Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) yayınladığı 2007 yıllık raporunda güvenlik adı altında insan haklarının ayaklar altına alındığını söyledi. Af Örgütü, ""devletler uzağı görmeyen, insanların korkularını tahrik ederek böl yönet politikası uyguluyorlar"" dedi.
Uluslararası Af Örgütü İngiltere"nin başkenti Londra"daki merkezinde düzenlediği bir basın toplantısı ile 2007 yılı raporunu açıkladı. Raporu açıklayan Af Örgütü genel sekreteri Irene Khan devletleri hukuk ve insan hakları konusunda sert bir şekilde eleştirdi.
"DEVLETLER BÖL-YÖNET POLİTİKASI UYGULUYOR"
""Devletler uzağı görmeyen, insanların korkularını tahrik ederek böl yönet politikası uyguluyorlar"" diyen Khan, ""hukuk devleti ile insan haklarını dinamitliyorlar, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını beliyorlar, toplumları bölüyorlar, eşitsizliği yoğunlaştırıyorlar ve daha fazla şiddet ve çatışmanın temelini atıyorlar"" şeklinde konuştu.
Bazı liderlerin niçin korku propagandası yaptıklarına ilişkin Khan, ""çünkü bu şekilde kendi iktidar pozisyonlarını güçlendiriyor, sahte güvenceler icat ediyor ve sorumluluklarından kaçabiliyorlar"" diye konuştu.
"ÇİFTE STANDART DARFUR'DA 200 BİN İNSANIN ÖLÜMÜNE MAL OLDU"
153 ülkenin değerlendirildiği 327 sayfadan oluşan raporda, uluslararası güçlerin 2006 yılında Çeçenistan, Kolombiya, Sri Lanka ve Orta Doğu"daki çatışmaların önüne geçme konusunda istem ve çabada geri ve yetersiz kaldığı belirtildi. Amnesty raporunda Sudan"da etkin olan devletlerin çifte gündemle hareket etmeleri sonucu Darfur"da 200 binden fazla insanın öldüğü 2 milyon insanın da yerlerinden edindiği belirtildi.
"GÖRÜLEN VE GÖRÜLMEYEN DUVARLAR ÖRÜLÜYOR"
İsrail tarafından Filistin"de inşa edilen duvara dikkat çekilen raporda, Afrika ile Avrupa arasında da görülmeyen bir duvarın örüldüğüne vurgu yapılarak 2006 yılında çaresizlik içerisinde Avrupa"ya ulaşmaya çalışan 6 bin Afrikalı mültecinin deniz sularlında boğularak öldüğü belirtildi.
Khan, ""uzun vadede çözüm insanları dışarıda tutacak duvarlar örmek değildir. Aksine bir yandan hasas konumdaki insanların hakları ile ülkelerin göçü kontrol altında tutma arzularını karşılayacak bir sistemi oluşturup uygulamaktır"" dedi.
"KADINA KARŞI CİNSEL TERÖR İHLALLERİN EN BÜYÜĞÜDÜR"
Amnesty raporunda kadın haklarına geniş yer verildi. Raporda günümüzde dünyada tüm toplumlarda görülen en ağır insan hakları ihlallerinin başında kadın haklarının ihlallerinin geldiği vurgulandı. Af Örgütü, ""milyarlarca dolar "terörizm ile savaş" için harcanmaktadır. Peki kadına karşı uygulanan cinsel teröre karşı siyasal irade ile araçlar nerede? Güney Afrika"daki ırkçılık tüm dünyada büyük tepkilere neden oldu, cins ayrımcılığına karşı tepkiler nerde?"" diye sordu.
"AB, CIA İŞBİRLİKÇİSİ"
Uluslararası Af Örgütü, açıkladığı yıllık raporunda Avrupa Birliği'nin "terörizmle mücadelede" insan haklarına nasıl saygı gösterileceği sorusuna hala uygun bir cevap bulamadığını belirterek AB"yi CIA ile işbirliği yapmakla eleştirdi.
Merkezi Londra"da bulunan Af Örgütü raporunda, Avrupa Birliği"nin Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA'nın yasa dışı adam kaçırma ve nakletme faaliyetlerinde işbirlikçilik yaptıpına dikkat çekerek, ""bu Avrupa'da hukukun üstünlüğünün çöküşü anlamına geliyor"" dedi.
Raporla ilgili Af Örgütü'nün AB Temsilcisi Dick Oosting düzenlediği basın toplantısında, dünyada korkuyu yaygınlaştırarak insan haklarını kısıtlama çabalarının Avrupa'yı da olumsuz etkilediğini söyledi. Avrupa'nın, insan hakları alanında dünyaya saygın bir örnek olmak istiyorsa önce kendi evindeki davranışlarını düzeltmesi gerektiğini söyledi.
Oosting, aksi halde Avrupa'nın kendi değerlerine ihanet etmiş olacağına dikkat çekerek, 11 Eylül saldırılarının ardından geçen 5 yılda, insan haklarına saygı gösterilerek "terörizmle" nasıl mücadele edileceği sorusuna Avrupa hala uygun bir cevap bulmadığını söyledi.
Basın toplantısında Oosting, "Avrupalı ülkelerin CIA'nın alıkoyma ve yasa dışı nakletme faaliyetlerinde işbirlikçilik yapmaları, Avrupa'da hukukun üstünlüğünün çöküşü anlamına gelir. CIA faaliyetlerine Avrupalı hükümetlerin izin vermiş olması, neredeyse bu olayların Avrupa'da yaşanması kadar kötüdür" diye konuştu.
Oosting, Avrupalı hükümetlerin uzun vadeli çözümler üretmemesinin ve korkular üzerinden siyaset yapılmasının, endişe verici ırkçı ve ayrımcı gösterilerin yapılmasına yol açtığını anlatarak, gerilen ortamda yabancıların damgalandığını ve başta Müslümanlar olmak üzere dini azınlıklara şüpheyle yaklaşıldığını anlattı.