Abdurrahman Dilipak :   Takrir-i Sukun Yasası  ya da Tahkikat Komisyonu

Abdurrahman Dilipak : Takrir-i Sukun Yasası ya da Tahkikat Komisyonu

“Takriri sukun yasası” CHP’nin, “Tahkikat komisyonu” DP’nin ayıbıdır. CHP’yi Takriri sukun yasası ve benzeri yasalar ve icraatlar bitirdi,

“Takriri sukun yasası” CHP’nin, “Tahkikat komisyonu” DP’nin ayıbıdır. CHP’yi Takriri sukun yasası ve benzeri yasalar ve icraatlar bitirdi, DP’yi bitiren de o “Tahkikat komisyonu” anlayışı idi. Sosyal medya yasası da AK Partinin ayıbı olmasın. Muhalefet sessiz kalarak bir oyun oynuyor. İktidar çıkarttı bu yasayı diyecekler ve Z kuşağı dedikleri sosyal medya topluluğunu iktidara karşı kışkırtacaklar. AK Parti bu kesimden, bu yasadan sonra zor oy alır. Yarın de iktidara gelmeyi hayal ediyorlar ya, bu yasayı kendileri için AK Partiye karşı kullanmak isteyeceklerdir, “bu yasası siz çıkarttınız” diye. Yoksa her konuda Anayasa Mahkemesine gidenlerin bu konuda aynı yolu deneyeceklerini zannetmiyorum ama bekleyip görelim. Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. Bu haliyle Siyasette her şey mümkün!

FETÖ davalarında dernek üyeliği, banka hesabı, gazete aboneliği gibi konulardan verilen cezalar AİHM’den geri döndü. AİHM bu konuda emsal olacak bir karar verdi. Bu da ona döner, sonuçta. AK Parti İstanbul sözleşmesi, Lanzarotte, hayvan hakları gibi düzenlemeler konusunda başına ne geldi ise, bu yasa ile aynısı gelecek, göreceksiniz.

Takrir-i Sükûn Kanunu, 4 Mart 1925'te TBMM’de kabul edilen Hükûmete olağanüstü yetkiler veren, karşı görüşleri susturmayı hedefleyen bir yasadır. O zaman bu yasa irtica tehdidine karşı düşünülmüştü. Tahkikat Komisyonu ise Demokrat Parti tarafından 18 Nisan 1960'ta kurulan 15 üyeli Meclis komisyonu. 7 Nisan'da DP Meclis Grubunun bir bildiri yayımlamasından sonra kurulan muhalefet ve basının faaliyetlerinin tahkik edilmesi için kurulmuş bir komisyondu.

DP, iktidara geldikten kısa bir süre sonra çıkardığı bir yasayla gazete ve dergi yayımlamak için izin ve ruhsat uygulamasını kaldırdı ve bu durum ülke genelinde olumlu hava oluşturdu. Çok geçmeden eleştiriyel haberler karşısında DP yönetimi, basına baskı uygulamak için bir süre sonra 1954 yılında ifade özgürlüğünü sınırlandıran bir yasa çıkardı. Buna göre her türlü eleştiriye para ve hapis cezası getirildi.

İktidar 1959'da resmi ilanların dağıtılması konusunda bir düzenleme yaparak. Daha sonra “Besleme basın” diye anılacak olan, iktidarın yanlısı gazeteler için büyük büyük bir kaynak oluşturdu. Yandaş yayın organı zafer gazetesi toplam resmi ilanların % 11'ini alırken geri kalan 63 gazete % 89'unu alıyordu.

Tahkikat Komisyonu ve komisyonun hak ve sorumluluklarını belirleyen Salahiyet Kanunu’nuyla Savcı ve mahkemelerin yetkileri bir komisyona veriliyordu. Bu düzenlemeye göre komisyon gazete kapatabilecek, gazeteci tutuklatabilecek, siyasi parti toplantılarını yasaklayabilecekti. Bu kararlara karşı İstiklal Mahkemelerinde olduğu gibi, itiraz ve temyiz yolu da kapalı idi. Hatta İtiraz edenler 1 yıldan 3 yıla kadar cezalandırılacaktı. Bu yasaya itiraz edenler arasında, CHP’ye karşı DP’yi savunan Ali Fuat Başgil’de vardı. İlginçtir, Tahkikat komisyonu basına 1 ile3 yıl ceza ön görürken, sosyal medya yasasında da benzer bir düzenleme söz konusu.

Tahkikat komisyonu CHP’nin haksız ve hukuksuz, engelleyici, kışkırtıcı söz ve eylemlerine karşı 3 ay için düşünülmüş bir “olağanüstü hal” kararnamesi idi. Ama bu komisyon kurulduktan sonra her şey daha da kötüye gitti.

29 Nisan 1960 günü sıkıyönetim ilan edildi. 30 Nisan’da, İstanbul ve Ankara üniversitelerinde eğitime bir ay süreyle ara verildi. Ardından 5 Mayıs’ta saat 5’te Kızılay Meydanı’nda Gezi olayına benzer bir buluşma gerçekleşti. 27 Nisan 1960 tarihli ve 7468 Sayılı Kanun’la Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre tahkikat encümeni: “Tahkikatın selâmetle cereyanını temin maksadıyla her türlü neşriyatın yasak edilmesine, Neşir yasağına riayet edilmemesi hâlinde mevkute veya gayri mevkutenin tabı veya tevzunın men’ine” diye devam eden bir bülten yayınlar. 7468 Sayılı Kanun’un yayımlandığı günün ertesi, artık, sokağın da denetlenemez hale geldiği günlerdir. O gün Ulus gazetesi kapatılır. İstanbul Üniversitesi’ndeki işgal edilir. Polis olaylara müdahele eder.. Olaylar esnasında İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar darp edilir. Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz öldürülür. Sonra ne mi olur? 60 darbesi olur. Sahi ben bunları niye anlatıyorum.

Bakın, haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yokeder. Kesksin sirke küpüne zarar verir. Sosyal medyayı çok zorlarsanız, Raspbery Pi, Black Web devreye girer. VPN devreye girer, kripto para üzerinden haberleşme başlar, Block Chain üzerinden. Söylenti gerçeği yerini alır. Söylenti kargaşanın ikiz kardeşidir. Sıradan bir sosyal medya fenomeni, en hızlı koşan siyasetçi, bürokrat ve polisten daha hızlı koşar. Yasalar bu hıza ulaşamaz. Zaten teknoloji her gün baş döndürücü bir hızla gelişiyor. MetaVerse’i nasıl denetleyeceksiniz sahi. Bakın yarın emojilerle daha ağır ithamlar ve mesajlarla haberleşmeye başlar insanlar. Hadi bir de “Emoji yasası” çıkartın!? NFT ile haberleşmeye başlarsa insanlar ne yapacaksınız. Öbür gün alçak irtifa uyduları üzerinden haberleşme başlayacak.

100’lerce sosyal medya kullanıcısı, yasakladığınız bir bilgiyi birlikte kullanmaya başlarsa ne yapacaksınız?.

Buyurun size iki haber: Avrupa Parlamentosu üyesi, eski yargıç, hukuk devleti üyesi olmayan aktivist ve yolsuzluğa karşı savaşçı Mislav Kolakusic: "450 milyon Avrupa Birliği sakini için 4,5 milyar doz Kovid-19 aşısı satın alınması, insanlık tarihinin en büyük YOLSUZLUK SKANDALI' dır" dedi. Bizde de durum farklı değil. 165 kuruşluk PCR çubuğunu 3-4 dolara devlete verenler kimler. O elde kalan, miadı dolan sahte aşıları zorla kim kullandırttı. Sahi o korku pandemisi neyin nesi idi. Onlara karşı bir yasa yok mu? Soruyorum: ”Ben aşı yaptırmam diyenler birer vatan hainidir, onlara kız bile vermeyin” diyenler kimlerdi. Ya da “köpek gibi aşılanacaksınız” diyenler kimlerdi. Peki onlar hakkında bir soruşturma açıldı mı? Viranşehir savcısı Eyyüb Akbulut’ı görevden alanlar, içiniz rahat mı? Sahi yaşanan bunca acılar, ölümler, sakat kalanlar bunların hesabını kim verecek? Son bir haber daha: ''Pfizer yöneticisi Janine Small'un AB parlamentosuna Pfizer'in aşıyı halka sunulmadan önce CoVID bulaşmasını önlemek için test etmediğini itiraf etti'' Ya Rab! Siyasi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhid eden, şahsi çıkarlarını bu pedefolik Satanist haydudların çıkarları ile tevhid eden içize sızan her partiden siyasileri, onlarla birlikte hareket eden bürokratları, akademisyenleri, iş adamlarını, STK ve odaları, Medya mensuplarını sana havale ediyorum. Bu zalimler topluluğuna karşı bize yardım et. Selam ve dua ile.

5gvirusnews