Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 462., Sakarya'da 485.,

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 462. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

İslam'a ve Müslümanlara yönelik saldırılar son günlerde Avrupa Birliği ülkelerinde zirve yapmış bulunmaktadır. Camilere ve hicaplarından dolayı müslüman kadınlara yönelik saldırılara hergün bir yenisi daha eklenmektedir. Son olarak; İsveç'te içerisinde namaz kılındığı esnada bir camiye yapılan molotoflu saldırıdan, son anda yaralı olarak kurtulan 5 kişi ve tamamen yanan camii, müslümanlara yönelik saldırıların ne derece vahim boyutlara ulaştığının en somut örneğidir. Her fırsatta diğer toplumlara dönük insan hakları ihlalleri, azınlık hakları, din ve inanç hürriyeti gibi konularda ahkam kesen ve devletleri hizaya çeken Avrupalı yöneticiler çifte standartlı ve iki yüzlü olduklarını bu olaylar karşısında sessiz kalarak bir kere daha ortaya koymuş oldular. Yapılan saldırılar neticesinden nerede ise hiç kimsenin fail olarak ele geçirilememiş olması ve yakalananların ise cezai yaptırıma tabi tutulmamış olmaları bu olayların arkasındaki gerçek faillerin batılı yöneticiler olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Batı toplumları orduları eli ile Asya, Afrika ve Orta Doğuda müslümanları katlederken diğer yandan holiganları eli ilede ülkelerinde bulunan müslümanlara hayat hakkı tanımamaktadırlar.
Öte yandan ABD'de Afro Amerikalılara yönelik saldırılar hız kesmeksizin devam etmektedir. Son olarak siyahi bir genç Amerikan polisinin kurbanı olmuştur. Yaşanan bu şiddet olayları, muasır medeniyetler olarak takdim edilen Amerika ve Avrupa medeniyetlerinin ne denli örnek alınması gereken toplumlar olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Tarihleri katliam ve soykırımlarla yazılı olan bu toplumların insan ırkı için en büyük tehditler olduğu gayet açıktır. Amerikalı ve Avrupalı yöneticilerin ektikleri rüzgar sonucunda fırtına biçecek olmaları kaçınılmaz bir sonuçtur. 
Devlet kademeleri arasındaki güç savaşlarının son mağduru Yakup KÖSE kardeşimiz olmuştur. Ülkemiz tarihine kara bir leke olarak kaydedilen 28 şubat darbe döneminde henüz 14 yaşında iken idam ile yargılanan ve idam cezası alan KÖSE uzunca bir dönem hapis yattıktan sonra bu kezde devlet içindeki bir başka güç odağınca hedef seçilmiş gözükmektedir. Ev ve iş adresi belli olmasına rağmen işine giderken belediye otobüsü içerisinde cumhurbaşkanı gelsinde seni kurtarsın bakalım diyen polisler tarafından tutuklanması ülke tarihine geçecek skandal türünden bir durumdur. Bu olay her bir vatandaşın keyfi bir şekilde nasıl derdest edilebileceğinin somut bir göstergesidir. Ülkemizde kamu görevlilerinin karıştığı ne ilk ve nede son skandal olay olacaktır bu durum. El kaide, İbda-C, Hizbullah, Hizb'ut Tahrir Davaları, Sivas davası, Metin Kaplan davası devlet içerisinde çöreklenmiş farklı fraksiyonlardaki ideoloji sahiplerince sürdürülen ve sürüncemede bırakılan davalardır. Bu davalar vesilesi ile binlerce kişi mağdur edilmekte ve toplumsal kamplaşma derinleştirilmek istenmektedir. Mütedeyyin kesime dönük iftira ve baskı sürecinin yine devlet içerisinde yer işgal etmiş ve kendilerine cemaat diyen bir topluluk eli ile yapılıyor olması olayın vehametini artıran bir başka boyuttur. Buradan, Yakup KÖSE'ye " Cumhurbaşkanı gelsinde seni kurtarsın bakalım" diyen zihniyete adli ilahi karşısında sizleri kim kurtaracak bakalım demekten başka bir yol bulamıyoruz.
Ayrıca, buradan hükümet yetkilileri başta olmak üzere devlet yetkililerine seslenerek diyoruz ki; yasama, yürütme ve yargı erkini elinde bulunduruyor olmanız hasebi ile vatandaşlarınızın her türlü halinden sizler sorumlusunuz. Kurumlarda bulunan ve yetkilendirilmiş kimi şahısların vatandaşlara dönük hukuksuz bir şekilde işlemiş olduğu fiillerin önüne geçmek sizlerin mükellefiyetindedir. Uzunca bir süredir dillendiriyor olduğunuz ve paralel devlet yapılanması olarak adlandırdığınız oluşumlara ve benzeri diğer oluşumlara karşı vatandaşın hakkını korumak öncelikli vazifenizdir. Yukarıda bahsettiğimiz olayların failleri de dahil olmak üzere topluma dönük açık bir şekilde provakasyona yeltenmiş kişi veya kişiler hakkında gerekli yasal işlemler derhal başlatılmalı ve caydırıcı cezalar uygulanmalıdır. Aksi durumda yaşanan her bir olayın azmettiricisi olarak sizler bilineceksiniz.
Son olarak bu platformdan pek çok kez dillendirdiğimiz ve yetkili organlara şikayette bulunduğumuz fuhuş içerikli reklam ve tanıtım kartları ile ilgili gereken cezai adım atılmış oldu. İlimizde bu kartların basımına, dağıtımına vesile olan ve fuhşa aracılık eden şahıslara dönük 1 yıl 6 ay ile 2 yıl 6 ay arasında değişen hapis ve 5 bin tl para cezası verildi.Vatandaşların yoğun tepkisine rağmen, toplumun her bir bireyinin görebileceği şekilde şehrin en işlek cadde ve sokaklarına fütursuzca dağıtılan bu kartlarla ilgili mahkemenin almış olduğu bu karar şüphesiz ki bizleri son derece memnun etti. Alınan bu kararın emsal teşkil etmesi ve farklı illerdeki bu tarz oluşumlara yönelikte bu uygulamanın genişletilmesi gerekmektedir. Aile ve özellikle de çocuk gelişimini olumsuz yönde etkileyen fuhuş içerikli reklamların her ortamda yasaklanması toplumun sağlıklı olarak gelişmesi açısından şarttır. Bu kararın alınmasında emeği geçen herkese buradan teşekkür ve tebriklerimizi sunarız.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Adalet Mücadelemiz 2015’te de Sürecek

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 485. hafta açıklamasında, herkesi adalet paydasında buluşmaya çağırırken, eylemlerin 2015 yılında da devam edeceğini duyurdu.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 485. hafta basın açıklamasını Sakarya Dayanışma Derneği adına Kadrican Mendi yaptı. 2014 yılının ve geride kalan 10 yıllık eylem sürecinin kısaca bir değerlendirmesini yapan Mendi, açıklamada 17-25 aralık sürecindeki gelişmeler ile 34 insanın katledildiği Roboski için adalet çağrısı yaptı. Mendi “10. yılına giren platformumuz, bu süre zarfınca her türlü haksızlığa ve zulme, sözüyle karşı durmaya; Müslüman’a yakışır şekilde “adalet”in şahitliğini yapmaya çalıştı. 2015 yılında da aynı şekilde bu misyonu sürdürmeye devam edecek. Zira inanıyoruz ki; eğer “Müslümanız” diye bir iddianız varsa, sözünüzün bedelini de tüm kınama ve tehditlere rağmen ödemeniz gerekiyor. Çünkü inanıyoruz ki; Müslümanlık insanların kendine yakıştırdığı bir sıfat değil eylemleriyle, tutumlarıyla, kimin safında durduklarıyla ilgili bir şeydir. Dolayısıyla kurulduğumuz günden beri, iktidardakilerin kendilerine “Kemalist” ya da “Müslüman” sıfatını vermelerinden ziyade ne yapıp ettikleriyle ilgilendik ve kendi duruşumuzu da buna göre belirledik. Bu sebeple dün olduğu gibi bugünde iktidara muhalefet ediyoruz” dedi.

 

17-25 aralık sürecinin üzerinden geçen bir yılı değerlendiren Kadrican Mendi, yaşanan manzaranın kabul edilemez, darbe teşebbüsü iddialarıyla geçiştirilemez olduğunu söyledi ve ortaya atılan şaibeler karşısında herkesin yargı karşısına çıkarak kendisini aklaması, bunu yaparken bir haksızlığa uğrarlarsa bunu kamuoyu nezdinde ifşa etmesi çağrısında bulundu. Roboski’de 34 insanın katledilmesinin yıldönümü olması vesilesiyle Mendi, “Roboski katliamının hasıraltı edilmeye, unutturulmaya çalışılması, sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmaması, bize iktidar kim olursa olsun aslında devlet zihniyetinin değişmediğini gösteriyor. Ancak meseleyi “devlet zihniyeti” gibi muğlak bir yere havale etmek niyetinde de değiliz. Katliamın açığa kavuşturulması sorumluluğu AKP hükümetinindir. Askerle hükümet, aralarında top çevirerek bu katliamın sorumlularını gizleyemezler. Roboski katliamının hesabı belki yarına kalır ancak yapanın yanına kalmaz. Roboski unutulursa bu yeni katliamlara da kapı açar ve bu kapıdan bu ülkenin tüm insanları zarar görebilir. Bu yüzden diyoruz ki; ey roboski; unutursak, unutturursak kalbimiz kurusun!” dedi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 485. Hafta basın açıklaması

 

2005 yılında başlattığımız haftalık basın açıklamalarımızla bir yılı daha geride bıraktık.

10. yılına giren platformumuz bu süre zarfınca her türlü haksızlığa ve zulme karşı sözüyle karşı durmaya, Müslüman’a yakışır şekilde “Adalet”in şahitliğini yapmaya çalıştı.

2015 yılında da aynı şekilde bu misyonu sürdürmeye devam edecek.

Zira bizler inanıyoruz ki; eğer “Müslümanız” diye bir iddianız varsa, sözünüzün bedelini de, tüm kınama ve tehditlere rağmen ödemeniz gerekiyor.

Çünkü bizler inanıyoruz ki; Müslümanlık insanların kendine yakıştırdığı bir sıfat değil eylemleriyle, tutumlarıyla, kimin safında durduklarıyla ilgili bir şeydir.

Dolayısıyla kurulduğumuz günden beri, iktidardakilerin kendilerine “Kemalist” ya da “Müslüman” sıfatını vermelerinden ziyade ne yapıp ettikleriyle ilgilendik ve kendi duruşumuzu da buna göre belirledik.

Bu sebeple dün olduğu gibi bugünde iktidara muhalefet ediyoruz. Zira; ülkeyi bir kapitalist cehenneme çeviren, milyonları asgari ücret köleliğine, tefeci-bankalara mahkum eden, katlanarak büyütülen vergilerle alınan halkın parasını “sosyal yardım” adı altında, ancak gerçekte yoksulluğu kalıcılaştırarak, insanları devlet yardımlarına muhtaç durma düşüren ve bunu “oy”a tahvil etme çabasında olan bir programa evet dememiz mümkün değildir.

Ancak bu temel problem yetmezmiş gibi, mevcut iktidar bir de fazladan; insana, emeğe ve doğaya dönük hoyratça yaklaşımıyla, bünyesinde kokusu gizlenemeyecek kadar genişlemiş bir yolsuzluk şaibesini örtbas etme çabasıyla geniş halk kitlelerinin haklı öfkesini kazanmış oldu.

Tüm bunların hiçbir özeleştiri gereği duyulmaksızın,“biz yaptık” oldu tarzında dayatılması yetmezmiş gibi ayrıca ülkenin dindar kitlelerinden de bu politikalara şartsız koşulsuz destek istendi, buna yanaşmayanlar en müptezelce iftiralara, tehditlere müdahalelere maruz kaldı.

Zihniyet olarak aralarında hiçbir fark olmayan gülen cemaati ile akp kadroları maalesef bir de tüm bunların üstüne tüy dikercesine; kamuoyu önünde seviyesiz bir kayıkçı dövüşüne giriştiler,

Ne için? Üç kuruşluk dünya iktidarı/menfaati için.

Aziz Sakaryalılar,

Bizler Müslümana yakışanın kendi yakını dahi olsa zulmün ve adaletsizliğin karşında durmak olduğuna iman ettik. O yüzden kendine Müslüman diyen herkesinde bu konuda aynı düşündüğünü varsayıyoruz.

Lakin iktidarın sistematik bir biçimde, özellikle dindar camia üzerinde uyguladığı “toplumsal mühendislik” çabasının da maalesef başarılı olduğu, dindar muhafazakâr camianın büyük oranda bu algı yönetiminin etkisinde olduğu da bir gerçek.

Ama her şeye rağmen biz halkımızın; muhafazakarından solcusuna, alevisinden  İslamcısına, kürdünden kemalistine kadar, “ayıp”a “günah”a değer veren, safını; yetimin, yoksulun, ezilmişin, mazlumun yanında belirleyen herkesin, adalet paydasında bir araya gelebileceğine inanıyoruz.

Halkımızın ortak değeri olan İslam’ın; yozlaşmanın, yolsuzluğun, zulmün, adaletsizliğin pençelerinden kurtarılması sorumluluğu bu açıdan öncelikle ülkenin kendine “Müslüman” sıfatını layık gören aydınları, kanat önderlerindedir.

Aziz Sakaryalılar,

17/25 aralık operasyonları dolayısıyla ortaya çıkan manzara bir Müslüman açısından kesinlikle kabul edilemez.

Bu mesele “darbe teşebbüsü” iddialarıyla geçiştirilebilecek bir şey değildir.

Sorunu ne kadar tevil ederseniz edin en azından ortada bir şaibe olduğu kesindir.

Bu noktada sorumluların hukuktan kaçmak için ortaya koydukları trajikomik performans sadece şaibeli durumu derinleştirmektedir.

Yapılması gereken şaibe altındaki herkesin yargı karşısına çıkarak kendisini aklaması, bunu yaparken bir haksızlığa uğrarlarsa da bunu kamuoyu nezdinde ifşa etmeleridir.

Aksi takdirde oyunu istedikleri tüm seçmen kitlesini de aynı şaibe altında bırakırlar ki, bu; zaten barut fıçısına dönmüş toplumsal atmosferi patlama noktasına getirebilir.

Aziz dostlar,

Aziz dostlar, yarın 28 Aralık 2011’de Türk Silahlı Kuvvetlerine ait savaş uçakları tarafından, çoğu çocuk yaşta olan 34 kişinin bombalanarak parçalandığı, katledildiği Roboski katliamının yıldönümü.

Bir kez daha belirtmeliyiz ki katledilen insanlar, iş imkanlarının yetersizliği yüzünden geçimlerini sağlamak için köylerinden 2 km uzaklıkta sınırın diğer tarafında ki akrabaları ile sınır ticareti yapıyorlardı. Kullandıkları yol yani katliamı meşrulaştırmak için bir hakaret gibi kullanılan ‘kaçakçılık’ ; bölge halkının sürekli olarak başvurduğu bir geçim kaynağıdır. Ve bu sınır geçişleri orada bulunan karakolların bilgisi dahilindedir ve hatta geçişler askerlerin gözleri önünde gerçekleşir.

Yine böyle sınırdan geçişin açıkça görüldüğü bir günün gecesinde geri dönüş esnasında  F-16 uçaklarıyla yapılan bu hunharca katliam, üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen henüz açıklığa kavuşturulmadı.

Bu süreçte önce “Meclis Uludere Alt Komisyonunu” adı altında bir tiyatro oynayarak bu katliamı “kaçınılmaz hata” diye kamuoyunun vicdanına bir hançer gibi saplandı. Hepimizin aklı ile dalga geçmeye başladılar. Daha sonra Diyarbakır özel yetkili savcısı bir buçuk yıl sonra görevsizlik kararı vererek dosyayı askeri savcılara devretti. En son askeri savcılık kendinden bekleneni yaptı ve takipsizlik kararı verdi.

Roboski katliamının hasıraltı edilmeye, unutturulmaya çalışılması, sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmaması, bize iktidar kim olursa olsun aslında devlet zihniyetinin değişmediğini gösteriyor.

Ancak meseleyi “devlet zihniyeti” gibi muğlak bir yere havale etmek niyetinde de değiliz.

Katliamın açığa kavuşturulması sorumluluğu Akp hükümetinindir.

Askerle hükümet, aralarında top çevirerek bu katliamın sorumlularını gizleyemezler.

Roboski katliamının hesabı belki yarına kalır ancak yapanın yanına kalmaz.

Roboski unutulursa bu yeni katliamlara da kapı açar ve bu kapıdan bu ülkenin tüm insanları zarar görebilir.

Bu yüzden diyoruz ki;

Ey Roboski!

Ey karlar içinde parçalanan umutlar!

Unutursak, unutturursak kalbimiz kurusun!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Sakarya Dayanışma Derneği