Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 459., Sakarya'da 481.,

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 459. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Geçtiğimiz yıllarda EGE Üniversitesi'nde başörtülü öğrencinin fotoğraflarını çekip, derse girmelerini engelleyen Esat Rennan Pekünlü hakkında 2 yıl 1 ay hapis cezası verildi. Yargıtay'ın cezayı onamasının ardından Foça Açık Cezaevi'ne gönderilen Pekünlü'nün ceza gerekçesi ise "Özel hayatın gizliliğini ihlal ve öğrenim hakkını engelleme". Pekünlü, geçtiğimiz hafta cezaevine girmeden önce okulda son dersini verdi. Evrenin gelişim sürecine ilişkin yaklaşık 1,5 saat süreyle ders veren Pekünlü, konferans sonunda sloganlarla verilen desteğe "mücadele devam edecek" şeklinde karşılık verdi. Bir astronomi profesörünün akademik başarılarıyla adından söz ettirmesini beklerken kendini laik, aydın ve çağdaş olarak tanımlatan bu bireyler akademik çalışmaları bir yana bırakıp kendilerine mücadele alanı olarak insanların inanç değerlerini müdahaleyi seçmiş olduğunu gördüğümüzde, üniversite öğrencilerinin geçmişte yaşamış oldukları bu zulümlerin hangi zihnin ürünü olduğunu çok net görüyor ve yeniden tekrarlamamasını temenni ediyoruz. 

***
2006 yılından beri 1,8 milyon Filistinli, kendi topraklarında terörist İsrail’in uyguladığı Gazze ablukası altında yaşam mücadelesi veriyor. Bu yaşam mücadelesi içerisinde, Filistinliler için can damarı olan Mısır - Gazze hattında oluşan hayat tünelleri dönem dönem Mısırlılar tarafından tespit edilerek kapatılıyor ya da engelleniyor. Bununla birlikte İsrail ise tespit ettiği tünelleri savaş uçaklarıyla bombalayarak kullanılamaz hale getiriliyor. 

Hafta içinde medyaya yansıyan “Gazze'ye tünel ihaneti” başlıklı haberlerde Selam Tevhid adı altında dinlenen TRT Kahire Temsilcisi Mehmet Akif Ersoy’un, Mısır’daki tünellerden Gazze’ye geçişinin takip edilerek tünel koordinatlarının not edildiği, Gazze-Mısır arasındaki tünellerden giriş çıkışlarına ait tünel bilgileri, hangi tünelden Gazze’ye giriş yaptığı ve bu yerlere ait koordinatların tespit edildiği, tünellerden geçmek için irtibat kurduğu Mısır ve Filistinli yetkililerle yaptığı görüşmelerin tek tek tespit edilip görüşme notları ve tünellere ait bilgiler yabancı istihbarat örgütleriyle paylaşıldığı iddia edildi. 

Gazeteci Ersoy ise Mısır-Türkiye ve Filistin'de kullandığı GSM hatlarının dinlendiği ve bunların tapelerinin çıkartıldığını doğrulayarak bu görüşmeler içinde, gazetecilik mesleğinden kaynaklı, üst düzey yetkililerle yapılan konuşmalar olduğunu, hangi maksatla, kime hizmet edecek şekilde kullanıldığı veya kullanılacağı konusunda ise bilgi sahibi olmadığını ifade etti. Şayet bu vahim iddia kamuoyuna yansıdığı minvalde ise sorumlularının bir an önce tespit edilerek en ağır şekilde cezalandırılması gerekmektedir. Tam tersi olarak iddiaların kamuoyuna yansıyan hali bir bilgi ve haber kirliliği ise de iddialar üzerinden vicdanları yaralayacak haberler oluşturmanın basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyecek bir durumdur. Davayı idare eden adli mercilerin bu dengeleri gözetmesinin ne kadar elzem olduğunu yeniden gözlemliyoruz. 

İstanbul’da trafiğin sıkışmasını fırsat bilerek bir otobüsün egzozundan çıkan duman ile ısınmaya çalışan 9-10 yaşlarında Suriyeli bir kızın fotoğrafı sosyal medyada paylaşıldığında yüreklerimiz dağlandı. Suriye olaylarında mağdur olarak yer değiştiren Suriyeli sayısının 8 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor. Çocuk haklarının en çok gasp edildiği ülke haline dönüşen Suriye'de, mağdur olanların başında çocuklar geliyor. Ülkedeki savaş nedeniyle 500 bin çocuk kimsesiz kaldı, en az 15 bin çocuk yaşamını yitirdi. Yaklaşık 3 milyon Suriyeli çocuk aileleriyle yaşadıkları toprakları terk etti, kamplarda hayata tutunmaya çalışıyor. Suriye'nin Halep, Şam, Humus, Hama, İdlib kentleri başta olmak üzere birçok bölgesinde saldırılar devam ediyor. Eğitim, sağlık, barınma gibi haklardan yoksun bırakılan çocukların en zor şartlarda yaşadığı bölgelerden biri olan Suriye’de ise Esed zulmünün çözümü noktasında dünya kamuoyu 4 yıldır kör, sağır ve dilsizi oynuyor. Sebebin sonucu olarak ortaya çıkan ve kime, neye hizmet ettiği bilinmeyen IŞİD karşısında oluşturulan koalisyon ise şu an attığı hamleler ile meseleyi daha da çözümsüz hale dönüştürüyor. 

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Sakarya’daki 481. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde, basın açıklamasını platform adına Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce yaptı. “Eğitim de, eğitim sistemi de günden güne göçüyor, göçertiliyor. Şüphesiz ki, temeli insanı insanlıktan çıkarmak üzere kurulmuş mevcut milli eğitim düzeninin ortadan kalkması gerekmektedir. Fakat bugün eğitim sistemini çökerten politikaların amacı; daha insani, daha ahlaki, daha erdemli, daha özgürlükçü ve daha doğru temeller üzerinde yeni bir eğitim sistemi inşa etmek değil.” diyen Önce; kamu okullarının işlemez hale getirilmesiyle, eğitimin ranta açılmasının ve özelleştirilmesinin önünün açıldığını ifade etti. Okulların devletin ve kapitalizmin baskıcı kurumlarına dönüştürülmesini eleştiren Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Önce, “Devletin siyasi, kapitalizmin ekonomik amaçlarına uygun şekilde kurgulanan eğitimin içinde ne insanlık kalıyor, ne de toplumsal dayanışma!” dedi.  

Eğitim ile toplumun, özellikle gençliğin kimliksizleştirildiği ve kişiliksizleştirildiğini belirten Beytullah Önce, “Şayet düşünen, sorgulayan, eleştiren, itiraz eden, isyan eden, başkaldıran kuşaklar oluşursa; bu iktidar sahiplerinin çıkar düzenlerini temellerinden sarsma iradesinin de ortaya çıkması demektir. İşte bu sebeple, zorunlu eğitim; çağdaş firavunların halkı ahmaklaştırarak, hâkim düzene kul-köle kılmak üzere tasarlanmıştır. Günümüzün siyasi ve iktisadi piramitleri de bu kölelerin omuzlarında yükselmektedir!” dedi. Eğitim sisteminin değişmesi gerektiğini söyleyen Önce, “Nasıl ki vahyin mesajı, dönemin toplumunu özgürleştirmiştir, kula kulluk düzenini ortadan kaldırmıştır, bugün bizim mücadelemiz de insanları siyasal ve ekonomik iktidar sahiplerinin kapı kulu olmaktan çıkarak, onları özgürleştirmeyi amaçlamalıdır. Yeniden kurulacak bir eğitim sisteminin en temel gayelerinden biri de bu olmalıdır; insanı insana köle değil; insanı insana kardeş, arkadaş, sırdaş, paydaş, yoldaş kılmak.” ifadelerini kullandı. 

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 481. Hafta Basın Açıklaması

Eğitim de, eğitim sistemi de günden güne göçüyor, göçertiliyor. Şüphesiz ki, temeli insanı insanlıktan çıkarmak üzere kurulmuş mevcut milli eğitim düzeninin ortadan kalkması gerekmektedir. Fakat bugün eğitim sistemini çökerten politikaların amacı; daha insani, daha ahlaki, daha erdemli, daha özgürlükçü ve daha doğru temeller üzerinde yeni bir eğitim sistemi inşa etmek değil. Bilakis, kamu okullarının işlemez hale getirilmesiyle, eğitimin ranta açılmasının, özelleştirilmesinin de önünü açılmış oluyor.

Onlarca yıldır devletin tektipçi ideolojik baskıcılığının pedagojik kurumları olan okullar; şimdi de kapitalizmin tektipçi ekonomik baskıcılığının pedagojik kurumlarına dönüştürülüyor. Bir yanda devlet, kendisine sadık makbul vatandaşlar yetiştirmek isterken, diğer yandan piyasa kendisine bağımlı tüketiciler yetiştirmek istiyor. Böylece devletin siyasi, kapitalizmin ekonomik amaçlarına uygun şekilde kurgulanan eğitimin içinde ne insanlık kalıyor, ne de toplumsal dayanışma…

 

Kabul etmek gerekiyor ki, bugün toplum, özellikle gençlik, ciddi bir kimlik ve kişilik krizi yaşamaktadır. Zaten eğitim sistemi de, bu krizlerin içinden doğru cevapları bulmuş nesillerin çıkmasını engellemek üzere kurulmuştur. Şayet düşünen, sorgulayan, eleştiren, itiraz eden, isyan eden, başkaldıran kuşaklar oluşursa; bu iktidar sahiplerinin çıkar düzenlerini temellerinden sarsma iradesinin de ortaya çıkması demektir. İşte bu sebeple, zorunlu eğitim; çağdaş firavunların halkı ahmaklaştırarak, hâkim düzene kul-köle kılmak üzere tasarlanmıştır. Günümüzün siyasi ve iktisadi piramitleri de bu kölelerin omuzlarında yükselmektedir!

Değerli dostlar,

Geçmişte ‘kemalist’, günümüzde ise ‘dindar’ nesil yaratma iddiasıyla geliştirilen politikaların birbiriyle örtüşüyor olması gerçekten ibret vericidir. Dün de, bugün de, eğitim; iktidara bağımlı bir kitleselliği inşa sürecine indirgenmektedir. Milli eğitimdeki hâkim zihniyet bunun için değişmemiştir. Bu zihniyetin, ifsad etmekten başka bir sonuç üretmediği de ortadadır. İşte bu sebeple, mevcut gidişata karşı ‘artık yeter’ demenin vakti çoktan gelmiştir!

Başka bir eğitim, başka bir eğitim sistemi şart olmuştur. Bu şartı yerine getirmek içinse, öncelikle tüm sistemi sorgulayan bir tavra ihtiyacımız var. O halde, tavrımızı; eğitim sürecini kendi menfaatlerine uygun şekilde kurgulayan devlet ve kapitalist sermayenin, hayatımızı kuşatan bütün politikalarına karşı geliştirmek zorundayız.

Emeğin sömürüldüğü, insanların modern kölelere dönüştürüldüğü, ağır çalışma şartlarına karşı asgari ücret altında ezildiği, madenlerde, inşaatlarda iş cinayetlerine kurban gittiği, siyasi iktidarın etrafına çöreklenmiş rantiyeci bir azınlığın gittikçe azgınlaştığı bu düzenle yüzleşmek kaçınılmazdır.

 

Nasıl ki, İslam’ın mesajı, dönemin saraylarını temellerinden sarsmıştır, bugün bizim mesajımız da yeni sarayların yükseldiği temelleri derinden sarsmalıdır.

Nasıl ki vahyin mesajı, dönemin toplumunu özgürleştirmiştir, kula kulluk düzenini ortadan kaldırmıştır, bugün bizim mücadelemiz de insanları siyasal ve ekonomik iktidar sahiplerinin kapı kulu olmaktan çıkarak, onları özgürleştirmeyi amaçlamalıdır. Yeniden kurulacak bir eğitim sisteminin en temel gayelerinden biri de bu olmalıdır; insanı insana köle değil; insanı insana kardeş, arkadaş, sırdaş, paydaş, yoldaş kılmak…  

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu