Vatan Partisi'nden İstanbul Sözleşmesi Açıklaması

Vatan Partisi'nden İstanbul Sözleşmesi Açıklaması

Vatan Partisi Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı, partisinin İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin görüşlerini kamuoyu ile paylaştı.

Vatan Partisi, 'İstanbul Sözleşmesi' hakkındaki görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. Öncü Kadın Genel Başkanı Meltem Ayvalı tarafından yapılan açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmalıdır, 6284 sayılı kanun ise geliştirilmelidir" denildi.

Meltem Ayvalı'nınyaptığı basın açıklaması şu şekilde:

"Vatan Partisi, başta Öncü Kadın’ın yönetim organları olmak üzere çeşitli kademedeki parti organlarında İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmış ve 29 Temmuz 2020 tarihli Merkez Yürütme Kurulu toplantısında konuyu oybirliğiyle karara bağlamıştır. Partimizin konuyla ilgili kararını Milletimizin değerlendirmesine sunuyoruz.

Bilindiği gibi, 11 Mayıs 2011 günü İstanbul’da toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu, İstanbul Sözleşmesi’ni imzaya açmıştı. İlk imzayı hiçbir çekince koymaksızın Sayın Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye Hükümeti atmıştı. Sözleşme'nin imzalandığı dönemin koşullarına göz atıldığında; Opuz-Türkiye kararı ile ilk defa bir ülkenin AİHM’de aile içi şiddetle ilgili bir davada mahkûm edildiği, 'Kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı' haberleri ile kadına yönelik şiddetin kaygı verici boyutlarıyla gündeme geldiği, diğer yandan ise açılım projelerinin Türkiye Hükümeti'ne yön verdiği hatırlanacaktır. Bu koşullar, Sözleşme'nin onaylanmasına dair kanunun gerekçesine 'uluslararası saygınlık kazanma' vurgusuyla yansımıştır.

Sözleşme 14 Mart 2012 günü yalnızca 26 dakikalık görüşme sonunda, Batı denetimindeki bütün partilerin, Ak Parti, CHP, MHP, BDP milletvekillerinin oybirliğiyle TBMM’de onaylanmıştır. Böylece İstanbul Sözleşmesi, Anayasamızın 90. Maddesi'ne göre, Türkiye hukuk düzeni içinde Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülemeyecek bir hukuki düzenleme olarak yer almıştır.

Avrupa Konseyi üyesi 13 ülke Sözleşme'ye taraf olmamıştır. Rusya ve Azerbaycan Sözleşme'yi hiç imzalamamış; Birleşik Krallık, Macaristan, Bulgaristan gibi 11 ülke ise imzalamış ancak parlamentolarında onaylamamış, yani Sözleşme'ye taraf olmamıştır. Avrupa Konseyi Üyesi olmamasına rağmen Sözleşme'ye taraf olabilecek ülkelerden hiçbiri Sözleşme'yi imzalamamıştır. İstanbul Sözleşmesi, imzalayarak ve onaylayarak taraf olan ülkelerde 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bugün gelinen nokta itibarıyla; Sözleşme üzerine tartışmalar ne yazık ki sloganlara hapsedilmektedir. Batı merkezli medya tarafından kamuoyuna yanıltıcı bilgi verilerek, Sözleşme'nin kadına şiddeti önleyecek bir rolü olduğu havası yaratılmaktadır. Bu durumda başta Vatan Partisi olmak üzere toplumun kadın erkek eşitliği konusunda duyarlı kuvvetlerinin ve elbette devleti yönetenlerin, algılara teslim olmayarak kamuoyunu aydınlatma, milleti kadına yönelik şiddetin önlenmesi için seferber etme görevi vardır. Kadına yönelik her türlü ayrımcılık ve şiddete kesinlikle son vermek, hepimizin sorumluluğudur. Başarıya ulaşmak için, kadınıyla erkeğiyle Cumhuriyet Devrimimizin değerleri ve programı çevresinde birleşmek ve kararlılıkla mücadele etmek durumundayız.

KADINA EŞİTLİK MEVZİSİNDEYİZ

Vatan Partisi olarak, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı tavrımızı, kadınlarımızı her tür şiddet, haksızlık, eşitsizlik ve aşağılamadan kurtarma kararlılığı belirliyor. Kadınlarımızın sorunlarının dışarıdan dayatılan toplumumuza yabancı sözleşmelerle değil, eşitsizlikleri bütün ekonomik, toplumsal, kültürel, ideolojik, geleneksel ve töresel temelleriyle ortadan kaldıracak devrimci uygulamalarla çözüleceğinin bilincindeyiz. Kadınımızı acılar içinde yanmaktan ve erkeğimizi bu utançtan bir an önce kurtarmakta kararlıyız.

SÖZLEŞME YENİ CİNSİYETLERİ KABUL EDİYOR

İstanbul Sözleşmesi 'maksadının' her ne kadar kadına şiddeti önlemek olduğunu ileri sürse de farklı cinsiyet kabullerini kadın sorunu gerçeğinin içine gizleyen, toplumun doğal olmayan cinsiyetlere parçalanmasına rıza gösterilmesini dayatan bir metindir. Şekere bulanmış zehirdir. Bu yönüyle; iddia edilenin aksine kadını değersizleştirmekte, aileyi tahrip etmekte ve toplumu ayrıştırmaktadır. Birlikte mücadele edecek kadını ve erkeği karşı karşıya getirmektedir. Kadını metalaştırmakta, sorunu çözümsüzlüğe yöneltmektedir.

İstanbul Sözleşmesi Türkiye’ye kadını aşağılayan yeni bir toplumsal model dayatmaktadır. Sözleşme'nin dayattığı toplumda kadın ve erkek cinsiyeti dışında cinsiyetler vardır. Bu cinsiyetler, 'toplumsal cinsiyet', 'cinsel yönelim', 'cinsel kimlikler' şeklinde Sözleşme'de yer almaktadır. Sözleşme; LGBTİ diye başlayarak alfabenin bütün harflerini kapsayan, kadın ve erkek cinsiyeti dışında, doğadan farklı, çürümüş neoliberal sistemle dayatılan cinsiyet türlerini hukuk normu olarak belirlemeye teşvik etmektedir.