2001 yılının Eylül ayında Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Durban kentinde BM tarafından düzenlenen "Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Konferansı"nda bütün dünya tarafından "ırkçı ve siyonist" olarak mahküm edilen siyonist İsrail rejimi yeni bir şok yaşıyor.
BM tarafından 2009 yılında düzenlenmesi planlanan "Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Konferansı"nda "siyonist rejimin haritadan silinmesini" isteyen İslam Cumhuriyeti konferansın başkanlığına seçildi.
Siyonist İsrail rejimi tarafından yapılan açıklamada "İran İslam Cumhuriyeti defalarca İsrail'in yıkım çağrısında bulunması ve Holocaust'u inkar etmesine karşın BM tarafından "Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Konferansı"nda yönetici konumuna getirildi" denilerek sert tepki gösterildi.
İran'ın Konferansın yönetim kurumuna seçilmesine sert tepki gösteren New York merkezli Anne Bayefsky adlı bir BM gözlemcisi yaptığı basın açıklamasında "İran BM'nin Irkçılığa karşı misyonu ve mesajını tamamen tersine çevirecek. İran şimdi BM bayrağı altında konferansa liderlik yapacak, alın size II. Durban" diyerek, Güney Afrika'nın Durban kentinde düzenlenen ve katılımcıların tamamına yakını tarafından siyonist İsrail rejiminin hedef alındığı konferansa dikkat çekti.
İsrail'in Yediot Ahranot gazetesine açıklamada bulunan Anne Bayefsky, asıl kaygısının konferansta siyonizmin hedef alınmasının olduğunu şu sözleriyle dile getirdi:
"Yahudi karşıtları bu şekilde uluslararası BM platformunda çok geniş bir yer edinecekler. BM çoğunlukla insan hakları noktasında Amerika ve İsrail'i suçlayanlar tarafından yönetilen bir sisteme dönüştü. İlk olarak İsrail hedefleniyor, dördüncü olarak Amerika hedefleniyor, ama nedense İran hep alt sıralarda yer alıyor. Bu arada Amerikan vatandaşları da Amerika ve İsrail'i global düzeyde şeytanlaştıran faaliyetlerin dörtte birinin masraflarını karşılamaya devam ediyor!"
BM tarafından 2009 yılında organize edilecek olan "Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Konferansı"nın yönetim kuruluna İran'ın seçilmesi üzerine gelen tepkileri yumuşatmaya çalışan BM İnsan Hakları Yüksek Komisyonu sözcüsü "İran konferans hazırlık komitesinin yirmi üyesinden biri. Bu durumda İran'ın tek başına konferansın yönetimini ele geçirmesi mümkün değil" diyerek Amerikalı ve İsraillilerin rahatsızlığını azaltmaya çalıştı.
Sözcü "nasıl oluyor da yahudi soykırımını açıkça yalanlayan bir devlet BM içinde böylesi bir dole sahip olabiliyor" sorusuna "Hazırlık komitesi hükümetler arası bir kuruldur, burada serbest seçim yapılır, kararı veren de BM'nin üyeleridir" diyerek BM iç çalışma tüzüğüne göre İran'ın engellenmesinin mümkün olmadığını belirtti.
BM'nin sistemine eleştiri getiren BM gözlemcisi Anne Bayefsky "BM İnsan Hakları Konseyi İslam Konferansı Örgütü üyesi devletler tarafından ele geçirilmiş durumda. Bunun için de İran ve Libya gibi ülkelerin anahtar role sahip olması sözkonusu olabiliyor. Bu devletler İslam Konferansı Örgütü'nün kontrolü altındaki BM İnsan Hakları Konseyi tarafından seçildi. BM İnsan Hakları Komisyonu'nda en çok sandalye İslam Konferansı Örgütü üyelerine ait. Konseyin sandalyelerinin büyük bir kısmı Afrika ve Asyalılar tarafından paylaşılmış durumda. Batılı ülkelerin nefret uyandıran bu kötü durumu bloke edebilmesi için veto hakları yok. Bu durum BM'nin İnsan Hakları Komisyonu'nun liderliğinin gasbedilmesinin bir örneği" diyerek utanmazca bir çifte standart örneği sergiledi.
BM Güvenlik Konseyi'nin 5 vetocu devlet tarafından vesayet altına alınmasına tepki göstermeyen sözde BM gözlemcisi Anne Bayefsky, BM İnsan Hakları Yüksek Konseyi'nde 3. dünya ve İslam ülkelerinin çoğunlukta bulunmasını ve orada çoğunluğa göre kararlar alınmasını "nefret uyandıran kötü bir durum" diye tanımlayarak "Amerikan tarzı demokrasi anlayışı"nın güzel bir örneğini sergiliyor.
BM İnsan Hakları Yüksek Konseyi sözcüsünün açıklamasına tehki gösteren Cenevre merkezli BM Gözlem örgütü yürütme kurulu başkanı Hillel Neuer ise "Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi planlamasının İran tarafından nasıl sonuçlandırıldığını izah etmekte başarısız kaldı. Onlar yaşanılan bu sorun karşısında kaçamaklı bir durumdalar. İran niçin üye olacak sorusuna verilen cevabın İran bir üyedir olması, cevap değildir. Bu konferans koyun postuna bürünmüş bir kurta dönüşüyor." dedi.
Siyonist İsrail rejiminin bu durum karşısında fazla bir seçeneğinin bulunmadığını belirten Hillel Neuer "İsrail'in seçenekleri sınırlı. BM Genel kuruluna benzer bir durum sözkonusu. İsrail burada yapılan konuşmaları ve alınan kararları önleyemez" derken Anne Bayefsky de siyonist rejim için şu uyarılarda bulundu: "BM tarnafından oynanan ve yahudi devleti ve topulumunun huzurunu kaçıran tehlikeli role sürekli dikkat çekmeli, "insan haklarını koruma"adı altındaki organizasyonun yüzündeki peçe kaldırılmalıdır"
İsrahaber