Mahir Hammud’dan ‘İsrail’in denetleyeceği bir hac mevsimi’ hutbesi!

Mahir Hammud’dan ‘İsrail’in denetleyeceği bir hac mevsimi’ hutbesi!

Lübnan’ın önde gelen Sünni âlimlerinden Şeyh Mahir Hammud’un 9 Eylül 2016 tarihli Cuma hutbesi şöyle:

Lübnan’ın önde gelen Sünni âlimlerinden Şeyh Mahir Hammud’un 9 Eylül 2016 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
 “Allahu Teâlâ haccın İslam ümmetinin vahdetine vesile olmasını ve hac esnasında içinde bulundukları mekân, zaman, elbise ve seslendirilen dualar, şiarlar bakımından birlik halinde olan İslam ümmeti için ölümsüz bir sembol olmasını murat etmiştir. Bu diğer ümmetlerden farklı olarak İslam ümmetine bahşedilmiştir. Dünya tarihinde daha önceden dünyanın dört bir yanından farklı dilleri konuşan, farklı ırklara mensup olan bunca sayıda insanı her yıl bir araya getiren, “çelişkili” gibi gözüken çok sayıda yaklaşımı bir araya toplamaya güç yetirebilen başka bir inanç sistemi yok…
 Bu yıl hac mevsiminin çok daha iyi şartlarda yaşanmasını temenni ediyorduk. Ancak bunca kanın hala akmaya devam etmesi, bunca yıkımın yaşanıyor olması muhakkak ki, imanı, maneviyatları ve mevcut neslin geleceğini de etkiliyor. Müslümanlar birbirleriyle savaşmaya, birbirlerini boğazlamaya devam ediyorlar. Her iki taraf da maalesef ki, kendi yaptığını yücelterek İslam’a nispet ediyor.
 Bizler Allah’ın emrettiği şekilde İslam ahlakı ve hac ahlakı için örnek teşkil etmesi gereken Suud yönetiminin durumu karşısında endişeliyiz. Âl-i Suud içerisinde nüfuz sahibi olanların Yemen’deki, Suriye’deki ve diğer bölgelerdeki saldırganlıklarını bugünlerde daha da arttırdıklarına şahit oluyoruz. Üstelik hala İslam dünyasının sıcak bölgelerinde fitnenin körüklenmeye devam ettiğine de şahit oluyoruz. Tam da bu aşamada o fitnenin kalbinden gelen, ancak o fitneye karşı sesini yükselten seslere kulak veriyoruz:
 1-Âl-i Suud mensuplarından olan Velid bin Talal’ın Yemen’e savaş açanları suçlayan şu ifadeleri: “Batılılar bize Yemen’de Suud uçaklarının katlettiği çocukların, yıktığı okul ve kurumların fotoğraflarını gösterince utanç duyuyoruz.”
 2-Fitnenin kalbinden başka bir ses: Suriye’deki fitnenin liderliğini yapan isimlerden biri olan Katar’ın eski Dışişleri Bakanı Hamad bin Casim “The Financial Times” gazetesine yaptığı açıklamalarda Suriye’deki komplodan ve Suud’un kabul etmemesi üzerine Amerika’nın Katar’a bu komplonun liderliğini yürütme görevi verdiğinden söz ediyor. Hamad bin Casim bu işin asıl failinin ve karar merciinin Amerika olduğunu, planı neyse ona göre görev paylaşımı yaptırdığını ve herkesin bu plana göre hareket ettiğini söylüyor. Bu açıklamalara ve bunun gibi çok yönlü olarak gerçeğin açığa çıkmasına rağmen hala Suriye’de “devrim” olduğunu söyleyenler var.
 3- Wikileaks belgelerinde de ortaya çıkan bir olaya göre, Suud hanedanına bağlı bir kişinin üslerinden birine “kötü konuşması” sonucunda bunun bedelini çalışanlardan ve memurlardan on binlerce kişi ödediğini öğreniyoruz. Bu kişilerin maaşları verilmediği gibi Suud’da oturum hakları da engelleniyor. Kendilerine tabi olanlara dahi nasıl bir intikam duyuyorlar?
 Sonra bu öfke Lübnan’a kadar sirayet etmiş olacak ki, Lübnan’da da yüzlerce hacı pasaportlarını “Hariri ailesi” üzerinden ulaştırdıkları gerekçesiyle hac vizesi almaktan engellendiler. Bu durum bize tam da şu ayeti hatırlatıyor: “Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha ileri ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe: 97) Bu ayet de gösteriyor ki, Bedevi ahlakı bu kişilerde daha ağır basmış durumda…
 4-Herkesin haccın güvenli oluşundan mutmain olması gerektiği bir zamanda İranlılar bu haklarından engelleniyorlar. Üstelik bunun sebebi iddia edildiği gibi “bazı problemler” değil bizzat güvenliğin İsrailli şirket “G4S”in kontrolünde olmasından kaynaklanıyor. Üstelik bu güvenlik şirketine hacca gelen herkes hakkında detaylı bilgi edinebilecekleri yönünde “masum gibi gözüken” bir söz de verilmiş durumda… Artık hacıların kendileri hakkında verdikleri tüm bilgiler doğrudan Tel Aviv’e ulaşıyor. Sonra da bu isimler İsrail’in çıkarları doğrultusunda arşivleniyor.
 Müjdeler olsun ey Müslümanlar!”