Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 458., Kocaeli'de, Sakarya'da 480.,

"Ufukta henüz Müslümanlar için de bir açılım paketi gözükmüyor."

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
22 KASIM 2014 TARİHLİ 458. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli basın mensupları ve sevgili misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Hıristiyan batıda Ruhban sınıfı dini tahrif ederek halka zulmetmeye, ağır kilise vergileriyle halkı canından bezdirmeye devam ediyordu. Öyle ki papazlar kendilerine karşı gelenleri aforoz etmeye, hatta cennetten yer satmaya bile başlamışlardı. Bu şartlar altında dine karşı başlayan hareket Avrupa’da Aydın-Kilise kavgasına dönüşünce bu çatışmadan laiklik ideolojisi doğdu. Avrupa’dan gelen her hareketi taklit etmeyi marifet zanneden Jön Türkler ve batıcı Osmanlı aydınları gerilememizin sebebini dine bağlayarak, İslâm’a savaş açtı. Osmanlı Devleti, bu kafa yapısına sahip İttihatçılarca yıkıldı.

Bu fikrî altyapıya sahip insanların kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde İslâm en büyük düşman olarak tespit edildi. Birçok İslâm alimi yurtdışına gitmek zorunda kaldı. İstiklâl Mahkemeleri vasıtasıyla başta İskilipli Atıf hoca olmak üzere birçok ilim ehli darağaçlarında can verdi. İzmir Menemen’de esrarkeşler eliyle tezgâhlanan olaylar bahanesiyle yurdun doğusundan batısına onlarca Müslüman idam edildi. Kur’an öğrenimi yasaklandı, ezan zulmü başlatıldı. Camiler kapatıldı, satıldı ve vakıfların hepsine el konuldu. Cumhuriyet Dönemi Müslümanları; Nurcu, Süleymancı, Tarikatçı, Hizbullahçı, El Kaideci vs. gibi yaftalarla yıllarca mahkemelerde, zindanlarda süründürüldü. Sivas’ta Aziz Nesin’in tercüme ettirdiği Peygamber Efendimiz’e (sav) hakaret içeren “Şeytan Ayetleri” kitabını protesto eden Sivaslı Müslümanlar büyük bir koploya kurban gitti. Oteli yakan provokatörler bulunamamasına rağmen yargı sürecinde 33 tane idam kararı çıkarıldı. Başbağlar katliamını yapanlar ise serbest bırakıldı. Bugün Gezi ve Kobani eylemlerinde hedef doğrudan hükümeti devirmek olsa da, suçlama hep gösteri yürüyüşleri kanunları üzerinden yapılıyor. Oysa yürüyenler Müslümanlar olunca bırakın Sivas’ı, başörtüsü yürüyüşlerinde bile davalar hep “Anayasal Düzeni Değiştirmek” suçlaması üzerinden yapılmıştı.

Bugün dünya üzerinde hep Müslüman kanı akıyor. Suriye’deki katliamı dünya dört yıldır seyrediyor. Gazze ve Filistin’de zulüm İsrail kuruldu kurulalı sürüyor. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslümanlar parçalanıyor, diri diri ateşe atılıyor. Myanmar’da Müslüman katliamı devam ediyor. Yani “Müslümanlıkları öyle büyük bir suç ki, verilen cezalar ona nispetle az.” Bütün bu zulümler karşısında dünya müstekbirleri ve medyası üç maymunları oynuyor.

Ak Parti iktidarı boyunca başlatılan açılım politikalarında ise yine Müslümanların adı yok. Bu güne kadar Dersim için özür dilendi, Ermenilere zeytin dalı uzatıldı, gayr-ı Müslimlere ait el konulan vakıf malları iade ediliyor. Alevi açılımı vesilesiyle Cem Evlerine birçok imkanlar verileceği söyleniyor. Düzenlenen yargı reform paketleriyle bir çok PKK’lı, KCK’lı, Ergenekon sanığı serbest bırakılıyor. Ancak Sivas’ta komploya kurban giden Müslümanlar hâlâ cezaevlerinde çile çekiyorlar. Olaylar esnasında otobüs şoförü olarak seferde olan Bülent Düvenci’nin müracaatını Anayasa Mahkemesi suçu Yargıtay’a atarak reddetti. Yine Sivas olayları sırasında Hatay’da araba satışı için noterde bulunan Alim Özhan bile idam cezasından kurtulamamıştı. Bunun gibi birçok hukuksuzluk Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nca tespit edilmesine rağmen, Sivas Davası’nın yeniden görülmesi yönünde her hangi bir hareket yok.

Kanunsuz başörtüsü yasağı yüzünden binlerce genç kızın hayatını karartan, İmam Hatiplileri üniversiteye almayan yetkililer hakkında hangi cezai işlem yapıldı? Çözüm Süreci hatırına PKK’nın terör eylemleri ve cinayetlerine göz mü yumulacak? Yasin Börü ve arkadaşlarının katilleri belli olmasına rağmen hâlâ mahkemeye çıkarılmadı. Çözüm Sürecinde Müslüman-Kürt alimler ve önderler neden muhatap alınmıyor? Son Gazze katliamında Türkiye’den giderek askerliğini İsrail’de yapıp işlenen savaş suçlarına ortak olan Yahudi asıllı T.C. vatandaşlarının yargılanmasını istedik. Bu güne kadar buna cesaret edecek savcı çıkmadı ama, katliamı İsrail Büyükelçiliği önünde protesto eden gençlere dava açılmış. Misalleri daha artırmak mümkün. Ufukta henüz Müslümanlar için de bir açılım paketi gözükmüyor. Ancak gürültüsü çok çıkan, kendisine düşmanlığı elden bırakmayan çevrelerin taleplerinin dikkate alınması ve oyunu Ak Parti’ye veren sessiz çoğunluğun sıkıntılarının görmezden gelinmesi iktidar için tam bir çelişkidir. Geçenlerde Star Gazetesi’nin Necip Fazıl Ödüllerini dağıtmak için düzenlediği törene Cumhurbaşkanı da icabet etmişti. Rahmetli Necip Fazıl’ı sevdiğini söyleyenlerin iktidarda olduğu bir ülkede Necip Fazıl’ın tespit ettiği o acı gerçek hâlâ değişmedi:

“Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

2 Kasım Cumartesi saat 11.00'da İnsan Hakları Savunucuları Derneğinin de bulunduğu, basın özgürlüğüne ve insan haklarına duyarlı gönüllülerce zaman gazetesi önünde bir protesto gerçekleşti. Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlının korumaları 16 Kasım TÜYAP kitap fuarında kendisine soru sormak isteyen Akit gazetesi muhabiri Mehmet Özmen'i darp etmişti. Bunu bir insan hakları ihlali olarak gören İnsan hakları savunucuları Derneği Zaman gazetesinin önünde protestoya katıldı ve genel başkan Ali Akbaş konuyla ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ RESMİ BASIN AÇIKLAMASI
29 MUHARREM 1436 / 22 KASIM 2014 CUMARTESİ, ZAMAN GAZATESİ ÖNÜ

Değerli halkımız ve basın mensupları, bu gün Zaman gazetesinin önünde, basın mensuplarının haber alma özgürlüğün, darb gibi şiddet içeren bir yöntemle engellenmesini protesto etmek için toplanmış bulunuyoruz. Gazetecilik değerli bir meslektir, muhabir arkadaşlarımız  topluma haber ulaştırabilmek için  kışta, soğukta, savaşta canla başla çalışırlar. Niçin?, toplumun olan biteni,  gerçekleri öğrenebilmesi  için. 16 Kasım pazar günü TÜYAP Kitap fuarında görevini yapan Akit Gazetesi  muhabiri Mehmet Özmen'e, Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın korumalarının linç girişimini, 76 Milyon  TV ekranlarından izledi. Darpa sebep olacak ne yapmıştı muhabir Mehmet Özmen ?, hakaret mi etmişti?, kötü bir söz mü söylemişti?, sadece”"Cemaat'in Güneydoğu'da HDP'yi desteklediği söyleniyor, doğru mu?" diye soru sormuştu. 

Hristiyanlara, Yahudilere, tüm insanlığa  hoş görü göstermeli diyen, fakat  hoş görüyü sadece Yahudi ve Hristiyanlara gösterip, Müslümanlara, darptan, bedduaya kadar insanlığa yakışmayacak, çirkin saldırılarda bulunan, sözde hoşgörü, özde şiddet ve beddua cemiyetinin son marifetini ve gerçek yüzünü bu olay vasıtasıyla herkes görmüş oldu. Toplumun haber alma hakkını engelleyen, görevini yapan muhabire darp girişiminde bulunan, bu insan hakları ihlalcilerini, insan hakları derneği olarak, insanlığa davet ediyor ve bu medeni toplumda, bedevice darp girişimlerini kınıyoruz. Darpçılara sesleniyoruz, “ey bedeviler , bedeviliği bırakın, medeni olun, insan olun, adam olun !”.

Siz senlere halktan,  “hizmet ediyoruz, öğrenci, insan yetiştiriyoruz “diyerek para topladınız. Bunların hepsinin yalan olduğunu, nasıl hoşgörüsüz, şiddet yanlısı insanlar yetiştirdiğinizi, herkes gördü. Böyle sakat bir anlayışı, değil İslam da, tahrif edilmiş Hristiyanlıkta bile bulamazsınız. Sizin dinle, İslamla, hoşgörü ile alakanız yok. Bu olay vasıtasıyla herkes sizi tanıdı ve gerçek yüzünüzü gördü, maskeniz bir kez daha düştü. 

Şiddet ve insan hakları ihlalciliği toplum tarafından tepkiyle karşılanır. Böyle hoş görüsüz !, kendi gibi düşünmeyenleri,  darpla susturmaya kalkan bir hareketin artık bu ülkede geleceği yoktur. Hoş görü şov yapan sahtekarların  geçerek yüzünü ettikleri beddualardan, Akit gazetesi muhabirine saldırılarından herkes gördü. O bedduada ki ateş yakında bacanızı saracak, tüm kurumlarınız saracak. Son perdeyi ve uzatmaları oynuyorsunuz, siz artık bittiniz.. Bu ülkede insan hakları ihlalcisi anlayışların, 3-5 marjinal fanatik dışında taraftarı olmaz, halktan da destekleyeni kalamaz. Muhabir  Mehmet Özmen'e yapılan saldırıyı şiddetle kınıyor ve İnsan Hakları Savunucuları Derneği olarak kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

İHSD – İNSAN  HAKLARI  SAVUNUCULARI  DERNEĞİ

Dinler Arası Diyalog, Küresel Sistemin Projesidir

 

Sakarya’daki 480. Hafta adalet ve özgürlükler eyleminde, Papa’nın Türkiye ziyareti değerlendirilirken, Papalık müessesinin küresel güçlerle uyumlu politika sergileme misyonu eleştirildi

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına 480. Hafta basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman okudu. Papa’nın ay sonunda Türkiye’de bulunacağı bir dizi temasın değerlendirildiği açıklamada, Papalık müessesinin küresel güçlerle uyumlu din politikaları izlediğine dikkat çekilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Papa’ya hitaben yazdığı davet mektubundaki ifadeler eleştirildi ve “Dinler Arası Diyalog ya da “Medeniyetler Arası Diyalog” gibi kavramların Müslümanlara empoze edildiği bir süreçte bu ziyareti ve cumhurbaşkanının ifadelerini çok anlamlı buluyoruz. Başta İslam coğrafyası olmak üzere tüm dünyadaki mazlumlara karşı yöneltilen küresel zulme karşı hiç sesini çıkarmayan, Siyonizmi eleştiri alanının dışında tutmaya özel itina gösteren, küresel egemenlere karşı saygı duruşunu bozmayan bir papalık müessesesi için yukarıdaki ifadeleri kullanmanın yorumunu halkımıza bırakıyoruz.” denildi.

 

Açıklamada, ziyaretle ilgili “Papalığın küresel güçlerle uyumlu politika sergileme misyonunun yanında Katolikler ile Ortodokslar arasındaki buzları eritmek gibi bir amacı da stratejik olarak benimsediği bilinen bir gerçek…” denilerek “İslam coğrafyasında mezhebi tefrikanın zirve yaptığı, Müslümanların farklı mezheplerden olmaları nedeniyle birbirlerini lanetledikleri, birbirlerinin boğazına sarıldıkları, birbirlerini katlettikleri bir dönemde yıllarca birbirlerini düşman ilan etmiş Katoliklerle Ortodoksların arasındaki bu diyalogdan Müslümanların ders alması gerektiğine inanıyoruz. Müslümanların mezhebi ayrışmaya karşı çıkarak ümmet bilincini kuşanması mutlaka gereklidir. Mezhebi farklılıklarımızı dinimizin bir zenginliği olarak telakki ederek emperyal güçlerin Müslümanları ayrıştırma/çatıştırma faaliyetlerine mezheplerin malzeme yapılmasına asla izin vermemeliyiz. Müslümanların vahdeti hayati bir konudur ve karanlıktan aydınlığa çıkışın en önemli şartıdır.” açıklaması yapıldı.

 

Basın açıklamasının son bölümünde, İsrail işgal güçlerinin Kudüs’teki son dönemde uyguladığı baskılarla ilgili olarak “Kudüs’te ve tüm Filistin topraklarında Siyonist zulüm devam ediyor. Mescid-i Aksa’ya yöneltilen son saldırının akabinde bir Müslüman şoförün hunharca öldürülmesi iki Filistinli Müslüman’ın sinagoga gerçekleştirdiği şehadet saldırısı ile karşılık buldu.

 

Her türlü zulmü pervasızca Müslümanlara uygulayan Siyonistler Müslümanların karşı saldırısı ile şaşkınlık içindeler… Siyonistler hep zulmedecek, Müslümanlar ise hep seyredecek, hep teslimiyet belirtecek ve sadece üzülerek teselli bulacak. Batı dünyasının, Siyonistlerin ve İslam coğrafyasındaki işbirlikçilerinin olumladığı Müslüman tavrı bu teslimiyetçi tavırdır. Eğer siz Siyonistlere kısas uygularsanız, onların anladığı dilden cevap verirseniz; Batı literatüründe “terörist” olarak tanımlanırsınız. Hiç komplekse kapılmaya gerek yok. Siyonistlerin yaptıklarının aynısıyla karşılık vermek terörist olmak ise biz terörist olmayı şeref addederiz.” denildi.

 

 

480. Hafta Basın Açıklaması

 

DİNLER ARASI DİYALOG KÜRESEL SİSTEMİN BİR PROJESİDİR!

 

Türkiye Papa’yı ağırlamaya hazırlanıyor. Papa 28-30 Kasım’da Türkiye’de bir dizi temasta bulunacak.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Papa’ya gönderdiği davet mektubundaki ifadeler dikkat çekici cinsten… Erdoğan şöyle söylüyor: “Katolik aleminin ruhani liderliği görevini üstlendiğiniz tarihten bu yana dünya barışı ve insanlığın kardeşliği ve huzuru için göstermekte olduğunuz değerli gayretlerinizi takdirle izlemekteyim”.

 

“Dinler Arası Diyalog” ya da “Medeniyetler Arası Diyalog” gibi kavramların Müslümanlara empoze edildiği bir süreçte bu ziyareti ve cumhurbaşkanının ifadelerini çok anlamlı buluyoruz.

 

Başta İslam coğrafyası olmak üzere tüm dünyadaki mazlumlara karşı yöneltilen küresel zulme karşı hiç sesini çıkarmayan, Siyonizmi eleştiri alanının dışında tutmaya özel itina gösteren, küresel egemenlere karşı saygı duruşunu bozmayan bir papalık müessesesi için yukarıdaki ifadeleri kullanmanın yorumunu halkımıza bırakıyoruz.

 

Papalığın küresel güçlerle uyumlu politika sergileme misyonunun yanında Katolikler ile Ortodokslar arasındaki buzları eritmek gibi bir amacı da stratejik olarak benimsediği bilinen bir gerçek…

 

Papa’nın Türkiye ziyaretinin önemli bir kısmını Fener Rum Patrikhanesi ile gerçekleştirilecek müzakereler oluşturacak. Bu müzakereler ile Katoliklerle Ortodoksların yakınlaşması ve aynı zamanda Ortodoks aleminin küresel sisteme entegrasyonunda sorun olabilecek bazı çatlakların kapatılması hedefleniyor.

 

Papa’nın Türkiye ziyareti konusunda iki hususa daha dikkat çekmek istiyoruz. Küresel sistemin oyuncağı durumundaki Papalık müessesesi ile diyaloğa bu denli hevesli olmak batıya karşı duyulan aşağılık kompleksinin ciddi bir işaretidir. Politikalarını bağımsız olarak belirlediğini iddia eden ve kendini bölgesel güç olarak tanımlayan iktidarın batı dünyası ile ilişkilerinde sürekli aşağıdan alan kompleksli bir siyaset izlemesini çok manidar buluyoruz. Ak Parti iktidarının bir yandan toplumun vicdanını seslendirirken bir yandan da önüne konulan Amerikan menşeli projelerin gereğini yerine getirmesi iki yüzlü bir politika gerçeği ile bizleri yüzleştiriyor.

 

Dikkat çekeceğimiz ikinci husus ise Hıristiyan dünyasının Katoliklerle Ortodoksları yakınlaştırmak için gösterdiği çaba.. İslam coğrafyasında mezhebi tefrikanın zirve yaptığı, Müslümanların farklı mezheplerden olmaları nedeniyle birbirlerini lanetledikleri, birbirlerinin boğazına sarıldıkları, birbirlerini katlettikleri bir dönemde yıllarca birbirlerini düşman ilan etmiş Katoliklerle Ortodoksların arasındaki bu diyalogdan Müslümanların ders alması gerektiğine inanıyoruz. Müslümanların mezhebi ayrışmaya karşı çıkarak ümmet bilincini kuşanması mutlaka gereklidir. Mezhebi farklılıklarımızı dinimizin bir zenginliği olarak telakki ederek emperyal güçlerin Müslümanları ayrıştırma/çatıştırma faaliyetlerine mezheplerin malzeme yapılmasına asla izin vermemeliyiz. Müslümanların vahdeti hayati bir konudur ve karanlıktan aydınlığa çıkışın en önemli şartıdır.

 

Kudüs’te ve tüm Filistin topraklarında Siyonist zulüm devam ediyor. Mescid-i Aksa’ya yöneltilen son saldırının akabinde bir Müslüman şoförün hunharca öldürülmesi iki Filistinli Müslüman’ın sinagoga gerçekleştirdiği şehadet saldırısı ile karşılık buldu.

 

Her türlü zulmü pervasızca Müslümanlara uygulayan Siyonistler Müslümanların karşı saldırısı ile şaşkınlık içindeler… Siyonistler hep zulmedecek, Müslümanlar ise hep seyredecek, hep teslimiyet belirtecek ve sadece üzülerek teselli bulacak. Batı dünyasının, Siyonistlerin ve İslam coğrafyasındaki işbirlikçilerinin olumladığı Müslüman tavrı bu teslimiyetçi tavırdır. Eğer siz Siyonistlere kısas uygularsanız, onların anladığı dilden cevap verirseniz; Batı literatüründe “terörist” olarak tanımlanırsınız.

 

Hiç komplekse kapılmaya gerek yok. Siyonistlerin yaptıklarının aynısıyla karşılık vermek terörist olmak ise biz terörist olmayı şeref addederiz.  Türkiye’deki hakim medya anlayışının yapılan eylemi mahkum etme çabalarını esefle karşılıyoruz.  Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun kınama beyanını da asla kabul etmiyoruz ve bu beyanından dolayı Çavuşoğlu’nu kınıyoruz.

Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi