Cenab-ı Hak bir âyette meâlen "Resulüm, sen onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbini hamd ile tesbih et, gecenin bir kısım saatleriyle, gündüzün de tesbih et ki Allah rızasına eresin" buyurmuştur. 1
Müfessirler bu âyette "hamd ile tesbih"ten maksadın namaz olduğunu bildirirler. Güneşin doğmasından önceki tesbih, sabah namazına işaret etmektedir.
Sabah namazının ehemmiyeti ve fazileti uyku vaktine tesadüf ettiği içindir. Herkesin uyku gibi tatlı ve nefse hoş gelen bir şeyi bırakıp her şeyin Yaratıcısına yönelmek, Ona yalvarmak, huşû ile secdeye gitmek, nihayetsiz âciz, fakir ve zayıf iken, sonsuz kudret, zenginlik ve kuvvet sahibi olan âlemle-rin Rabbine dayanmak, Onu tesbih ve hamdetmek, Ona tâzimde bulunmak, kudsî bir lezzete, ulvî bir hazza insanı mazhar eder. Bu mazhariyetle beraber Allah'ın huzuruna kabul edilmenin, ona muhatap ve dost olmanın, ayrıca mukaddes bir vazifeyi yerine getirmenin rahatlığı ve huzuru insanın bütün benliğini kaplayacaktır.
Sabah namazı uyku saatine rastladığından uyanmak nefse ağır gelmektedir. İslâm âlimleri, uykusu ağır olan kimselerin erken yatıp namaz için uyanmalarını tavsiye etmişlerdir. Geç saatlere kadar oyalanıp namazı geçirmelerini doğru bulmamışlardır.
Sırf kasdî olarak veya ihmalden yahut gaflet ve mühimsememekten dolayı kazaya kalan namazların meşru mazereti olamaz. Böyle hareketler, ihmaller insanı günaha sokar. İnsanın ilk hesaba çekileceği amelinin namaz olması, bir vakit namazını kazaya bırakmanın bilerek ve isteyerek meydana gelmişse cezâyı netice vermesi, işlediğimiz kötülük zerre kadar bile olsa ihmal edilmeyip bize gösterileceği hakikati, bizi daima dikkate ve ihtiyata sevk etmelidir.
Sabah namazına kalkabilmek için her türlü tedbiri almak gerekir. Hattâ bir sefer esnasında, Peygamberimiz (a.s.m.) Hz. Bilâl'i sabah namazı için nöbetçi bırakmıştır.
Aslında dinimizde zorluk yoktur. İbadetlerimizi yapmak çok kolaydır. Sadece yapacağımız şey, dikkatli ve uyanık olmaktır. Sırf ihmal yüzünden namazı kılmamak bize çok pahalıya mal olur. sabah namazını kıldığımız gün daha canlı ve şevkli oluruz. Kılmadığımız gün ise dünyevî işlerimizde bile bir isteksizlik, aksilik olduğu gibi psikolojik yapımızda da huzursuzluk meydana gelir. Meselenin uhrevî mesuliyeti ise daha acıklıdır.
Gece yatağa girerken maddî tedbir olarak çalar saati kurmanın yanında, mânevî tedbir olarak da "İnnâ âtaynâ" ve "âyetelkürsi" gibi sûreleri okumak ve dua etmek uyanmamıza yardım edecektir. çünkü Cenab-ı Hakkın bu iş için vazifelendirdiği melekler vardır.
Zaten asıl mesele, kalkmayı şuur altına yerleştirmektir. Dünyevî küçük bir menfaat için gerektiğinde uykusuz kaldığımızı, mühim bir iş arzuladığımız zaman uyandığımızı dikkate alırsak, sadece sünneti dahi "dünya ve içindekilerden daha hayırlı"2 olan bir ibadet için nelere katlanabileceğimizi düşünmek pek zor değildir. Kaldı ki bu sözü Peygamberimiz (s.a.v.) sabah namazının sadece sünneti için söylemiştir.
Sabah namazının vaktiyle ilgili bir husus daha var ki, o da güneşin doğmasına pek az bir vakit kaldığında yapacağımız şeylerdir. Böyle bir halde vakit çok darsa hemen abdest almak lâzımdır. Tuvalete çıkmak gibi başka şeylerle vakit kaybetmek câiz değildir. Zira namazın vakti çıkmak üzeredir.
Yine zaman kazanmak için abdestte sadece farz olan âzaları yıkamak, farzı eda edebilmek için iki rekât sünneti terk etmek caiz olduğu gibi, çok dar vakitlerde vâcibdir.
1. Zamanında uyuyun
Sabah namazına kalkabilmek için öncelikle yapmanız gereken, geç saatlere kalmadan zamanında uyumaktır. Herkesin kendine göre bir uyku programı vardır. Birine göre geç olan diğerine göre erken olabilir. Sizin için normal uyku vakti ne zamandır, günde kaç saat uyursanız dinlenmiş olursunuz, kaçta yatarsanız kalkmanız mümkündür?
Bu soruların cevabını kendi dünyanızda verdikten sonra sizce uygun olan bir vakitte yatmaya özen gösterin. Ne yazık ki, sabah namazıyla ilgili çok büyük bir problem vardır. İnsanlar genelde geceler uzun olduğu için kışın erken yatarlar. Oysa kışın güneş geç saatlerde doğar. Yazın ise geceler kısa olduğundan insanlar daha geç uyurlar. Tam aksine yazın güneş erkenden doğar. Böylece sabah namazı imtihanı yaz mevsiminde daha bir güçleşir.
çözüm, her şeye rağmen uyku programınızı kontrol altına almaktır. Belki ufak tefek aksamalar olabilir. Bazen de karşı koyamayacağınız engeller vardır. Bir gece geç saatlere kadar çocuğunuzun hastalığıyla ilgilenmek ya da uzun zamandır görmediğiniz bir dostunuzla geç saatlere kadar sohbet etmek durumunda kalabilirsiniz.
Her türlü şartta namaza kalkmak vazgeçilmez bir düsturunuz olmalıdır. Ancak zamanında uyumanız hem kolay kalkmanızı, hem de zinde ve dinlenmiş bir şekilde namaz kılmanızı sağlar.
Sabahın erken saatlerinde yapmanız gereken bir iş olduğunu düşünün. Nasıl zamanında uyuyup bir dizi tedbir alıyorsunuz. üniversite imtihanına gireceğim gün yaptıklarımı hatırlıyorum. Bir gün önce imtihana gireceğim okulu görmüş, nasıl gideceğim konusunda bilgi almıştım. O gece fazla gecikmeden uyumuştum. Hatta misafir kaldığım evin sahibi, "Eğer üniversite imtihanı hayatî bir önem taşıyor, diyorsan, yatsıyı kılmadan yatabilirsin" demişti. Ben itiraz ederek, "Hayır, benim için namazdan daha önemli bir şey yoktur" demiştim.
Siz de hafızanızı yoklayın. Nice önemli gördüğünüz dünyevî işiniz için erkenden yatıp, kalkmak için nasıl çırpındığınızı hatırlarsınız. öyle insanlar vardır ki, bırakın işe gitmemeyi, geç kaldıkları bile görülmemiştir. Almanya'da bir okulda yaşanan bir olayı her hatırlayışımda hayrete düşerim. Bir Türk öğretmen okula geç kalır. Alman müdür sınıfın gürültüsünü duyunca gider ve bir saat öğrencilerle ilgilenir. Az sonra öğretmen geldiğinde odasına çağırır ve şöyle der:
"Bak öğretmenim, ben 20 yıldır görev yapıyorum, bir gün geç kaldığım olmadı. Eğer saatin zilini duymadıysan, bir saat daha al. Eğer olmuyorsa bir daha al, yine duymuyorsan bir daha al. Ta ki, senin duyup buraya gelmeni sağlayacak sayı neyse o kadar saat al, ama mutlaka dersine gel. Benim işim gücüm var, senin öğrencilerine bakamam."
Evet, dünya işleri için her gayreti gösteren insanların ebedî mutluluğu için daha fazla çırpınması gerekir. Bunun için çok iyi konsantre olmalısınız. Sabah namazına kalkmayı öyle bir önemsemelisiniz ki, sanki onu kaçırmak hayatınızın en önemli hazinesini kaybetmek kadar mühim olmalıdır.
2. İçten dua edin
Sabah namazının zevk ve heyecanı daha yatarken başlamalıdır. Söz gelişi, kalbimizden şöyle düşünebiliriz:
"İçim sevinçle dolu. çok heyecanlıyım. Bir an önce sabahın olmasını istiyorum. çünkü, sabah olacak ve ben Rabbimle buluşacağım. Onun huzuruna çıkacağım. Her an bana ihsan ve ikramda bulunan, her zaman yardımıma koşan, derdimin dermanı, tek ve biricik sır dostum, hiçbir zaman beni terk etmeyen Rabbimin huzurunda el bağlayacağım. Ona yalvaracağım. Ona duâ edip secdeye kapanacağım. Allah'ım, Seni seviyorum, Sana ibâdet etmek istiyorum. Ne olur, beni huzuruna kabul et! Beni Seninle buluşamama bedbahtlığına düşürme! Beni sabah namazına şevkle kaldır ve kılmayı nasip et!"
İnanıyorum ki, Rabbimiz böylesi içten ve duygusal duâları kabul eder. çünkü burada kulluğun çok ince bir sırrı vardır: Cenâb-ı Hak, huzuruna girmek için can atanı reddetmez!
Bu konuda beni çok duygulandıran ve etkileyen bir misali Cemal Uşşak'tan dinlemiştim:
"Avukat Bekir Berk Ağabey, 1989 yılında çok ağır bir hastalığa yakalanmıştı. 95 kilodan 52 kiloya düşmüştü. Namazlarını güçlükle kılıyordu. O kadar ki, bazen abdest alırken ve namaz kılarken defalarca bayılıyordu. Ayıldığı zaman ilk sözü, 'Namaz vakti geçti mi?' veya 'Namaza kaç dakika var?' sorusu idi. Londra'da tedavi gördüğü yıl şöyle bir hadise yaşamıştı. Namaza durmuş ve iki rekâtını güçlükle kılmış. üçüncü rekâtın secdesine giderken, ne kadar uğraştıysa başaramamış, takati kesilmiş. Bu duruma çok üzülerek, 'Yâ Rabbi, ben Sana secde etmek istiyorum, ama yapamıyorum. Yoksa beni huzuruna kabul etmiyor musun?' diye içinden geçirmiş. Bunun üzerine Allah'ın inâyetiyle, alnının Kâbe'deki soğuk mermerlere değdiğini, oraya secde ettiğini görmüş. Bu şekilde namazın iki rekâtını Londra'da, iki rekâtını Mekke'de edâ etmiş. Bu hâtırasını namazdan sonra tahdis-i nimet olarak anlatmıştı."
İşte kim Rabbimizin huzuruna girmek için can atarsa, mutlaka emeline kavuşur. Allah Kendisine ibadet etmek isteyeni huzuruna alır.
Sabah namazına kalkmak için saf ve samimî bir niyetle birlikte dua etmek ve bir kısım sureleri okumak gerekir.
öncelikle içinizden nasıl geliyorsa öyle dua edin, yalvarın, isteyin. Bundan başka 7 Kevser Suresi, 3'er İhlâs, Felâk ve Nâs Sureleri, Fatiha ve Ayetelkürsî okuyabilirsiniz. Niyet, dua ve samimî istek, uyarıcı araçlarla birleşince namaza kalkmanızı hiçbir şey engellemez inşaallah.
3. Uyarıcı Araçlardan Yararlanın
Sabah namazına uyanabilmek için yığınla formül vardır. Hiçbir zaman tek bir formüle bel bağlamayın. Namazınızın geleceğini tek bir sebebe, söz gelişi bir çalar saate bağlarsanız, "Kurmuştum, ama duymadım" deyip işin içinden çıkmaya çalışırsınız. Hatta, "Saatim yok veya bozuk" gibi gerekçelerin bir "mazeret" olduğunu sanırsınız.
Oysa sabah namazına kalkmak için birçok formülü bilip uygulayabilirseniz, çözümsüzlüğe teslim olmazsınız. Uyanabilmek için eski ve yeni birçok yöntem vardır. Şimdi sizlere sabah namazına uyanabilmek için hangi araçlardan yararlanabileceğinizi sıralayacağım:
a- çalar saat kurmak:
Sabah namazına kalkabilmek için en bilinen çözüm, çalar saat kurmaktır. "Sabah namazına nasıl kalkılır?" diye bir kitap yazdığımı söylediğim birçok kişi, "Bunun için kitap mı olur hocam? Kurarsın saati, kalkarsın" demişti.
Maalesef mesele o kadar basit değil. Konunun çok farklı yönleri var.
öncelikle saatin sesi gür olmalı ve uzun müddet çalmalıdır. Bazı kişilerin uykusu çok derindir. "Başında davul çalsan uyanmaz" denilen kimselerden iseniz, mutlaka gür sesli ve uzun çalan bir saate sahip olmalısınız. Beni sabah namazına yıllarca annem kaldırmıştır. Fakat yalnız uyuduğum geceler en büyük sorunum sabah namazına nasıl kalkacağım hususuydu. Daha orta okul sıralarında iken sinüzitle muzdarip olduğum için uykum çok derin olur, başımı kaldıramazdım.
14-15 yaşlarında iken elle kurulan, çift çanlı saatimiz vardı. Uzun müddet çalmazdı. Sesini yükseltmek için yastığımın arkasına kazan veya büyük bir tencere kor, saati içine yerleştirirdim. Saat çaldığında normalin üzerinde bir sesle uykumdan uyanır, namaza koşardım.
öğrenci iken saatin çalış süresini arttırmak için kapı ziline bağlardık. Saat çalmaya başladığında kurulan yaylar boşaldıkça elektrik devresini tamamlar, kapı zili çalmaya başlardı. Siz kalkıp susturuncaya kadar çalmaya devam ederdi.
Şimdi bu tür çözümlere gerek yok. Artık çok uzun süre çalan saatler var. Hatta yaklaşık bir saat boyunca çalan, sesi yavaş yavaş yükselen, bir düğmesine bastıktan az sonra tekrar çalmaya başlayan saatler var.
Sabah namazı "dünya ve içindekilerden hayırlı" olduğu için çok kaliteli bir saat almalısınız. Ne yazık ki, sabah namazını kaçırmayı alışkanlık hâline getirmiş, bunu sıradan gören birçok insan, kaliteli bir saat almaya fazla önem vermiyor. Sadece bir vakit namazımızı kazaya kalmadan kurtarsak bile çok kaliteli bir saate milyonlar vermeye değecektir. Halbuki kaliteli bir saat bizim yüzlerce kere namaza kalkmamıza sebep olacaktır.
Dünyevî ve maddî ihtiyaçlarımız için sınırsız para harcıyoruz. Görünüşte basit, ama yaptığı hizmet itibariyle çok değerli olan saat konusunda birçok mü'min duyarsız davranıyor. Misafir olduğum bazı kimselerde saat olmadığını, olan saatin oyuncak yerine çocuğa verildiği için bozulduğunu gördüm. Bu konuda, "İnşallah kalkarız" diye düşünüp, hiçbir tedbir almamak doğru değildir. çünkü, insanın her günü bir olmaz. Bazen çok yorgun, çok uykusuz, çok hasta olabilirsiniz. Sabah namazına karşı geliştirdiğimiz tedbirler her türlü şartları ve ortamları dikkate alarak olmalıdır. Bir kimse verdiği mücadele sonucunda bir vakit namazını bile kazaya kalmaktan kurtarsa, büyük bir zafer kazanmış demektir. Oysa duyarlılık, size binlerce vaktinizi zamanında kıldıracaktır.
Eğer her şeye rağmen saati duymuyorsanız, bir değil, birkaç saat kurun. Ben namaza kalkmak için kimi zaman iki saat kurardım. Ebedî hayatınız için birkaç saniye saati ayarlamaya harcasanız hiçbir şey kaybetmez, pek çok şey kazanırsınız.
Birçok insandan, "Saati duyar duymaz susturuyor, sonra uyuyorum" sözünü işitmişsinizdir. Gerçekten de birçok insanın sırf bu yüzden nice sabah namazını kaçırdığını biliyorum. Oysa bunun çözümü çok basit. Saati baş ucunuza değil, uzağa koyun. Kalkmadan susturamayacağınız bir yere korsanız, susturup tekrar uyumazsınız.
b- Telefonu kullanmak:
Sabah namazı için akla gelmedik formüller uyguladım. Bunlardan birisi de, sabit telefonlardan yararlanmaktı. önceleri uyandırma servisini arar, bizi kaldıracağı saati bildirirdik. Görevliler de o saatte bizi kaldırırdı.
Daha sonraki yıllarda telefonu kalkacağınız saate otomatik kotlamak mümkün oldu. Bunun için sırasıyla şu tuşlara basmanız gerekir: Yıldız 55 yıldız, kalkacağınız saat, kare.
Diyelim ki, sabah namazı için saat 4.45'de kalkacaksınız. Tuşlara basarken şu sırayı izlemelisiniz:
* 55 * 04 45 #
Tam ayarladığınız saatte telefonunuz çalmaya başlayacaktır. Belki birisi arıyor zannedeceksiniz ve heyecanla telefonu kaldıracaksınız. Sizi uyandırma servisinden bir bant kaydı karşılayacak ve hayırlı sabahlar dileyecek. Bunların belirli bir ücreti var, ama namazın değeri yanında hiçbir önemi yok.
Ancak alârmlı bir cep telefonunuz varsa, bu iki formüle gerek yok. Ama en klâsik ve sıradanından en gelişmiş formüle kadar hepsini bilmeniz gerekir. çünkü, öyle bir yerde kalırsınız ki, hiçbir formül işlemez, basit ve eski bir formülü uygulamak zorunda kalırsınız.
Cep telefonunuz varsa, her yerde her zaman kolayca çalar saatini kalkacağınız zamana ayarlamanız mümkün. Düzenli aralıklarla, sesini aşamalı bir şekilde yükselterek susturuncaya kadar çalıyor. Bu şekilde duymamanız neredeyse imkânsız.
Tabiî herkes cep telefonuna sahip olmayabilir. üstelik her cep telefonunun çalar saati yok. Bu durumda ya alârmlı bir cep telefonu edinecek ya da diğer yöntemleri uygulayacaksınız.
c- Uyandırması için birisine söylemek
Sabah namazına daha kolay kalkan veya size göre kalkması daha güvenli olan birisine haber vermeniz klâsik, ama en çok uygulanan yöntemlerden birisidir. Bunu evlerde daha çok anneler üstlenir. çocuklar da, "Nasıl olsa annem kaldırır" diye alabildiğine rahat, nazlı ve ilgisizdir.
Dikkat edin, sabah namazına annesi tarafından uyarılan gençlerin çoğu, büyük bir rahatlık içindedir. Annesi veya babası, defalarca odasına gelir, "Haydi namazın gidiyor", "Güneş doğmak üzere" diye başlarlar, "Güneşin doğmasına 15 dakika kaldı, 10 dakika kaldı, 5 dakika kaldı" diye devam ederler. Maalesef birisinin kaldıracağının rahatlığını yaşayan insanlar, namazı son dakikaya bırakır, güneşin doğmasına az bir zaman kala güçlükle yetiştirirler.
Gençlerin böyle yapması, anne ve babaları canından bezdirir, çocuklarını namaza kaldırmak büyük bir yük olur.
Sabah namazına kalkmak için üşengeç ve isteksiz davranmak, hem bizi kaldıran kimselerin hakkına tecavüzdür, hem de Rabbimize karşı büyük bir günahtır. Onun huzuruna büyük bir şevkle ve zamanında koşmamız gerekir.
Bunun çözümü şudur:
Her şeyden önce sabah namazına kalkmak için belirli bir saatiniz olmalıdır. Genelde anne ve babalar, nasıl olsa çocuğum geç kalkıyor, diye güneşin doğmasına bir saat kala seslenmeye başlarlar. Gençler de, henüz daha erken diye işi yavaştan alırlar. Oysa büyükler her gün belirli bir saatte kaldırsa, gençler de kalkmaya kararlı olsalar sorun çözülür.
Sabah namazına kimileri saatlerce önce kalkar, teheccüt namazı kılar, Kur'an ve dua okur, ibadet ederler. Kimileri de beş on dakika önce kalkar. Makul olan en geç vakit, güneşin doğmasına yarım saat kaladır. 20 dakika içinde ihtiyacı gidermek, abdest almak ve namaz kılmak gerekir. Namaz kıldıktan sonra 10 dakika zaman kalmalıdır. çünkü, bir aksilik durumunda tekrar abdest almak ve namaz kılmak için ihtiyatlı olmalısınız.
Gençler yarım saat kala büyüklerinin sesini duyduklarında hemen yataktan fırlamalıdır. çünkü, zaten yarım saat kalmış. Beş on dakika fazla uyusanız, bir şey kazanmaz, az uyusanız bir şey kaybetmezsiniz. Yatmadan önce bu hususta sizi namaza kaldıracak kimseyle uzlaşmanız ve kararlı olmanız gerekir.
Eğer sizi namaza kaldıracak kişi, anne ve babanızın dışında bir kişiyse, fazla nazlanamazsınız. Ancak bu durumda da kimi inatlaşmalar, kırgınlıklar olabilmektedir. Bazı öğrenciler birkaç arkadaşıyla aynı evi paylaşırlar. Ortak bir kaderi yaşadıkları için daha hoşgörülü, daha anlayışlı olmaları gerekirken, aralarında pürüzler, anlaşmazlıklar olur. Bunlar sabah namazına kaldırmaya kadar yansır. Bazı gençlerin, "Aslında namaza kalkacağım ama, arkadaşımın kaldırış biçimine kızdığım için kalkmıyorum" dediklerini duydum. Ne kadar gereksiz ve anlamsız bir tepki.
Sizi namaza kaldıran kişi, gereken nezaket ve yumuşaklıktan uzak bile davransa, ona karşı yapmanız gereken namaza kalkmayarak tepki vermek değil, sorunu diyalogla çözmektir. Gündüz o kişiyle görüşür, namaza kaldırırken daha nazik davranmasını isteyebilirsiniz. İkili ilişkilerin sağlıklı gelişmesi için en güzel yöntem doğru iletişimdir. Siz meramınızı anlatın, ama buna rağmen o kişi kaba davranırsa, siz namazınızı bırakmayın.
Uyuyan insan, ışığın birden yanmasından, yüksek sesle bağrılmasından rahatsız olur. Nefsin rahatsızlığını, başkasına yıkmamak gerekir. Sorumluluk sizdedir, başkasına atmayın.
Namaza kaldırmak için başkasına haber vermeniz, her zaman anlattığımız durumlardaki gibi düzenli olmaz. Bazen de bütün imkânlardan mahrum olursunuz. Bu durumda bir başka kişiye, sizi bizzat veya telefonla uyarması için haber vermeniz gerekir.
d- Nöbetleşe beklemek
öyle olumsuz bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz ki, namaza kaldıracak her şeyden mahrum olabilirsiniz. Lisede öğrenciyken beş kişi aynı evde kalıyorduk. Evimizde telefonumuz yoktu. Saatimiz bozulmuştu. Tamamen çözümsüzdük. Bu durumda her birimiz birer saat uyanık kalarak nöbet tutmaya karar verdik. Herkes bir saat uyanık kalıyor, kitap okuyor, sıradaki kişiyi kaldırıp yatıyordu. En son kişi ise, hepimizi namaza kaldırdı. Böylece namazımızı tehlikeye atmaktan kurtulmuş olduk. Biraz zahmet çekmiş, uykusuz kalmıştık. Ama sabah namazını zamanında kılmanın doyumsuz huzurunu tatmıştık. Cenab-ı Hak, hiç kimseye sabah namazına kalkamamak veya namazı kazaya bırakmak gibi bir acı yaşatmasın.
Nitekim ünlü şairlerimizden Yahya Kemal Beyatlı, "Ezansız Semtler" isimli yazısında, bir bayram namazı hatırası anlatır. "Büyükada'da oturuyordum. Bayramda bayram namazına gitmeye niyetlendim. Fakat frenk hayatının gecesinde sabah namazına kalkılır mı? Sabah erken uyanamamak korkusuyla o gece hiç uyumadım. Vakit gelince abdest aldım" diyen Beyatlı, bu ilginç formülü hatırlatır bize.
Belki ömrünüzde bir kez uygulayacaksınız, belki de hiç gerek duymayacaksınız bu yönteme. Ama aklınızın bir köşesinde bulunsun. Belki bir gün lâzım olur. Sık sık tekrar ettiğimiz gibi, bir vakit namaz bile dünyalara değer.
4. Sabah namazına nasıl kaldırılır?
Sabah namazına kalkmak kadar kaldırmak da çok önemlidir ve beceri ister. Eğer siz bulunduğunuz yerde sabah namazına herkesten önce kalkıp başkalarını da kaldıran birisi iseniz, bilin ki, yaptığınız iş çok mühim, hassas ve değerlidir. Bunun şuurunda olun.
Sabah namazına kaldıracağınız kişiye uygun bir şekilde hareket etmelisiniz. O kişi, anneniz, babanız, eşiniz, çocuklarınız veya arkadaşlarınız olabilir.
öncelikle kimi kaldırıyor olursanız olun, tatlı, yumuşak, içten ve şefkatli bir dil kullanın. Kimileri, eliyle uyuyanı veya yatağı sarsarak, bağıra bağıra, kişiyi inciterek seslenir.
Uyuyan kişinin yattığı odanın kapısını sertçe açıp, hışımla içeri girip, hemen lâmbayı yakıp bağırmaya başlamak yanlıştır. Uyuyan insanın psikolojisini anlamak, tam bir sessizlik içinde ve karanlıkta iken mışıl mışıl uyuyan birisinin, gürültüyle birlikte gözünü acıtan ışığa nasıl tepki vereceğini tahmin etmek gerekir.
Evet, niyetiniz çok güzel ve samimîsiniz. Bir mü'mini sabah namazı gibi en mühim ve en vazgeçilmez bir göreve çağırıyorsunuz. Ancak olumsuz davranışlar, sizin arzunuzun tam tersi bir sonuç almanıza sebep olabilir.
Nitekim bazı kimselerin sabah namazına kaldırış biçimi; yeni, tecrübesiz ve imanı zayıf kimseleri ibadetten soğutabilir. Bu konuda inatlaşmaya gerek yoktur. özellikle kaldıracağınız kişi sizden büyük ise, mutlaka daha anlayışlı ve yumuşak olmalısınız.
Zaten namaz gönül işidir. Kişi kendi isteğiyle, yürekten arzu ederek kılmalıdır. Namaz zorla, ite kaka kılınmaz. Rabbimiz isteseydi, hepimize huzurunda boyun eğdirirdi. Ama O, zor ve baskıyla değil, gönülden arzulayarak namaz kılmamızı istiyor.
Eğer namaza kaldıracağınız kişi eşiniz ise, biraz daha teşvikkâr olmalısınız. çünkü, eşlerin birbirine karşı hem nazları geçer, hem de karşılıklı yaptırımları vardır.
Eğer sabah namazına kaldıracağınız kişiler çocuklarınız ise, küçükken aşırı teşvik edici ve özendirici, büyüdüklerinde biraz tatlı sert olun. Ama asla baskıcı ve cezalandırıcı olmayın. Sizin göreviniz, namazı sevdirmek, nefret ettirmek değil.
Siz namazı öyle güzel anlatın ve bazı hediyelerle çekici hâle getirin ki, onlar sabah namazına kaldırmanız için yalvarsınlar. Siz de, "Madem çok istiyorsunuz, peki kaldırayım" diyerek sorumluluğu onların üzerine yıkın.
Mümkün mertebe namaz kılmadığı için ceza vermek yerine, kılarsa ödül vermeyi tercih edin. çünkü, ödüllendirmek her zaman daha etkilidir.
Bazı anne ve babalar, çocuklarına güya şefkat ettikleri için namaza kaldırmıyorlar. "Aman çocuğum üşümesin, aman uykusuz kalmasın" diye düşünüyorlar. Daha sonra da, "Neden çocuğum namaz kılmıyor" diye yakınıyorlar.
Hiç şikâyet etmeyin. çünkü, bunu siz istediniz. Cehennemin ateşini düşünmeden çocuğunuza acıdınız. Oysa namaz kılmamanın nasıl bir azaba yol açacağını düşünerek çocuğunuzu namaza kaldırmalıydınız. Her şey küçükten öğrenilir.
Rabbimizin şu anlamdaki emri, tüm anne babaları düşündürmelidir:
"Ailene namazı emret; sen de namaza sabır ve sebatla devam et." (Taha:132)
Anne ve babanın çocuklarına karşı en büyük görevlerinden birisi, namazı sevdirerek ve teşvik ederek kıldırmasıdır.
1. Tâhâ Sûresi, 130.
2. Riyazü's-Sâlihîn, 2:411.
(Cemil Tokpınar - hanimlar.com)