Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ne varlığa sevinirim..

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim..

“Ben ‘mütrefin’lerden değilim.. ‘Tekasur’ suresinin verdiği mesajın farkındayım” diyebiliyor muyuz. “Ben Allah’ın takdirinden razıyım, O’nun da benden razı olmasıdır dileğim” diyelim.

Ben bilirim ki, O beni, mallarım, canlarım, sevdiklerimle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecek. O, beni sabreden, şükreden, direnenlerden bulacak..

Sonuçta “arzı ihlas ettiğim dergah bir”, günahlarım olsa bile “Bir nefes ayrılmadım tevhidden Allah bir”. Bu anlayışta olalım. Bakın, “bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah bize hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir..”

Şunu da bir kenara not edelim, kimse ecelinden fazla ya da az yaşamayacak, kimse rızgından az ya da fazla yemeyecek, kimse kimsenin kaderini değiştirmeyecek..

O zaman siyasilerin seçim dilleri ne oluyor. Kaderimizi değiştiriyorlar, rızgımızı artırıyorlar. “Şöyle olmasaydı böyle olmazdı” diyorlar. Yok ya! Sahi, “babam kız olsaydı ben kim olurdum!?.”

Karun kimdi ve ne için lanetlendi. Oysa rivayet olunur ki Hz. Musa ve Hz. Harun’dan sonra Tevrat’ı en iyi bilen kişiydi. Peki zamanının ilmini, sanatını, ticaretini ve siyasetini en iyi bilenlerden biri olan kişiye Kur’an-ı Kerim niçin “Ebu Cehil” der.

Sahi, Halid b. Velid görevinden niçin azledilmişti, ya da Allah’ın arslanı, ilmin kapısı Hz. Ali neden, nasıl, niçin siyasette nasıl bu kadar başarısız (!) oldu. Ebu Zer neden, nasıl, niçin acından öldü. Eyyub aleyhisselamın zenginlik ve yoksulluğunun sırrı neydi. Niçin Davud (as) değil de Süleyman aleyhisselam o büyük servete sahip oldu..

Her namazda selatu selam getirdiğimiz, al-i İbrahim’den Yakub aleyhisselam, pedegoji bilmediği ya da çocukları ile yeteri kadar ilgilenmediği için mi abileri Hz. Yusuf’u kuyuya attı.

Resulullah, “Eğer Allah (cc) bir kulunun bütün günahlarına rağmen malını, servetini ve imkanlarını artırıyorsa, ona sevdiği ve arzuladığı şeyleri bol bol veriyorsa bil ki bu İSTİDRAC’tır” buyurur. Kimse güç ve serveti ile gururlanmasın. Kim neyi ihtirasla ister, ya da neyle gururlanırsa Allah (cc) onu o şeyle imtihan eder. Bir bakmışsınız malınız, canınız ve sevdikleriniz sizin için fitne olmuş. Sonuçta Allah’ın intikamı çetin olacaktır. Yere çalmak için yükseltmek gibidir, ya da o haksız servet, rüşvet ve gasblara fırsat verilmesi aslında bir ikram değil hesabının çetin olacağı gün için, ateşe doğru koşan adamın önündeki engellerin kaldırılması hadisesidir..

İnsanları nimetlerin çokluğu karşısında infak ve şükre çağırmıyorsanız, onlara  verdikçe daha fazlasını istiyorlarsa, artan servetlerinin sayıları ile övünüyorlar, hatta geçmişleri ile övünerek kendileri için bir imtiyaz alanı oluşturma gayretine girmeye başlamışlarsa, vay onların haline..

Neye sahipseniz gün gelecek onu kaybedeceksiniz.. Neyi kaybettiyseniz onu bulacaksınız. Mahkeme kadıya mülk değil. Her şey geçici. Hz. Peygamber’in kurduğu devlet, Resulullah’ın vefatından sonra bir insan ömrü içinde dağıldı. Hz. İbrahim’in torununun evinde yaşananları biliyorsunuz. Yakub aleyhisselam torunu, Lut aleyhisselam yeğeni idi.. Öyle “ebed-müebbed” diye bir şey yok. Bozulur, yine düzelir; düzelir, yine bozulur..

Bakın Hz. Ali zamanında Mekke’de yaşayıp cehenneme gitmek, Stalin zamanında Moskova’da yaşayıp cennete gitmek mümkün. 28 Şubat’ta, 12 Eylül’de, 12 Mart’ta  27 Mayıs’ta cennete gidecekler de olacak, bugün cehenneme gidenler de. Ne zaman nerede yaşadığınız değil, o gün ne yaptığınız önemli..

Bakın Hz. Lut’un evinde büyüyüp cehenneme gitmek, hatta O’nun eşi olup inkara sapmak, Firavun’un eşi olup cennete gitmek mümkün. Hz. Musa, Hz. Harun! Hz. Yuşa nerede yaşadı ve kimdi. Paranıza, makamınıza, ilminize ve gücünüze güvenmeyin. Nefsinize güvenmeyin..

Şimdi belediyeler kreşler/anaokulları, huzurevleri, psikolojik danışma merkezleri kuruyor değil mi.. Ne güzel, kayınpeder ve kayınvalidenizi artık postalayacak bir yer var. Çocuklarınızı gönderecek kreşler var.. Kimsesizler için tamam da, kimsesi olanlar için, orası bir sürgün yeri ise, vay onların haline ki, onlar torunlarını dedelerinden çalarlar. Bazan yoksul ve yaşlıların bize ihtiyacından bizim onlara ihtiyacımız daha fazladır. Siz bir yoksula ekmek verirken siz çok daha değerli bir şey kazanıyorsunuz, insanlık kazanıyorsunuz..

Zorunlu olmadan anaokuluna gönderip, çocuğunun ayağına bağ olmadığını düşünen o annesiz çocuklar var ya, onlar da büyüyünce sizi huzurevine gönderecekler. Haber  vereyim ne anaokulunda ana, ne huzurevinde huzur var. İşte o zaman, sabrı, merhamet ve şefkati bilmeyen, heva ve heveslerinin peşinde koşanlar için psikolojik danışmanlık merkezleri, yaşam koçları, NLP’ciler hayali bir çözüm olabilir..

Bu arada AK Parti MKYK konusunda dua edenlere bakıyorum da daha yüksek bir profil beklentisi vardı ve bu mümkündü. Dilerim vekaleti ehliyet ve liyakate göre belirlersiniz de milletvekili aday belirlemede bu beklentiler karşılığını bulur. Yoksa vay halinize, onların yaptıklarından siz de hesaba çekilirsiniz sonra.. Onların cehenneminin ateşi sizi de yakar..

Keşke siyasetin dilini, ahlaki kriterlerini daha sağlam temellere oturtabilsek.. 

Selâm ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1055 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar