbir aydınlık gelecekten bahsedemezsiniz. Adalet duygusunun kaybolduğu bir toplum düzeninde ekonomik büyüme ancak küçük bir grup insanın semizlenmesine yarar. Gayri adil gelir bölüşümü normalleşir ve fakirlik daha da keskinleşir. Kapitalizm ile hesaplaşamayanların İslami argümanlar üzerinden halkı kandırmaya ve uyutmaya hakları yoktur.

Buradan halkımıza da seslenmek istiyoruz. Kapitalizm ile hesaplaşmayan, Allah’ın helal ve haram sınırları ile ilgili hassasiyetlerini kaybetmiş, İslam’ı bir araç olarak kullanan tüm siyasilere karşı sesimizi yükseltelim. Gücün adaletinin değil, adaletin gücünün esas olduğu bir düzen için mücadele edelim.

 

Papa ve Avrupa Parlamentosu’nun 1915 Ermeni Tehciri’ni soykırım olarak nitelemesi ülkemizde infial oluşturdu.

Birinci cihan harbi sürecinde Ermenilerin batılı müttefiklerinin tahrikleri ile özellikle Doğu Anadolu’da gerçekleştirdikleri zulüm ve mukabilinde İttihat ve Terakki Hareketi’nin tahriki ile tüm Anadolu coğrafyasında Ermenilere karşı yapılan zulüm…

Olayın tarihçiler tarafından öncelikle irdelenmesi ve gerçeklerin ortaya çıkması hepimizin arzusu… Ancak sonuç ne olursa olsun yüz yıl sonra bu ülkenin insanının sorgulanacağı veya bedel ödemek zorunda bırakılacağı bir yaklaşım kabul edilemez.

Papa’nın ve Avrupa Birliği’nin soykırım ifadeleri tamamen siyasidir. Papalığın Hristiyan mezhepleri arasındaki yakınlaşmaya katkı bağlamında Ortodoks Ermenileri desteklemesi bütünüyle siyasi bir adımdır. Avrupa Birliği’nin de aynı projeye hizmet amacıyla bu karara ortak olduğunu düşünüyoruz.

Dün Ruanda’da bir milyon insanın katledilmesine yol açan kabileler arası çatışmanın mimarı Fransa, Irak’ı İran’a saldırtarak bir buçuk milyon insanın ölümüne yol açan Amerika ve bugün Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de milyonlarca insanın katledilmesine yol açan çatışmaların baş mimarı Amerika soykırım uygulamakla suçlanamayacak, Türkiye özür de dilediği halde yüz yıl önceki hazin bir süreçten dolayı bugün soykırımla suçlanacak. Bu kabul edilemez bir durumdur.

Batı, her zamanki iki yüzlülüğü ile hareket etmektedir. Bağımsız bir Türkiye inşa etmemizin zorunluluğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

Sakarya 501. Hafta: Kapitalizm ile Hesaplaşmadan Adalet Olmaz