Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Zilhicce Yazıları 10

Derin Gerçekler

BUGÜN KURBAN BAYRAMI

Ve bugün Zilhicce yazılarının son günü.
Dün Peygamberimizin Veda Haccı hutbesini okumaktan söz etmiştim. Orada ne diyordu resulullah! Ben de bu gün Zihicce yazılarına veda ederken o konuları tekrar kısaca sizlere hatırlatmak istiyorum.

Bu hutbe ile “La ilahe illallah” örneğinde olduğu gibi, başlangıçta topyekun bir red vardır. Cahiliye devrine ait bütün kötü âdet ve gelenekleri reddedilmiş. Tarih ve ataların gelenekleri eğer nas ile çelişiyorsa, o Müslümanlar için yok hükmündedir.
Bütün insanların Âdem’in çocukları olduğununa vurgu vardır.


İnsan ve ilahi bir atıfet olarak insanlara bahşedilen haklardan söz edilmektedir. Batıda “Hak” kavramı olmadığı için “insani bir kazanım”, “sağ duyu” anlamında “Right” kullanılmaktadır. İslam’da bu “Hak” İlahi bir ikramdır. Bu anlamda “Kesbi” değil, “Vehbi”dir. Kesbi olan “Özgürlük”tür. Özgürlüğün engellenmesi ise Hak ihlalidir.

Veda Haccı hutbesi ile Irk, renk ve sınıf üstünlüğünü reddedilmiştir. Zina, Riba, kan davası yasaklanmıştır. Kadınlara kötü davranma ve onlara 2. Sınıf insanmış gibi davranma ile Aile bir yandan yüceltilirken, Aile hayatına zarar verecek her şey yasaklanmıştır...
Ailede kadının yeri ve rolü ısrarla vurgulanmıştır. Çünkü kadın ve erkek her insan bir kadının çocuğudur ve onun terbiyesinde hayata hazırlanır. Aile yüceltilmiş, erkek ve kadının birbirlerine karşı hak ve vazifelerine vurgu yapılmıştır. İnsanlar birbirine karşı iyilik şefkat ve merhametle davranması öğütlenmiştir... Ekonomik ve sosyal hayatı felce uğratan Riba’nın (Günümüzde Fâiz diye tanımlanmaya çalışılan şey) haram kılındığını, her türlü kan davasının kaldırıldığını ilan etmiştir. Bunu yaparken, Hacc'a gelen kendi yakın akrabalarının çadırına giderek, bunların isim vererek Riba ve kan davalarını kaldırdığını beyan etmiştir.

Bakın Arafat böyle bir yerdir. Bugün Müslümanlar, Türk-Kürt, ya da başka mezhebi, siyasi, iktisadi, sosyal ihtilaflar sebebi ile kan davalarını ya da ihtilaf ettikleri konularla ilgili davalarını Hacc'a gidip, ya da Umre'ye gidip, orada Arafat'a gidip, Akabeye gidip orada Hakemle çözmek isterler mi? Sözleşmelerini orada imzalamak isterler mi? Peygamberin yaptığı şeyleri menkıbeleştirip ağlayarak anlatmakla değil, onun yaptığını ve söylediğini yaşarak cennete gideceğiz.

Resulullah burada “Vasiyet, borç ve kefalet, takvim düzeni hakkındaki hükümlerle birlikte; nesebin öz babadan başkasına nispet edilmesinin kötülüğünü ifade etmiştir. Herkesin can, mal ve haysiyetinin her türlü tecavüzden korunduğunu, her türlü haksızlığın yasaklandığını ve cezaların şahsî olduğunu belirtmiştir.”

Beraat-i Zimme ve suçun şahsiliği ilkesi burada ilan edilmiştir. Suçu isbatlanmamış kimse suçlanamaz. Babasının suçunu oğlu çekemez. Aslında bu kural Hz. İsa’da da vardı. O “Babalar koruk yediklerinde oğullarının dişleri kamaşmaz” demişti. Hz. Muhammed zaten bu anlamda kendinden öncekileri doğrulayıcı, ihya eden ve yeni bir takım uygulamaları inşa eden bir peygamberdir. Sonunda Resulullah tüm dertlerin çözümü için bize iki yol gösterdi, Allah ve resulü.
Allah'ın açıklanmış rızasının beyanı olan, eksiği fazlası olmayan Kur’an ve yaşayan Kur’an olan Resulullahın Risaletinin beyanı mahiyetindeki Sünnet’e sarıldıkları müddetçe sapıklığa düşmeyeceklerini müjdelemiştir. Resulullah orada bulunanları söylediklerine şahit tutarken, söyledikleri anlamaya ve yaşamaya, bunları başkalarına aktarmaya davet etmiştir.

Resulullahın bu daveti, bugün de aynı şekilde devam etmektedir. Etnik, ideolojik, politik kavgaların zebunu olanlar, neyi, kime nasıl anlatacaklar.

Kendi ideolojileri, siyasi tercihlerini anlatmak için gösterdikleri gayreti dinleri için göstermiyorlarsa, vay onların haline!. Yoksa siz Allah'ı ve Resulü bırakıp, kendileriniz için “idol” hale getirdiğiniz kişilerin söz ve işlerinin peşinden mi koşuyor, onların söz ve işleri üzerinde düşünmeden kabul edip onları başkalarına aktararak onları ikna etmeye mi çalışıyorsunuz? Peygamberlerin sahip olmadıkları güçleri onlarda mı vehmediyorsunuz? Dikkat edin, “bu onları İlah ve Rab edinme” anlamına gelmesin. Ayet bize “din büyüklerini İlah ve Rab edinmeyin” demedi mi? Peygamberlerin hemen hemen tamamı, hayatlarını kendilerini İlah ve Rab ilan eden Tanrı kırallarla mücadele ile geçirmedi mi?

Kurban Bayramı kurban kesin, kesmeyin hepimizin bayram namazıdır. Bayram namazına hep birlikte katılmamız gerekir. Bayram namazına kadın-erkek, çocuk, yaşlı-genç herkesin katılması istenir ve olması gereken camide değil, sahrada kılmaktır.

Kurban bayramı et ya da kasaplar bayramı değildir. Sadece bir yardımlaşma da değil. Kurban kesmenin psikolojisi, sosyolojisi, ekonomisinden daha önemlidir. Bunun ayrıca siyasi bir anlamı var. Ölümle yüzlemek gibi farklı bir anlamı var kurbanın. İnsanı Allah'a yaklaştıran bir şey olarak aslında içinde bir adanmışlık, şahidlik vardır.

Bu günlerin bizleri Allah'a yaklaştıran günler olarak, dini sorumluluklarımız ve dünya hayatı üzerine, ahiret hayatı üzerine düşünmeye vesile olmasını diliyor ve bayramlarımızın bizleri mübarek kılması, uyanışımız, dirilişimiz için dua ediyorum.

Selam ve dua ile

Bu yazı toplam 110 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar