Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 363., Kocaeli'de 488., Ankara'da 446., Sakarya'da 467.,

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 363. Hafta Basın Açıklaması
Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla:
Mallarını Allâh yolunda harcayanların durumu, her başağında yüz dâne olmak üzere yedi başak veren bir dânenin durumu gibidir. Allâh dilediğine ...
kat kat verir. Allâh(ın lutfu) geniştir, (O) bilendir. (Bakara Sûresi 261.ayet)
Sevgili Dostlar Değerli Basın Mensupları:
Toprak ne kadar bereketli münbit olursa olsun sulanmadıkça bakımı yapılmadıkça onun için fedakârlık yapılmadıkça bereketini kaybedecektir. Toprak bir geçimlik alan, bir yerleşim yurdu sayılmışsa o sadece binalarla, taşlarla, tuğlalarla alınacaktır. Ve oradan gelecek nesillere sadece tarihi eserler miras kalacaktır.
Toprağı bereketli kılan, onu vatan yapan üzerindeki değerlerdir. Kutsalların yaşanıp ikame edildiği toprak; kutsallığın mekânı, fuhşun, fücurun, zulmun hâkim olup uygulandığı yer de günahların mekânıdır. Toprak değerlerle üzerinde yaşayan insanlarla verilen mücadele ile anlam kazanır.
Gazze toprakları İzzettin El-Kassam Tugayları’ndan komutanların şahadetleri ile yeniden bereketlendi, gelecek nesiller için daha münbit bir hale dönüştü. Şehit liderler ve şehit komutanlar diyarı Gazze, şanlı, şerefli silsileyi devam ettirmekte ve gelecek nesillere bir örneklik sunmaktadır.
Hamas liderlerinden Ebu Daif’e yapılan suikast girişimi ailesinden onlarca şehit verilmesine sebebiyet vermiştir. Bir hareketin, bir savaşın önderleri, ailelerini, sevdiklerini, yakınlarını şehit verme pahasına mücadeleye devam ediyorsa bu ağır bedeller onların mücadele azmini yok etmiyorsa onları yenebilecek hiçbir kuvvet yoktur. Ebu Daif ve direnişin yiğit önderleri İsrail için korkulu rüya olmaya devam edecektir.
Fethi Şikaki’den Yahya Ayyaş, Ahmet Yasin’den Rantisi’ye kadar liderlere ve komutanlara yönelik her suikast direnişi güçlendirmiş, direniş nesillerinde bu komutanların bıraktığı yerden bir adım daha ileriye gitme azmi ortaya çıkarmıştır. İsrail direniş önderlerini vurdukça, sivil halkı katlettikçe, yenilgiye bir adım daha yaklaşmakta, masumların, mazlumların, sabredenlerin kararlılığı zaferi garanti etmektedir.
Uzlaşmacı devletler ve liderlerin İsrail’in varlığını ve çıkarlarını korumak üzere kurguladıkları her ateşkes ve barış önerileri, yiğit önderlerin kanlarının yanında anlamını yitirecek ve kabulü imkânsız hale gelecektir. Onların Siyonist İsrail’in varlığı üzerine kurguladıkları her öneri ve plan beyhude bir çabadan ibarettir.
Ülkemizden bu kanlı işgale destek vermek için İsrail’e giden ve bu savaşa katılan Türk pasaportlu kimselerin varlığı bilinmektedir. Bunların bir kısmı hala Filistin topraklarında Müslümanlara karşı savaşmakta, bir kısmı da Türkiye’ye dönmüştür. Bu kirli savaşa katılan kanlı eller ve onların iğrenç bedenleri ya ülkemizde bulunmakta ya da kutsal topraklarımızı kirletmektedirler.
İsrail ordusunda siyonist işgalci İsrail ordusunda askerlik yapan Türk vatandaşları tespit edilmeli, onların İslam’a ve Müslümanlara yönelik düşmanlıkları sebebi ile cezalandırılmalıdır. Bu savaşa gönüllü olarak katılanlarda tespit edilmeli, diğerleri ile beraber onlarda cezalandırılmalıdır. Hükümet derhal İsrail’le çifte vatandaşlık uygulamasını kaldırmalı, İsrail’in Filistin’de yaptıklarını soykırım olduğu açıkça ilan edilmeli, İsral’e soykırım uygulanmasından dolayı yaptırımlar uygulanıp onlarla bütün sosyal, siyasal ve ekonomik ilişkiler derhal kesilmelidir.
Filistin toprağı bir turnusol kâğıdı gibidir. Er ya da geç bütün renkleri ortaya çıkaracaktır.
Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 364. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 27 ŞEVVAL 1435 - 23 / 08 / 2014

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ, RESMİ BASIN AÇIKLAMASI

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI

İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI AKTİVİSTLERİ

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10.YIL 488. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI / HİCRİ 26 ŞEVVAL 1435 / 22 AĞUSTOS CUMA 2014 / SAAT 14.00

KÜFRÜN, ŞİRKİN, PUTPERESTLİĞİN, ZALİMLERİN HAKKINDAN GELEMEYECEK, MUHAMMED’LERİNİ, İBRAHİM’LERİNİ, HÜSEYİN’ LERİNİ, ALİ’ LERİNİ YETİŞTİREMEYEN MÜSLÜMANLAR, KENDİ FİRAVUNLARINI, NEMRUTLARINI, YEZİDLERİNİ, ZALİMLERİNİ, ALÇAKLARINI, PUTPERESTLERİNİ YETİŞTİRMEKTEN BAŞKA HİÇBİR İŞE YARAMAZLAR ( İHSD BAŞKANI ALİ AKBAŞ )

Değerli halkımız ve basın mensupları, 10.yıl, 488.hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. Bu ülkenin inançlı insanları ve insan hakları savunucuları olarak Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olmasını doğru buluyor ve takdirle karşılıyoruz. Biz onu dış işleri bakanlığı süresince nerede dünya üzerinde ümmetin kanayan bir yarası varsa orada gördük. Bir gün Myanmar'daydı, ertesi gün Balkanlarda. Kırımda müslümanların dertlerini dinliyordu, yakını şehid edilmiş bir Filistinli ile birlikte gözyaşları döküyordu. İnsan haklarına, ümmete ve müslümanların sorunlarına böyle duyarlı bir insanın bu ülkenin başbakanlığına gelmesi, biz insan hakları savunucuları açısından sevindirici olmuştur. 

Dış işleri bakanlığı süresince ümmetçi politikalar izleyen Davutoğlu, TC nin, 80 senelik Türklüğü öne çıkartan faşist politikalarını bir kenara itip, ümmetçi  politikalar üstünden gitmesi çok önemlidir. Siyonist kongrelerde alınan kararlarla Ortadoğu coğrafyasının, İslam ümmetinin ırklara parçalara ayrılması planlanmış ve ilk adımı Osmanlı'da, Türk Milliyetçiliğinin esasları adlı kitabı yazan, Munis Tekinalp takma adını kullanan, Yahudi Moiz Kohen atmıştı. Siyon protokollerinin planı eksiksiz işlemiş ve ardından gelenler TC yi siyonizmin istediği şekilde, kahraman takdim edilen sahte sözde liderle ülkeyi Türk Faşizmi çizgisine oturtmuşlardı. Fakat Ahmet Davutoğlu'nun göreve gelmesi ile bu halk, aslına dönme yolunda önemli bir adım atmıştır. 

Sayın Ahmet Davutoğlu'na bu güne kadar sürdürdüğü ümmetçi çizgi yolunda çalışmalarında başarılar diliyoruz. Şununda farkındayız ki dış güçler ve içte iş birlikçisi başta sözde Müslümanlar,  putlu, kutlu, mutlu azınlığın ihanetleri ve entrikaları devam edecektir. Oynanan oyunun ve bu hain işbirlikçi çetenin ihanetlerinin farkındayız!, dikkatle izliyoruz hazırız ve hazırlıklıyız !. Hiçbir ihanet çetesi kolay bir zafer beklemesin çünkü artık eski Türkiye yok, ne yapıyorlarsa çok büyük bedeller ödeyeceklerini ve halkın gazabını üzerine çekeceklerini göz önünde bulundurarak yapsınlar.

Son günlerde üzülerek izlediğimiz Suriyeli mültecilerin durumuna  değinmek  istiyoruz. 4 yıldan beri Suriye'de devam eden savaştan kaçan 1,5 Milyona yakın Suriyeliye Anadolu halkı kapılarını açıp misafir etmiştir. Bu sevinç verici bir olaydır, insan olmanın hem gereği hem de göstergesidir. Son günlerde bazı münferit  olaylardan yola çıkılarak Suriyeli kardeşlerimize yapılan saldırıları utanç verici olarak değerlendiriyoruz. 1.5 Milyon insana düşen suç oranı yüzdesini göz önünde bulundurduğumuz zaman işlenen suçlar normal asayiş olaylarının çok altındadır. Buna rağmen bir öldürme, bir taciz olayından yola çıkılarak  Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Mardin ve Hatay'daki Suriyeli  kardeşlerimize  saldırılar kabul edilemez  ve o şehirlere, bu ülkeye yakışmamaktadır.

2 Milyon nufüsa sahip Gaziantep'te, TV ler de izlediğimiz 500 kişilik bir grubun saldırısı, o şehrin insanın değil, sol örgüt üyesi küçük grupların işidir. Fakat bazı malum medya organları tarafından olay çarpıtılarak tüm o şehirlerin halkının tepkisi olarak verilmiştir.

Biz o yörenin halkından bu tür saldırıların olacağına inanmıyoruz. Bu saldırılar halkın içine sızmış, hükümetin Suriye politikasına karşı malum marksist sol örgütlerin ajan provokatörlerin kışkırtması ile oluşmuştur. Adli makamlar, olayların kamera kayıtlarından yola çıkıp, halkın arasına sızarak kandırabildikleri az sayıda insanı kışkırtan malum örgütlerin ajan provokatörlerini tespit edip hukuki işlemleri derhal başlatılmadır. 

Anadolu'da yaşayan Müslüman halk, öyle bir halktır ki özellikle son 150 seneden bu yana, Balkanlar ve Kafkasya coğrafyasından gelen mazlum muhacirlere ensarlık yapmış, kapılarını açmıştır. Rus zulmünden, Kafkaslardan, Kırımdan kaçan Tatarlar, Gürcüler, Abazalar, Çerkezler misafir olarak gelmiş ve bu topraklara yerleşmişlerdir. Balkanların  komünist ve  Müslüman  düşmanı  zulüm yönetimlerinden kaçan Boşnaklar, Arnavutlar, Makedonlar, Pomaklar, Türkler, Romanlar bu  toprakların  halkı tarafından misafir edilmiş bağrımıza basılmıştır.

 Dünyanın neresinde başka böyle bir halk vardır?. Dili Boşnakça olan, Arnavutça olan, Çerkezce olan, Gürcüce olan insanlar, atalarının binlerce yıl yaşadığı toprakları niçin bırakır da hiç tanımadıkları Anadolu coğrafyasına gelirler?. Çünkü onlar çok iyi biliyorlardı ki insanlığıyla, merhametiyle,  Müslüman kardeşine sahip çıkan din anlayışıyla bu  topraklarda Osmanlı vardı,  Osmanlının torunları vardı. Hiç dillerini bilmedikleri bu topraklara sığındılar ve halk onları bağrına bastı. Bu gün aynı olay Suriyeli müslüman kardeşlerimiz içinde geçerli. Osmanlının torunları olarak bu kardeşlerimizi de bağrımıza basacağız.

Hiç kimse, halkı kışkırtarak, şehirlerden Suriyeli kardeşlerimizi kovmaya kalkan  provokatörler tarafından kışkırtılmış az sayıda insanın yaptığına bakıp o yörelerin halkı için yanlış bir kanaat beslemesin. Hiç kimse evini işini yurdunu bırakıp durduk yere gelmez. Kendimizi bir anlığına o insanların yerine koyalım. O insanlar canlarını kurtarmak için geldiler. Dün Irak'taki zulmünden kaçan Kürd kardeşlerimize nasıl sahip çıktıysa, bu günde ve elbette Suriye'den kaçan Arap  kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. Fakat imthana için Allah bunu böyle takdir ettiyse bizde görevimizi en güzel şekilde yapacağız. Müslümanlar kardeştir. Basın açıklamasına katıldığınızı için teşekkür ediyoruz.

İHSD İNSAN HAKLARI SVUNUCULARI DERNEĞİ

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 446. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Selam-Tevhid örgütü ismini son günlerde çok sık duymaktayız. Bu isim; Özellikle hükümet ile kavgalı olan ve hükümet tarafından paralel örgü...t yapılanması olarak adlandırılan bir yapılanmanın yazılı ve görsel medya kanallarında sık sık zikredilmektedir. Bizler bu ismi hafızalarımıza 28 şubat döneminde laik-kemalist ideoloji mensuplarınca İslami camiayı sindirmek üzere uydurulan ve bir çok mütedeyyin ismin bu örgütle bağlantılı oldukları gerekçesi mağdur edildiği düzmece bir örgüt olarak kazıdık. Anlaşılan o ki; kendilerini 28şubatın en büyük mağduru ilan eden ve fakat o dönemde laik-Kemalist ideoloji mensuplarına şirin gözükmek adına İslami camianın diğer kesimleri ile kavgalıolan ve takiyye adına akla hayale gelmeyen yöntemler geliştiren bir cemaat, laik kesimin bile unuttuğu Selam-Tevhid örgütü ismini muhaliflerini sindirmek adına canlı tutma telaşında bulunmaktadır. 28 şubat sürecinde laik Kemalist ideolojiye güzellemeler düzen bu yapı anlaşılan bu süreçten sonrada bu ideolojinin yılmaz savunuculuğuna soyunmuş bulunmaktadır. Sözde kendi mağduriyetlerinin üzerini örtmek adına bu uydurma isme sarılan ve bu yolla milyonlarca ismi fişleyen bu yapı ne denli bir ahlaksızlığın içine soyunduğunun ip uçlarını bizlere vermektedir. Kendi çıkarları adına iftira yöntemi ile bir başkasının hukukuna kast eden bu düşünce mensuplarına adalet sizler içinde lazım olacak diyoruz. Selam-Tevhid örgütü ismini kullanarak şirin gözükmek istediklerinizin sizlere asla dost olmayacağını ve fakat İslami camia içerisinde varsa kalan itibarınızında izlemiş olduğunuz bu yöntemle yok olduğunu çok iyi bilin. Tekrar yineliyoruz; Adalet herkes için lazımdır. Bu vesile 28 şubat döneminde uydurma gerekçelerle mağdur edilmiş ve halen mağdur edilmekte olan milyonlarca mazlumu selamlıyor gücümüz nisbetinde bu davanın tarafı olacağımızı yeniden beyan ediyoruz.

ABD’de afroamerikalı siyahi bir gencin polis kurşunları ile mazlum bir şekilde öldürülmesi üzerine başlayan olaylar ivme kazanarak devam etmektedir. Tensel rengi, ırki özellikleri ve dini kimliği yüzünden batılı beyaz adamın egoizminin kurbanı olan halkların bir tepkisi olan bu olayların karşısında batılıların aldığı tavır, "Olayları çıkarımıza ise destekle, çıkarlarımıza zarar veriyor ise nerede olursa olsun şiddetle bastır." psikolojisi içerisinde olmuştur. Bu tavrı Almanya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere bütün emperyalist ülkelerde görmekteyiz. Ellerinde bulundurdukları imkanlarla dilediklerini yapabileceklerini zanneden bu zihniyet zulm ile abad olunmayacağını maalesef bilmemektedir. Özellikle ülkemizdeki gezi parkıolaylarını saatlerce süren canlı yayınları vasıtası ile dünyanın geri kalan kısmına yine kendi yorumlamaları ile veren küresel basın ajanslarının Amerika, Fransa ve Almanya’daki olayları görmezden gelmesi bu kurumların kuruluş amaçlarınıbilen bizler için hiçte şaşırtıcı gelmemektedir. Bizler buradan özellikle Amerikalı yetkililere seslenerek diyoruz ki; dünyanın geri kalan halklarından esirgemiş olduğunuz hoş görüyü en azından kendi halkınızdan esirgemeyin. Bir din haline getirdiğiniz ve dünyanın geri kalan kısmına dayattığınız demokrasi başta olmak üzere insan hakları, çok kültürlülük ve ortak yaşam gibi kavramlarıinandırıcı olmanız açısından en azından kendi toplumunuzda sizlere benzemeyen kişilere karşı işler hale getirin. Ülke menfaatleriniz adına dünyanın dört bir yanında mazlum halklara uygulamaktan çekinmediğiniz şiddeti en azından ülkenizde yaşayan ve sömürdüğünüz kaynakların gerçek sahipleri olan insanlara uygulamayın. Yada takmış olduğunuz sevimli maskeleri çıkararak bizim çok iyi bildiğimiz gerçek yüzünüzü ortaya çıkarın. Gazze’de, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da, Somali'de, Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Amerika’da ve dünyanın dört bir yanında öldürülen her bir mazlumun faili sizlersiniz ve dökmüşolduğunuz kanların hesabını mazlum halklara vermekten kurtulamayacaksınız. Tarihin sayfalarına gömülen diğer süper güçlü devletler gibi sizin devletlerinizde kaçınılmaz sondan uzak duramayacaktır. Dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayan mazlumların yanında olduğumuzu bir kere daha dillendiriyor ve diyoruz ki; Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığıbir dünyanın inşası için çabalamaktan geri durmayacağız.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Sakarya 467. Hafta: “Dışişleri bakanlığı sırasında mezhepçi siyasetin mimarı olan Davutoğlu’nun Başbakan olarak atanmasından endişe duyuyoruz”

Sakarya'daki 467. hafta basın açıklamasında Kadrican Mendi, Davutoğlu’nun başbakanlık adaylığına değinerek, “Dışişleri bakanlığı sırasında mezhepçi siyasetin mimarı ve sürdürücüsü olan Davutoğlu’nun, adeta tüm bu icraatı ödüllendirilircesine Başbakan olarak atanmasını en hafif tabiriyle yanlış bulduklarını” belirtti.

Sakarya'da her cumartesi yapılan adalet ve özgürlükler eyleminde 467. hafta basın açıklamasını Sakarya Dayanışma Derneği adına Kadrican Mendi okudu.

Gazze’de savaşın yeniden başladığı ve şehid sayısının iki binin üzerinde olduğu hatırlatılarak başlayan açıklamada, İsrail terör çetesinin önce Kassam Tugayları komutanı Muhammed Dayf’a yönelik başarısız bir suikast girişiminde bulunduğu, ardından ise 3 Kassam Komutanı’nı yine suikast sonucu şehid ettiği; ancak buna rağmen Direniş’e tam destek veren Gazze halkının pes etmeyeceğini, yılmayacağını bu üç kahraman şehidin cenaze törenindeki coşkularıyla İsrail ve müttefiklerine gösterdiği vurgulandı.

Gazze halkının Direniş iradesi ile, direnişin şartlarının kabul edileceği bir anlaşmaya ulaşılıncaya kadar teslim olmayacağını göstermiş olduğunu söyleyen Mendi, ana-babalarını, eşlerini, evlatlarını en sevdiklerini direniş yoluna feda eden Gazzeli Müslümanlara karşı T.C. Hükümetinin ise sadece tribünlere dönük boş vaatlerde bulunduğunu belirtti.

“Gazze’deki yaralıları Türkiye’ye getireceklerini bir iç politika malzemesi olarak kullanan başbakan, bu kadarcık bir desteği bile ancak İsrail ”müsaade” ederse yapabileceği söylemektedir” diyen Mendi,  gerçekte İsrail terör örgütüyle tüm askeri, ticari ve siyasi ilişkilerini devam ettiğini; dahası hükümetin İsrail’in önünü uluslar arası platformda açtığını ifade etti ve bunu da OECD kapısında beklemekte olan İsrail’in, AKP hükümetinin vetosunu çekmesiyle içeri alındığını hatırlatarak örneklendirdi.

Açıklamada ayrıca; NATO’nun tüm toplantı ve tatbikatlarına “gözlemci” statüsüyle katılan İsrail’i veto etmeyen hükümetin, böylece İsrail’in statüsünü meşrulaştırdığı ve yakın gelecekte NATO üyesi haline gelecek bir İsrail’in Filistin halkının karşına tüm NATO gücünü çıkarabilmesinin de önünü açtığı dile getirildi.

IŞİD’e de değinilen açıklamada; “Şengal’de tek bir silahı dahi olmayan on binlerce Ezidi’ye yapılan katliam ve sürgünü, Irak Türkmenlerine sırf Şii oldukları için yapılan zulümleri de unutmayacağız” denildi.

“Bazı sınır illerimizde Suriyeli mültecilere dönük öfke patlamalarını, IŞİD’e destek veren bir takım yapıların, adeta devlet koruması altında, başta İstanbul olmak üzere bazı büyük şehirlerde ellerini kollarını sallayarak eleman devşirmelerini, tek tük gerçekleşmeye başlayan; özellikle Kürtlere,  Alevi ve Şiilere dönük saldırılarının güvenlik güçleri tarafından görmezlikten gelinmesini, uğursuz işaretler olarak görüyoruz” diyen Mendi, en büyük endişelerinin, Dışişleri bakanlığı sırasında mezhepçi siyasetin mimarı ve sürdürücüsü olan Davutoğlu’nun, adeta tüm bu icraatı ödüllendirilircesine Başbakan olarak atanması olduğunu söyledi.

Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında Davutoğlu’nun dış politikasına karşı %70 in üzerinde bir halk memnuniyetsizliği olmasına rağmen, bunun dikkate alınmayıp sadece Erdoğan’ın parti içindeki otoritesinin devamını sağlamak amacıyla böyle bir atama yapılmasını en hafif tabiriyle yanlış bulduklarını belirten Mendi,  Türkiye halkını “tekfirci” ve “mezhepçi” söylem, tutum ve siyasetlere karşı net bir tavır almaya çağırdı.

Açıklamanın sonunda şu ifadelere yer verildi: “Bizlere gelince, dün olduğu gibi bugün de mevzimizi terk etmemekte; doğru bildiğimizi her türlü iktidarın karşısında söylemekte de kararlıyız.”

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 467. Hafta Basın Açıklaması

Gazze’ye 2 aydan beri devam eden İsrail’in terörist saldırıları kısa süren ateşkesin ardından tekrar başladı.

Çoğu sivil iki binin üzerinde ölü ki bizim nazarımızda hepsi şehiddir ve 10 binin üzerinde yaralı kaybı veren Gazze buna rağmen iradesini savunmaya “Direniş”e destek vermeye devam ediyor.

Hatırlanacağı üzere hafta içinde Kassam Tugayları komutanı Muhammed Dayf’a dönük alçakça suikastta komutanın eşi ve 6 aylık bebeği şehid olurken kendisi kurtulmuştu. Bu alçakça teşebbüsün hemen ardından İsrail terör örgütünün İzzeddin Kassam Tugayları'nın iki numaralı ismi Raid Attar ve üst düzey komutanlar Muhammed Berhum ile Muhammed Ebu Şemale’ye dönük suikastları sonucu bu üç komutan da şehid oldular.

Ancak buna rağmen Direniş’e tam destek veren Gazze halkı pes etmeyeceklerini, yılmayacaklarını bu üç kahraman şehidin cenaze törenindeki coşkularıyla İsrail ve müttefiklerine gösterdiler.

Gazze halkı Direniş iradesi ile, direnişin şartlarının kabul edileceği bir anlaşmaya ulaşılıncaya kadar teslim olmayacağını göstermiş oldu.

Ana-babalarını, eşlerini, evlatlarını en sevdiklerini direniş yoluna feda eden Gazzeli Müslümanlara karşı T.C. hükümeti ise sadece tribünlere dönük boş vaatler etmektedir.

Gazze’deki yaralıları Türkiye’ye getireceklerini bir iç politika malzemesi olarak kullanan başbakan, bu kadarcık bir desteği bile ancak İsrail ”müsaade” ederse yapabileceği söylemektedir.

Gerçekte ise T.C. hükümeti İsrail terör örgütüyle tüm askeri, ticari ve siyasi ilişkilerini devam ettirmektedir.

Dahası sadece mevcut ilişkileri korumakla kalmamakta, üstelik İsrail’in önünü uluslar arası platformda açmaktadır. Bilindiği üzere daha önce OECD kapısında beklemekte olan İsrail’i, AKP hükümeti vetosunu çekerek içeri almıştır.

Bu da yetmediği gibi NATO’nun tüm toplantı ve tatbikatlarına “gözlemci” statüsüyle katılan İsrail’i veto etmemekte, bu etkinliklerde bir arada olarak statüsünü meşrulaştırmakta ve yakın gelecekte NATO üyesi haline gelecek bir İsrail’in Filistin halkının karşına tün NATO gücünü çıkarabilmesinin de önünü açmaktadır.

Gazze’ye dönük bu hainliği asla unutmayacağız. Ancak unutmayacaklarımız sadece bundan ibaret değil.

IŞİD denen psikopatlar topluluğu tarafından Şengal’de tek bir silahları dahi olmayan on binlerce Ezidi’ye yapılan katliam ve sürgünü, Irak Türkmenlerine sırf Şii oldukları için yapılan zulümleri de unutmayacağız.

Suriye ve Irak’ı kan gölüne çeviren, bölge halklarına kan kusturan, gücü sadece Ortadoğu’nun sivil halklarına, kadınları ve çocuklarına, silahsız insanlarına yeten bu “tekfirci” çetenin destekçisi olan hükümetleri ve devlet adamlarını da unutmayacağız.

Aziz dostlar! Korkarız bu ateş sadece komşularımızda kalmayabilir.

Bazı sınır illerimizde Suriyeli mültecilere dönük öfke patlamalarını, IŞİD’e destek veren bir takım yapıların, adeta devlet koruması altında, başta İstanbul olmak üzere bazı büyük şehirlerde ellerini kollarını sallayarak eleman devşirmelerini, tek tük gerçekleşmeye başlayan; özellikle Kürtlere,  Alevi ve Şiilere dönük saldırılarının güvenlik güçleri tarafından görmezlikten gelinmesini, uğursuz işaretler olarak görüyoruz.

Fakat en büyük endişemiz, Dışişleri bakanlığı sırasında bu mezhepçi siyasetin mimarı ve sürdürücüsü olan Davutoğlu’nun, adeta tüm bu icraatı ödüllendirilircesine Başbakan olarak atanmasıdır.

Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında Davutoğlu’nun dış politikasına karşı %70 in üzerinde bir halk memnuniyetsizliği olmasına rağmen, bunun dikkate alınmayıp sadece Erdoğan’ın parti içindeki otoritesinin devamını sağlamak amacıyla böyle bir atama yapılmasını en hafif tabiriyle yanlış buluyoruz.

Bu noktada ülkemiz insanlarını coğrafyamızı yaşanamaz hale getiren “tekfirci” ve “mezhepçi” söylem, tutum ve siyasetlere karşı net bir tavır almaya çağırıyoruz.

Bu gün yüksek sesle itiraz etmesek yarın itiraz etmeninde bir işe yaramayacağı bir kaosa doğru sürüklenebiliriz.

Bizlere gelince, dün olduğu gibi bugün de mevzimizi terk etmemekte; doğru bildiğimizi her türlü iktidarın karşısında söylemekte de kararlıyız.

Rabbimiz bizi doğru üzerinde sabit kıl, zulme bulaşmaktan muhafaza et.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Dayanışma Derneği